SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 172 >>

DEVAM: 12. HARİCİLER HAKKINDAKİ HADİSLER

 

حَدَّثنَا مُحَمَّد بْنُ الصَّبَّاحِ. أَنْبَأَنَا سُفْيَان بْنُ عُيَيْنَةَ، عَنْ أَبِي الزَّبِير، عَنْ جَابِرِ بْنُ عَبْد اللَّه؛ قَالَ:

 - كَانَ رَسُولُ اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمْ بِالجِعِرَّأَنةِ وَهُوَ يَقْسِمُ التِّبْرَ وَالْغَنَائِمَ. وَهُوَ فِي حِجْرِ بِلاَلٍ. فَقَالَ رَجُلٌ: اعْدِلْ يَا مُحَمَّد! فَأَنكَ لَمْ َتعْدِلْ. فَقَالَ ((وَيْلَكَ! وَمَنْ يَعْدِلُ بَعْدِي إِذَا لَمْ أَعْدِلْ؟)) فَقَالَ عُمَرُ: دَعْنِي يَا رَسُولَ اللَّه! حَتَّى أَضْرِبَ عُنُقَ هَذَا الْمُنَافِقِ. فَقَالَ رَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلمْ: ((أَن هَذَا فِي أَصْحَابٍ، أَوْ أُصَيْحَابٍ لَهُ، يَقْرَؤُنَ القُرْأَن لاَ يجَاوِزُ تَرَاقِيَهُمْ. يَمْرُقُونَ مِنَ الدِّينِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ مِنَ الرَّمِيَّةِ)).

 

فِي الْزَوَائِدِ: إِسْنَادُهُ صحيح.

 

Cabir bin Abdillah r.a.’den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Mekke civarında) Cirane (denilen mevki)de külçe altın, gümüş ve ganimet mallarını taksim ediyordu.Mal Bilal’in eteği içinde idi.Bu esnada bir kişi (küstahça bir eda ile) :

 

- Ya Muhammed s.a.v. adalet et! Çünkü hakikaten (şu taksim işinde) sen adalet etmedin, dedi. Bu söz üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona:

 

«Sana azap olsun! Ben adalet etmeyince benden sonra kim adalet edecektir?» diye cevap verdi.Bundan sonra Ömer r.a.:

 

Ya Resulallah! Bu münafığın boynunu vurmam için beni (serbest) bırak, dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ömer r.a.’e cevaben :

 

«Şüphesiz bu adamın arkadaşları veya arkadaşçıkları vardır. Bunlar Kur'an okuyacaklar, fakat Kur'an onların boyun çemberlerini geçmiyecektir. Ok süratle avı delerek öteye çıktığı gibi bunlar da dinden hızla çıkıvereceklerdir. » buyurdu.

 

Not: Zevaid de: ‘’Bu hadis’in isnadı sahihtir’’ deniyor.

 

 

AÇIKLAMA:

 

Bu olay Mekke'nin fethinden sonra Hevazin savaşının ganimetinin taksimi sırasında cereyan etmiştir. Olayın vuku bulduğu yer Mekke yakınında Ci'rane denilen mevkidir. Bu hadisede küstahça söz söyliyen sahsın Temiın kabilesine mensup Zulhuveysira olduğu İbn-i İshak tarafından zikredilmiştir. Zehebi de:

 

Bu şahsın adının Herkus İbn-i Züheyr olduğunu, sonraları Haricilerin başına geçtiğini ve Nehrevan savaşında öldürüldüğünü haber veriyor. Hevazin ganimeti daha önceki savaşlarda elde edilen ganimetlerle kıyaslanmayacak derecede çoktu. 6000 esir ganimet olarak alındığı gibi, sayısız deve, koyun, 4000 okiyye gümüş elde edilmişti. Hatta Vakıdi'nin beyanına göre her mücahide 40 koyun ve 4 deve isabet etmişti.

 

Bu ganimetten en büyük hisse •• Müellefe-i Kulub,. denilen ve yeni müslüman olup henüz kalbIerinde İslam sevgisi kökleşmemiş olan Mekke eşrafına tahsis edilmişti. Süfyan İbn-i. Uyeyne'nin Rafi'den rivayetine göre Müellefe-i Kulub listesinde bulunan Ebu Süfyan İbn-i Harb'e, Safvan. İbn-i Umeyye'ye, Akra' İbn-i Habis'e, Alkama'ye ve Malik bin Avf a yüzer deve verilmişti. Bu bol ihaanlar mezkur şahısların gönüllerini İslam dinine ısındırmak içindi. Bunlara verilen kısım mücahidlere dağıtılmak üzere ayrılan hisselerden ayrı idi. Harcanması Allah'ın emriyle Resulullah'm arzusuna bırakılan, Humus denilen ganimetten beşte bir hissesinden idi.

 

Buhari'nin Alametu'n-Nübüvveti fi'I-İslam,. babında Ebu Said-i Hudri'den rivayet ettiği hadiste buna benzer bir olay anlatılıyor. Abdurrahman bin Ebi Naim'in Ebu Said'den Meğazi, bahsinde rivayet ettiğine göre Hz. Ali Yemen'den bir miktar külçe altın ve gümüş göndermişti. Resulullah da bunu Uyeyne bin Bedr, Akra' bin Habis, Zeydü'l-Hayi ve Alkame veya Amir bin Tufeyl arasında taksim etmişti. Bu dört kişi Necid dolaylarından ve Müellefe-İ Kuıüb'dan idi.

 

Müslümanlığa zarar vermeleri düşünceleri, ile Resül-i Ekrem tarafından müstesna yardımlara kavuşmuşlardı. Bunlara verilen mal, tasarrufu doğrudan doğruya Resulullah'a ait olan humus olduğu halde Zülhuveysira denilen şahıs itirazda bulunmuştu. Kastalani'nin beyanına göre Ebu Said-i Hudri'nin rivayet ettiği olayın Huneyn (hevazin )savaşındaki olay olduğu Eflah bin Abdullah'ın rivayetinde belirtilmiştir. Bu duruma göre benzer hadisenin iki defa vuku bulduğu neticesine varılıyor. Önemli olan husus her iki olayda da münafıklardan olan bir kişinin küstahça Resul-i Ekrem'i adaletsizlikle itham etmesi ve bu münafıkın öldürülmesi istendiğinde Resül-i Ekrem'in buna izin vermiyerek bu tip kişilerin bulunduğu ve ilerde emsalinin türeyeceğini mücize olarak haber vermesidir.

 

Ebu Said-i Hudri'den rivayet edilen metnin sonunda Resul-i Ekrem'in:

 

«Bu tip insanların çoğaldığı zamana erişmek bana müyesser olsaydı onların topyekün helakını dilerdim», buyurması bu şahsın öldürülmeyi hakettiğina delalet eder. Bununla beraber Nebi'in o kişiyi öldürmeye izin vermemesi Kurtubi'nin beyanına göre halkın: .

 

Muhammed arkadaşlarını öldürüyor demelerinden sakınmak içindir.

 

Kastalani bu kişinin öldürülmesine izin verilmemesi için başka sebepler de naklediyor. EI-İsmaili'den naklen beyan ettiğine göre görünüşte müslüman olan bir kimseyi öldürmek halkın İslam dinine girmesini engelliyebilirdi. «Şerhu's-Sünne» müellifinden de naklen verdiği cevaba göre bu tip insanların çoğalıp silahla kendilerini koruyabilir ve halka zarar verir duruma gelmeleri halinde öldürülmeleri Resulullah tarafından mübah kılınmıştır.

 

Resulullah'a karşı mezkur münafık itiraz ettiği zaman böyle bir durum yoktu.

 

Kastalani daha sonra diyor ki: Bu tip insanlar İslama ters düşen görüşlerini açığa vurur, İslam cemaatından ayrılır ve imamlara muhalefet ederlerse onlarla savaşma gücü bulunduğu halde savaşmayı terketmek caiz değildir.

 

Müslim'in rivayetine göre Resulullah'a İtiraz eden kişiyi öldürmek için önce Hz. Ömer izin istemiş ona izin verilmeyince Hz. Halid bin Velid bunu öldürmek için müsaade istemişdir. Kastalani bu rivayetleri naklettikten sonra: «Fethu'I-Bari,.müellifinin Hz. Ömer ile Hz. Halid'in bu şahsı öldürmek için Resul-i Ekrem'den izin istemiş oldukları açıkça anlaşılıyor, dediğini beyan eder