DEVAM: 12. HARİCİLER
HAKKINDAKİ HADİSLER
حَدَّثنَا
مُحَمَّد
بْنُ
الصَّبَّاحِ.
أَنْبَأَنَا
سُفْيَان
بْنُ
عُيَيْنَةَ،
عَنْ أَبِي
الزَّبِير،
عَنْ جَابِرِ
بْنُ عَبْد اللَّه؛
قَالَ:
-
كَانَ
رَسُولُ اللَّه
صَلى اللَّه
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
بِالجِعِرَّأَنةِ
وَهُوَ
يَقْسِمُ
التِّبْرَ
وَالْغَنَائِمَ.
وَهُوَ فِي
حِجْرِ بِلاَلٍ.
فَقَالَ
رَجُلٌ:
اعْدِلْ يَا
مُحَمَّد! فَأَنكَ
لَمْ
َتعْدِلْ.
فَقَالَ
((وَيْلَكَ!
وَمَنْ
يَعْدِلُ
بَعْدِي
إِذَا لَمْ
أَعْدِلْ؟))
فَقَالَ
عُمَرُ:
دَعْنِي يَا
رَسُولَ
اللَّه! حَتَّى
أَضْرِبَ
عُنُقَ هَذَا
الْمُنَافِقِ.
فَقَالَ
رَسُول
اللَّه صَلى
اللَّه
عَلَيْهِ وَسَلمْ:
((أَن هَذَا
فِي
أَصْحَابٍ،
أَوْ أُصَيْحَابٍ
لَهُ،
يَقْرَؤُنَ
القُرْأَن
لاَ يجَاوِزُ
تَرَاقِيَهُمْ.
يَمْرُقُونَ
مِنَ الدِّينِ
كَمَا
يَمْرُقُ
السَّهْمُ
مِنَ الرَّمِيَّةِ)).
فِي
الْزَوَائِدِ:
إِسْنَادُهُ
صحيح.
Cabir bin
Abdillah r.a.’den rivayet edildiğine göre şöyle söylemiştir:
Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem (Mekke civarında) Cirane (denilen mevki)de külçe
altın, gümüş ve ganimet mallarını taksim ediyordu.Mal Bilal’in eteği içinde
idi.Bu esnada bir kişi (küstahça bir eda ile) :
- Ya Muhammed
s.a.v. adalet et! Çünkü hakikaten (şu taksim işinde) sen adalet etmedin, dedi.
Bu söz üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona:
«Sana azap olsun!
Ben adalet etmeyince benden sonra kim adalet edecektir?» diye cevap
verdi.Bundan sonra Ömer r.a.:
Ya Resulallah! Bu
münafığın boynunu vurmam için beni (serbest) bırak, dedi. Resulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem Ömer r.a.’e cevaben :
«Şüphesiz bu
adamın arkadaşları veya arkadaşçıkları vardır. Bunlar Kur'an okuyacaklar, fakat
Kur'an onların boyun çemberlerini geçmiyecektir. Ok süratle avı delerek öteye
çıktığı gibi bunlar da dinden hızla çıkıvereceklerdir. » buyurdu.
Not: Zevaid de:
‘’Bu hadis’in isnadı sahihtir’’ deniyor.
AÇIKLAMA:
Bu olay
Mekke'nin fethinden sonra Hevazin savaşının ganimetinin taksimi sırasında
cereyan etmiştir. Olayın vuku bulduğu yer Mekke yakınında Ci'rane denilen
mevkidir. Bu hadisede küstahça söz söyliyen sahsın Temiın kabilesine mensup
Zulhuveysira olduğu İbn-i İshak tarafından zikredilmiştir. Zehebi de:
Bu şahsın
adının Herkus İbn-i Züheyr olduğunu, sonraları Haricilerin başına geçtiğini ve
Nehrevan savaşında öldürüldüğünü haber veriyor. Hevazin ganimeti daha önceki
savaşlarda elde edilen ganimetlerle kıyaslanmayacak derecede çoktu. 6000 esir
ganimet olarak alındığı gibi, sayısız deve, koyun, 4000 okiyye gümüş elde
edilmişti. Hatta Vakıdi'nin beyanına göre her mücahide 40 koyun ve 4 deve
isabet etmişti.
Bu ganimetten
en büyük hisse •• Müellefe-i Kulub,. denilen ve yeni müslüman olup henüz
kalbIerinde İslam sevgisi kökleşmemiş olan Mekke eşrafına tahsis edilmişti.
Süfyan İbn-i. Uyeyne'nin Rafi'den rivayetine göre Müellefe-i Kulub listesinde
bulunan Ebu Süfyan İbn-i Harb'e, Safvan. İbn-i Umeyye'ye, Akra' İbn-i Habis'e,
Alkama'ye ve Malik bin Avf a yüzer deve verilmişti. Bu bol ihaanlar mezkur
şahısların gönüllerini İslam dinine ısındırmak içindi. Bunlara verilen kısım
mücahidlere dağıtılmak üzere ayrılan hisselerden ayrı idi. Harcanması Allah'ın
emriyle Resulullah'm arzusuna bırakılan, Humus denilen ganimetten beşte bir
hissesinden idi.
Buhari'nin
Alametu'n-Nübüvveti fi'I-İslam,. babında Ebu Said-i Hudri'den rivayet ettiği
hadiste buna benzer bir olay anlatılıyor. Abdurrahman bin Ebi Naim'in Ebu
Said'den Meğazi, bahsinde rivayet ettiğine göre Hz. Ali Yemen'den bir miktar
külçe altın ve gümüş göndermişti. Resulullah da bunu Uyeyne bin Bedr, Akra' bin
Habis, Zeydü'l-Hayi ve Alkame veya Amir bin Tufeyl arasında taksim etmişti. Bu
dört kişi Necid dolaylarından ve Müellefe-İ Kuıüb'dan idi.
Müslümanlığa
zarar vermeleri düşünceleri, ile Resül-i Ekrem tarafından müstesna yardımlara
kavuşmuşlardı. Bunlara verilen mal, tasarrufu doğrudan doğruya Resulullah'a ait
olan humus olduğu halde Zülhuveysira denilen şahıs itirazda bulunmuştu.
Kastalani'nin beyanına göre Ebu Said-i Hudri'nin rivayet ettiği olayın Huneyn
(hevazin )savaşındaki olay olduğu Eflah bin Abdullah'ın rivayetinde
belirtilmiştir. Bu duruma göre benzer hadisenin iki defa vuku bulduğu
neticesine varılıyor. Önemli olan husus her iki olayda da münafıklardan olan
bir kişinin küstahça Resul-i Ekrem'i adaletsizlikle itham etmesi ve bu
münafıkın öldürülmesi istendiğinde Resül-i Ekrem'in buna izin vermiyerek bu tip
kişilerin bulunduğu ve ilerde emsalinin türeyeceğini mücize olarak haber
vermesidir.
Ebu Said-i
Hudri'den rivayet edilen metnin sonunda Resul-i Ekrem'in:
«Bu tip
insanların çoğaldığı zamana erişmek bana müyesser olsaydı onların topyekün
helakını dilerdim», buyurması bu şahsın öldürülmeyi hakettiğina delalet eder.
Bununla beraber Nebi'in o kişiyi öldürmeye izin vermemesi Kurtubi'nin beyanına
göre halkın: .
Muhammed
arkadaşlarını öldürüyor demelerinden sakınmak içindir.
Kastalani bu
kişinin öldürülmesine izin verilmemesi için başka sebepler de naklediyor.
EI-İsmaili'den naklen beyan ettiğine göre görünüşte müslüman olan bir kimseyi
öldürmek halkın İslam dinine girmesini engelliyebilirdi. «Şerhu's-Sünne»
müellifinden de naklen verdiği cevaba göre bu tip insanların çoğalıp silahla
kendilerini koruyabilir ve halka zarar verir duruma gelmeleri halinde
öldürülmeleri Resulullah tarafından mübah kılınmıştır.
Resulullah'a
karşı mezkur münafık itiraz ettiği zaman böyle bir durum yoktu.
Kastalani daha
sonra diyor ki: Bu tip insanlar İslama ters düşen görüşlerini açığa vurur,
İslam cemaatından ayrılır ve imamlara muhalefet ederlerse onlarla savaşma gücü
bulunduğu halde savaşmayı terketmek caiz değildir.
Müslim'in
rivayetine göre Resulullah'a İtiraz eden kişiyi öldürmek için önce Hz. Ömer
izin istemiş ona izin verilmeyince Hz. Halid bin Velid bunu öldürmek için
müsaade istemişdir. Kastalani bu rivayetleri naklettikten sonra:
«Fethu'I-Bari,.müellifinin Hz. Ömer ile Hz. Halid'in bu şahsı öldürmek için
Resul-i Ekrem'den izin istemiş oldukları açıkça anlaşılıyor, dediğini beyan
eder