13. CEHMİYYE'NİN İNKAR
ETTİĞİ ŞEYLERİN BEYANI BABI
حَدَّثنَا
مُحَمَّد
بْنُ عَبْد
اللَّه بْنُ
نُمَيْرٍ.
حَدَّثنَا
أَبِي،
وَوَكِيْع. ح
وحَدَّثَنَا
عَلِيّ بْنُ
مُحَمَّد.
حَدَّثنَا
خَالِي
يَعْلىَ، وَوَكِيْع،
وَأَبُو
مُعَاوَِيةَ.
قَالُوا: حَدَّثنَا
إِسْمَاعِيلُ
بْنُ أَبِي
خَالِدٍ،
عَنْ قَيْسِ
بْنُ أَبِي
حَازِمٍ،
عَنْ جَرِيرِ
بْنُ عَبْد
اللَّه؛
-
قَالَ: كُنَّا
جُلُوساً
عِنْدَ رَسُولِ
اللَّه صَلى
اللَّه
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ.
فَنَظَرَ
إِلَى
القَمَرِ
لَيْلَةَ
الْبَدْرِ.
قَالَ
((أَنكُمْ
سَتَرَوْنَ
رَبَّكُمْ
كَمَا
تَرَوْنَ
هَذَا
القَمَرَ. لاَ
َتضَامُّونَ
فِي
رُؤْيِتِهِ.
فَأَن اسْتَطَعْتُمْ
أَن لاَ
تُغْلَبُوا
عَلَى صلاةٍ قَبْلَ
طُلُوعِ
الشَّمْسِ
وَقَبْلَ
غُرُوبِها
فَافْعَلُوا)).
ثُمَّ قَرَأَ
{وَسَبِّحْ بِحَمْدِ
رَبِّكَ
قَبْلَ
طُلُوعِ
الشَّمْسِ
وَقَبْلَ
الْغُرُوبِ}.
Cerir bin
Abdillah (el-Beceli) r.a.’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Biz Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yanında oturuyorduk.Kendisi ay'ın on dördüncü
gecesi ay’a bakıp :
«Şu ay’ı nasıl
hepiniz izdihamsız olarak ve sıkışıp üst üste yığılmanıza ihtiyaç kalmadan
görüyorsanız şüphesiz Rabbiniz de (kıyamet günü) öylece göreceksiniz.Artık
güneşin doğuşundan ve batışından önceki namazların bir birisinden alıkonmamaya
gücünüz yeterse (onu) işleyiniz.» buyurdu.Sonra şu (mealdeki) ayeti okudu:
«… Ve güneşin
doğuşundan önce de gurubundan önce de Rabbine hamd ile tesbih et.» (Kaf, 39)
AÇIKLAMA:
Hadisin
metnindeki َتضَامُّونَ fiili
damm = sıkışma, yığılma, yapışma,.dan alınmadır. لاَ
َتضَامُّونَ
«La tadammune ... "
cümlesinin manası da:
Dolun ay'ı
görebilmek ve birbirinize gösterebilmek için üst üste yığılmamza birbirinize
yapışmamza ve izdihama ihtiyaç duymazsınız .
Dolun-Ay
karanlıkta kendisinden daha dikkat çekici bir şey olmadan sadece bakmanın yeteceği
kadar kolay bir şeydir. Sıraya girmeye yada herhangibir cihaz'a ihtiyaç
yoktur.
Ahiret günü
mu'minler böyle bir rahatlık içinde Allah'ın zatını ve cemalini görmek şerefine
mazhar olacaklar, hiç bir mu'min O'nu görmekten mahrum kalmıyacaktır.
Hadiste Allah
Teala'nın görülmesi, dolunayın görülmesine rahatlık ve apaçıklık bakımından
benzetilmektedir. H A Ş A Allah'ın zatının dolunaya benzetilmesi durumu
bahis konusu değildir.
Ehl-i Sünnet
müslümanların (sünnilerin) cumhuru (çoğunluk), ahirette mu'minlerin Allah
Teala'nın cemalini ve zatını göreceklerinde ittifak etmişlerdir.
Ehli bid'a olan
Muteziie, Hariciler ve Cehmiyye ise bunu kabul etmemişlerdir. Allah'ın
görüleceğine dair hadislerin ravileri arasında: Ebu Bekir, Ali, Muaz bin CebeI,
İbn-i Mes'ud, Ebu Musa el-Eş'ari, İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, Huzeyfe, Ebu Ümame,
Cabir bin AbdiIlah, Enes, Ammar, Zeyd bin Sabit ve Ubade bin es-Samit r.a. gibi
Muhacir ve Ensar'ın büyükleri bulunan 20'yi aşan sahabi vardır. Bu nedenle
konuya ilişkin hadisler ma'nen mütevatirdir.
Ayrıca aşağıda
yazılı ayetler de konuyu te'yid eder mahiyettedir.
1) «Nice yüzler vardır ki; o gün güzelliği ile
parıldar. (O yüzler) Rablerine bakarlar.» [Kıyame, 22, 23]
2) «Hayır, (onlar iman etmezler.) Muhakkak ki
onlar. o kıyamet günü Rablerin (i görmek) den menedilmişlerdir.» [Mutaffirin,
15]
3) «İman edip güzel amel işleyenlere Cennet ve
bir de Allah'ın cemalini görmek var ... » ]Yunus, 26]
Hazin» tefsiri
yazan, Kıyame suresinin 22, 23. ayetlerinin tefsirinde der ki :
Ehl-i Sünnet
alimleri Allah Teala'yı görmek aklen mümkündür demişler ve mu'minlerin ahirette
Allah'ı göreceklerine, fakat kafirlerin görmiyeceklerine icma' (görüş birliği)
etmişler ve yukarıdaki ayetleri de delil göstermişlerdir. Mutezile, Hariciler
ve Mürcie'nin bir kısmı ile
Cehmiyyeler hiç
kimsenin Allah'ı göremiyeceğini ve O'nu görmenin aklen muhal (imkansız)
olduğunu sanmışlardır. Onların bu zannı açık bir hata ve çirkin bir cehalettir.
Çünkü Kitab, Sünnet ve Sahabilerle onlardan sonra gelenlerin icma'ı kıyamette
mu'minlerin Allah'ı göreceğini ısbatlamıştır. Yirmi kadar sahabi bu konunun
ısbatı hakkındaki hadisleri Resulullah s.a.v.'den rivayet etmişlerdir. Buna ait
ayetler de malumdur. Bid'at ehlinin konuya ilişkin itirazları ve içine
düştükleri şüpheler Ell-i Sünnet alimleri tarafından bertaraf edilmiştir.
Yapılan itirazlar, ileri sürülen şüpheler ve bunların reddine ait cevablar uzun
yer istediği için buraya almayı uygun görmüyorum. Arzu edenler Kelam
kitaplalarına müracaat etsinler.
Hadisin «Güneşin
doğuşundan ve batışmdan önceki namazları ... » fıkrası ile Sabah ve İkindi
namazına özen gösterilmesi, bu namazları bırakmak veya geciktirmek yolunda
şeytana yenilmemeye dikkat edilmesi isteniyor. Ne sabah uykusu ne de gündüz
işleri gibi mu'minlerin gücünün yettiği engellerin namazdan alıkoymaması
gereğine dikkatler çekiliyor. Kul gücünün dahilindeki işlerden sorumludur.
Gücünün dışında kalan şeylerle mükellef değildir. Mesela:
Bayılma,
unutma, uykudan uyanmama gibi irade dışı mazeretler gücün dışında kalan şeyler
olduğu için kul bu gibi hallerde namaz kılmakla mükellef değildir. Bu hallerin
geçmesinden sonra sorumluluk tekrar başlar.
Hadiste itina
edilmesi emredilen namazların sabah ve ikindi namazları olduğu, Müslim'in
rivayetinde açıkca belirtilmiştir. Esasen faz olan 5 vakit namazları arasında
önem ve fazilet bakımından bir fark yoktur. Bununla beraber her birinin kendine
has bir meziyeti ile diğer namazıardan mümtaz olmasında da bir sakınca yoktur.
Sabah ve ikindi namazına özgü meziyet, gece ve gündüz meleklerinin bu iki namaz
vaktinde buluşmaları, mu'minlerin amellerinin bu iki vakitte Allah'ın huzuruna
arzedilmesidir.
Hadisin baş
kısmında Allah'ın görüleceği belirtildikten sonra, artık sabah ve ikindi
namazına dikkat edilsin, şeklinde bir münasebet kurulduğuna göre bu iki namazı
muntazaman vaktinde eda eden mu'min'in Allah Teala'nın cemalini görmeye
liyakatlı olduğuna hadiste işaret ediliyor.
Şu da
unutulmamalı ki: Sabah namazı uykudan uyanma gibi bir zorluğu, ikindi namazı da
dünya işlerinin en şiddetli olduğu vakitte dünyayı terk etme gibi bir zorluğu
içerir. Bu iki zor vakitte namaz'a özen emredilince, bu iki namaz'dan nisbeten
daha kolay vakitleri olan Öğle, Akşam ve Yatsı namazlarına devam haliyle
beklenir.
Bir vakit namaz'ı
bilerek kılmayan kişi kendine müslüman derken o namazı niye terk ettiğini hiç
düşünmüyor mu?