SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

TAHARE

<< 279 >>

DEVAM: 4– ABDEST’İ MUHAFAZA ETMEK

 

حَدَّثنَا مُحَمَّد بْن يَحْيَى. حَدَّثنَا ابْن مريم. حَدَّثنَا يَحْيَى بْن أيوب. حَدَّثنِي إسحاق بْن أسيد، عَن أَبِي حفص الدمشقي، عَن أَبِي أمامة، يرفع الحديث؛

قَالَ ((استقيموا. ونعما أَن استقمتم. وخير أعمالكم الصلاة. ولا يحافظ عَلَى الوضوء إِلاَّ مؤمن)).

 

فِيْ الْزَوَائِدِ: إِسْنَادُهُ ضَعِيْف لضعف التابع.

 

Ebu Ümame r.a.’den rivayet edildiğine göre kendisi hadisi merfu kılarak şöyle demiştir:

 

‘‘ İstikametli olunuz. Eğer istikametli olursanız o ne güzel bir şeydir. Amellerinizin en hayırlısı da namazdır. Ve kamil mu'min’den başkası namazı muhafaza edemez. ‘‘

 

Not: Zevaid'de bu hadisin isnadının zayıf olduğu bildirilmiştir.

 

 

AÇIKLAMA (277, 278 ve 279): Hadisler istikametli olmayı emrederler. Kur'an-ı Kerim de istikametli olmayı emrederek müstakim mu'minlerin erişecekleri sevabı müjdeler.

 

Sindi' istikameti şöyle tarif eder: İstikamet, hakka uymak, adaletli olmak, Allah tarafından emredilen hizmetleri tam yapmak, yasaklanan bütün günahlardan sakınmaktır.

 

Tarif edilen istikametin büyük ve ağır iş olduğu görülmektedir. Bunu hakkıyla yapmak herkesin kar'ı değildir. Kimsenin gücü buna yetmez. Ancak kalbi, kutsal nurlar ile aydınlanarak beşeri karanlıklardan kurtulan ve Allah'ın yardımına mazhar olan zatlar tam manası ile istikamet üzerinde olabilirler. Böyle simalar da az bulunur.

 

Hadiste istikametli olma emri verildikten hemen sonra da «Bunu tam manası ile tutup başaramıyacaksınız», bölümü ekleniyor, ki kendisini müstakim (istikamette -doğru yolda) gören insanlar mağrur olmasın, gerçekten istikametin ne olduğunu düşünüp gaflete dalmasın. Diğer taraftan istikametin tam hakkını vermiyen ve kusurlu olan müslümanlar da ümitsizliğe düşüp Allah'ın rahmetinden kendilerini mahrum saymasınlar.

 

Hadisin ikinci parçasında, amellerin en hayırlısının namaz olduğu bildiriliyor. Bu fıkranın, istikameti emreden ilk fıkra ile olan ilişkisi şöyledir:

 

Eğer emrolunduğunuz istikameti tam olarak yapmaya gücünüz yetmezse hiç olmazsa istikametin farz olan kısmına sarılın. O da ibadet nevilerini içinde toplayan namazdır. Çünkü namazda kıraat, tesbih, hamd, zikir, dua ve Allah'tan başkası ile konuşmayı bırakmak vardır.

En hayırlı ve faziletli amelin hangisi olduğu hususunda hadisler arasında zahiri bir ihtilar vardır. Görülen bu zahiri ihtilafı bertaraf etmek için hadislerde rastlanan «En hayırlı amel şudur» şeklindeki ifadenin «En hayırlı amellerden birisi şudur» diye yoruınlanması gerekir. Bu babta geçen 277 ve 279 nolu hadislerde:

 

«Amellerinizin en hayırlısı namazdır,., tabiri kullanılmıştır. 278 nolu hadiste ise: "Amellerinizin en faziletli olanlarından birisi de namazdır», ifadesi kullanılmıştır. Bunlar arasında uyumluk ancak belirttiğimiz yorumla sağlanır.

 

Hadislerdeki "Ancak (olgun) mu'min abdesti muhafaza eder.» parçasında geçen muhafazadan maksad, namaz vakitlerinde abdestli olmak ve namaza hazırlıklı olmaktır, diye yorum yapılmıştır. Çünkü Sindi'nin belirttiğine göre Sünen sahiplerinin ve başka hadis alimlerinin rivayet ettikleri bir hadis-i şerif'e göre bir defa Resul-i Ekrem, tuvaletten çıktı, bu esnada yemeği de sofraya konmuştu. Sahabiler O'na:

 

Size abdest suyu getirmiyelim mi? diye sordular. Resul-i Ekrem s.a.v. ise:

 

"Ben sadece namaza durmak istediğim zaman abdest almakla emrolundum», diye cevap verdi.

Abdesti muhafaza etmekten maksad, namaz vaktinde ve dışında devamlı abdestli durmaktır, diye yorumlamak da mümkündür. Resul-i Ekrem'in demin anlatılan mes'elede abdest almayışı, namaz vakti dışında abdestsiz durmanın caizliğini beyan etmek ve faziletli şeyi farz olan şeye karıştırmamak içindir. Zira bu durumu açıklamak ona vacibtir, dolayısı ile O'nun abdest almayışı daha hayırlı idi, denilebilir.

 

Her iki yorum şekline göre; abdestli olmak mu'min'in şiarıdır. Çünkü dışın tahareti kişinin içinin temizliğine alarnettir. Bilhassa soğuk hava gibi ağır şartlar altında ve müsaid olmıyan ortamda abdeste devam etmek ancak imanlı olanın karıdır.

 

Camiu's-Sağir'de (277 nolu) hadis, AbduIIah bin Amr bin el-As r.a.'den rivayet edilmiş ve şerhi El-Azizi'de şöyle denilmiştir.

 

Alkami demiş ki; istikamet: Lugatta eğriliğin zıddıdır. Yani düzgünlük ve doğruluktur. İstilahta ise; bir tarafa sapmadan dosdoğru gitmektir. İstikamet: Kul'un hiç bir şeyi Allah rızasına tercih etmemesidir, diye tarif edenler de vardır. istikamet'in Allah'a itaat etmekten ayrılmamak olduğu da söylenmiştir. Bazıları da istikamet, Sözlerde, ğıybet, koğuculuk, yalancilık ve benzerinden; fiillerde bid'at olan şeylerden ve ibadetlerde gevşeklikten uzak durmakla gerçekleşir, demişlerdir.

 

Hadisin ولن تحصوا cümlesini: İstikameti tam olarak başaramıyacaksınız., diye terceme ettik. El- Azizi ve El-Hafni ise; bu cümleyi -istikametin sevabını veya istikametin nevilerini sayamazsınız., diye yorumlamışlardır.

 

Hafni'nin El-Alkami'den naklettigine göre es-Süheyli şöyle demiştir:

 

Ben bir defa Resul-i Ekrem s.a.v.'i rüyamda görerek O'na: Ya Resulallah! 'Hud suresi beni ihtiyarlattı'., buyurdugun senden rivayet edilmiştir. Hud suresinin hangi ayetleri seni ihtiyarlattı? Acaba Nebilerin kıssaları ve geçmiş ümmetlerin helak olması haberi mi seni ihtiyarlattı? dedim. O da: "Hayır, Allah'ın / فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ = «Emrolunduğun gibi istikametli ol !.... [Hüd 112] emri beni ihtiyarlattı", buyurdu.

 

Çünkü, -Emrolunduğun gibi. sözü istikamet durumunun Allah'ı tanımak ölçüsüne göre degiştiğine delalet eder. Bu itibarla Allah Teala'yı kemaliyle tanıyan bir kimseye göre Allah'ın emir. ve yasaklarının önemi çok daha büyük olur. Bu önemi anlıyan bir zatın anılan emir karşısında yaşlanması normaldir. Çünkü ilahi azamete layık bir kulluk görevinin ifasına kimsenin gücü yetmez. Bilakis yapılan ibadet ve kulluk Allah'ın azameti muvacehesinde küçümsen-

melidir. Nitekim: اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ = «Gerçek takvaya yaraştığı gibi Allah'tan korkup sakınınız ....... [Al-i İmran 102] ayeti nazil oldugu zaman Sahabiler bu emri tam manasıyle yerine getiremiyeceklerinden korkarak telaşlandılar. Allah Teala da onlara merhamet ederek; فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ = «Onun içn gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun .. [Teğabun 16] ayetini indirdi. [EI-Hafnl cild I, sah. 196 Mısır Meymeniye Matbaası 1306]