SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 41 >>

DEVAM: 5. YALAN OLDUĞUNU BİLDİĞİ VEYA SANDIĞI HALDE BİR HADİSİ RESULULLAH S.A.V.'DEN RİVAYET EDENİN BEYANIİ

 

حَدّثَنا أبو بَكْرِ بن أبي شيبة، حَدّثَنا وكيع، عَنْ سفيان، عَنْ حبيب بن أبي ثابت، عَنْ ميمون بن أبي شبيب، عَنْ المغيرة بن شُعْبَةَ قَالَ:

 - قَالَ رَسُول اللّه صلى اللّه عليه وسلم: ((مِن حَدّثَ عني بحديث وهو يرى أنه كذب فهو أحد الكاذبين)).

 

El-Muğire b. Şu'be r.a.'den; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir; “Kim bir hadisin uydurma olduğunu bildiği veya zan ettiği halde benden rivayette bulunursa iki yalancıdan birisi de kendisidir.”

 

 

AÇIKLAMA:     Bu bab'da geçen 38'den buraya kadar ki hadisler içindir: Burada geçen 4 hadisin manası aynıdır.  Dikkat edilecek olursa manayı hiç etkilemiyen bir iki kelime hariç, metinleri arasında da fark yoktur. Fakat senedleri tamamen değişiktir.

 

Hadisin kuvvet derecesinin tescili için müsannif, kendisine intikal eden bütün rivayetleri nakletmiştir.

 

4'üncü babda geçen hadisler Resulullah (s.a.v) üzerinde bile bile yalan uydurmanın ağır vebal olduğunu ifade ediyor. Bu babda geçen hadisler ise, böyle olan hadisleri rivayet etmenin yasaklığını beyan ediyor.  Uydurma olduğu bilinen veya sanılan hadisleri rivayet etmek, yalancılığın en çirkini ve iftiranın en şenıidir. Küfür ve şirkten  sonra gelen en büyük günahlardandır. Çünkü bu babdaki hadislerden anlaşıldığı veçhile uydurma hadisleri rivayet eden kişi uyduran kişinin suç ortağı durumundadır.

 

Mevzu' ve muhtalak diye isimlendirilen uydurma hadis ile amel etmek mutlaka haramdır.  Böyle bir hadis, ister ahkama ait olsun ister tergib, terhib, irşad gibi din lehinde yapılan çlışma ile ilgili olsun uydurma olduğu bilinir veya sanılırsa onu rivayet etmek katiyetle haram ve yukarıda belirtildiği gibi en büyük günahlardandır.

 

Hadis metninde geçen (arapça yazı var) kelimesi tesniye (El-Kazibeyn = iki yalancı) ve çoğul (El-Kazibin  = yalancılar) olarak okunabilir. İbn-i Maceh'in bu nushasını inceleyerek bastıran  Muhammed Fuad Abdülbaki  bu kelimeyi tesniye şeklinde harekelemiştir.  Ebu  Naim  el - Asbahani , Sahih-i Müslim üzerinde yazdığı El-Mustahraç adlı eserinde rivayet ettiği Semure hadisinde  ''El-Kazibeyn'' kelimesini tesniye şeklinde naklettikten sonra uydurma hadis rivayet edenin o hadisi uyduranın suç ortağı olduğunun bu hadisle isbat edildiğini beyan eder. Çünkü ''Uydurma hadis rivayet eden kişi iki yalancıdan birisidir.'' diye buyurulunca şu mana çıkıyor : İki yalancıdan birisi hadis uyduran, diğeri de onu rivayet edendir.

 

Ebu Naim daha sonra rivayet ettiği   El - Muğire hadisinde (arapça kelime var)  kelimesinin tesniye ve çoğul olduğunda tereddüt ettiğini açıklar.

 

Nevevi ise bu kelimeyi çoğul olarak tesbit ettiğini ve meşhur olanında bu olduğunu ifade eder.  Bu arada  Kadı  Iyaz'ın da bizce bu kelime çoğul olarak mervidir, dediğini nakleder.

 

Hadisin metninde geçen (arapça kelime var) kelimesi de malum ve mechul,

 

(Yera ve Yüra) olarak rivayet edilmiştir. 38 nolu rivayette mechul, diğer 3 rivayette malum olarak harekelenmiştir.  Nevevi, meçhul olan rivayetin meşhur olduğunu ve bunu tesbit ettiğini yazar. Daha sonra malum için olabildiğinin bazı hadis alimleri tarafından ifade edildiğini beyan ettikten sonra :

 

''Meçhul okunduğu zaman  ''Yüra = sanılır'' demektir.  Malum olarak okunduğu zaman '' Yera = bilir veya sanır'' demektir.  Uydurma olduğunu bilerek veya sanarak hadis rivayeti yasaklandığına göre uydurma olduğunu bilmeyen ve zannetmeyen kişinin rivayette bulunmasında sakınca yoktur.  Başka adamlar o hadisin uydurma olduğunu bilseler veya zan etseler bile bu durumdan haberi olmayan ravi için vebal yoktur.'' der. (22)

 

İbn-i Maceh ' in haşiyesi Sindi, hadisin açıklamasını yaparken  Nevevi ' nin sözlerini naklettikten snra der ki :

 

Hadisin metninde geçen (arapça yazı var) kelimesini zan manasına

 

yorumlamak daha şümullü ve ihtiyatlıdır.  (Zira bu takdirde bir hadisin uydurma olduğu kesinlikle bilinmese bile rivayetinin yasaklığı hükme bağlanmış oluyor.)

 

Diğer taraftan hadisin uydurma olduğundan şüphelenen veya uydurma olup olmadığını düşünmeyen ravinin günaha girmediği

 

Nevevi ' nin sözlerinden çıkıyor.  Bence bu mana hadisten anlaşılmıyor.  Ancak bu durumdaki ravinin Peygamber üzerinde yalan söyleyenlerden sayılmadığı anlaşılır. Şüphe ve gaflet halindeki rivayet mes'uliyetten hali değildir. (23)

 

Uydurma hadisi rivayet eden kimse şayet onun uydurma olduğunu belirtirse rivayet etmesinde bir sakınca yoktur.