SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

MUKADDİME

<< 75 >>

DEVAM: 9.  İMAN

 

حَدّثَنا أبو عثمان البخاري، حَدّثَنا الهيثم، حَدّثَنا إسماعيل، عَنْ جرير بن عثمان، عَنْ الحرث، أظنه، عَنْ مجاهد، عَنْ أبي الدرداء قَالَ: - الإيمان يزداد وينقص.

 

Ebu'd-Derda r.a.’den: şöyle dediği rivayet edilmiştir: ‘’İman ziyadeleşir ve noksanlaşır.’’

 

 

AÇIKLAMA:     Bu iki hadis, imanın fazlalaşma ve eksilmeyi kabul ettiğini ifa¬de pdiyor. 60 nolu hadisteki: «Bir dinar, yarım dinar ve bir hardal tanesi ağırlığınca' iman'ı olanları cehennemden çıkarınız" tabiri de iman'ın çok ve az olabildiğini gösteriyor. Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim sahibIeri İMAN kitabından birer babı buna ayırmışlardır.

 

İmanın fazlalaşabildiğine delalet eden ayetlerin bir kısmı şunlardır: ''İmanlarına iman katsınlar ......" (Fetih 4)

 

''Ve iman etmiş olanlara da iman arttırsın ... '' (Müddessir 31)

 

''Bu. onların imanını arttırdı..." (Al-i İmran 173)

 

''Ve bir sure indirildiği zaman onlardan kimi diyor ki: . «Bu hanginizin imanını arttırdı? Fakat iman etmiş olanlar ise (İndirilen) sure onların imanını arttırdı ve onlar müjdelenirler." (Tevbe 124)

 

''Ve bu durum ancak onların iman ve teslimiyetlerini arttırdı." (Ahzab 22)

 

Buhari bu ayetIerin bir kısmını alır ve bu arada: «Kemalinden bir şey terkedilince iman haliyle eksilmiş olur." der. Ashab-ı Kiram'dan, Ömer, Aii, İbn-i Mes'ud,  İbn-i Abbas, Muaz, İbn-i Ömer,

Ebu Hureyre, Ebu'd-Derda, Huzeyfe, Aişe, Selman, Abduliah b. Revaha, Ebu Ümame ve başka zatlar (Radiyallahu anhum) hazretleri iman'ın ziyade ve noksanlık kabul ettiğini söylemiştir.

Tabiin'den de Urve, Ata, Tavus, Mücahid, Sa'id b. Cübeyr, Hasan-ı Basri, Zühri, Katade, İbrahim Nahai, İbn-i Ebi Leyla, İbn-i Mubarek, Ebu Davud ve benzeri nice alimler (r.anhum) aynı görüşü paylaşmışlardır.

 

Maturidiyye mezhebine mensup alimler «iman ziyade ve. noksanlık kabul etmez» demişlerdir. Onlar iman'ın aslı olan tasdiki kasdetmişler. Tasdik, kesin inançtan ibaret olduğu için eksilmez. Çünkü eksilirse kesin olmaktan düşer ve şüphelere maruz kalır. Kesin inancın fazlalaşıp kesinlik kazanması da düşünülemez. Zira zaten kesindir, derler.

 

İmam Nevevi, Müslim'in şerhinde şöyle söyler: «Selef mezhebine mensup alimler ile hadisçilere göre iman zi. yade ve noksanlık kabul eder. Kelamcılardan bir cemaat da aynı görüştedir. Fakat kelamcıların çoğu iman bunu kabul etmez demişler. Muhakkıkin olan kelamcı arkadaşlarımız ise asıl tasdikin ziyade ve noksanlığı kabul etmediğini ve lakin amellerin çokluğu ve azlığı dolayısıyle iman semerelerinin ve şer'i imanın ziyade ve eksikliği kabul ettiğini söylemişlerdir.

Muhakkıkinin sözü açık ve güzel ise de bence tefekkürle ve bir çok delilin bir araya gelerek bir diğerini takviye etmesi ile tasdikin de artması mümkündür. Bunun içindir ki sıddıkların imanı başkaların imanından daha kuvvetli ve üstündür. Onların imanı hiç bir ortamda zedelenmez. Ve her hangi bir tehlike veya telkin karşısında sarsılmaz. Fakat diğer insanların imanı bu derece güvence içinde ve muhkem değildir. Akl-ı Selim sahibi hiç kimse şüphe etmez ki müslümanlardan her hangi bir kimsenin imanı Ebu Bekr-i Sıddık (r.a.)'ın imanına denk değildir. Nevevi aynı bahiste şunu da nakleder:

 

Şafii mezhebine mensup Ebu. AbdiIlah Muhammed bin İsmail el-İsfahani et-Temimi, Müslim üzerine yazdığı «Et- Tahrir» adlı şerhinde diyor ki:

 

Eğer İman tasdik manasına alınırsa tasdik parçalanmaya elverişli olmadığı için fazlalaşma ve eksilmeyi kabul etmez. İman Şeriat dilinde kalb ile tasdik ve vücud organları ile amelden ibarettir. Böyle tefsir edilirse haliyle amel durumuna göre fazlalık ve eksiklik hali olabilir. Ehl-i Sünnet'in mezhebi de. budur.

 

Maliki mezhebine mensup İmam Ebu'l-Hasan Ali b. Halef b. Battal el-Mağribi de Buhari üzerine yazdığı şerhte: «Ümmetin halef ve selefinden Ehl-i Sünnet mezhebine mensup camaatın mezhebi budur ki; İman söz ve fiil olup fazlalaşır ve eksilir. Bunun delili de Buhari'nin zikrettiği ayetlerdir. Mu'min, taat ve ibadetini artırdıkça iman'ı da artar ve kemal yolunda ilerleme kaydeder. Taat ve ibadette eksilme ve gerileme olunca da iman'ın kemalinde eksilme olur. İman hakında söylenen sözlerin orta yolu budur", demiştir. (48)

 

Sindi de bu konuda geniş izahat verdikten sonra şöyle der:

 

" Ashab-ı Kiram ve Tabiinn' in sözlerinden ve Kitab ile Sünnetin beyanlarından anlaşılıyor ki «İmanın fazlalaştığını söylemek caizdir.» Azalma da fazlalaşınadan ayrılmayan bir mefhum taşır. (Çünkü fazlalaşan iman fazlalaşmayan iman ile karşılaştırıldığında birisi fazla olunca diğeri haliyle ona oranla eksik olur,) Neticede, şer-i şerifte iman'ın ziyade ve noksanlıkla vasıflandığı sabit olmuş olur.

 

Ama bu vasıflanma iman'ın mahiyetine göre mi, yoksa onun mahiyeti dışında kalan şeylerden dolayı mı olduğu önemli değildir? Zira selef alimleri, varid olan Ayet ve Hadislere uyarlardı. Onların halefi olan alimlerin çıkardıkları ve kelam ilminde yer alan mes'elelere pek iltifat etmezlerdi. Bu itibarla «İmanın ziyade ve noksanlık kabul ettiğini söylemek küfürdür" gibi sözler bazı fıkıh kitabIarına yanlış anlama neticesinde girmiş olsa gerek.»