SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

TAHARE

<< 493 >>

DEVAM: 66- ATEŞTE PİŞEN ŞEYLERİ YEMEKTEN DOLAYI ABDEST ALMAMA HAKKINDAKİ RUHSAT

 

حَدَّثنَا مُحَمَّد بْن عَبْد الَمْلك بْن أَبِي الشوارب. حَدَّثنَا عَبْد العزيز بْن الَمْختار. حَدَّثنَا سهيل، عَنْ أَبِيْهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَة؛

 - أَن رَسُول اللَّه صَلى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَمْ أكل كتف شاة. فمضمض وغسل يديه وصلى.

 

Ebu Hureyre (Radiyallahu anh)'den: şöyle söylemiştir:

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir koyunun küreğini yedi, sonra ağzını çalkaladı, ellerini yıkadı ve namaz kıldı.

 

 

AÇIKLAMA :  (488, 489, 490, 491, 492 ve 493)

 

488 nolu İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Tahavi ve Beyhaki rivayet etmişlerdir. Bu hadiste geçen «Misli» kelimesi kıldan mamul beze denir. Bu hadiste belirtildiği gibi Resul-i Ekrem'in et yemesine rağmen yemekten sonra ellerini yıkamaması hususu yemekten sonra el yıkamanın vacib olmadığını beyan etmek içindir. Bilindiği gibi yemekten önce ve sonra el yıkamak emredilmiş olan bir sünnet-i seniyye mahiyetindedir. Hadis yemekten sonra abdest almadan, el yıkamadan ve ağzı çalkalamadan namaz'a durmanın caizliğine, yemekten sonra el yıkamanın vacib olmadığına ve temiz bir bezle elleri silmenin cevazına delalet eder.

 

489 nolu Cabir bin AbdiIIah'ın hadisini kısa ve uzun metinler halinde Ebu Davud, Tirmizi, Malik ve Tahavi de rivayet etmişlerdir. Bu hadiste ateşte pişen eti yemekten dolayı abdest almanın vacip olmadığını bildirmektedir.

 

490 nolu Zühri'nin hadisini Buhari ve Müslim de rivayet etmişlerdir. Bu da aynı hükmü te'yid eder.

 

491 nolu Ümmü Seleme'nin hadisini Ahmed de aynı manayı ifade eden başka bir lafızIa tahric etmiştir.

 

492 nolu Süveyd bin Numan'ın hadisini Buhari manaya etki yapmayan az bir lafız farkıyla rivayet etmiştir. Bu hadiste geçen «Sevik» kelimesini «Kavud» diye terceme ettik. Kavud kavurulup un haline getirilmiş olan buğday ve arpa olduğu için ateş değmiş yiyeceklerdendir. Resul-i Ekrem'in bunu yedikten sonra abdest almadan akşam namazını kıldırmasından, ateşte pişen bir şeyi yemekten dolayı abdestin bozulmadığı anlaşılır. Resul-i Ekrem'in kavud yedikten sonra namaza durmadan önce ağızını çalkalaması ise diş aralarında kalan yemek kırıntılarının giderilmesi içindir.

 

493 noLu Ebu Hureyre'nin hadisini ise Bezzar başka bir lafızIa ve aynı hükmü ifade eden şekilde rivayetetmiştir. Buhari, Müslim ve Tirmizi'de konu hakkında başka hadisler de mevcuttur.

 

Ebu Davud, Nesai, İbn-i Huzeyme, İbn-i Hibban ve Beyhaki'nin Cabir r.a.'den rivayet ettikleri bir hadisin meali şöyledir:

 

«Resulullah (s.a.v.) ateşte pişen birşeyi yedikten sonra abdest alıp almaması hususundaki son durumu abdest almayı terketmesi olmuştur.»

 

EI-Menhel yazarı ateşte pişen bir şeyi yemekten dolayı abdest alma hükmünün bu hadisle neshedildiği Cumhur tarafından ifade edilmiştir, der. Mezkur yazar konu hakkında aşağıdaki açıklamayı şöyle vermektedir:

 

Hulefa-i Raşidin, Ashab-ı Kiram ve onlardan sonra gelen imamlar ateşte pişen bir şeyi yemekten dolayı abdest alma hükmünün bu babta rivayet olunan hadislerle neshediImiş olduğu hususunda icma' etmişlerdir.

 

Maliki Mezhebi Fukahasından El-Baci: Zamanımızdaki bütün fıkıh alimleri ateşte pişen bir şeyi yemekten dolayı abdest almaya gerek olmadığına hükmetmişlerdir. Sahabiler ve Tabiin devrinde abdest almanın gerekliliğini söyleyenler olmuş ve bu konuda rivayet olunan hadisleri delil göstermişler ise de alimlerin icma'ı ile bu görüş terkedilmiştir. Abdestin gereğine zahiren delalet eden hadisleri alim arkadaşlarımız muhtelif şekillerde yorumlamışlardır. Bunların bir kısmı bu hadislerde geçen abdestten maksad müstahab olmak üzere ağzı çalkalamaktır, demişlerdir. Bazıları da ilk zamanlar abdest almak vacip idi. Sonradan Cabir bin Abdillah'ın hadisiyle bu hüküm neshedilmiş demişlerdir, der.

 

Selef ve halefin Cumhüruna göre ateşte pişen her hangi bir yemeği yemekle abdest bozulmaz.

Hulefa-i Raşidin, Abdullah bin Mes'ud, İbn-i Abbas, Abdullah bin Ömer, Ebu Derda. Cabir bin Semure, Ubey bin Ka'b, Amir bin Rabia ve Ebu Ümame r.a. hazretleri olsun Cumhur-u Tabiin olsun hepsinin mezhebi budur. Ebu Hanife, Malik, Şafii ve Ahmed bin Hanbel gibi mezheb imamlarının kavli (sözyledikleri) de budur.