106- HER KILIN ALTINDA
BİR CÜNÜBLÜK VARDIR. BABI
حَدَّثنَا
هشام بْن
عَمَّار.
حَدَّثنَا
يَحْيَى بْن
حمزة.
حَدَّثني
عتبة بْن
أَبِي حكيم.
حَدَّثني
طلحة بْن
نافع.
حَدَّثني
أَبُو أيوب
الأنصاري؛ - أَن
الْنَّبِيّ
صَلى اللَّه
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
قَالَ:
((الصلوات
الخمس.
والجمَعَة
إِلَى الجمَعَة.
وأداء
الأمانة،
كفارة لما
بينها)) قُلْتُ:
وما أداء
الأمانة؟
قَالَ ((غسل
الجنابة. فإن
تحت كُل شعرة
جنابة)).
فِيْ
الْزَوَائِدِ:
إِسْنَادُّهُ
ضَعِيْف لأن
طلحة بْن نافع
لَمْ يسمَعَ
مِنْ أَبِي
أيوب.
Ebu Eyyub
El-Ensari (r.a.)'den: şöyle demiştir:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
«Beş vakit namaz,
Cum'a namazları ve emaneti eda etmek, aralarındaki (küçük) günahlara keffaret
olur.»
Ben ı Emaneti eda
etmek nedir? diye sordum. Buyurdular ki:
«Cünüblük
guslüdür. Çünkü her kılın altında bir cünüblük vardır.»
Not: Ravilerden
Talha bin Nafi', Ebu Eyyub'dan hadis işitmediği için, bu senedin zayıf olduğu
Zevaid'de bildirilmiştir.
AÇIKLAMA :
Ebu Hureyre r.a.'in
hadisini Beyhaki, Ebu Davud ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir.
Tirmizi: Ra vi
El-Haris İbn-i Vecih'in hadisi ğaribtir. Kendisini yalnız hadisinden tanırız,
demiştir. Ebu D avud da: El-Haris bin Vecih'in hadisi münker olup, kendisi
zayıftır, demiştir.
Hadisin
manasına gelince: ''Her kılın altında bir cünüblük vardır.'' cümlesi ile
vücudunun dış kısmının tamamen cünüb sayıldığı bildirilmek istenmiştir. Vücudun
her tarafı cünüb sayıldığı için, vücuddaki bütün kılların yıkanması
emrediliyor.
Hattabi:
''Hadisin zahiri saç örgülerinin cünüblükten ğusül edilirken çözülmesini vacib
kılıyor. Çünkü örgü, çözülmedikçe bütün kılların her tarafının ıslatılması
mümkün değildir. İbrahim En-Nahai, örgünün çözdürülmesini vacib görmüştür.
Fakat alimlerin kahir ekseriyetine göre örgünün çözülmesi önemli değildir.
Mühim olan bütün kılların her tarafının ıslatılmasıdır. Islatıldığı takdirde
örgü çözdürülmeden yapılan ğusül kafidir.' demiştir. Örgü çözdürme ile ilgili
geniş tafsilat 108. babta anlatılacak inşaallah.!!!
Hadisin:
''Deriyi iyice temizleyiniz.'' cümlesinden maksad, derinin kirlerden ve suyun
deriyi ıslamasına mani olan maddelerden giderilmesidir. Çünkü her hangi bir
şey, derinin en küçÜk bir yerine suyun ulaşmasına mani olduğu takdirde cünüblük
kalkmaz.
Hattabi:
"Cüpüblükte buruna su çekmek ve ağıza su almak vacibtir, diyenler bu
hadise dayanırlar. Çünkü burun içinde kıl bulunur. Ağzın içi de vücudun
dışından sayılır, demişlerdir. Fakat bu görüş lügat ehlinin sözüne aykırıdır.
Şöyle ki: Hadiste geçen "beşere'' kelimesi, bakan adamın gözle gördüğü
bedenin dış kısmına denir. Ağızın iç kısmı bilindiği gibi karşıdan bakıldığı
zaman görülmez. Ağız ve burunun iç kısmına; ... denir, demiştir. Hattabi'nin bu
sözü reddedilmiştir. Çünkü lügat ehlinden Cevheri ve başkaları ...'nin, derinin
ete bakan iç yüzüne denildiğini belirtmişlerdir. Ağız ve burun'un iç kısmı
böyle değildir. Bu itibarla ğusülde ağıza su almanın gerekliliği bu hadisten
çıkarılabilir.
Ayni de:
'İmam-ı Azam bu hadise dayanarak ğusülde mazmaza ve istinşak'ın farz olduğunu
söylemiştir. İstinşak farzdır. Çünkü Resul-i Ekrem (s.a.v.):
"Her kılın
altında cünüblük var.'' buyurmuştur. Burunun içinde de kılIar vardır. Mazmazaya
gelince; Ağızın içi, bedenin dış kısmından sayılır. Nitekim,oruçta ağıza bir
şey alınabilir. Mazmaza bu itibarla farz kılınmış, Hattabi'nin dediği itibarla
farz kılınmamıştır,'' demiştir.
HADISTEN
ÇIKARILAN FIKIH HÜKÜMLERİ
1 - Bütün
deriyi ve kılları suyla ıslatmak ğuslün farzıdır.
2 - Deri ve
kıllara suyun ulaşmasına mani olan şeyleri gidermek gerekir ..
Ebu Eyyub-i
Ensari (r.anh)'in hadisine gelince; Bu hadiste beş vakit namaz ile Cuma
namazının ve emaneti ödemenin fazileti anlatılarak, bunlara riayet edildiği
takdirde bunların, aralarında işlenen günahlara kefaret olduğu bildirilmiştir.
Günahlardan maksad, kul hakkı ile ilgisi olmayan küçük günahlardır. Buna benzer
hadisler böyle yorumlanır. Hadiste geçen: "Emanetin edası'' ile
cünüblükten dolayı, yapılan ğuslün kasdedildiği, ravinin sorusu üzerine Resul-i
Ekrem (s.a.v.) tarafından açıklanmıştır .. Sindi, cünüblükten dolayı yapılan,
ğuslün, bir emaneti ödemek olarak sayılması ile ilgili olarak şöyle der:
'Emanet sahibi, emanete müstahak olduğu gibi, insan vücudu da, cünüplükten
sonra ğusle müstahak olur. Bu nedenle ğusül,sahibine ödenmesi vacip olan
emanetler cümlesinden sayılmış ve ona emanet denmiştir.