SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

TAHARE

<< 665 >>

139- ABDEST ALIP SUYUN DOKUNMADlĞI BİR YERİ BIRAKAN ADAM BABI

 

حدثنا حرملة بْن يَحْيَى. حدّثنا عَبْد الله بْن وهب. حدّثنا جرير بْن حازم، عَنْ قتادة، عَنْ أنس؛

 - أَن رجلا أتى النَبِي صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم، وقد توضأ وترك موضع الظفر لم يصبه الماء. فَقَالَ له النَبِي صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم: ((ارجع فأحسن وضوءك)).

 

Enes (bin Malik) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre:

 

Bir adam, abdest alarak (ayağının üst kısmından baş parmak) tırnağı kadar bir yeri kuru bıraktığı ve oraya su değmediği halde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: «Dön de abdestini güzel al.» buyurdu."

 

Diğer tahric: Ahmed, Ebu Davud, İbn-i Huzeyme, Darekutni ve Beyhaki

 

 

AÇIKLAMA:

 

Tercemede parentez içi ifade, Ebu Davud'un rivayetinden alınmadır. Ebu Davud, bu hadisi ''Tefriku'l-Vudu'" babında rivayet etmiştir. EI-Menhel yazarı, hadisin izahı ile ilgili olarak aşağıdaki malumatı vermiştir:

 

''Hadiste abdest aldığı bildirilen zatın kim olduğu bilinemiyor.

 

Kuru bıraktığı yerin ayak baş parmağı tırnağı kadar olduğu ve ayağın üst kısmında bulunduğu Darekutni'nin rivayetinde belirtilmiştir.

 

Nebi (s.a.v.)'in adama söylediği: ''Dön de abdestini güzel al.." buyruğunun manası: 'Dön de kuru bıraktığın yeri yıkamak suretiyle abdestini tamamla' demiştir. (Yani sadece kalan kuru yeri abdest niyetiyle yıka)

 

Abdest uzuvları arasında müvalatın (= abdest uzuvlarını ara vermeden yıkamanın) vacib olmadığını söyleyen Hanefi aIimleri ve yeni kavIinde Şafii bu hadisi delil göstererek şöyle demişlerdir: 'Çünkü, eğer abdestte müvalat vacib olsaydı Nebi (s.a.v.): ''Dön de tekrar abdest al'' buyuracaktı. Zira 0, şer'i hükümleri açıklamak için özellikle açıklama ihtiyacı duyulan yerde aydınlatıcı beyanlarda bulunmak için gönderilmiştir. Hal böyleyken Nebi (s.a.v.), adama: ''...abdestini güzel al.." buyurmuştur. Abdestin güzel alınması, onun tam yapılması, demektir. Bu da, eksikleri gidermekle gerçekleşir. Netice şudur ki: Kişinin, abdestin noksanını tamamlamadıkça, o abdestle namaz'a durması caiz değildir. Nebi (s.a.v.)'in: ''Dön ... " emri, tekrar abdest almaya delalet etmez. Bu emir, adamın geri giderek kuru kalan yeri yıkaması içindir. Hadisin böyle yorumlanmasını destekleyen; İbn-i Ebi Şeybe'nin Hz. Ali (r.a.)'den rivayet ettiği hadis, mealen şöyledir: ''Adam, abdest alıp, başına meshetmeyi unuttuğu ve daha sonra hatırladığında, sakalında ıslaklık bulduğu zaman sakalından ıslaklığı alarak başını mesh edebilir.'' Ali (r.a.)'in bu hadisi, Enes (r.a.)'in hadisinden daha bariz bir şekilde müvalatın vacib olmadığına delalet eder. Çünkü hurada kişi, abdestin bir farzını olduğu gibi unutuyor da daha sonra hatırlayınca tekrar abdest almaksızın yalnız unuttuğu uzvuna su değdirmesi yeterli geliyor. Ali (r.a.)'in hadisini El-Ayni zikretmiştir.

 

Nebi (s.a.v.)'in: ''...abdestini güzel al.'' emri ile ''tekrar abdest al.! manası kasdedilmiş olabilir. Kadi İyad,. Evzai, El-Leys bin Sa'd, Katade, Malikiler' den Abdü'l-Aziz bin Ebi Seleme, ilk kavlinde Şafii ve bir rivayette Ahmed böyle demişler ve abdestte müvalatın vacib olduğuna delil olarak bu hadIsi göstermişlerdir. Şöyle ki, Nebi (s.a.v.), adama:

 

'Kuru bıraktığın yeri yıka, dememiş de: ''.....abdestini güzel al.'' demiştir. Fakat Nevevi, Müslim'in şerhinde: 'Hadisi bu görüşe delil göstermek zayıf veya batıldır. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in: ''...abdestini güzel al.'' emrinin, abdestin eksiğini tamamlamak ve yeniden abdest almak anlamlarına gelmesi muhtemeldir. Bu iki ihtimal'den birisinin diğerine önceliği yoktur.' demiştir. Lakin El-Ayni: 'Bu emir, iki manaya muhtemel ise de, abdestin noksanını tamamlamaya yorumlanması evladır. Evet, abdestte müvalatın vacibliğine bu hadis delil gösterilemez. Çünkü böyle bir şeye delalet etmiyor. Delalet ettiğini kabul etsek bile müvalatın vacib olduğunu kabul etmeyeceğiz. Bilakis müstahab olduğuna hükmederiz. Çünkü mutlak olan hadis nassını, vaciblik anlamına yorumlamakla, nassı kayıtlamış oluyoruz ki, bu caiz değildir, demiştir.

 

El-Hafız da EI-Fetih'te' şöyle der: 'Abdest ve ğusülde uzuvları ara vererek yıkamak caizdir. Şafii'nin son kavli de budur. Şafii bu görüşe şöyle delil getirmiştir: Allah Teala, uzuvları yıkamayı emretmiştir. aralıksız veya ara vererek uzuvlarını yıkayan kişi, kendisine vacib olanı yerine getirmiş olur. Şafii, daha sonra bu görüşünü Abdullah İbn-i Ömer (r.a.)'in fiiliyle te'yid etmiştir. (Çünkü Malik'in rivayet ettiğine göre İbn-i Ömer (r.a.) , çarşıda abdest almış ve ayaklarındaki mestler üzerine meshetmemiş;, abdest uzuvları üzerindeki ıslaklık kuruduktan sonra cenaze namazına davet edilince mescide girmiş ve orada mestler üzerine meshederek cenaze namazına durmuştur. İbnü'l Müseyyeb, Ata' ve bir cemaat da bu görüştedirIer.

 

Rabia ve Malik'e göre, uzuvları yıkama arasında bilerek ara veren kişinin yeniden abdest alması gerekir. Unutarak ara verenin bir şey yapması gerekmez. Malik'ten bir rivayete göre, kısa ara veren kişi abdestine, ara verdiği uzvu yıkama ile devam eder. Uzun ara verdiği takdirde baştan başlaması gerekir.

 

Katade ve Evzai'ye göre, önceden yıkadığı uzuvlar kuruyuncaya kadar ara veren kişi, tekrar baştan başlar. Aksi takdirde bir şey gerekmez.

 

Nehai: ğusülde ara vermek mutlaka caizdir. Abdestte ara vermek caiz değildir, demiştir.

 

İbnü'l-Münzir, alimlerin mezkur görüşlerinin hepsini anlatmış ve; Kurumayı ölçü tutanların elinde her hangi bir delil yoktur, demiştir.

 

Tahavi de; Kurumak, bir abdestsizlik hali değildir ki, yıkanan uzuvların abdestini bozsun. Nasıl ki, abdestin bütün uzuvları kurumuş olsa bununla abdest bozulmaz, demiştir.'

 

Hattabi de; 'Bu hadis, abdest uzuvlarını aralıklı yıkamanın caiz olmadığına delalet eder. Şöyle ki; Nebi (s.a.v.) : ''Dön de abdestini güzel al.'' buyurmuştur. Bunun zahiri manası, tekrar abdest almaktır. Eğer abdest uzuvlarını aralıklı yıkamak caiz olmuş olsaydı, kuru kalan yeri yıkamak emri ile yetinilmesi beklenirdi. Diğer taraftan, kişiye aldığı yere dönmesi emredilmeyecekti.

 

Hemen orada kuru kalan yerin ıslatılması emredilecekti,' demiştir.

 

Nevevi, EI-Mühezzeb'in şerhinde şöyle demiştir: Yıkamada uzuvlar arasında az bir ara vermenin zarar etmediği icma' ile sabittir. Uzun ara vermeye gelince; (Şafii) Mezhebimizdeki sahih kavle göre yine zarar vermez. Ömer bin El-Hattab ile oğlu AbdulIah, Said bin El-Müseyyeb, Ata', Tavus, Hasen-i Basri, Nahai, Süfyan-i Sevri, bir rivayette Ahmed, Davud ve İbnü'l-Münzir'in kavli budur...

 

Alimlerden bir taife: Uzuvları aralıklı yıkamak zarar verir ve müvalat vacibtir,' demiştir. İbnü'l-Münzir, bu kavli Katade, Rabia: Evzai, El-Leys ve Ahmed'den nakletmiştir. İbnü'l-Münzir: Malik (r.a.)'den bu hususta muhtelif görüşler nakledilmiş, der. Eş-Şeyh Ebu Hamid, Malik ve El-Leys'den şöyle bir şey nakletmiştir: Eğer uzuvlar bir özür sebebiyle aralıklı yıkanırsa caizdir. Özürsüz ara verilirse caiz değildir.

 

Uzuvlar arasında müvalatın vacib olduğunu söyleyenler, Ebu Davud ve Beyhaki'nin Halid bin Mi'dan aracılığıyla bazı sahabilerden rivayet ettikleri şu mealdeki hadisi delil göstermişlerdir:

''Nebi (s.a.v.), namaza duran bir adam gördü. Ayağının üst kısmında bir dirhem miktarı (bir el ayası kadar) yer kuru kalmıştı. Nebi (s.a.v.), adama yeniden abdest alıp namazını iade etmesini emretti.' Bu görüşteki alimlerin diğer bir delili de Ömer bin El-Hattab (r.a.)'dan rivayet edilen şu mealdeki hadistir:

 

'Bir adam abdest aldı da ayağı üzerinden bir tırnak miktarını kuru bıraktı. Nebi (s.a.v.) adamı görünce: ''Dön de abdestini güzel al.'' buyurdu. Adam da döndü, sonra namaz kıldı.' (Ömer (r.a.)'in bu hadisi, sünenimizin 666 nolu hadisidir,)

 

Ömer (r.a.)'den mevkuf olarak rivayet edildiğine göre uzvunda kuru bir yer bırakan adama ''yeniden abdest al. demiş; diğer bir rivayette ''Kuru bıraktığın yeri yıka'' demiştir.

Uzuvlar arasında müvalat vacib değildir, diyen alimlerin delilleri ise şudur:

 

Allah, uzuvları yıkamayı emretmiş, müvalatı vacib kılmamıştır. Diğer taraftan Malik'in Nafi'den rivayet ettiği sahih bir esere göre: ''Ashab'tan Abdullah İbn-i Ömer (r.a.), çarşıda abdest almış, yüzünü ve kollarını yıkamış ve başını meshetmiştir. Sonra bir cenazeye davet edilince mescide girmiş ve abdest uzuvları tamamen kurumuş olduktan sonra mestleri üzerine meshederek namaz kılmıştlr.'' Beyhaki; Bu hadis sahih ve meşhurdur, demiştir. Bu delil güzeldir. Çünkü İbn-i Ömer (r.a.) , cenazenin beraberinde bulunanların huzürunda böyle yapmış, hiç kimse de itiraz etmemiştir.

 

Müvalatın vacib olduğunu söyleyenlerin delil olarak gösterdikleri Haiid'in hadisi isnad bakımından zayıftır.

 

Ömer (r.a.)'in hadisinde, müvalatın vucubuna ait bir delil yoktur. Onun eseri, iki türlü rivayet edilmiştir. Yukarıda geçtiği gibi bir rivayette abdest iadesini, diğer rivayette kuru kalan yerin yıkanmasını istemiştir. Bu sebeple tekrar abdest alma rivayetini müstahablık için, kuru kalan yeri yıkama emrini caizlik için yorumlamak gerekir. Bilindiği gibi Ömer (r.a.)'in mezhebi, müvalatın vacib olmamasıdır.''

 

 

HADİSİN FIKIH YÖNÜ :

 

1- Abdest alınırken yıkanması gereken uzuvları iyice yıkamak vacibdir .

2- Bilmeyerek veya unutarak bile olsa yıkanması gereken en ufak bir yeri kuru bırakanın abdesti sahih değildir. Alimler bu hususta müttefiktirIer.

3- Cahil adama bilmediğini tatlılıkla öğretmek matlubtur.

4- Alim yanlış bir hareket gördüğü zaman susmamalı, o yanlışı düzeltmeye çalışmalıdır .