139- ABDEST ALIP SUYUN
DOKUNMADlĞI BİR YERİ BIRAKAN ADAM BABI
حدثنا حرملة
بْن يَحْيَى.
حدّثنا عَبْد
الله بْن وهب.
حدّثنا جرير
بْن حازم،
عَنْ قتادة، عَنْ
أنس؛
-
أَن رجلا أتى
النَبِي
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم، وقد
توضأ وترك
موضع الظفر لم
يصبه الماء.
فَقَالَ له
النَبِي
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم:
((ارجع فأحسن
وضوءك)).
Enes (bin Malik)
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre:
Bir adam, abdest
alarak (ayağının üst kısmından baş parmak) tırnağı kadar bir yeri kuru
bıraktığı ve oraya su değmediği halde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in
yanına geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ona: «Dön de abdestini güzel
al.» buyurdu."
Diğer tahric:
Ahmed, Ebu Davud, İbn-i Huzeyme, Darekutni ve Beyhaki
AÇIKLAMA:
Tercemede
parentez içi ifade, Ebu Davud'un rivayetinden alınmadır. Ebu Davud, bu hadisi
''Tefriku'l-Vudu'" babında rivayet etmiştir. EI-Menhel yazarı, hadisin
izahı ile ilgili olarak aşağıdaki malumatı vermiştir:
''Hadiste
abdest aldığı bildirilen zatın kim olduğu bilinemiyor.
Kuru bıraktığı
yerin ayak baş parmağı tırnağı kadar olduğu ve ayağın üst kısmında bulunduğu
Darekutni'nin rivayetinde belirtilmiştir.
Nebi
(s.a.v.)'in adama söylediği: ''Dön de abdestini güzel al.." buyruğunun
manası: 'Dön de kuru bıraktığın yeri yıkamak suretiyle abdestini tamamla'
demiştir. (Yani sadece kalan kuru yeri abdest niyetiyle yıka)
Abdest uzuvları
arasında müvalatın (= abdest uzuvlarını ara vermeden yıkamanın) vacib
olmadığını söyleyen Hanefi aIimleri ve yeni kavIinde Şafii bu hadisi delil
göstererek şöyle demişlerdir: 'Çünkü, eğer abdestte müvalat vacib olsaydı Nebi
(s.a.v.): ''Dön de tekrar abdest al'' buyuracaktı. Zira 0, şer'i hükümleri
açıklamak için özellikle açıklama ihtiyacı duyulan yerde aydınlatıcı beyanlarda
bulunmak için gönderilmiştir. Hal böyleyken Nebi (s.a.v.), adama:
''...abdestini güzel al.." buyurmuştur. Abdestin güzel alınması, onun tam
yapılması, demektir. Bu da, eksikleri gidermekle gerçekleşir. Netice şudur ki:
Kişinin, abdestin noksanını tamamlamadıkça, o abdestle namaz'a durması caiz
değildir. Nebi (s.a.v.)'in: ''Dön ... " emri, tekrar abdest almaya delalet
etmez. Bu emir, adamın geri giderek kuru kalan yeri yıkaması içindir. Hadisin
böyle yorumlanmasını destekleyen; İbn-i Ebi Şeybe'nin Hz. Ali (r.a.)'den
rivayet ettiği hadis, mealen şöyledir: ''Adam, abdest alıp, başına meshetmeyi
unuttuğu ve daha sonra hatırladığında, sakalında ıslaklık bulduğu zaman sakalından
ıslaklığı alarak başını mesh edebilir.'' Ali (r.a.)'in bu hadisi, Enes
(r.a.)'in hadisinden daha bariz bir şekilde müvalatın vacib olmadığına delalet
eder. Çünkü hurada kişi, abdestin bir farzını olduğu gibi unutuyor da daha
sonra hatırlayınca tekrar abdest almaksızın yalnız unuttuğu uzvuna su
değdirmesi yeterli geliyor. Ali (r.a.)'in hadisini El-Ayni zikretmiştir.
Nebi
(s.a.v.)'in: ''...abdestini güzel al.'' emri ile ''tekrar abdest al.! manası
kasdedilmiş olabilir. Kadi İyad,. Evzai, El-Leys bin Sa'd, Katade, Malikiler'
den Abdü'l-Aziz bin Ebi Seleme, ilk kavlinde Şafii ve bir rivayette Ahmed böyle
demişler ve abdestte müvalatın vacib olduğuna delil olarak bu hadIsi
göstermişlerdir. Şöyle ki, Nebi (s.a.v.), adama:
'Kuru
bıraktığın yeri yıka, dememiş de: ''.....abdestini güzel al.'' demiştir. Fakat
Nevevi, Müslim'in şerhinde: 'Hadisi bu görüşe delil göstermek zayıf veya
batıldır. Çünkü Nebi (s.a.v.)'in: ''...abdestini güzel al.'' emrinin, abdestin
eksiğini tamamlamak ve yeniden abdest almak anlamlarına gelmesi muhtemeldir. Bu
iki ihtimal'den birisinin diğerine önceliği yoktur.' demiştir. Lakin El-Ayni:
'Bu emir, iki manaya muhtemel ise de, abdestin noksanını tamamlamaya
yorumlanması evladır. Evet, abdestte müvalatın vacibliğine bu hadis delil gösterilemez.
Çünkü böyle bir şeye delalet etmiyor. Delalet ettiğini kabul etsek bile
müvalatın vacib olduğunu kabul etmeyeceğiz. Bilakis müstahab olduğuna
hükmederiz. Çünkü mutlak olan hadis nassını, vaciblik anlamına yorumlamakla,
nassı kayıtlamış oluyoruz ki, bu caiz değildir, demiştir.
El-Hafız da
EI-Fetih'te' şöyle der: 'Abdest ve ğusülde uzuvları ara vererek yıkamak
caizdir. Şafii'nin son kavli de budur. Şafii bu görüşe şöyle delil getirmiştir:
Allah Teala, uzuvları yıkamayı emretmiştir. aralıksız veya ara vererek
uzuvlarını yıkayan kişi, kendisine vacib olanı yerine getirmiş olur. Şafii,
daha sonra bu görüşünü Abdullah İbn-i Ömer (r.a.)'in fiiliyle te'yid etmiştir.
(Çünkü Malik'in rivayet ettiğine göre İbn-i Ömer (r.a.) , çarşıda abdest almış
ve ayaklarındaki mestler üzerine meshetmemiş;, abdest uzuvları üzerindeki
ıslaklık kuruduktan sonra cenaze namazına davet edilince mescide girmiş ve
orada mestler üzerine meshederek cenaze namazına durmuştur. İbnü'l Müseyyeb,
Ata' ve bir cemaat da bu görüştedirIer.
Rabia ve
Malik'e göre, uzuvları yıkama arasında bilerek ara veren kişinin yeniden abdest
alması gerekir. Unutarak ara verenin bir şey yapması gerekmez. Malik'ten bir
rivayete göre, kısa ara veren kişi abdestine, ara verdiği uzvu yıkama ile devam
eder. Uzun ara verdiği takdirde baştan başlaması gerekir.
Katade ve
Evzai'ye göre, önceden yıkadığı uzuvlar kuruyuncaya kadar ara veren kişi,
tekrar baştan başlar. Aksi takdirde bir şey gerekmez.
Nehai: ğusülde
ara vermek mutlaka caizdir. Abdestte ara vermek caiz değildir, demiştir.
İbnü'l-Münzir,
alimlerin mezkur görüşlerinin hepsini anlatmış ve; Kurumayı ölçü tutanların
elinde her hangi bir delil yoktur, demiştir.
Tahavi de;
Kurumak, bir abdestsizlik hali değildir ki, yıkanan uzuvların abdestini bozsun.
Nasıl ki, abdestin bütün uzuvları kurumuş olsa bununla abdest bozulmaz,
demiştir.'
Hattabi de; 'Bu
hadis, abdest uzuvlarını aralıklı yıkamanın caiz olmadığına delalet eder. Şöyle
ki; Nebi (s.a.v.) : ''Dön de abdestini güzel al.'' buyurmuştur. Bunun zahiri
manası, tekrar abdest almaktır. Eğer abdest uzuvlarını aralıklı yıkamak caiz
olmuş olsaydı, kuru kalan yeri yıkamak emri ile yetinilmesi beklenirdi. Diğer
taraftan, kişiye aldığı yere dönmesi emredilmeyecekti.
Hemen orada
kuru kalan yerin ıslatılması emredilecekti,' demiştir.
Nevevi,
EI-Mühezzeb'in şerhinde şöyle demiştir: Yıkamada uzuvlar arasında az bir ara
vermenin zarar etmediği icma' ile sabittir. Uzun ara vermeye gelince; (Şafii)
Mezhebimizdeki sahih kavle göre yine zarar vermez. Ömer bin El-Hattab ile oğlu
AbdulIah, Said bin El-Müseyyeb, Ata', Tavus, Hasen-i Basri, Nahai, Süfyan-i
Sevri, bir rivayette Ahmed, Davud ve İbnü'l-Münzir'in kavli budur...
Alimlerden bir
taife: Uzuvları aralıklı yıkamak zarar verir ve müvalat vacibtir,' demiştir. İbnü'l-Münzir,
bu kavli Katade, Rabia: Evzai, El-Leys ve Ahmed'den nakletmiştir.
İbnü'l-Münzir: Malik (r.a.)'den bu hususta muhtelif görüşler nakledilmiş, der.
Eş-Şeyh Ebu Hamid, Malik ve El-Leys'den şöyle bir şey nakletmiştir: Eğer
uzuvlar bir özür sebebiyle aralıklı yıkanırsa caizdir. Özürsüz ara verilirse
caiz değildir.
Uzuvlar
arasında müvalatın vacib olduğunu söyleyenler, Ebu Davud ve Beyhaki'nin Halid
bin Mi'dan aracılığıyla bazı sahabilerden rivayet ettikleri şu mealdeki hadisi
delil göstermişlerdir:
''Nebi
(s.a.v.), namaza duran bir adam gördü. Ayağının üst kısmında bir dirhem miktarı
(bir el ayası kadar) yer kuru kalmıştı. Nebi (s.a.v.), adama yeniden abdest
alıp namazını iade etmesini emretti.' Bu görüşteki alimlerin diğer bir delili
de Ömer bin El-Hattab (r.a.)'dan rivayet edilen şu mealdeki hadistir:
'Bir adam
abdest aldı da ayağı üzerinden bir tırnak miktarını kuru bıraktı. Nebi (s.a.v.)
adamı görünce: ''Dön de abdestini güzel al.'' buyurdu. Adam da döndü, sonra
namaz kıldı.' (Ömer (r.a.)'in bu hadisi, sünenimizin 666 nolu hadisidir,)
Ömer (r.a.)'den
mevkuf olarak rivayet edildiğine göre uzvunda kuru bir yer bırakan adama
''yeniden abdest al. demiş; diğer bir rivayette ''Kuru bıraktığın yeri yıka''
demiştir.
Uzuvlar
arasında müvalat vacib değildir, diyen alimlerin delilleri ise şudur:
Allah, uzuvları
yıkamayı emretmiş, müvalatı vacib kılmamıştır. Diğer taraftan Malik'in Nafi'den
rivayet ettiği sahih bir esere göre: ''Ashab'tan Abdullah İbn-i Ömer (r.a.),
çarşıda abdest almış, yüzünü ve kollarını yıkamış ve başını meshetmiştir. Sonra
bir cenazeye davet edilince mescide girmiş ve abdest uzuvları tamamen kurumuş
olduktan sonra mestleri üzerine meshederek namaz kılmıştlr.'' Beyhaki; Bu hadis
sahih ve meşhurdur, demiştir. Bu delil güzeldir. Çünkü İbn-i Ömer (r.a.) ,
cenazenin beraberinde bulunanların huzürunda böyle yapmış, hiç kimse de itiraz
etmemiştir.
Müvalatın vacib
olduğunu söyleyenlerin delil olarak gösterdikleri Haiid'in hadisi isnad
bakımından zayıftır.
Ömer (r.a.)'in
hadisinde, müvalatın vucubuna ait bir delil yoktur. Onun eseri, iki türlü
rivayet edilmiştir. Yukarıda geçtiği gibi bir rivayette abdest iadesini, diğer
rivayette kuru kalan yerin yıkanmasını istemiştir. Bu sebeple tekrar abdest
alma rivayetini müstahablık için, kuru kalan yeri yıkama emrini caizlik için
yorumlamak gerekir. Bilindiği gibi Ömer (r.a.)'in mezhebi, müvalatın vacib
olmamasıdır.''
HADİSİN FIKIH
YÖNÜ :
1- Abdest
alınırken yıkanması gereken uzuvları iyice yıkamak vacibdir .
2- Bilmeyerek
veya unutarak bile olsa yıkanması gereken en ufak bir yeri kuru bırakanın
abdesti sahih değildir. Alimler bu hususta müttefiktirIer.
3- Cahil adama
bilmediğini tatlılıkla öğretmek matlubtur.
4- Alim yanlış
bir hareket gördüğü zaman susmamalı, o yanlışı düzeltmeye çalışmalıdır .