DEVAM: 4- MÜEZZİN'İN
EZAN OKUDUĞU ZAMAN SÖYLENECEK SÖZLER BABI
حَدَّثَنَا
أبو كريب، و
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ.
قالا:
حَدَّثَنَا
زيد بن الحباب،
عن مالك بن
أنس، عن
الزهري، عن
عطاء بن يزيد
الليثي، عن
أبي سعيد
الخدري؛
قَالَ:
-
قَالَ رَسُول
اللَّه صَلَى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَم: ((إذا
سمعتم النداء
فقولوا كما
يقول المؤذن)).
Ebu Said-i Hudri
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur :
«Ezan sesini
işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediği gibi deyiniz.»
Tahric: Bu
hadisi Kütüb-i Sitte sahiplerinin hepsi, ayrıca Malik, Beyhaki ve Tahavi
rivayet etmişlerdir.
AÇIKLAMA :
El-Menhel
yazarı, hadisin açıklamasıyla ilgili olarak şöyle der: ''Hadisin zahirine göre
müezzine sözle icabet (yani dediğini tekrarlamakl ezan sesini işitene
mahsustur. Buna göre müezzini ezan yerinde görüp ezan okuduğunu bilip de,
uzaklık veya sağırlık gibi bir nedenle sesini işitmeyen kişinin sözle icabet
etmesi istenmez.
Hadisin:
''.....Müezzinin dediği gibi...'' tabiri, müezzinin ezandan bir cümleyi
bitirince, işitenin o cümleyi tekrarlamasının istendiğine delalet (kanıtlık)
eder. Yani müezzinden önce veya onunla beraber cünıleleri okumamalıdır.
Müezzini takip etmelidir. Tahavi'nin Ümmu Habibe (r.a.)'den rivayet ettiği şu
mealdeki hadis de bu durumu destekler:
"Nebi
(s.a.v.), Ümmü Habibe (r.anha)'nın yanında bulunurken, müezzinin sesini duyduğu
vakit müezzınin sükut ettiğini tekrar buyururlarmış.''
Hadisin
zahirine göre işiten kişi, müezzinin okuduğu bütün cümleIeri hatta; *Hayya ele*
leri tekrarlar, Fakat Ömer (r.a.)'in hadisi; *Hayya ale* cümlelerini bundan
istisna eder. Çünkü Ömer (r.a.)'in hadisinde:
''Ezan sesini
işiten kişi; *Hayya ale* cümlelerini işittiği zaman: *La havle vela kuvvete
illa Billah* der.'' buyurulmuştur. Ömer (r.a.)'in hadisini Müslim, Ebu Davud,
Beyhaki ve Nesai rivayet etmişler; Buhari de bunun benzerini Muaviye (r.a.)'den
rivayet etmiştir. cumhurun mezhebi de budur.''
Tuhfetu'I-Ahvezi
yazarı, bu babta şöyle der:
Aliyyu'l-Kari,
el-Mirkat'ta: Ezan sesini işiten kişi, müezzin'in dediği gibi söyler. Ancak;
*Hayya ale* lerde: *La havle vela kuvvete illa Billah* der. Sabah ezanında
müezzin; *es-selatu hayrun mine'n-nevm* dediğinde, onu işiten kişi: *Sedekte ve
berirte ve bil hakki netekte* = ''Doğru söyledin. Bol hayır kazandın ve hakkı
söyledin.'' sözüyle karşılık verir. demiştir.
El-Kari'nin;
*Hayya ale* lerle ilgili istisnası doğrudur. Çünkü Ömer (r.a.)'in hadisi bana
delildir. Ama sabah ezanındaki mezkur söz ise, buna delalet eden bir hadise ben
rastlamadım. Muhammed bin İsmaili el-Emir, Subutu's-Selam'da: Sabah ezanındaki
tesvibe; *Salat* sözüyle karşılık verileceği söylenmiştir, der. Bu bir
istihsandır. Mutemed bir sünnete dayanmaz.''
EI-Menhel
yazarı şöyle der: ''Usul alimlerinin bir kısmı: Umümi ve hususi delillerin
arasını bulmak mümkün olduğu zaman hepsini işletmek gerekir, demişlerdir.
Öyleyse ezan sesini işiten kişinin; *Hayya ale* leri tekrarlamasının ve sonra;
*La havle vela kuvvete illa Billah* duasını okumasının müstehablığı niçin
söylenemesin? Böyle hükmedilince ezan icabeti ile ilgili umumi hadisler ve;
*Hayya ale* ler denilirken; *La havle...* duasının okunmasını emreden hususi
hadisler ile amel edilmiş olur. * Hayya ale * lar namaza ve felaha bir
çağrıdır. Bu çağrıyı işiten kişinin kendi nefsini davet etmesi, sonra da; *La
havle...* sözünü söylemesi sakıncalı değildir.
Yine hadisin
zahirine göre müezzinin sabah namazında okuduğu; *es-selatu hayrun mine'n-nevm*
cümlesini işiten, aynısını tekrarlayacaktır. Bazı alimler: Bu sözü işiten kişi
*sedekte* duasını okur, demişlerdir. Lakin sünnette delilleri yoktur.
Nevevi, bu
husustaki ihtilafı naklettikten sonra: 'Bu cümleyi işiten kişi; *sedekte*
sözünü söyler. Bazıları: *Sedeke Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem,
es-selatu hayrun mine'n-nevm* denmemelidir, demiştir.''
Demiri'nin
dediğine göre İbnül Hila bu hususta bir haberin varid olduğunu iddia etmişse de
böyle bir haber tanınmamaktadır.
Hadisin
zahirine göre abdestsizllk, cünüblük, hayızlık halleri dahil, her durumda
müezzine icabet edilir. Çünkü icabet Allah'ı anmaktır. Her mu'min, Allah'ı
anmalıdır. Ancak abdest bozarken veya cinsi münasebette bulunurken ezan sesini
işitenler, bilahere icabet ederler. -
Namazda iken
ezan sesini işitenin icabeti hususunda alimler ihtilaf etmişlerdir:
Şafiiler ile
Hanbeliler'e göre farz olsun nafile olsun, namaz esnasında ezana icabet yoktur.
Eğer icabet edip ''Hayye ale's-Salah'' veya ''Essalatu Hayrun ... '' derse
namazı bozulur. Şafiiler'e göre namazda olduğunu ve bu sözün insana bir hitab,
olduğunu bilirse namaz bozulur. Aksi takdirde namazı bozulmaz.
Hanefiler'e
göre farz olsun nafile olsun namazda ezana icabet edilmez.
Namazda ezana
icabet edilmeyeceğine hükmedenler, namaz bitince icabet edileceğini söylerler.
Namazda ezan'a
icabet edilmemesinin delili, Buhari ve Müslim'in İbn-i Mes'ud (r.a.)'den merfu'
olarak rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: ''Şüphesiz namazda meşguliyet
vardır.'' Yani, namazda matlub olan (kişiden istenen) amellerle meşgul olmak ve
başka şeylerle meşgul olmamaktır. Nebi (s.a.v.)'in namazdayken verilen selama
icabet etmeyi yasaklaması ezan'a icabet etmenin yasaklığını te'yid eder. Çünkl
verilen selamı cevablamak müezzine icabet etmekten daha önemlidir.
İCABETİN HÜKMÜ
:
Hadisin
zahirine göre ezan'a icabet etmek vacibtir. Hanefiler, Malik'in arkadaşlarından
İbn-i Veheb ve Zahiriye mezhebine mensup alimler, icabetin vücubuna
hükmetmişlerdir. Delilleri de bu ve benzeri hadislerdir.
Malik, Şafii,
Ahmed ,ve fıkıhçıların cumhuruna göre ezan icabeti ile ilgili emir istihbab
içindir. (Yani müstehab sünnettir) Tahavi de bu kavli seçmiştir. Emri,
vucub'tan müstahablığa döndüren delil, Müslim ve Tahavi'nin Alkama tarikinden
Abdullah'tan rivayet ettikleri şu mealdeki hadistir: 'Biz, Resulullah
(s.a.v.)'in yolculuklarından birinde onun beraberindeydik. Bir müezzinin:
''Allahu Ekber'' sesini işitince Resulullah (s.a.v.):
''O, fıtrat
üzerindedir.'' buyurdu. Müezzin şehadet kelimelerini söyleyince, ResuluIlah
(s.a.v.): ''Ateşten çıktı.'' buyurdu. Biz acele ederek ezan okuyanı tanımak
istedik. Baktık ki, koyun güdüyor. Namaz vaktin'e yetiştiği için ezan okumuş.''
Tahavi: İşte
Resulullah (s.a.v.), ezan sesini işitmiş de, dediğinden başka bir şey buyurmuştur.
Bu olay. icabet emrinin vucub için değil, müstahablık için olduğuna delalet
eder, demiştir.
Ezan sesini
işiten kişi Terci' yapacak mı?
Hadisin
zahirine göre yapacaktır. Çünkü terci' de müezzinin söylediği sözlerden
birisidir.
Nevevi: En ihtiyatlısı
ve en kuvv9tHsi, işitenin terci' yapmasıdır, demiştir.
Birkaç müezzin
birden ezan okursa, kişi hepsinin sesini işittiği zaman yalnız ilk işittiğine
mi icabet edecek? Yoksa başka türlü mü icabet edecek? Bu hususta selef arasında
ihtilaf bulunduğu, Kadi İyad tarafından bildirilmiştir. Nevevi: Ben, bu hususta
arkadaşlarımızın bir sözüne rastlamadım. Mesele çeşitli şekillere muhtemeldir.
Tercihe şayan şudur ki; İcabet, sünnet-i Müekkededir. Terkedilmesi mekruhtur.
Çünkü sahih hadisler, icabeti açıkca emretmişlerdir. Bu emir, ilk ezan'a
mahsustur. Çünkü emir, bir şeyin tekrar tekrar yapılmasını gerektirmez. Ama
fazilet ve sevabın aslı, ilk ezan'a icabet etmeye mahsus değildir.''