DEVAM: 18- YATSI VE
SABAH NAMAZINI CEMAATLA KILMAK BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
أنبأنا أبو
معاوية، عَن
الأعمش، عَن
أبي صالح، عَن
أبي
هُرَيْرَة؛
قَالَ:
-
قَالَ رَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ ((إن
أثقل الصلاة
على المنافقين
صلاة العشاء
وصلاة الفجر.
ولو يعلمون ما
فيهما
لأتوهما ولو
حبواً)).
Ebu Hureyre
(r.a.)'den şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
«Şüphesiz
münafıklara en çok ağır gelen namaz, yatsı ve sabah namazlarıdır. Eğer
bunlardaki sevabı bilmiş olsaydılar bu iki namaz (için mescid)'e emekliye
emekliye de olsa gelirlerdi.»
AÇIKLAMA :
Ebu Hureyre
(r.a.)'in hadisini Buhari az lafız farkıyla ve 791 nolu hadis metni ile
birlikte, Müslim'de buradaki metni aynen ve 791 nolu metni az lafız farkıyla ve
bir metin halinde rivayet etmişlerdir.
Ebu Davud da
benzer bir metni Ubeyy bin Ka'b'dan rivayet etmiştir.
EI-Menhel
yazarı: 'Yatsı ve sabah namazlarının faziletinin daha üstün olmasının sebebi,
ikisinin de uyku vaktine rastlamasıdır. Uykusunun tatlı olduğu zamanda Allah
Teala için ancak takva sahibi mu'min yatağından kalkar. Münafık adam lezzetli
uykusunu bırakıp namaza durmaz. İşte bu sebeple yatsı ve sabah namazının
fazileti daha çoktur.
İkinci hikmet,
bu iki namazın gece karanlığında oluşudur. Gösteriş için namaz kılan
münafıkların gayesi, bu iki namazda kolayca gerçekleşemez. Çünkü gece
karanlığında pek az kişi onları görebilir. Münafıkların dini bir amacı
bulunmuyor ki onları cemaata gitmeye zorlasın. Bu nedenle anılan iki namaza
gitmekte münafıkların ne dini ne de dünyevi gayeleri bulunur' demiştir.
Ebu Hure yre
(r.a.)'in hadisinde geçen "...münafıklar...'' kelimesi ile zahiren
müslüman ve kalben kafir olan hakiki münafıklar mı kasdedilmiş yoksa kalben de
mu'min olup günah münafıklığına düşenler mi kasdedilmiştir?
Kastalani ve
Ayni: Buradaki münafık tabiriyle küfür münafıkları degil, günah münafıkları
kasdedilmiştir. Tehdid ve teşdid için mu'minlere münafık denmiştir. Çünkü bu
mu'minler, mescide gelmezler. Hiç bir özürleri olmadığı halde namazıarını
evlerinde kılarlardı. Nitekim Ebu Hureyre (r.a.)'in Ebu Davud'un süneninde
rivayet olunan hadisinde: "." Sonra hiç bir illeti
olmadığı halde namazlarını
evlerinde kılan kavme gideyim ... '" buyurulmuştur. O halde bunlar, mu'min
kimselerdir. Tehdid için onlara münafık ismi verilmiştir, demişlerdir.
'' ...
Münafıklar..." tabiriyle hakiki münMıkların kasdediImiş olması da
muhtemeldir. AbduIIah İbn-i Mes'ud (r.a.)'İn 779 nolu hadisi bu ihtimali te'yid
eder. Çünkü İbn-i Mes'ud (r.a.), o hadiste;
'Valiahi
münafıklığı besbelli olan münafıklar hariç hiç birimizin cemaattan geri
kalmadığını bildim' demiştir.
Buna göre
mü'minlerden özürsüz olarak cemaattan geri kalan olmamıştır.
Kanaatımca
üçüncü bir ihtimal olarak " ... Münafıklar ... '" tabiriyle daha
geniş kapsamlı bir anlam kasdedilmiş olabilir. Yani hem küfür münafıkları hem
günah münafıkları kasdedilmiş olabilir. Kalben inanmayanlar mescide gitmekten
geri kaldıkları gibi kalben inanıp cemaata özürsüz gitmeyenler de olmuş
olabilir. Bu takdirde Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisi ile İbn-i Mes'ud (r.a.)'in
hadisinin araları bulunmuş olur. İbn-i Mes'ud (r.a.) hakiki münafıklardan
başkalarının cemaattan geri kaldıklarından haberi olmamış olabilir. Ebu Hureyre
(r.a.) bundan haberdar olmuş olabilir.
İki gruba da,.
bilhassa yatsı ve sabah vakitlerinde mescide giderek bu namazları cemaatla
kılmak çok ağır gelmiştir. Nebi (s.a.v.) ;
''Eğer
münafıklar anılan iki namazı mescidde cemaatla kılmanın faziletini şuurlu
olarak bilselerdi emekliye emekliye bile olsaydı mescide giderek cemaatla
kılarlardı.,. buyurmak istenmiştir.