DEVAM: 16- NAMAZDA
RÜKU' BABI
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْر
بْنُ أَبِي
شَيْبَة.
حَدَّثَنَا
ملازم بْن
عمرو، عَن
عَبْد اللّه
بْن بدر
أخبرني
عَبْدُ
الرحمن بْن
علي بْن شيبان،
عَن أبيه، علي
بن شيبان،
وكان من
الوفد؛ قَالَ: -
خرجنا حتى
قدمنا على
رَسُول
اللَّهِ صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ،
فبايعناه
وصلينا خلفه.
فلمح بمؤخر
عينه رجلاً لا
يقيم صلاته،
يعني صلبه، في
الركوع
والسجود. فلما
قضى النَّبِي
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمْ
الصلاة،
قَالَ ((يا
معشر المسلمين!
لا صلاة لمن
لا يقيم صلبه
في الركوع
والسجود)).
فِي
الزَوائِد:
إسناده
صَحِيْح.
ورجاله ثقات. ورواه
ابن خزيمة
وابن حبان في
صحيحيهما.
Ali bin Şeyban
(r.a.), kavmi tarafından Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e elçi olarak
gönderilen heyetten idi. Kendisi şöyle demiştir :
Biz yola çıktık.
Nihayet Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına vardıktan sonra Ona
biat ettik. Ve arkasında namaz kıldık. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem), namazını düzgün kılmayan, yani rüku' ve secde de belini düzgün
tutmayan bir adama kulaktan yana göz ucuyla baktı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) namazını bitirince:
«Ey Müslümanlar
cemaati! Rüku' ve secdede belini düzgün tutmayanın namazı yoktur.»
buyurdu."
Not: Zevaid'de:
Bu hadisin isnadı sahih olup, ricali sikadır. İbn-i Huzeyme ve İbn-i Hibban, bu
hadisi kendi sahihlerinde rivayet etmişlerdir, denilmiştir
Diğer
tahric: Ahmed, İbn-i Huzeyme ve İbn-i Hibban
AÇIKLAMA (869, 870 ve 871): Gerek Ebu Mes'ud (r.a.)'ın hadisinde ve gerekse
Ali bin Şeyban (r.a.)'ın hadisinde geçen, bel'in düzgün tutulmasından maksad,
rüku' ve secdede bel'in bir süre hareketsiz tutulmasıdır Buna fıkıh lisanında
'Tume'nine'' denilir. EI-MenheI. Tuhfetu'I-Ahvezi ve Sindi, belin düzgün
tutulmasını, tume'nine iIe yorumlamışlardır.
Şu halde rükü'
ve secdede tume'nine yapmayanın,yani en az bir sübhanellah denilecek kadar
belini hareketsiz tutmayan kimsenin namazının sahih olmadığına bu babtaki
hadisler delalet etmiş oluyor. Bu hususta alimler arasında görüş ayrılığı
vardır. Şöyle ki :
1- Şafiiler,
Malikiler, Hanbeliler, Davud-i Zahiri ve Hanefiler'den Ebu Yusuf'a gön~ namazda
tume'nine farzdır. Onsuz namaz sahih değildir. Cumhürun görüşü de budur.
Delilleri de, bu babta rivayet olunan Ebu Mes'ud (r.a.)'in hadisi ile Buhari ve
diğerlerinin Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettikleri; namazı eksik kılan
kişiye Resulullah (s.a.v.)'in namazı tarif ettiğine dair hadis ve buna benzeyen
Enes, Rifaa ve Ali bin Şeyban (r.a.)'in hadisleridir.
2- Ebu Hanife
ve Muhammed'e göre tume'nine, namazın farzlarından değildir, Rüku' ve secdede
vacibtir. Onsuz namaz, günah olmakla beraber sahihtir. Bu iki alimin delili;
''Rüku' edin ve
secde edin... '' ayetidir. Derler ki: Arap dilinde rüku' eğilmektir. Sücud da alçalmaktır.
Eğilmek ile alçalmanın asgarisi, farzın yerine getirilmesi için kafidir. Rükı'
ve secdede tume'nine'nin, yani duraklamanın farz kılınması, Kur'an nassına bir
ilave yapmak demektir. Mütevatir delile ahad hadisi ile yapılan ilave muteber
değildir.
Cumhur, bu iki
alime şöyle cevap verir:. Tume'nine Kur'an nassına bir ilave demek değildir.
Kur'an'daki rüku' ve secde ile kasdediimiş olan manayı açıklamaktır. Çünkü arap
diline göre secde, alnı yere bırakmaktır. Sünnet (hadis), şer'i olan secdenin, tume'nine
ile yapılan secde olduğunu beyan etmiştir. Secde'nin vucubunu te'kid etmek
üzere mezkur ayetin inişi, bu görüşü te'yid eder. Nebi (s.a.v.) ve
beraberindekiler, ayetin inişinden önce de namaz kılarlardı. Ve tume'ninesiz
kılmazlardı.
Cumhur, bu konuda
rivayet olunmuş olan hadislerin tume'ninesiz olarak kılınan namazın sahih
olmadığına delalet ettiklerini söyleyerek, tume'ninenin farz olduğuna
hükmetmişlerdir
Tuhfetü'I-Ahvezi
yazarı, 'Rüku' ve secdede belini düzgün tutmayan babı'nda rivayet edilen Ebu
Mes'ud (r.a.)'ın hadisini açıkladıktan sonra şöyle der: ''Cumhura göre namazın
bütün rükünlerinde tume'nine farzdır. Hak olanı da budur. EI-Hafız: 'Hanefi
alimlerinden meşhur olan rivayet, tume'ninenin sünnet oluşudur. Bir çok
müellifleri, bunu belirtmiştir. Fakat Tahavi'nin Sözü, Hanefi alimlerine göre
tume'nine'nin vacib olduğuna delalet eder, Çünkü Tahavi, rüku' ve secde
miktarını söz konusu ettiğinde, rüku'da üç defa 'Sübhane Rabbiye'l-Azim'
denileceğine dair Ebu Davud'un ve başkasının rivayet ettiği hadisi zikrederek:
Bu duanın okunacağı süre, rüku'un en az süresidir, dedikten sonra şöyle der:
Bazı alimler: Rüku' ve secdenin miktarı budur. Daha az süre kafi değildir,
demişlerdir. Bir kısım alimler, bunlara muhalefet ederek: Rüku' halinde durduğu
ve secde halinde durakladığı zaman, kafidir, demişlerdir. Ebu Hanife, Ebu
Yusuf, ve Muhammed'in kavli budur demiştir.
Ben derim ki
ta'dili erkan ve bütün rükünlerde tume'nine, Ebu Yusuf'a göre farzdır. Ama Ebu
Hanife ve Muhammed'e göre kimisi vacibtir, kimisi sünnettir, demiştir. Es-Siaye
sahibi, Hanefi alimlerinin kitablarında konu ile ilgili ibareleri naklettikten
sonra şöyle der: 'Hulasa rüku' ve secde, alimlerin ittifakıyla iki rükündür.
İhtilaf, bunlardaki tume'nine hakkındadır. Şafii ve Ebu Yusuf'a göre tume'nine
farzdır. Tahavi'nin nakline göre Ebu Hanife ile Muhamımed'e göre de tarzdır.
El-Cürcani'nin tahricine göre Ebu Hanife ile Muhammed, bunun sünnet olduğuna
hükmetmişlerdir. El-Kerhi'nin tahricine göre Ebu Hanife ile Muhammed,
tume'ninenin vacibliği görüşündedirler. Büyük bir cemaatın Ebu Hanife ile
Muhammed'den naklettikleri görüş, bu son görüştür. Hanefi mezhebine ait
metinler de bu görüş üzerinde toplanmışlardır,''