SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU İKAMETİ’S-SALAT

<< 887 >>

20- RÜKU VE SECDEDEKİ TESBİH BABI

 

حَدَّثَنَا عمرو بْن رافع البجلي. حَدَّثَنَا عَبْد اللّه بْن المبارك، عَن موسى بْن أيوب الغافقي؛ قَالَ: سمعت عمي إياس بْن عامر، يقول: سمعت عقبة بْن عامر الجهني يقول:  - لما نزلت {فسبح باسم ربك العظيم} قال لنا رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ ((اجعلوها في ركوعكم)) فلما نزلت: {سبح اسم ربك الأعلى} قال لنا رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ ((اجعلوها في سجودكم)).

 

Ukbe bin Amir el-Cüheni (radiyallahu anh)'den, şöyle demiştir:

 

فسبح باسم ربك العظيم "-Fesebbih bi-ismi rabbiyel azim- = Öyleyse sen. Büyük Rabbinin adını tesbih et. " ) [Vakia 74] ayeti nazil olduğu zaman Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize :

 

"Bu (ayetin mefhumu)nu rükunuzda kılın. " buyurdu. Sonra;

 

سبح اسم ربك الأعلى ,Sebbih isme Rabbikel A’la = Yüce Rabbinin adını tesbih et. [A’la 1] ayeti nazil olunca Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize:

 

"Bu (ayetin mefhumu)nu secdenizde kılın. " buyurdu.**

 

Diğer tahric: İbn-i Hibban, Ahmed, Ebu Davud, el-Hakim, ve Darimi

 

AÇIKLAMA: EI-Menhel yazarı. bu hadisin açıklaması bahsinde özetle şöyle der:

 

''Hadisteki birinci ayetin başındaki 'F' harfi. daha önceki ayetlere terfi' içindir. Yani:

'Ey Allah'ın Resu!ül Sen, halkı tevhide ve Allah'a itaat etmeye davet et, Geçen ayetleri açıkla, Buna rağmen eğer halk, hidayet yolunu tutmazsa Sen artık Rabbine dön, Ve Onu bütün noksanlıklardan tenzih et.'' Tenzih, tesbih lafzıyla olsun, başka zikirlerle olsun farketmez,'

 

Ayetteki isim lafzı ile Allah'ın adı kasdedilmemiş olabilir. Yani ayet ile büyük Allah'ın zatının tenzih edilmesi kasdedilmiş olabilir. İkinci ihtimal, isim kelimesinin zaid olmayıp Allah'ın adı anlamında kullanılmış olabileceğidir. Bu takdirde ayette büyük Allah'ın adının tenzih edilmesi emredilmiş olur. İkinci ihtimal daha yakındır. Çünkü Allah'ın zatını, bütün noksanlıklardan tenzih ve ta'zim etmek, vacib olduğu gibi, onun ismini de tenzih ve ta'zim etmek gerekir.

Bu iki yorum, ikinci ayet için de söz konusudur.

 

Hadiste: «Bu ayeti rüku'nuzda kılınız.» emrinden maksad; tercemede parentez içi ifadeyle işaret edildiği gibi ayeti aynen rüku'da okumak değil, ayetten anlaşılan 'Sübhane Rabbiye'l-Azim' zikrini rüku'da okumaktır.

 

Hadiste ''Bu ayeti secdenizde kılınız,,,'' emrinden maksad; tercemede parentez içi ifadeyle işaret edildiği gibi ayeti aynen secdede okumak değil, ayetten anlaşılan 'Sübhane Rabbiye'l-A'la' zikrini secdede okumaktır.

 

'Azim: Büyük ve azametli' kelimesinin rüku' tesbihine ve 'A'Ia'  Yüce ve yüksek' kelimesinin secde tesbihine ayrılmasının hikmeti şudur: Secde halindeki tevazu, rüku' halindeki tevazu'dan çok daha derin ve canlıdır. Çünkü insan vücudunun en şerefli uzvu olan alın, ayakların bastığı toprağa sürülüyor. Bu nedenle secde, rüku'dan efdaldir. 'A'Ia' kelimesinin ifade ettiği yücelik ve azamet, 'Azim' kelimesinin manasından daha büyük olduğu için seede tesbihinde 'A'Iiı' kelimesi uygun kılınmıştır.

 

Hadis, rüku' ve secdede tesbih yapmanın vacibliğine delalet eder.

 

Alemlerin bu husustaki görüşleri şöyledir:

 

1- Hanbeliler ve İshak bin Rahuye, bu hadisin zahiriyle hükmederek: Rüku' ve secdede tesbih yapmak vacibtir (farzdır), demişlerdir. Bunlara göre kişi tesbihi, bilerek terkederse namazı bozulur. Unutursa namazı bozulmaz, sehıv için secde eder.

 

2- Davud-i Zahiri'ye göre tesbih, mutlaka vacibtir. Unutularak bile terkedilse namaz bozulur. Sehiv secdesi ile tamir edilemez.

 

Bu iki gruptaki alimler, mezkur hadisi delil gösterdikleri gibi, tesbihi kıraata kıyaslamışlardır.

Hanbeli mezhebine ait el-Muğni adlı kitapda: Ahmed bin Hanbel'den meşhur olan kavil şudur: Eğiliş ve kalkışlardaki tekbir, rüku' ve secdedeki tesbihler, rüku'dan kalkılırken yapılan tesmi' ile tahmid, iki secde arasında okunan 'Rabbiğfirli..: duası ve ilk teşehhüd vacibtir. İshak ve Davud'un kavIi de budur.' denilmiştir.

 

3- Ebu Hanife, Malik, Şafii, bir kavIine göre Ahmed ve alimlerin çoğu, rüku' ve secdedeki tesbihin sünnet olduğuna hükmetmişlerdir. Bunların delili. namazını hatalı kılan kişiye Mebi (s.a.v.)'in namaz ta'limine ait hadisidir. Çünkü o hadiste Nebi (s.a.v.) adama namazın vaciblerini ta'lim etmiştir. Ona bu zikrileri öğretmiştir. Eğer bu zikir ve tesbihler vacib olsaydı, taharrüm tekbirini ve kıraatı öğrettiği gibi bunu da öğretecekti. Gerekli açıklamanın ihtiyaç vaktinden te'hiri caiz değildir. Şu halde Nebi (s.a.v.)'in adama, mezkur tesbihleri öğretmemiş olması, bunun vacib olmadığına delildir.

 

Bu delil, tesbihin vacibliğine hükmedenlerin delil olarak gösterdikleri hadislere de cevabtır.

Tesbihin vacibligine hükmedenlerin, tesbihi kıraata kıyaslamaları da tam değildir. Çünkü ayakta durmak, namazda olduğu gibi namazın dışında da halkın alışkın olduğu bir adettir. İbadet duruşunun' adet duruşundan fqrklı kılınması için, ibadet duruşunda kıraat vacib kılınmıştır. Fakat rüku' ve secde hali, ibadet dışında alışılmış bir duruş değildir. Bu sebeple bu duruşun ibadet duruşu olduğunu bildirmek için bir alamete hacet yoktur.

 

EBU DAVUD RİVAYETİ İÇİN BURAYA TIKLAYIN