DEVAM: 99- CUMA GÜNÜNDE
(DUANIN MAKBUL OLDUĞU) UMULAN BELİRLİ SAAT HAKKINDA GELEN (HADİSLER) BABI
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرحمن بْن
إبراهيم الدمشقي.
حَدَّثَنَا
ابن فديك، عَن
الضحاك بْن عثمان
أبي النضر،
عَن أبي سلمة،
عَن عَبْد
اللّه بْن
سلام؛ قَالَ: -
قلت، ورَسُول
اللَّهِ
صَلَى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
جالس: إنا
لنجد في كتاب
اللَّه: في
يوم الجمعة
ساعة لا
يوافقها
عَبْد مؤمن
يصلي يسال
اللَّه فيها
شيئاً إلا قضى
له حاجته.
قال عَبْد
اللّه: فأشار
إلى رَسُول
اللَّهِ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ: أو
بعض ساعة.
فقلت: صدقت،
أو بعض ساعة.
قلت: أي ساعة
هي؟ قال ((هي
آخر ساعات
النهار)). قلت:
إنها ليست
ساعة صلاة قال
((بلى. إن العبد
المؤمن إذا صلى
ثم جلس، لا
يحبسه إلا
الصلاة، فهو
في الصلاة)).
فِي
الزَوائِد:
إسناده
صَحِيْح
ورجاله ثقات.
Abdullaiı bin
Selam (r.a.)'den; şöyle demiştir; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in
oturduğu bir mecliste Ben dedim ki,
Şüphesiz biz
Allah'ın Kitabında (Tevrat'ta) şunu buluyoruz: Cum'a gününde öyle bir saat
vardır ki onu denk getirerek onda namaz kılıp Allah'tan bir şey dileyen her
mu'min kulun dileğini Allan bahşeder. SeIam demiştir ki:
Bu sözüm üzerine
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Yahut bir saatin bir parçasıdır.» diye bana işaret buyurdu. Ben :
Doğru söyledin,
(veya bir saatin bir parçasıdır) diye sözümü tashih ettim. (Bu arada) Ben:
Bu saat hangi
saattir? diye sordum. O: «Gündüz saatlarınm sonuncusudur.» buyurdu. Ben:
Gündüzün son
saati namaz saati değildir, dedim. O:
«Hayır (namaz
saatidir.) Çünkü mu'min kul namaz kıldığı ve namazdan sonra gelecek namaz
vaktini beklemek niyetiyle yerinde oturduğu sürece şüphesiz o fazilet
bakımından namaz içinde sayılır.» buyurdu."
Not: Bu hadisin
isnadının sahih ve ricalinin sika olduğu Zevaid'de bildirilmiştir"
AÇIKLAMA(1137, 1138,
1139): Ebu Hureyre (r.a.)'in hadisini Buhari ve Müslim de
rivayet. etmişlerdir.
Nevevi bu
hadisin şerhinde şöyle der: "Bir rivayette; قائم lafzı yoktur. Bir rivayette:
"O kısa bir saattir,,., bir
rivayette; "O saatin kısa olduğunu anlatmak üzere eliyle işaret etti..
denilmiştir.
El-Kadı; 'Selef
alimleri bu saatın vakti hususunda ihtilaf hususunda ihtilaf etmişlerdir. Keza;
قائم
يصلي cümlesinin manasında da ihtilaf etmişlerdir. Bazı
alimler; Bu saat ikindiden sonra güneş batıncaya kadardır ve; يصلي'nin
manası ''namaz kılar,. değil dua eder,. demektir. قائم 'nun manası da ''ayakta durur değil dua ve ibadete
devam eder" demektir, demişlerdir.
Bir kısım
alimler de: İmamın minbere çıktığı zamandan namaz bitinceye kadar olan süredir,
demişlerdir.
Başka bir grup
alim de : Cuma namazına kamet edildiği zamandan, namazdan çıkılıncaya kadar
geçen süredir, demişlerdir. Bunlara göre; يصلي fiili namaz kılar
anlamındadır.
Bazıları da;
Cuma gününün son saatidir, demişlerdir. Başka tür söyliyenler de vardır.demiştir.
Kadı iyaz,
sözlerine devamla; Yukarıda aldığım kavilleri açıklayan hadisler, Nebi
(s.a.v.)'den rivayet edilmiştir. Bütün bu zamanların Mezkur saatin şumulüne
girdiği anlamı kasdedilmiştir. Çünkü o sürenin çok az olduğu belirtilmiştir.
Mezkur saat, bu vakitler esnasındadır, demiştir.
Sahih olanı,
hatta doğrusu Müslim'in Ebu Musa (r.a.)'dan merfu' olarak rivayet ettiği Nebi
(s.a.v.)'in şu hadisi ile beyan edilenidir; ''imamın minbere oturduğu an ile
namazın bitimi arasındaki süredir.''
Amr bin Avf
(r.a.)'ın hadisini Tirmizi de rivayet etmiştir. Bu hadise göre mezku.r saat,
Cuma namazına kamet edildiği an başlar ve namazın bitimi ile son bulur.
Abdullah bin
Selam (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir. Buna göre mezkur saat, Cuma
gündüzünün son saatidir.
Ebu. Davud'un
Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiği uzunca bir hadiste Abdullah bin Selam
(r.a.)'ın hadisine kısmen benzeyen şu parça vardır: .
"Ebu
Hureyre (r.a.) demiştir ki: Ka'b bin el-Ahbar (r.a.), mezkur saatın yılda
yalnız bir Cuma gününde. bulunduğunu söyledi. Ben: Hayır. Her. Cuma'da bu saat
vardır, dedim. Ka'b (r.a.) Tevrat'ı tetkik ettikten sonra: Resulullah (s.a.v.)
doğru söylemiş, dedi. Ben bilahere Ka'b (r.a.) ile aramızdaki konuşmayı
Abdullah bin Selam (r.a.)'a anlattım. Abdullah (r.a.) :
- Bu saatin
hangi saat olduğunu bilirim dedi. Ebu Hureyre (r.a.) :
- O saati bana
bildir, dedim dedi. Bunun üzerine Abdullah (r.a.) :
- Cuma gününün
son saatidir, dedi. Ben:
- Bu saat nasıl
Cuma gününün son saatı olur? Oysaki ResuluIlah (s.a.v.) :
"Bu saati
denk getirerek onda namaz kılan bir kul... buyurmuştur. Halbuki şu dediğin
saatte namaz kılınmaz, dedim. Abdullah (r.a.) :
- Resulullah
(s.a.v.) buyurmamış mı ki : "Bir yerde oturup namaz kılmak için bekliyen
bir kimse, namaz kılınıncaya kadar namazda sayılır.''dedi. Ebu Hureyre (r.a.)
demiştir ki : Ben:
- Evet
Resulullah (s.a.v.) öyle buyurmuştur, dedim. Abdullah (r.a.) da:
- Bu odur,
dedi."
Ebu. Davud'dan
mealini yukarıya aldığım Ebu.Hureyre (r.a.)'in hadis parçası dikkate alınırsa
1139 nolu Abdullah (r.a.)'ın hadisindeki:
'Bu saat hangi
saattir? diye sordüm' sözünün AbduIlah (r.a.)'in olmayıp, ravisi olan Ebu
Seleme'nin sözü olması ve buna verilen cevabın da Nebi (s.a.v.)'e ait olmayıp
Abdullah bin Selam (r.a.)'a ait olması; keza bundan sonra devam eden karşılıklı
konuşmanın bu iki zat'a ait bulunması muhtemeldir. Fakat terceme ederken bu
ihtimalin açık bir belirtisi görülmediği için Mezkur konuşmayı AbduIlah bin
Selam (r.a.) ile Nebi (s.a.v.) arasında cereyan etmiş olarak gösterdim. Zaten
Mezkur saatin Cuma gününün son saati olduğuna dair merfu' rivayet vardır. Keza
namaz kılmak için oturduğu yerde bekliyen kişinin fazilet bakımından namaz
içinde sayıldığına dair merfu' rivayetler vardır.
Tuhfetu'I-Ahvezi
yazarı Mezkur saat hakkında şöyle der; "Alimler, bu saatin hangi saat
olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hafız İbn-i Hacer, eI-Fetih'te bu hususta
kırktan fazla kavil rivayet ettikten sonra: Şüphe yok ki Mezkur kavillerin en
kuvvetlisi, Ebu Musa (r.a.)'ın hadisi ile Abdullah bin Selam (r.a.)'ın
hadisidir, demiştir. Ebu Musa (r.a.)'ın hadisinden maksad; Mezkur saatın minber
üzerinde oturduğu an ile namazın bitimi arasındaki süre olduğuna dair Müslim'in
kendisinden rivayet ettiği hadistir. Abdullah bin Selam (r.a.)'ın hadisinden
maksad da, Mezkur saatin, ikindiden sonra gün batışına kadar olan süre olduğuna
dair Tirmizi, Ebu Davud ve başkalarının rivayet ettikleri Ebu Hureyre (r.a.)'in
hadisi içinde bulunan Abdullah bin Selam (r.a.)'in hadisidir.
El-Hafız İbn-i
Hacer, Taberi'nin; Mezkur saat hakkında rivayet olunan hadisler içinde en
sahihi, Ebu Musa (r.a.)'ın hadisidir ve bu saat hakkında soylenen kavillerin en
meşhuru, Abdullah bin Selam (r.a.)'ın kavlidir, dediğini söylemiştir.
Hafız, daha
sonra; 'Bu iki hadisin dışında kalan rivayetler ya ikisine veya birisine
muvafıktır yahud isnadı zayıftır veyahut mevkuftur. Nebi (s.a.v.)'in önceden bu
saati bildiği, sonradan unutturulduğu yolundaki Ebu Said (r.a.)'in hadisi, bu
iki hadise muarız değildir. Çünkü Beyhaki ve başkalarının rivayet ettiği gibi
unutturulma olayı vuku' bulmadan önce Ebu Musa ve Abdullah bin Selam (r.a.)'ın
Nebi (s.a.v.)'den işitmiş olmaları muhtemeldir.
Bu iki
rivayet'ten hangisinin daha kuvvetli olduğu hususunda da ihtilaf olmuştur.
Müslim, Beyhaki, İbnü'l-Arabi ve bir cemaat Ebu Musa (r.a.)'ın hadisini tercih
etmişlerdir. Ahmed, İbn-i Abdi'l-Ber, İshak, Şafii ve bir cemaat Abdullah bin
Selam (r.a.)'ın hadisini tercih etmişlerdir.
Said bin
Mansur'un sahih bir senedIe Ebu Seleme bin Abdurrahman'dan rivayet ettiğine
göre sahabilerden bir cemaat, toplanarak Mezkur saatin hangi saat olduğu
hususunda müzakere etmişler, Cuma gününün son saati olduğunda ittifak ederek
dağılmışlardır.
Bazı alimler,
her iki rivayeti fırsat bilerek bu iki saati iyice değerlendirme yolunu tercih
etmişlerdir.'demiştir.
Gazali de
makbul saatin sabit olmayıp Cuma günü içinde dolaştığı yolundaki kavli tercih
etmiştir. Muhibb-i Taberi ve İbn-i Asakir de bu görüşü paylaşmışlardır.
Eı~Menheı
yazarı da; Sahabilerin ve Tabiilerin cumhuruna göre bu saat, Cuma gününün son
saatıdır, demiştir.