DEVAM: 36- MEZARLIĞA
GİRİLDİĞİ ZAMAN NE SÖYLENECEĞİ HAKKINDA GELEN HADISLER BABI
حَدَّثَنَا
مُحَمَّد بْن
عباد بْن آدم.
حَدَّثَنَا
أحمد.
حَدَّثَنَا
سُفْيَان،
عَن علقمة بْن
مرثد، عَن
سليمان بْن بريدة،
عَن أبيه؛
قَالَ: - كان
رَسُول
اللَّهِ صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسلَّمْ
يعلمهم إذا
خرجوا إلى
المقابر. كان
قائلهم يقول:
السلام
عليكم، أهل
الديار من
المؤمنين
والمسلمين، وإنا
إن شاء اللَّه
بكم لاحقون.
نسأل اللَّه لنا
ولكم العافية.
Büreyde
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
sahabilerine, kabristana çıkacakları zaman (ne söyleyeceklerini) öğretirdi.
(Onlardan mezarlığa gideni) şöyle derdi: السلام
عليكم، أهل
الديار من
المؤمنين
والمسلمين،
وإنا إن شاء
اللَّه بكم
لاحقون. نسأل
اللَّه لنا
ولكم العافي
Meali: «Selam
sizlere ey bu diyarın mu'min ve müslüman halkı! Biz de inşaallah sizlere
iltihak edicileriz. Allah'tan kendimize ve sizlere afiyet dileriz.»
AÇIKLAMA (1546, 1547): Aişe (r.anha)'nın hadisinin benzerini, Müslim daha
uzun metin halinde rivayet etmiştir. Fakat buradaki; اللهم!
لا تحرمنا
أجرهم ولا
تفتنا بعدهم duasına. oradaki rivayette rastlıyamadım.
Aşe
(r.anha)'nın Müslim'deki rivayetinde Nebi (s.a.v.)'in Baki' kabristanına
vardığında Baki' deki ölülere hitabı şöyledir:
BURAYA ALINAN
METNİ MÜSLİMDE BULAMADIM
Yine Aişe
(r.anha)'nın Müslim'deki bir rivayetine göre Nebi (s.a.v.) Ona
kabristandakilere şöyle hitab etmesini öğretmiştir: السلام
عليكم دار قوم
مؤمنين.
وأتاكم ما
توعدون غدا.
مؤجلون. وإنا،
إن شاء الله، بكم لاحقون.
1546’daki Büreyde
(r.a.)'in hadisini de Müslim rivayet etmiştir.
Dar kelimesinin
asıl manası evdir. "Diyar"da onun çoğuludur.
Hattabi:
Mezarlığa Dar denilebileceği, hadisten anlaşılıyor. Doğrusu da budur. Çünkü
Dar, Arap dilinde meskene denildiği gibi; harabelere de Dar denilir, demiştir.
EI-Menhel
yazarı da: Kabirlere Dar denilmiş. Çünkü kabirler, dirilerin meskenlerine
benzer. Diriler, meskenlerde toplandıkları gibi, ölüler de kabirlerde toplanır,
demiştir
Hadisler: Dirilere
olduğu gibi ölülere de selam vermenin meşruluğuna delalet ederler.
Hadislerde
''İnşaallah biz de sizlere iltihak edicileriz" buyurulmuştur. Ölülere
iltihak etmek kesindir. Burada teberrüken veya sözü süslemek için inşaaIlah
sözü kullanılmıştır. Şöyle bir ihtimal de var:
Imanla ölmek
kesin olmadığı için inşaaIlah denilmiştir. Veyahut Nebi (s.a.v.) kabristana
gittiği zaman beraberinde ihlaslı mü'minler bulunduğu gibi muhtemelen
münafıklar da vardı. Münafıkların durumuna işaret olmak üzere: «İnşaaIlah»
buyurulmuştur.
Hadisler; kabir
ziyaretine gidildiğinde bu kelimeleri söylemenin meşruluğuna deMlet ediyorlar.
Hadis kitaplarında söylenmesi meşru kılınan başka kelimeler de vardır.
EI-Menhel
yazarı, meşru kabir ziyaretinin adabını Nevevi'den naklen özetle şöyle ifade
eder: "Kabir ziyaretçisi; alçak gönüllü, Allah'ın azametini düşünücü,
kendisinden önce ölenlerden ibret alıcı olarak ve Allah rızası için mezarlığa
gitmelidir. Kabrin yanına vardığı zaman sırtını kıbleye verip yüzünü kabre
döndürerek selam verir, Ve dua eder. Hadislerde varid olan selam ve dua şeklini
tercih etmelidir. Nebi (s.a.v.) Baki'yea gittiği zaman ayakta durduğu gibi
ziyaretçi ayakta durmalıdır. Ancak bir özür varsa oturmakta beis yoktur. Kabrin
çevresinde tavaf yapmak, kabir sahibinden dilekte bulunmak sakıncalıdır."
(Yani ziyaretçi: Ey kabir sahibi!. Bana evlad ver, beni şu kazadan koru v.b.
sözlerden sakınmalıdır. Çünkü veren koruyan sadece Allah'tır.)
Mahir: Bu tür
istekler kişi'yi küfre, hatta en büyük günah olan şirke götürür. Salih kişi'nin
hatrına Allah'tan istemek farklıdır ki, 'Allahım falanın hürmetine bana.......'
şeklinde istek te yine Allah'tan taleb edilir. Bu konu bu şekilde ele alunırsa
güzel ve sağlam olur.
Şefaat edici
zümreler vardır; Nebiler, Şehidler ve Salihler gibi. Bununla beraber Şefaat
iznini miktarını belirleyen sadece ve sadece Herşeye hakim olan, Kadir-i Mutlak
ve Mütekebbir olan Allah Azimun Alim'dir. Ölü'den Allah'ın izniyle istemeye
gelince: Ölünün işitmesi ihtilaflı olup işitse bile yine de ona işittiren
Allahtır. Emin olunuz ki direkt olarak Allah'tan istemek kadar sağlam değildir.
Yukarıda da bahsettiğim gibi Salih kişinin hürmetini dua'da zikrederken
Allah'tan istenmelidir. En doğrusunu
Allahu Alimun halim bilir.
Kabrin başında
Kur'an okumaya gelince:
1- Ebu Hanife,
bu konuda sahih bir hadis bulunmadığı gerekçesiyle mekruh görmüşse de Hanefi
mezhebinin tercih edilen kavline göre Kur'an okumak müstehabtır. Çünkü bu
konuda eserler vardır. Ziyaretçi, bilhassa Yasin suresini okumalıdır. Hanefiler'in
'Durru'l-Nuhtar' adlı fıkıh kitabmda; kabir ziyaretinde Yasin suresi okunur,
denilmiştir. İbn-i Abidin de bu sözle ilgili olarak: Çünkü "Kabristana
girip Yasin suresini okuyan olursa Allah o gün için azabtaki ölülerin azabını
hafifletir ve okuyucu için ölü sayısınca hasenat alır." mealinde hadis
varid olmuştur, der.
EI-Lubab
şerhinde: Ziyaretçi Fatiha, Bakara'nın ilk sahitesini Ayetü'l-Kürsi'yi,
Amene'r-Resulu, Yasin ,Mülk, Tekasur surelerini ve oniki, onbir, yedi veya üç
defa ihlas suresini okur; Sonra: Allah'ım! Şu okuduğumun sevabını falana veya
şunlara ulaştır diye dua eder, denilmiştir.
2- Şafiiler'e
göre ziyaretçinin Kur'an okuması müstehabtır.Nevevi el-Mecmu'da: Ziyaretçinin
kabristana selam vermesi, ziyaret ettiği ölüye ve bütün kabristandakilere dua
etmesi, Kur'an okuması ve sonra ölülere dua etmesi müstehabtır. Şafii'nin bu
hususta nassı vardır. Arkadaşları da müttefiken te'yid etmişlerdir.
3- Hanbeliler'e
göre Kur'an okunmalıdır. El-Muğni de: Ahmed 'den rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir: Kabristana girdiğin zaman üç defa Ayete'l-Kül'si ve İhlas suresini
oku. Sonra de ki: Allah'ım! Bunun sevabı şu kabristan ehlinedir.
Ölülere dua,
istiğfar, sadaka ve Hac gibi hayratın sevabının bağışlanmasında bir ihtilaf
bilemiyoruz. Ahmed; Ölüye hayrın her çeşidi ulaşır. Çünkü bu hususta varid olan
nasslar vardır, d9miştir.
4- Malikiler'e
göre kabir üzerinde Kur'an okumak mekruhtur. Çünkü Selef'in böyle bir tatbikatı
yoktur. Selefin yaptığı şey, sadaka ve duadır. Malikiler'in bazılarına göre Kur'an
okuyup sevabını ölüye bağışlamakta beis yoktur. İnşaaIlah ölÜye sevab hası1
olur.