SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 2078 >>

DEVAM: 29- (EVLİ) CARİYE AZAD EDİLDİĞİ ZAMAN NiKAHINI FESHETMEKTE SERBEST OLDUĞU (NA DAİR GELEN HADİSLER) BABI

 

حَدَّثَنَا إسماعيل بن توبة. حَدَّثَنَا عباد بن العوام، عن يحيى بن أبي إسحاق، عن عبد الرحمن بن أذينة، عن أبي هُرَيْرَة؛

 - أن رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم خير بريرة.

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)  Berîre'yi (âzad edildi ğinde nikâhının feshi hususunda) serbest kıldı.

 

 

AÇIKLAMA: Bu babın ilk hadisinin birer benzerini Ebu Davud, Tirmizi. Nesai ve Beyhaki de rivayet etmişlerdir,

 

Bu hadise göre hür bir erkeğin nikahı altında bulunan bir cariye azad edildiği zaman o kocanın nikahı altında kalıp kalmamak hususunda serbesttir. Dilerse nikahını feshedebilir. Tekmile yazarı bu husustaki görüşleri şöyle anlatır: " Hammad ve Hanefi alimler bu eseri delil göstererek: Hür bir erkeğin nikahı altında iken azad edilen cariye nikahını feshedip etmernekte serbesttir, bu hadiste anılan Berire isimli cariyenin kocasının köle olduğunu bildiren (2075, 2076) ve benzeri) hadislere gelince bunlar; Berire'nin azad edilme olayından önceki durumuna aittir. Yani Berire azad edilmeden önce bir kölenin nikahı altında idi. Fakat Berire azad edildiğinde kocası hür idi. Böylece Berire'nin kocasının hür olduğunu bildiren hadisler ile, köle olduğunu bildiren hadislerin birleştirilmesi sağlanır, diye yorum yapmışlardır.

 

Malik. Şafii Ahmed ve Cumhur: Bir cariye azad edildiği zaman kocası hür ise, kadın nikahını feshedemez. Çünkü aranan küfü'lük (= denklik) durumu mevcuttur, eşlerin ikisi de hürdür. Fakat cariye azad edildiğinde kocası köle ise, kadm nikahını feshedebilir. Çünkü bu takdirde küfü'lük yoktur. Hür bir kadının bir kölenin nikahı altında kalması, kadına bir leke ve bir noksanlık, bir zül sayılabilir. Bu itibarla Şer-i Şerif, ona nikahmı feshetme yetkisini vermiş, demişlerdir.

 

Bu grubtaki alimler, Berire'nin azad edildiğinde hür bir kocasmın bulunduğunu bildiren (2074 nolu) esere cevaben: Anılan hadisteki; "Kocası hür idi" ifadesinin kime ait olduğu hususunda ihtilaf vardır: Bu ifadenin Aişe (r.anha)'ya mı, ravi Esved'e mi, başka bir raviye mi ait olduğu yolunda değişik görüşler vardır. İmam Ahmed: Berire'nin kocasının hür olduğu rivayeti yalnız ravi Esved'den sabittir. Ondan başka ravilerden sabit değildir. Berire'nin kocasının köle olduğu rivayeti ise İbn-i Abbas ve başkalarından sabittir. Medine alimleri de bunu rivayet etmişlerdir. Medine alimleri bir şeyi rivayet edip onunla amel edince en sıhhatli şey olmuş olur. Hür bir erkeğin nikahı altında bulunan bir cariye azad edilince, sıhhatlı olduğuna alimlerin ittifak etmiş oldukları mevcüt nikah akdi, ihtilaflı bir delil ile feshedilmez, demiştir.

 

Buhari de: Esved'in kavli münkati'dir, İbn-i Abbas'ın: Ben Berire'nin kocasını köle olarak gördüm, sözü daha sıhhathdır. demiştir."

 

2075 nolu İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini Buhari. Ebu Davud ve Tirmizi de rivayet etmişlerdir. Tirmizi, bunun hasen - sahih olduğunu söylemiştir.

 

Bu hadis'e göre Berire azad edildiği zaman, Muğis adlı bir kölenin nikahı altında idi. Muğis, Berire'yi çok severdi, fakat Berire ise aksine ondan hiç hoşlanmaz ve şiddetle nefret ederdi. Berire azad olduktan sonra nikahını feshetti. Muğis, onun peşine düşüp ağlar, sızlar, fakat Berire kararından dönüş yapmaz ve artık onunla yaşamak istemediğini belirtirdi.

Sevgi genellikle karşılıklı olduğu için, Peygamber (s.a.v.) Muğis'in aşırı sevgisi ile Berire'nin aşırı nefretinin şaşılacak şey olduğunu Abbas'a işaret etmek istemiştir.

 

Bu hadis, bir kölenin nikahı altında iken azad edilen cariyenin nikahını feshedebildiğine delalet eder. Bu hususta alimler müttefiktir. Çünkü cariye hürriyetine kavuşunca köle olan kocasına küfü' değildir. Daha üstün sayılır. Bu itibarla nikahını feshedebilir.

 

Yukarda durumu anlatılan kadının kocası hür ise kadının nikahını feshedip edemiyeceği husüsundaki alimlerin görüşlerini yukarda anlattım. Hulasasa; Şa'bi, Nahai, Süfyan-i Sevri ve Hanefiler'e göre feshedebilir, Malik, Şafii, Evzai ve Ahmed'e göre feshedemez.

 

Bu hadisten çıkarılan diğer bir şer'i hüküm de alim ve salahatlı adamların aracılığını reddetmekte bir mahzurun olmamasıdır.

 

2076 nolu hadisi Buhari ve Müslim de rivayet etmişlerdir. Ebu Davud ile Ahmed de bunun benzerini İbn-i Abbas (r.a.)'den rivayet etmişlerdir.

 

Bu hadiste geçen "Sünen = sünnetler" kelimesinden maksat şer'i yol ve İslami hükümdür. Yani Berire'den dolayı üç şer'i hüküm beyan edilmiştir. Bu hükümler hadiste sıralanmıştır:

 

Birincisi; Berire'nin kocası köle idi, Berire azad edilince bunun nikahı altında kalıp kalmamak hususunda serbest kılındı. Şu halde kölenin nikahı altında iken azad edilen cariye dilerse, kocasının nikahı altında devam eder, dilerse nikahını fesheder.

 

İkincisi; Sahabiler Berire'ye sadaka gönderirlerdi. Berire de bundan Resül-i Ekrem (s.a.v.)'e ikramda bulunurdu ve O da kabullenirdi. Şu halde bir kimse aldığı sadakadan, sadaka almayan kimselere hediye verebilir. Buhari'nin bir rivayetinden anlaşıldığına göre bir defa Berire'ye bir mikdar et sadaka edilmiş, pişirilen etten Resul-i Ekrem (s.a.v.) de yemiştir. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e ; Bu et Berire'ye verilen bir sadakadır, Zatınız ise sadaka kabul etmez, denilmiş. O da «Bu, Berire için bir sadakadır. Bize de Berire'nin verdiği bir hediyedir,» buyurmuştur.

 

Üçüncüsü: Azad edilen köle ve cariyeye mirasçı olmak onu azad eden kimsenin hakkıdır. Yani mirasçılık hakkı ancak onu azad edene aittir, başkası mirasçı olamaz. Bu konudaki gerekli bilgi 2732 - 2734 nolu hadislerin izahında inşaallah verilecektir.

Hadisin bu cümlesinin Berire hakkında buyurulmasının sebebi Nesai'nin Aişe (r.anha)'dan rivayet ettiği şu mealdeki hadistir; "Berire, sahibIeri ile kitabet akdi yapmıştı. Bu akde göre Berire her yıl bir okka altın vermek kaydı ile dokuz okka altın ödeyecek, buna karşılık sahibIeri kendisini azad edecekIerdi. Berire de bu iş için Aişe (r.anha)'dan yardım dilemeye gelmişti. Aişe: Hayır. Ancak şöyle olabilir: Vela hakkı bana aİt olmak kaydı ile ben def'aten onlara istedikleri meblağı sayarım, deyince, Berire gidip bu konuda sahibIeri ile görüşmüş, fakat onlar vela hakkının kendilerinde kalmasında israr etmişler. Berire dönüp durumu Aişe'ye arzetmiş, bu arada ResuI-i Ekrem (s.a.v.) de oraya gelmiş ve Berire ile Aişe'nin konuşmalarına şahid olmuştur. Aişe vela hakkının kendisine verilmesini isteyince, ResuluBalı (s.a.v.): Nedir bu?" diye konuşulan hususu sormuş, Aişe de: Berire bana gelip yaptığı kitabet akdi gereğince ödemesi gereken meblağ için yardım istedi. Ben de: Hayır. Ancak kendileri dilerlerse senin vela hakkın bana ait olmak kaydı ile ben def'aten bu meblağı veririm, dedim. Berire de gidip onlara teklifini anlattı. Fakat onlar vela hakkının kendilerinde kalmasında israr ettiler, dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Aişe'ye: ''Vela hakkı onlara aİt olmak şartı ile sen Berire'yi satın al, çünkü vela hakkı, azad edenindir,'' buyurdu.

 

Aişe (r.anha) Berire'yi satın aldıktan bir süre sonra onu azad etmiştir. Berire'nin azad edilmesi olayı hicretin 9. yılı vuku bulmuştur. Çünkü Peygamber (s.a.v.)'in amcası Abbas (r.a.ı) Taif savaşından sonra Medine-i Münevvere'ye gelmiştir. Bu savaş ise hicretin 8. yılının sonlarında olmuştur. 2075 nolu hadiste belirtildiği gibi Berire'nin azad edilip kocası Muğis'ten ayrıImaya karar verip nikahını feshedince, Muğis'in aşırı sevgisi ve Berire'nin aşırı nefreti durumu hakkında Resul-i Ekrem (s.a.v.), amcası Abbas'a ''... şaşmaz mısın?" buyurmuştur. İbn-i Abbas da bazı rivayetlerde belirtildiği gibi: Ben Berire'nin nikahmı feshetmesi üzerindeki Muğis'in halini müşahede ettim, demiştir. Şu halde kendisi de orada bulunmuştur. Müellifin rivayeti de bunu gösteriyor. İbn-i Abbas ise babası ile beraber Medine'ye gelmiştir. Bu da olayın yukardaki tarihte olduğunu gösterir.

 

2077 nolu hadis Zevaid türünden olup senedi sahih ve ravileri güvenilir zatlardır. Bu hadise göre azad edilen cariye nikahmı feshettiği zaman; üç defa aybaşı adetini görmesi onun için iddettir. Şu halde hür bir kadm gibi iddet bekler. Ahmed ve Beyhaki de bunun benzerini merfü olarak İbn-i Abbas'tan rivayet etmişlerdir. Alimlerin bu husustaki görüşlerini bundan sonra gelen babta anlatacagım. İnşallah!!!