SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’T-TALAK

<< 2089 >>

DEVAM: 36- BABA OĞLUNA KARISINI BOŞAMASINI EMREDER, BABI

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّد بن بشار. حَدَّثَنَا شعبة عن عطاء بن السائب، عن أبي عبد الرحمن؛

 - أن رجلا أمره أبوه أو أمه ((شك شعبة)) أن يطلق امرأته. فجعل عليه مائة محرر. فأتى أبا الدرداء: أوف بنذرك، وبر والديك.

و قَالَ أبو الدرداء: سمعت رَسُولَ اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَم يقول: ((الوالد أوسط أبواب الجنة، فحافظ على والديك، أو اترك)).

 

Ebû Abdirrahman (es-Sülemî) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Bir adamın babası veya annesi (Rrâvi Şube tereddüd etmiş) kendisine karısını boşamasını emretti. Adam da (karısını boşamak istemediği için) karısını boşaması hâlinde yüz köleyi âzad etmeyi adadı. Adam sonra Ebü'd-Derdâ (r.a.)'in yanına vardı. Baktı ki Ebu'd-Derdâ kuşluk namazını kılıyor ve namazını uzatıyor. Öğle ile ikindi arasında da namaz kıldı. Sonra adam (durumu) ona sordu. Ebü'd-Derdâ; Adağını ifa et ve baban ile annene itaat et, dedi.

 

Ebü'd-Derdâ şöyle de dedi: Ben Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim, buyurdular ki: «Baba, cennet kapılarının en hayırlısı (ndan girmeye vesile) dir, artık (dilersen) baba ve annenin hukukunu iyice koru veya (iyice korumayı) terk et.»

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, İbn-i Hibban, Hakim ve Ebu Davud-i Tayalisi de rivayet etmişlerdir.

 

AÇIKLAMA: İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, Ebu Davud ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Tirmizi'deki rivayet mealen şöyledir: "İbn-i Ömer (r.a.) şöyle demiştir: Benim nikahım altında sevdiğim bir kadın vardı. Babam da ondan hoşlanmazdı. Babam onu boşamamı emretti. Fakat ben boşamadan imtina ettim. Sonra durumu Peygamber {s.a.v.)'e arz ettim. Efendimiz: «Ey Ömer oğlu Abdullah! Karını boşa.» buyurdu." Tirmizi bu hadisin hasen - sahih olduğunu söylemiştir.

 

Tirmizi'nin şerhi Tuhfe yazarı bu hadisin şerhinde şöyle der: "Baba, oğluna, karısını boşamasını emrettiği zaman, oğlun babasının emrine itaatla, karısını boşamasının vacib olduğuna bu hadis bir delildir. Oğulun karısını sevmesi; onu nikahı altında tutması için bir mazeret değildir. Anne de baba hükmündedir. Çünkü annenin hakkının babanın hakkından fazla olduğu, sahih hadislerle sabittir."

 

Ebu'd-Derda'nın hadisini Tirmizi, İbn-i Hibban, Hakim ve Ebu Davud-i Tayalisi de rivayet etmişlerdir. Hakim, bunun sahih olduğunu da söylemiştir. Zehebi de desteklemiştir. Tirmizi'deki hadis mealen şöyledir: "Bir adam Ebu'd-Derda' (r.a.)'a giderek: Benim bir karım vardır. Annem onu boşamamı emrediyor, dedi. Bunun üzerine Ebu'd-Derda: ''Ben Resulullah (s.a.v.)'den işittim, şöyle buyurdu, dedi: «Baba cennet kapılarının en hayırlısı (ndan girmeye vesile) dir, artık dilersen bu kapıyı zayi et veya hıfzet.»"

 

Tirmizi şöyle der: "Ravi Süfyan bu hadisi rivayet ederken adamın karısını boşamasını emredenin onun babası olduğunu söylediği gibi bazen de onun annesi olduğunu söylerdi. Bu hadis sahihtir."

 

Tirmizi'nin şerhi Tuhfe yazarı bu hadisin izahı bölümünde şöyle der: "Kadi iyaz bu hadisin açıklaması hakkında şöyle demiştir: Yani cennete girmeye ve en yüce makamlarına erişmeye vesile olan en iyi hayır, babaya itaat ve hukukuna riayet etmektir.

 

Kadii'den başka bazı alimler ise: Cennetin müteaddid kapıları bulunur, en iyi ve üstünü ortadaki kapıdır. Bu kapıdan girmeyi sağlayan şey, babanın hukukuna riayettir, demişlerdir. Hadisteki

baba tabiri umumi olup, anneye de şümullüdür. çünkü bu kelime Valid diye geçer, valid, doğurucu demektir. Baba çocuğun doğmasına vesile olduğu gibi anne de vesiledir. Bir de şu var: Annenin hukuku, babanın hukukundan daha önemlidir.

 

İbn-i Atiyye, baba ve anneye itaat için şu umumi hükmü ve prensibi söylemiştir: Mübah işleri yapmak veya yapmamak hususunda baba ve annenin emrine uymak vacibtir. Mendub ve farz-ı kifayelerde onlara itaat müstehabtır. Evlad, iki vacib arasında kaldığı zaman yine baba ve annesinin arzusu olan yönü tercih edecektir. Mesela: Anne hastadır, oğlunun onun yanında durup bakımı ile meşgul olmasını ister. Adam orada durursa; cemaatla namaz kılmayı kaçıracak veya namazı, vaktinin son zamanına tehir edecek, anasının arzusuna uymazsa cemaata yetişecek veya namazını ilk vaktinde eda edecektir. Bu durumda annenin yanında kalmayı tercih etmek gerekir. Fakat annenin emrini ve arzusunu yerine getirmek bir farzın terkine sebebiyet verirse, ona itaat yoktur. Mesela annenin bakımı ile meşgul olduğu takdirde farz namazı kazaya bırakmak mecburiyeti doğacaksa, bu durumda, önce farz namazı kılacak ve bunu tercih edecektir."

 

BABA VEYA ANNENİN EMRİ ÜZERİNE EVLAD KARISINI BOŞAMAYA MECBUR MU?

 

Bu babtaki hadisler evladın kayıtsız ve şartsız bu emre uymak mecburiyetine delalet etmezler. Şöyle ki İbn-i Ömer (r.a.) sevdiği karısını, babasının isteği üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in emri ile boşamış ise de, bu olaydan umumi hüküm çıkarılamaz. Çünkü Ömer (r.a.) gibi bir baba, kendi gelininden hoşlanmamış ve oğlunun onu boşamasını istemiş ise muhakkak bu istek sırf Allah yolunda bir istektir, dünya ile ilgili bir istek değildir. Nitekim et-Tae el-Camiu'l-Usul adlı hadis kitabının 5. cildinin başında bulunan "Birrin nevileri" babında rivayet olunan bu hadisin haşiyesinde: "Ömer (r.a.)'ın hoşlanmaması üzerine oğlu Abdullah'ın karısını boşaması için Peygamber (s.a.v.)'in emir vermesi hükmü Hz. Ömer ve onun gibi zatlara mahsus bir hükümdür. Çünkü Ömer'in hoşlanmaması muhakkak Allah içindir ve din açısından hoşlanmamayı gerektiren bir nedene dayanır. Bunun içindir ki Peygamber (s.a.v.), Abdullah'a kadını boşamayı emretmiştir. Böyle bir özel durum olmadıktan sonra kadını boşama hususunda erkek, kimseye itaat etmekle mükellef değildir. Ancak boşamayı gerektiren meşru bir sebep varsa, bu ayrı bir mesele olur. Bilindiği gibi "Boşama Allah katında en çirkin helal şeydir" mealinde sahih hadis vardır" denilmiştir.

 

İbn-i Hacer Heytemi de Zevaid kitabının "Baba ve anneye itaat" babında ve bu bab'dan önceki babta baba ve anneye itaatsızlığın ölçüsü hakkında geniş bilgi vermiştir. Orada ezcümle ve özetle şöyle de söyler: "Baba ve anneye Ukuk diye ifade edilen asilik ve itaatsızlık, onlara, örf ve adette basit sayılmayacak derecede eziyet etmek ve incitmektir. Eziyet ve incitme konusunda muteber olan şey, baba ve annenin durumudur. Yani baba ve anne bir şeyden inciniyorsa evlad bundan sakınmalıdır. Lakin baba ve annenin ikisinin veya birisinin aklı noksan olduğu ve iyi ile kötüyü seçemediği için evladına bir şeyi emreder veya menederse, buna muhalefet etmek de örf ve adette asilik ve itaatsızlık sayılmazsa, evlad bu durumda muhalefet edebilir ve bu muhalefetten dolayı fasık sayılmaz. Çünkü mazurdur. Mesela adam karısını seviyor ve ondan ayrılmak istemiyor, babası veya annesi, yahut ikisi ise onun karısını boşamasını istiyorlar. Bu istek kadının diyanetinin noksanlığından bile ileri gelse adam bu noktada baba ve annesinin isteğine uymaya mecbur değildir. İlerde gelecek Ebu'd-Derda'nın hadisinden bu hüküm çıkarılır. (Yazar 2089 nolu hadisimizi kasdediyor) Çünkü Ebu'd-Derda (r.a.) soru sahibini serbest bırakıyor, ama babanın emrine uyulup boşamanın daha iyi olduğuna işaret ediyor. İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisi de böyle yorumlanır. (Yazar 2088 nolu hadisimizi kasdediyor)

 

Baba ve annenin diğer emir ve yasakları da böyledir. Yani sırf akıllarının noksanlığı ve meseleyi kavrıyamamaları nedeni ile verecekleri emir veya yasak, akıllı adamlara arz edildiği zaman bu noktada baba ve anneye itaat etmemeyi eziyet etmek ve incitmek saymazlarsa, evlad o işte muhalefet edebilir."

 

Şu halde baba ve annenin, evladına, karılarını boşamaları için verecekleri emre uyma zorunluluğu yoktur ve bu emri yerine getirmemekle evlad, haram bir iş yapmış sayılmaz. Baba ve anneye itaat ve onlara isyan etmekle ilgili gerekli bilgi inşaaIlah 33. kitabın (kitabu'l-edeb'in) baş kısmında gelen ilk bablannda verilecektir.