DEVAM: 4- KENDİSİ(NİN
İKNA EDİLMESİ) İÇİN ALLAH ADI ÜZERİNE YEMİN EDİLEN HERKES (EDİLEN YEMİNE) RAZI
OLSUN. BABI
حَدَّثَنَا
يعقوب بن حميد
بن كاسيب.
حَدَّثَنَا
حَدَّثَنَا
حاتم بن
إسماعيل، عن
أبي بكر بن
يحيى بن
النضر، عن
أبيه، عن أبي
هُرَيْرَة؛ - أن
النَّبِيّ
صَلَى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَم
قَالَ ((رأى
عيسى بن مريم
رجلا يسرق.
فقال: أسرقت؟
قَالَ: لا
والذي لا إله
إلا هو. فقال
عيسى: آمنت
بالله، وكذبت
بصري)).
Ebû Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur: «Meryem oğlu İsâ bir adamın hırsızlık ettiğini görmüş ve ona: Sen
çaldın mı? diye sormuştur. Adam da: Kendisinden başka ibâdete liyakatli hiç bir
ilâh olmayan (Allah)'a yemin ederim ki hayır, (çalmadım), demiş. Bunun üzerine
İsâ (Aleyhisselâm): Allah'a İman ettim (O'nun adına yemin edeni doğruladım) ve
gözümü yalanladım, demiştir.»
Diğer tahric.
Buhari, Müslim ve Nesai
AÇIKLAMA: İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisi (2101) Zevaid
türündendir. Araplar cahiIiyet devrinde babalarına, annelerine, dedelerine ve
diğer yakınlarına yemin ederIerdi. Bu yemin usulü onlar arasında yaygın bir
adet idi. İslamiyet geldikten sonra bu yüce dine giren müslümanların ilk
zamanlarda eski alışkanlıkları itibarı ile böyle yeminlerde bulunduklarını
gören Resul-i Ekrem (s.a.v.) onları uyarmış ve men etmiştir. Yüce Allah'a yemin
eden bir kimsenin doğru konuşmasını emretmiştir. Keza, bir adamın ikna edilmesi
için Allah adına yemin edilince artık adamın ikna ve tatmin olmasa bile bunu
kabul etmesi gerekir. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bunu da emretmiştir. Yemin edeni
doğrulamak mümkün iken, doğrulamayan kimsenin Allah'a yakın kullardan
sayılmıyacağını haber vermiştir. Çünkü Allah'a yakın kullar, Allah Teala'ya
karşı duydukları tazim ve yüceltmeden dolayı O'nun adına yemin edeni
doğrularlar.
Ebu Hureyre
(r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir.
Bazı rivayetlerde
az kelime değişikliği var ise de manayı etkilemez. Bunun için bu değişikliği
belirtmeye gerek görmüyorum.
Bu hadiste: İsa
(a.s.)'ın adamın hırsızlık ettiğini gördüğü, bunu sorunca adamın bunu inkar
edip hırsızlık etmediğine Allah'a yemin ettiği ve yeminden sonra İsa'nın adamı
doğrulayıp, kendi gözünü yalanladığı ifade edilmiştir.
El-Hafız,
el-Fetih'te bu hadisin şerhinde şu bilgiyi verir: " İbnü'l-Cevzi'nin
dediğine göre İbnü't-Tin: İsa, yemin edeni tasdik etmek amacı ile "Amentü
billah = Allah'a iman ettim" demiş ve gözünü yalanlamıştır. Gözünü
yalanlaması ile bu olayda gözünü yalanlamayı kasdetmemiştir. Bundan maksadı
gözünü başka bir işte yalanlamasıdır, demiştir. Fakat İbnü't-Tin'in bu tevili
uzak bir ihtimaldir.
Bazı alimler:
İsa'nın bu meseledeki tekzib ve tasdiki, olayın içyüzüne ait değil, hükmün
zahirine aittir. Çünkü görgü, olayın bilinmesinin en kuvvetli aracıdır. Hal
böyle olunca İsa nasıl gözünü yalanlar da adamı tasdik eder? demişlerdir.
Şu ihtimal da
vardır: İsa, adamın o şeye elini attığını görünce, alıp götürdüğünü sanmış,
fakat adam yemin edince İsa zannından dönmüştür.
Kurtubi de:
İsa'nın sözünden maksadı şu olabilir: AIlah'a yemin edeni doğrularım ve eşyanın
hırsızlık maksadı ile alındığına dair olan kanaatımı yalanlarım. Çünkü
muhtemelen adam; hakkı olan bir şeyi almış veya mal sahibinin izni ile almış,
yahut eşyaya bakıp çevirmiş, fakat çalmak istememiş, demiştir. Bu ihtimal zayıftır. Çünkü Peygamber (s.a.v.)
İsa'nın adamın hırsızlık ettiğini gördüğünü ifade buyurmuştur.
Kişilerin suç
işledikleri zannı ile cezalandırılamıyacakları hükmü bu hadisten çıkarılmıştır."
Hadis Allah'a
yakın olup O'nu tazim edenlerin, O'nun adına yapılan yeminleri doğrulamalarının
en kuvvetli örneğini vermiştir.