DEVAM: 22- ÖRBAN
(KAPARO) SATIŞI BABI
حدّثنا
الْفَضْلُ
بْنُ
يَعْقُوبَ
الرُّخَامِيُّ
حدّثنا
حَبِيبُ بْنُ
أَبِي
حَبِيبٍ أَبُو
مُحَمَّدٍ
كَاتِبُ
مَالِكٍ بْنِ
أَنَسٍ
حدّثنا
عَبْدُ
اللّهِ بْنُ
عَامِرٍ عَنْ
عَمْرِو بْنِ
شُعَيْبٍ
عَنْ أَبِيِه عَنْ
جَدِّهِ
أَنَّ
النَّبيَّ
صَلَّى اللّهُ
عَلِيهِ
وَسَلَّم - نَهَى
عَنْ بَيْعِ
الْعُرْبَانِ
قَالَ أَبُو
عَبْدِ
اللّهِ :
الْعُرْبَانُ
أَنْ
يَشْتَرِيَ
الرَّجُلُ
دَابَّةً
بِمِائَةِ
دِينَارٍ ،
فَيُعْطِيهِ
دِيناَرَيْنِ
عُرْبُوناً
فَيَقُولُ:
إِنْ لَمْ
أَشْتَرِ
الدَّابَّةَ
فَالدِّيناَرانِ
لَكَ. وَقِيلَ:
يَعْنِي
وَاللّهُ
أَعْلَمُ
:أَنْ يَشْتَريَ
الرَّجُلُ
الشَّيْءَ
فَيَدْفَعَ
إِلَى
الْباَئِعِ
دِرْهَماً
أَوْ أَقَلَّ
أَوْ
أَكْثَرَ وَ
يَقُولَ :
إِنْ
أَخَذْتُهُ
وَإِلاَّ
فَالدِّرْهَمُ
لَكَ
Amr bin Şuayb'ın
dedesi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
örban (kaparolu) satışı yasaklamıştır.
Ebu Abdillah
(İbn-i Mace) derki: Örban şöyledir: Adam bir hayvanı yüz dinara satın alır da
satıcıya iki dinar kaparo verir,ve: Eğer ben bu hayvanı satın almazsam bu iki
dinar senindir, der.
AÇIKLAMA: Bu hadisi Ebu Davud da rivayet etmiştir. Ancak,
İbn-i Mace'nin. Örban kelimesinin tarifine ait olup hadisin sonunda verdiği
bilgi orada yoktur. Orada da Ebu Davud, hadisi rivayet eden Malik bin Enes'in
Örban tarifini nakletmiştir. İmam Malik'in Örban'ı şöyle tarif ettiği rivayet
olunmuştur: "Örban sanımızca şöyle olur - Allah en iyi bilendir - :
Adam bir köle
satın alır veya bir hayvanı kiralar. Sonra mal sahibine: Sana bir dinar
veriyorum (verdim), eğer köleyi veya. kiralık hayvanı (götürmeyi) terkedersem
sana verdiğim para sana olsun, der.
Hülasa, gerek
müellifimizin gerekse Malik'in tarif ettiği Örban, bizim bildiğimiz kaparo
demektir. Arap dilinde buna Örbün ve Arbün da denilir. Bu kelimeler, islah ve
bozukluğu gidermek manasını ifade eden İ'rab kökünden alınmadır. Kaparo,
satınalınan malın başka müşteriye satılması tehlikesini giderdiği için ona bu
isim verildiği İbn-i Esir tarafından ifade edilmiştir.
EI-Mecmü'da
beyan edildiğine göre kaparolu satışın batıl olmasının sebebi: Böyle bir
satışta aldanma vardır, ayrıca şartlı bir satış sayılır. Çünkü satış akdi
yapılınca mal alıcının olur. Halbuki kaparo veren adam, malı götürmezsem
kaparom sana kalsın demekle, rızası olmadığı zaman malı satıcıya iade etmeyi
şart koşmuş sayılır. Böyle bir şart satış akdinin kesinlik hükmüne aykırıdır.
Ayrıca alıcı anılan sözü ile malı kabullenmediği takdirde kaparoyu satıcıya
bırakmayı kabullenmiş olur. Oysa bu meblağ karşılıksız olarak satıcı tarafından
alınan bir kazançtır.
Avnü'I-Mabud'da
özetle şöyle denilmiştir: "En-NeyI yazarı: Müşteri kaparo verirken şöyle
demek ister: Satınaldığım malı arzuiamıyacak olursam veya kiraladığım hayvanı
götürmekten vaz geçersem verdiğim kaparo karşılıksız olarak sana kalsın. Malı
veya kiralık hayvanı götürecek olursam ödiyeceğim meblağdan kaparoyu düşeriz, kalanı öderim. Bu
hadis böyle bir satışın haram olduğuna delalet eder. Cumhür'un kavli budur.
Yalnız Ahmed cumhur'a muhalefet ederek, caiz olduğunu söylemiştir. Ömer ve oğlu
Abdullah bin Ömer (r.a.)'dan da bu kavil rivayet edilmiştir. Bunların görüşünü
teyid eden delil Abdürrezzak'ın kendi kitabında rivayet ettiği Zeyd bin
Eslem'in hadisidir. Bu hadise göre kendisi satışta kaparo almanın hümkünü
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e sormuş ve Resul-i Ekrem (s.a.v.) de bunun helal
olduğunu beyan etmiştir. Fakat bu hadis mürseldir ve senedinde bulunan İbrahim
bin Ebi Yahya zayıftır. Cumhur'un görüşü kuvvetlidir. Çünkü Amr bin Şuayb'ın
hadisi müteaddid yollarla rivayet edilmiştir. Sonra bu hadis anılan satışın
sakıncalı olduğuna delalet eder. Bununla amel etmek mübahlık yoluna tercih
edilir, demiştir.
Sindi de:
Şerhü's-Sünne'de şöyle denilmiştir: Bu satış ilim ehlince batıldır. Ebu Hanife,
Malik ve Şafii de böyle hükmedenlerdendir. Ömer ve oğlu AbduIIah (r.a.)'ın bu
satışın caizliğini söyledikleri rivayet edilmiştir. Ahmed de bunların görüşüne
temayül etmiştir, diye bilgi vermiştir.