DEVAM: 33- (BELİRLİ
AĞAÇLARIN GELECEK) BİRKAÇ YILLIK MEYV ALARINI SATMAK VE MEYVAYI HELAK EDEN AFET
BABI
حدّثنا
هِشَامُ بْنُ
عَمَّارٍ
حدّثنا يَحْيَى
بن حمزة
حدّثنا ثور بن
يزيد عَنْ ابن
جريجٍ عَنْ
اللّهِ
الزبير عَنْ
جابر بن
عَبْدِ أَنَّ
رَسُولَ
اللّهِ صلى
اللّه عليه
وسلم قاَلَ - ((
مَنْ باع
ثمراً
فأصابته
جائحة فلا يأخذ
من مال أخيه
شيئاً علام
يأخذ أحدكم
مال أخيه
المسلم))
Cabir bin
Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim (ağaç üstündeki) meyvaları satıp sonra
(henüz kesilmemiş iken) meyvalara bir afet gelirse, satıcı, sakın kardeşi (olan
müşterisi) nden bir mal (yâni meyva bedelinden bir şey) almasın. Sizden birisi
(satıcı) müslüman kardeşinin (müşterinin) malını neyin karşılığında alacaktır?»
Diğer tahric:
Nesai
AÇIKLAMA: Babın başlığında ve ilk hadiste geçen
"Sinin" kelimesi "Sene"nin çoğuludur, yıllar demektir. Bey'
kelimesi de satış, demektir. Bey-i sinin terkibinin karşılığı, yıllar satışı,
demek olur. Hadis şarihleri bu ifade ile kasdedilen mananın şu olduğunu beyan
ederler: Muayyen ağaçların bir veya daha çok yıllarda vereceği meyvaları
önceden satmaktır. Bu satışa Bey'-i sinin denildiği gibi Bey'-i muaveme de
denilir. Muaveme, am kelimesi ile ilgilidir. Bilindiği gibi am da yıl demektir.
Avnü'l-Mabud
yazarı bu babın ilk hadisinin şerhinde şöyle der: "Hattabi: Bey-i Sinin
şudur: Adam bir hurma ağacının veya birden fazla hurma ağacının üç veya dört ya
da daha fazla yıllarda vereceği hurmaları önceden satar. Bu satışta aldatma
vardır. Çünkü satıcı mevcut olmayan ve satış akdi yapılırken henüz yaratılmamış
olan bir şeyi satmış olur ve bu şeyin ileride de olup olmayacağını bilemez.
Ağaçlar meyva verir mi, vermez mi? Bu da bilinemez. Bu satışın geçersizliği ve
yasaklığı muayyen ağaçların vereceği mahsule aittir. Şu veya bu bahçenin, ya da
falan ağacın vereceği mahsul şeklinde bir kayıtlama yapılmaksızın, şu evsafta
ve falan ölçü birimi ile, bu kadar zaman içinde teslim etmek kaydı ile bir mahsulün
satılması caizdir. Bu tür satışa selem ve selef ismi verilir. Anlatılan şartlar
dahilinde satılan bir mal, teslim edileceği tarihte piyasada bulunuyor ise
satış akdi geçerli ve caizdir. Yani bu şart da aranıyor, demiştir.
Nevevi de,
hadiste yasaklanan satış usulünün batıl olduğuna dair icma bulunduğunu
söylemiştir. Batıl olmasının sebebi, satılan meyvanın yokluğu, bilinmemesi,
satıcının mülkiyetine geçmiş sayılmaması ve müşteriye teslim edilmesinin
imkansızlığıdır.
İkinci hadiste
geçen "Caiha": Ağaç üstünde kızarmak veya sararmakla olgunlaşmaya yüz
tuttuğu beliren meyvaları ve benzeri mahsulleri mahveden afet'e denilir.
Avnü'l-Mabud'da böyle tarif edilmiştir. Orada beyan edildiğine göre Hattabi de
şöyle demiştir: "Caiha, meyvaları mahveden afettir. Ağaç üstünde satılan
ve satıldıktan sonra afet zararına uğrayan meyvaların bedelinin müşteriden
alınması bu ve benzeri hadislerde yasaklanmıştır. Bu konuda verilen emir
fıkıhçıların çoğuna göre, mendubluk ve müstahablık içindir, vaciblik için
değildir, satıcı buna uymayabilir. Satıcının buna uyması ve müşteriden para
almaması bir iyiliktir, ihsandır.
Ahmed, Ebu
Ubeyd ve hadisçilerden bir cemaata göre bu emir vaciblik içindir. Satıcı, ağaç
üstündeki meyvaları satıp henüz kesilmemiş iken bir afete maruz kalınması
halinde bunun bedelini müşteriden alamaz. (Yani zarar miktarı hesabtan
indirilir).
Malik'e göre
afetin verdiği zarar, mahsülün üçte birisinden az ise, müşteriye aittir, fazla
ise satıcıya aittir.
Hadisteki emrin
vaciblik için değil de mendubluk ve müstahablık için olduğuna hükmedenlerin
delili şudur: Bu meyvalar tamamen müşterinin malı olduktan sonra afete
uğramıştır. Eğer müşteri o meyvalan başkasına satmış veya hibe etmiş olsaydı,
yaptığı tasarruf sahih sayılırdı. Yeni beliren, henüz afetlere karşı
dayanamayan ve olgunluk alameti görülemeyen ağaç üstündeki meyvalann satılması
(2214 - 2217 nolu) hadislerle yasaklanmıştır. Bu hadislerdeki yasağın hikmet ve
sebebi, afetlere dayanamayan meyvaların satılması ile müşterinin zararının
önlenmesidir. Meyvalar olgunluğa yüz tutunca, afetlere karşı oldukça
dayanabilir duruma gelmiş olur, dolayısıyla müşterinin zarara uğraması önlenmiş
olur. Eğer bu durumdaki meyvaların afetlere maruz kalması ile zarara uğraması
halinde bu zarar satıcıya ait olmuş olsaydı, yeni beliren meyva ile,
olgunlaşmaya yüz tutan meyva arasında ne fark kalırdı ve yeni beliren
meyvaların satılmasının yasaklanmasının hikmet ve sebebi ortadan kalkmaz mı
idi?"
Sindi'nin
beyanına göre bazı alimler bu hadisi, satıcının, meyvalığı müşteriye teslim
etmeden önce vuku bulan afete tahsis etmişlerdir. Meyvalık alıcıya teslim
edildikten sonra, mal, satıcının uhdesinden çıkmış ve müşterinin uhdesine
geçmiş olur. Afetten doğan zarar da müşteriye aittir. Sindi bu grubun delilini
de beyan etmiştir. Oraya bakılabilir.