SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-TİCARAT

<< 2219 >>

DEVAM: 33- (BELİRLİ AĞAÇLARIN GELECEK) BİRKAÇ YILLIK MEYV ALARINI SATMAK VE MEYVAYI HELAK EDEN AFET BABI

 

حدّثنا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ حدّثنا يَحْيَى بن حمزة حدّثنا ثور بن يزيد عَنْ ابن جريجٍ عَنْ اللّهِ الزبير عَنْ جابر بن عَبْدِ أَنَّ رَسُولَ اللّهِ صلى اللّه عليه وسلم قاَلَ  - (( مَنْ باع ثمراً فأصابته جائحة فلا يأخذ من مال أخيه شيئاً علام يأخذ أحدكم مال أخيه المسلم))

 

Cabir bin Abdillah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim (ağaç üstündeki) meyvaları satıp sonra (henüz kesilmemiş iken) meyvalara bir afet gelirse, satıcı, sakın kardeşi (olan müşterisi) nden bir mal (yâni meyva bedelinden bir şey) almasın. Sizden birisi (satıcı) müslüman kardeşinin (müşterinin) malını neyin karşılığında alacaktır?»

 

 

Diğer tahric: Nesai

 

AÇIKLAMA: Babın başlığında ve ilk hadiste geçen "Sinin" kelimesi "Sene"nin çoğuludur, yıllar demektir. Bey' kelimesi de satış, demektir. Bey-i sinin terkibinin karşılığı, yıllar satışı, demek olur. Hadis şarihleri bu ifade ile kasdedilen mananın şu olduğunu beyan ederler: Muayyen ağaçların bir veya daha çok yıllarda vereceği meyvaları önceden satmaktır. Bu satışa Bey'-i sinin denildiği gibi Bey'-i muaveme de denilir. Muaveme, am kelimesi ile ilgilidir. Bilindiği gibi am da yıl demektir.

 

Avnü'l-Mabud yazarı bu babın ilk hadisinin şerhinde şöyle der: "Hattabi: Bey-i Sinin şudur: Adam bir hurma ağacının veya birden fazla hurma ağacının üç veya dört ya da daha fazla yıllarda vereceği hurmaları önceden satar. Bu satışta aldatma vardır. Çünkü satıcı mevcut olmayan ve satış akdi yapılırken henüz yaratılmamış olan bir şeyi satmış olur ve bu şeyin ileride de olup olmayacağını bilemez. Ağaçlar meyva verir mi, vermez mi? Bu da bilinemez. Bu satışın geçersizliği ve yasaklığı muayyen ağaçların vereceği mahsule aittir. Şu veya bu bahçenin, ya da falan ağacın vereceği mahsul şeklinde bir kayıtlama yapılmaksızın, şu evsafta ve falan ölçü birimi ile, bu kadar zaman içinde teslim etmek kaydı ile bir mahsulün satılması caizdir. Bu tür satışa selem ve selef ismi verilir. Anlatılan şartlar dahilinde satılan bir mal, teslim edileceği tarihte piyasada bulunuyor ise satış akdi geçerli ve caizdir. Yani bu şart da aranıyor, demiştir.

 

Nevevi de, hadiste yasaklanan satış usulünün batıl olduğuna dair icma bulunduğunu söylemiştir. Batıl olmasının sebebi, satılan meyvanın yokluğu, bilinmemesi, satıcının mülkiyetine geçmiş sayılmaması ve müşteriye teslim edilmesinin imkansızlığıdır.

 

İkinci hadiste geçen "Caiha": Ağaç üstünde kızarmak veya sararmakla olgunlaşmaya yüz tuttuğu beliren meyvaları ve benzeri mahsulleri mahveden afet'e denilir. Avnü'l-Mabud'da böyle tarif edilmiştir. Orada beyan edildiğine göre Hattabi de şöyle demiştir: "Caiha, meyvaları mahveden afettir. Ağaç üstünde satılan ve satıldıktan sonra afet zararına uğrayan meyvaların bedelinin müşteriden alınması bu ve benzeri hadislerde yasaklanmıştır. Bu konuda verilen emir fıkıhçıların çoğuna göre, mendubluk ve müstahablık içindir, vaciblik için değildir, satıcı buna uymayabilir. Satıcının buna uyması ve müşteriden para almaması bir iyiliktir, ihsandır.

 

Ahmed, Ebu Ubeyd ve hadisçilerden bir cemaata göre bu emir vaciblik içindir. Satıcı, ağaç üstündeki meyvaları satıp henüz kesilmemiş iken bir afete maruz kalınması halinde bunun bedelini müşteriden alamaz. (Yani zarar miktarı hesabtan indirilir).

 

Malik'e göre afetin verdiği zarar, mahsülün üçte birisinden az ise, müşteriye aittir, fazla ise satıcıya aittir.

 

Hadisteki emrin vaciblik için değil de mendubluk ve müstahablık için olduğuna hükmedenlerin delili şudur: Bu meyvalar tamamen müşterinin malı olduktan sonra afete uğramıştır. Eğer müşteri o meyvalan başkasına satmış veya hibe etmiş olsaydı, yaptığı tasarruf sahih sayılırdı. Yeni beliren, henüz afetlere karşı dayanamayan ve olgunluk alameti görülemeyen ağaç üstündeki meyvalann satılması (2214 - 2217 nolu) hadislerle yasaklanmıştır. Bu hadislerdeki yasağın hikmet ve sebebi, afetlere dayanamayan meyvaların satılması ile müşterinin zararının önlenmesidir. Meyvalar olgunluğa yüz tutunca, afetlere karşı oldukça dayanabilir duruma gelmiş olur, dolayısıyla müşterinin zarara uğraması önlenmiş olur. Eğer bu durumdaki meyvaların afetlere maruz kalması ile zarara uğraması halinde bu zarar satıcıya ait olmuş olsaydı, yeni beliren meyva ile, olgunlaşmaya yüz tutan meyva arasında ne fark kalırdı ve yeni beliren meyvaların satılmasının yasaklanmasının hikmet ve sebebi ortadan kalkmaz mı idi?"

 

Sindi'nin beyanına göre bazı alimler bu hadisi, satıcının, meyvalığı müşteriye teslim etmeden önce vuku bulan afete tahsis etmişlerdir. Meyvalık alıcıya teslim edildikten sonra, mal, satıcının uhdesinden çıkmış ve müşterinin uhdesine geçmiş olur. Afetten doğan zarar da müşteriye aittir. Sindi bu grubun delilini de beyan etmiştir. Oraya bakılabilir.