SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’R-REHİN

<< 2469 >>

DEVAM: 14- HURMA AĞAÇLARI VE ÜZÜM DAĞLARI (MUSAKAT) MUAMELESİ BABI

 

حدّثنا عَلِيُّ بْنُ المُنْذِرِ. ثنا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ، عَنْ مُسْلِمٍ الأَعْوَرِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ ؛ قالَ: لَمَّ افتَتَحَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم خَيْبَرَ أَعْطَاهَا عَلَى النِّصْفِ.

 

في الزوائد: في إسناده مسلم بْنُ كيسان، ضعفه أحمد وابن معين وغيرهما.

 

Enes bin Mâlik (r.a.)'den;  Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hayber'i fethedince burayı meyva ve ekinin yarısı karşılısında (Müsâkat ve müzârea usûlü ile) verdi.

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir. Bunun senedinde bulunan Müslim bin Keysan'ın zayıf olduğunu Ahmed. İbn-i Main ve başkaları söylemiştir.

 

AÇIKLAMA:    İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Nesai hariç, Kütüb-i Sitte sahiblerinin hepsi rivayet etmişlerdir.

 

İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisini Ahmed de rivayet etmiştir.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.) Hayber'i fethettikten sonra buranın hurmalıklarını müsakat, tarlalarını da müzaraa usulü ile yerli halkına vermiştir. Bu yerde oturan yahudiler hurmalıklarda çalışıp gerekli bakım ve hizmetini yapacaklar, tarlaları ekip biçecekler ve alınacak meyva ve hububatın yarısı bunlara verilecek, diye akid yapılmıştı. Bu hadislerden anlaşıldığı üzere müsakat akdinin sahih sayılabilmesi için bahçe sahibi ile bahçıvanın mahsuldeki hisselerinin tayin ve tesbiti gereklidir. Müzaraa da böyledir. Bir tarafın hissesi mechül bırakılınca yapılan akid sahih sayılmaz.

 

İlk hadisteki "Semer = meyva" kelimesi müsakat'a ve "Zer' = ekin" kelimesi de müzaraa'ya işarettir.

 

Nevevi'nin açıkladığı gibi bu hadisler müsakat akdinin meşruluğuna delalet eder. Malik, Sevri, Leys, Şafii, Ahmed hadisçilerin bütün fıkıhçıları, Zahiriyye mezhebi mensubları ve alimlerin cumhuru, müsakatın caizliğine hükmetmişlerciir. Fakat Ebu Hanife'ye göre müsakat işlemi caiz değildir. Hattabi: Ebu Hanife'nin iki arkadaşı yani Ebu Yusuf ile Muhammed cumhur'un kavli ile hükmetmişler, demiştir.

 

Avnü'l-Mabud yazarı: Bu hadisler müzaraa ve muhabere muamelesinin caizliğine hükmeden alimler için kuvvetli delillerdir. Keza hurma, üzüm ve diğer meyva bahçeleri için müsakat işleminin caizliğine delalet ederler. eumhurun kavli de böyledir. Fethü'I-Bari'de beyan edildiği gibi Ebu Hanife ve Züfer: Müsakat hiç bir surette caiz değildir. Çünkü müsakat, henüz mevcud olmayan veya mechul olan meyva üzerinde yapılan bir kira işlemidir. Bilinmeyen bir meblağ veya henüz var olmayan bir mal karşılığında kira işlemi yapılmaz, demişlerdir.

 

Müsakatın caizliğine hükmedenler ise bu görüşe şöyle cevab vermişlerdir: Müsakat, karına ortak olmak üzere bir malda çalışmak için yapılan bir akiddir. Bu itibarla müsakat, sermaye bir taraftan ve çalışmak diğer taraftan olmak üzere yapılan ve Mudarebe ismi verilen ortaklık gibidir. Mudarebe işinde de emek sahibi kara ortak olmak üzere parayı çalıştırıyor. Halbuki, kar edilip edilmeyeceği ve edildiği takdirde ne kadar olacağı bilinmemektedir. Başka alanlarda da kira işlemi yapılmaktadır. Halbuki kiralanan şeyden sağlanacak yarar henüz meydanda yoktur. Müsakat da böyledir. Bir nass veya icma'ın bir kıyasla iptali mümkün değildir.

 

Müsakat'ın bütün meyva ağaçlarında caiz olduğunu söyleyenler Buhari'nin bazı rivayetlerinde bulunan; ''Hurmalıklardan ve ağaçlardan çıkan (meyyalar)ın yarısı karşılığında'' ifadesidir. Bazı rivayetlerde de; ....= ''her ekinden, hurmalıktan ve ağaçtan ...'' denilmektedir.

 

Bu hadisler delil gösterilerek, ekinin tohumu tarla sahibinden veya toprağı işletenden olmasında bir sakınca yoktur, denilmiştir. Çünkü hadislerde buna dair bir kayıt yoktur. Keza yılların sayısı belirtilmeden müsakat ve müzaraa işlemi yapılır, diyenler bu hadisleri delil göstermişlerdir. Durum böyle olunca bahçe ve tarla sahibi dilediği zaman bahçıvanın ve tarlayı işletenin alakasını kesebilir.

 

Nevevi de Müsakat ve Müzaraa kitabının baş kısmında özetle şöyle der: "Müsakat'm caiz olmadığını söyleyen Ebu Hanife: Hayber savaşla fethedilmiş olup bu yer halkı Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in köleleri idi. Bu itibarla Hayber bahçeleri ile tarlalarının bütün mahsulü O'na aitti. Yerlilere verdiği mahsul de O'na aitti, demiştir. Cumhur ise bu hadisler ile benzeri hadislerin zahiri ile hükmetmiştir.

 

Kadı: Hayber'in savaşla mı, sulh yoluyla riu yoksa yerlileri başka yere sürmek suretiyle müslümanların eline geçtiği yolunda ihtila! vardır. Bu hususta başka görüşler de vardır. En sıhhatli görüş, bunun bir kısmının savaşla ve kalan bölgenin sulh yoluyla alındığıdır. Malik, onun arkadaşları ve İbn-i Uyeyne'nin kavli de budur. Her görüşün dayanağı durumunda varid olan eserler mevcuttur, der.

 

Nevevi daha sonra şöyle der: Hangi ağaçlar için müsakat'ın caizliği hususunda da ihtila! vardır:

 

1. Davud'a göre yalnız hurma ağaçları için caizdir.

2. Şafii'ye göre hurma ve üzüm ağaçları için caizdir. Başka ağaçlar için caiz değildir.

3. Malik'e göre bütün meyva ağaçları için caizdir. Şafii'nin de böyle bir kavli vardır.

 

Davud: Hurma ağaçlarında müsakat bir ruhsattır. Bir nass ile bir şeye ruhsat verildiğinde, o şeyin dışında kalanları ruhsatın içine almak caiz değildir, demiştir.

 

Şafii de müsakat'ın hurma ağaçları için verilen bir ruhsat olduğunu söylemekle beraber; üzüm bağları şer'i hükümlerin ekserisinde hurma ağaçları gibi olduğundan bu noktada da hurma ağaçları gibidir, demiştir.

 

Malik ise: Hurma ağaçlarında müsakat, ihtiyaç ve maslahat için caiz görülmüştür. Bu neden, diğer ağaçlarda da mevcuttur. Bu itibarla diğer ağaçlarda da müsakat caizdir, demiştir.

 

İbn-i Omer (r.a.)'ın hadisinde bulunan; ''Meyva veya ekinden" ifadesini, delil gösteren Şafii ve onun görüşünde olanlar: Müsakat dolayısıyla yapılan nüzaraa işlemi sahihtir,. demişlerdir. Halbuki bunlara göre müstakil olarak müzaraa akdini yapmak caiz değildir. Yani bir adam

 

hurma bahçesini veya üzüm bağını müsakat usulü ile bir bahçıvana vediği zaman bu işleme tabi olmak üzere tarlasını da müzaraa usulü ile aynı adama verebilir. Nitekim Hayber'de de böyle olmuştu.. Fakat bir tarla sahibi kendi tarlasını müzaraa usulü ile bir kimseye veremez.

 

Malik ise: Müzaraa ne müsakata tabi olarak ne de bağımsız olarak caiz değildir, demiştir. Ancak bir adam bahçesini müsakat usulü ile bir bahçıvana verirken, ağaçlar arasında kalan boşluğu ekmek üzere bahçıvanla müzaraa akdini yapabilir, demiştir.

Ebu Hanife ile. Züfer ise: Gerek müsakat ve gerekse müzaraa caiz değildir. İster bunlar ayrı ayrı olsun ister beraber olsun, ister birisi diğeri dolayısıyla olsun her hal ve durumda caiz olmaz. Bu husustayapılan akid batıldır, demiştir ..

 

İbn-i Ebi Leyla, Ebu Yusuf, Muhammed, Kufe'nin diğer alimleri, hadisçilerin fıkıhçıları, Ahmed, İbn-i Huzeyme, İbn-i Şüreyh ve diğerleri: Müsakat ve müzaraa beraber veya ayrı ayrı yapılabilir, demişlerdir. Nevevi bu son görüşün daha kuvvetli olduğunu söyleyerek bu babtaki hadisleri delil göstermiş ve diğer görüşlere karşı çıkmıştır. Nevevi daha sonra şöyle der: Müsakat'ın belirli bir süreye bağlanması şarttır. Cumhurun görüşü budur. Çünkü müsakat da kira gibidir. Kaç yıllık olduğu belirtilmelidir. Cumhur burdaki hadislere cevaben: Bu hadisler böyle yorumlanır, demişlerdir. Bir kavle göre belirli bir süreye bağlamadan müsakat'ın caizliği İslamiyet'in ilk dönemine ve Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e mahsustur. Ebu Sevr: Müsakat için bir süre belirtilmediği takdirde, bir yıllık olarak kabul olunur, demiştir. Zahiriyye mezhebi mensubları ise bu hadislerin zahirine bakarak, müsakat'ln belirsiz bir zaman için yapılmasının caizliğine hükmetmişlerdir,''