DEVAM: 14- HURMA
AĞAÇLARI VE ÜZÜM DAĞLARI (MUSAKAT) MUAMELESİ BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
المُنْذِرِ.
ثنا مُحَمَّدُ
بْنُ
فُضَيْلٍ،
عَنْ
مُسْلِمٍ
الأَعْوَرِ،
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
؛ قالَ: لَمَّ
افتَتَحَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم خَيْبَرَ
أَعْطَاهَا
عَلَى
النِّصْفِ.
في الزوائد:
في إسناده
مسلم بْنُ
كيسان، ضعفه أحمد
وابن معين
وغيرهما.
Enes bin Mâlik
(r.a.)'den; Şöyle demiştir: Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hayber'i fethedince burayı meyva ve ekinin yarısı
karşılısında (Müsâkat ve müzârea usûlü ile) verdi.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir. Bunun senedinde bulunan Müslim bin Keysan'ın zayıf olduğunu
Ahmed. İbn-i Main ve başkaları söylemiştir.
AÇIKLAMA: İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Nesai hariç, Kütüb-i Sitte sahiblerinin
hepsi rivayet etmişlerdir.
İbn-i Abbas
(r.a.)'ın hadisini Ahmed de rivayet etmiştir.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.) Hayber'i fethettikten sonra buranın hurmalıklarını müsakat,
tarlalarını da müzaraa usulü ile yerli halkına vermiştir. Bu yerde oturan
yahudiler hurmalıklarda çalışıp gerekli bakım ve hizmetini yapacaklar,
tarlaları ekip biçecekler ve alınacak meyva ve hububatın yarısı bunlara
verilecek, diye akid yapılmıştı. Bu hadislerden anlaşıldığı üzere müsakat
akdinin sahih sayılabilmesi için bahçe sahibi ile bahçıvanın mahsuldeki
hisselerinin tayin ve tesbiti gereklidir. Müzaraa da böyledir. Bir tarafın
hissesi mechül bırakılınca yapılan akid sahih sayılmaz.
İlk hadisteki
"Semer = meyva" kelimesi müsakat'a ve "Zer' = ekin"
kelimesi de müzaraa'ya işarettir.
Nevevi'nin
açıkladığı gibi bu hadisler müsakat akdinin meşruluğuna delalet eder. Malik,
Sevri, Leys, Şafii, Ahmed hadisçilerin bütün fıkıhçıları, Zahiriyye mezhebi
mensubları ve alimlerin cumhuru, müsakatın caizliğine hükmetmişlerciir. Fakat
Ebu Hanife'ye göre müsakat işlemi caiz değildir. Hattabi: Ebu Hanife'nin iki
arkadaşı yani Ebu Yusuf ile Muhammed cumhur'un kavli ile hükmetmişler,
demiştir.
Avnü'l-Mabud
yazarı: Bu hadisler müzaraa ve muhabere muamelesinin caizliğine hükmeden
alimler için kuvvetli delillerdir. Keza hurma, üzüm ve diğer meyva bahçeleri
için müsakat işleminin caizliğine delalet ederler. eumhurun kavli de böyledir.
Fethü'I-Bari'de beyan edildiği gibi Ebu Hanife ve Züfer: Müsakat hiç bir surette
caiz değildir. Çünkü müsakat, henüz mevcud olmayan veya mechul olan meyva
üzerinde yapılan bir kira işlemidir. Bilinmeyen bir meblağ veya henüz var
olmayan bir mal karşılığında kira işlemi yapılmaz, demişlerdir.
Müsakatın caizliğine
hükmedenler ise bu görüşe şöyle cevab vermişlerdir: Müsakat, karına ortak olmak
üzere bir malda çalışmak için yapılan bir akiddir. Bu itibarla müsakat, sermaye
bir taraftan ve çalışmak diğer taraftan olmak üzere yapılan ve Mudarebe ismi
verilen ortaklık gibidir. Mudarebe işinde de emek sahibi kara ortak olmak üzere
parayı çalıştırıyor. Halbuki, kar edilip edilmeyeceği ve edildiği takdirde ne
kadar olacağı bilinmemektedir. Başka alanlarda da kira işlemi yapılmaktadır.
Halbuki kiralanan şeyden sağlanacak yarar henüz meydanda yoktur. Müsakat da
böyledir. Bir nass veya icma'ın bir kıyasla iptali mümkün değildir.
Müsakat'ın
bütün meyva ağaçlarında caiz olduğunu söyleyenler Buhari'nin bazı
rivayetlerinde bulunan; ''Hurmalıklardan ve ağaçlardan çıkan (meyyalar)ın
yarısı karşılığında'' ifadesidir. Bazı rivayetlerde de; ....= ''her ekinden,
hurmalıktan ve ağaçtan ...'' denilmektedir.
Bu hadisler
delil gösterilerek, ekinin tohumu tarla sahibinden veya toprağı işletenden
olmasında bir sakınca yoktur, denilmiştir. Çünkü hadislerde buna dair bir kayıt
yoktur. Keza yılların sayısı belirtilmeden müsakat ve müzaraa işlemi yapılır,
diyenler bu hadisleri delil göstermişlerdir. Durum böyle olunca bahçe ve tarla
sahibi dilediği zaman bahçıvanın ve tarlayı işletenin alakasını kesebilir.
Nevevi de
Müsakat ve Müzaraa kitabının baş kısmında özetle şöyle der: "Müsakat'm
caiz olmadığını söyleyen Ebu Hanife: Hayber savaşla fethedilmiş olup bu yer
halkı Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in köleleri idi. Bu itibarla Hayber bahçeleri ile
tarlalarının bütün mahsulü O'na aitti. Yerlilere verdiği mahsul de O'na aitti,
demiştir. Cumhur ise bu hadisler ile benzeri hadislerin zahiri ile
hükmetmiştir.
Kadı: Hayber'in
savaşla mı, sulh yoluyla riu yoksa yerlileri başka yere sürmek suretiyle müslümanların
eline geçtiği yolunda ihtila! vardır. Bu hususta başka görüşler de vardır. En
sıhhatli görüş, bunun bir kısmının savaşla ve kalan bölgenin sulh yoluyla
alındığıdır. Malik, onun arkadaşları ve İbn-i Uyeyne'nin kavli de budur. Her
görüşün dayanağı durumunda varid olan eserler mevcuttur, der.
Nevevi daha
sonra şöyle der: Hangi ağaçlar için müsakat'ın caizliği hususunda da ihtila!
vardır:
1. Davud'a göre
yalnız hurma ağaçları için caizdir.
2. Şafii'ye
göre hurma ve üzüm ağaçları için caizdir. Başka ağaçlar için caiz değildir.
3. Malik'e göre
bütün meyva ağaçları için caizdir. Şafii'nin de böyle bir kavli vardır.
Davud: Hurma
ağaçlarında müsakat bir ruhsattır. Bir nass ile bir şeye ruhsat verildiğinde, o
şeyin dışında kalanları ruhsatın içine almak caiz değildir, demiştir.
Şafii de
müsakat'ın hurma ağaçları için verilen bir ruhsat olduğunu söylemekle beraber;
üzüm bağları şer'i hükümlerin ekserisinde hurma ağaçları gibi olduğundan bu
noktada da hurma ağaçları gibidir, demiştir.
Malik ise: Hurma
ağaçlarında müsakat, ihtiyaç ve maslahat için caiz görülmüştür. Bu neden, diğer
ağaçlarda da mevcuttur. Bu itibarla diğer ağaçlarda da müsakat caizdir,
demiştir.
İbn-i Omer
(r.a.)'ın hadisinde bulunan; ''Meyva veya ekinden" ifadesini, delil
gösteren Şafii ve onun görüşünde olanlar: Müsakat dolayısıyla yapılan nüzaraa
işlemi sahihtir,. demişlerdir. Halbuki bunlara göre müstakil olarak müzaraa
akdini yapmak caiz değildir. Yani bir adam
hurma bahçesini
veya üzüm bağını müsakat usulü ile bir bahçıvana vediği zaman bu işleme tabi
olmak üzere tarlasını da müzaraa usulü ile aynı adama verebilir. Nitekim
Hayber'de de böyle olmuştu.. Fakat bir tarla sahibi kendi tarlasını müzaraa
usulü ile bir kimseye veremez.
Malik ise:
Müzaraa ne müsakata tabi olarak ne de bağımsız olarak caiz değildir, demiştir.
Ancak bir adam bahçesini müsakat usulü ile bir bahçıvana verirken, ağaçlar
arasında kalan boşluğu ekmek üzere bahçıvanla müzaraa akdini yapabilir,
demiştir.
Ebu Hanife ile.
Züfer ise: Gerek müsakat ve gerekse müzaraa caiz değildir. İster bunlar ayrı
ayrı olsun ister beraber olsun, ister birisi diğeri dolayısıyla olsun her hal
ve durumda caiz olmaz. Bu husustayapılan akid batıldır, demiştir ..
İbn-i Ebi Leyla,
Ebu Yusuf, Muhammed, Kufe'nin diğer alimleri, hadisçilerin fıkıhçıları, Ahmed,
İbn-i Huzeyme, İbn-i Şüreyh ve diğerleri: Müsakat ve müzaraa beraber veya ayrı
ayrı yapılabilir, demişlerdir. Nevevi bu son görüşün daha kuvvetli olduğunu
söyleyerek bu babtaki hadisleri delil göstermiş ve diğer görüşlere karşı
çıkmıştır. Nevevi daha sonra şöyle der: Müsakat'ın belirli bir süreye
bağlanması şarttır. Cumhurun görüşü budur. Çünkü müsakat da kira gibidir. Kaç
yıllık olduğu belirtilmelidir. Cumhur burdaki hadislere cevaben: Bu hadisler
böyle yorumlanır, demişlerdir. Bir kavle göre belirli bir süreye bağlamadan
müsakat'ın caizliği İslamiyet'in ilk dönemine ve Resul-i Ekrem (s.a.v.)'e
mahsustur. Ebu Sevr: Müsakat için bir süre belirtilmediği takdirde, bir yıllık olarak
kabul olunur, demiştir. Zahiriyye mezhebi mensubları ise bu hadislerin zahirine
bakarak, müsakat'ln belirsiz bir zaman için yapılmasının caizliğine
hükmetmişlerdir,''