DEVAM: 4- KENDİSİNE HAD
(CEZA) VACİB OLMAYANLARIN BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّد. ثنا
عَبْد اللهِ
بْنُ
نُمَيْرٍ وَ
أَبُو
مُعَاوِيَةَ
وأَبُو
أُسَامَةَ؛
قَالُوا: ثنا
عُبضيْدُ اللهِ
بْنُ عُمَرَ عَنْ
هَافِعٍ،
عَنْابْنِ
عُمَرَ؛
قَالض عُرِضْتُ
عَلَ رَسُولِ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
يَوْمَ
أُحُدٍ،
وَأَنَا
ابْنُ
أَرْبَعَ عَشَةَ
سَنَةً،
فَلَمْ
يُجْزِنِي. وَ
عُرِضْتُ
عَلَيْهِ
يَوِمَ
الخَنْدَقِ
وَأَنَا بْنُ
خَنْسَ
عَشَرَةَ
سَنَةً،
فَأَجَازَنِي.
قَالَ نَافِعٌ:
فَحَدَّثْتُ
بِهِ عُمَرَ
بْنَ عَبْدِ العَزِيْزِ
فِي
خِلاَفَتِهِ
فَقَالَ: هذَا
فَصْلُ مَا
بَيْنَ
الصَّغِيرِ
وَ الْكَبِيرِ.
İbn-i Ömer
(r.a.)'den (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Uhud (savaşı)
günü ben on dört yaşında iken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e arz
edildim (Yâni durumum O'nun tarafından gözden geçirildi). O, bana icazet
vermedi. (Yâni yaşça ergin değilim, diye savaşa
katılmama izin vermedi.) Hendek (savaşı) günü de ben on beş yaşında iken O'na
arz edildim. Bu defa bana izin verdi.
Nafi demiştir ki:
Ben bir kere bilafeti zamanında Ömer bin AbdiIaziz'e bu hadisi anlattım. Ömer
bin Abdilaziz dedi ki: Bu on beş yaş küçük ile büyük arasında bir sınırdır
(çocukluğun nihayeti ve erginliğin başlangıcıdır, dedi ve bütün illerdeki
valilerine bir genelge göndererek on beş yaşına varan askerlere maaş
bağlamalarını emretti) ..
AÇIKLAMA: Atiyye el-Kurazi (r.a.)'ın hadisini Tirmizi. Ebu Davud ve Darimi de
rivayet etmiştir. O'nun ikinci hadisine Tirmizi ve Ebu Davud'un sünenlerinde
rastlayamadım. Bu hadise göre savaş esirlerinde erginlik çağının tesbit ölçüsü
avret yeri tüylerinin bitmesidir. Beni Kurayza savaşından sonra yakalanan
erkeklerden erginlik çağına varanlar ile bu çağa varmamış olanlar böylece
tesbit edildi. Erginlik çağına varanlar savaştıkları için öldürüldüler. Bu çağa
henüz varmamış olanlar ise öldürülmediler. Hadisin ravisi Atiyye el-Kurazi
(r.a.) da tutsaklar içinde idi. Kendisi erginlik çağına varmadığı için
öldürülmedi. Beni Kurayza savaşında yalnız savaşan yahudilerin katledildiğini ve
savaşmayan küçük yaştakilere dokunulmadığının beyanı
için olsa gerek ki bu ravi ikinci hadisinde müslümanlara hitaben: ''İşte ben
aramzdayım,'' der. Yani ben bu savaştaki esirlerden idim. Erginlik çağına
varmadığım için salıverildim ve halen yaşamaktayım. Kanımca onun sözünün manası
budur.
Müslüman
çocuklarının erginlik çağının alametleri bundan sonra izahı yapılacak İbn-i
Ömer (r.a.)'ın hadisi ile ilgili bilgi verilirken anlatılacaktır. Şunu
belirtmekle yetineyim:
Müslüman
çocuklarının erginlik belirtisi olarak yaş durumu, ihtilam ve aybaşı adeti gibi ölçüler varken kafir çocuklarının erginlik
belirtisi olarak avret yeri tüylerinin bitimi esas alınmıştır. Bunun sebebine
gelince Hat tab i şöyle der: Avret yerinde tüylerin bitmesini müslüman
çocuklarının erginlik çağına varması için delil saymayıp kafir çocuklarının
erginlik çağına varması için delil ve alamet sayan alimlerin
bu ayırımı yapmaları şu nedene dayamyor, kamsındaYlffi: Kalirlerin çocuklarının
yaşça ergin olmalarım tesbit etmek güçtür. Bunların yaşlarının tesbiti
hususunda kafirlerin sözlerine itibar edilemez. Çünkü
onların verdikleri bilgilere ve haberlere itibar edilmez ve bunlar
öldürülmekten kurtulmak için kendilerini küçük gösterme gayretinden geri
durmazlar. Fakat müslüman çocuklarının yaş durumunu tesbit etmek mümkündür.
Çünkü müslümanlarm verdikleri bilgilere ve haberlere itibar edilir. Bunların
çocuklarının yaşları yakınlarmca bilinir. Doğum tarihleri malum olabilir. Bu
nedenle kalir çocukları için etek kıllarımn bitmesine itibar etme yoluna
gidilmiştir.
Turbeşti de: Kafir çocukları için avret yeri tüylerinin bitmesi erginlik
çağına varmalarının alameti sayılmıştır. Çünkü bu ölçüye baş
vurma zarureti vardır. Kafirler, erginlik
çağına varmış olmalarının kendileri için tehlikeli olduğunu bildikleri zaman
ihtilam olmakla veya yaşça erginlik çağına vardıklarım gayet tabii gizlerler ve
doğru söylemezler, demiştir.
Şimdi İbn-i
Ömer (r.a.)'ın hadisinin izahına geçelim: Bu hadisi Buhari, Müslim, Tirmizi,
Ebu Davud, Beyhaki, İbn-i Hibban ve İbn-i Huzeyme de rivayet etmişlerdir. Hadis
metninin bazı kelimelerinde değişiklik var ise de manayı ve hükmü etkilemez.
Bütün rivayetlere göre İbn-i Ömer (r.a.) Uhud savaşı vuku bulduğunda on dört
yaşında idi. Savaşa katılmak için gözden geçirilmiş ve savaşa katılmasına izin
verilmemiştir. Ertesi yıl vuku bulan Hendek savaşı için gene Resul-i Ekrem
(s.a.v.) tarafından gözden geçirilmiş ve savaşa katılmasına izin verilmiştir.
Bu esnada on beş yaşında idi. Şu halde on beş yaş, erginlik çağının belirtisi
sayılır. Suyuti'nin naklen beyanına göre Beyhaki: Hükümdar Hendek savaşından bu
yana on beş yaşına bağlanmıştır. Daha önce ise mümeyyizlik çağına varmak
hükümlerin tatbiki için yeterli görülürdü, demiştir. Mümeyyizlik çağı çocuğun
kendi kendine yemek yiyebilmesi, su içebilmesi, ayak yoluna
gidip gelebilmesi çağıdır. Bu da yaklaşık olarak 7-8
yaşlarıdır, denilebilir.
Hadisin ravisi
İbn-i Ömer (r.a.) bu hadisi halife Ömer bin Abdilaziz'e anlatınca halife: On
beş yaşın küçüklük ve büyüklük sımrıdır, demiştir. Şu halde on beş yaşına varan
çocuk, büyük sayılır ve henüz bu yaşa varmamış çocuk küçük sayılır.
Fethü'l-Vedüd
yazarı: Çocuk ihtilam olmak gibi belirtilerle erginlik çağına varmamış ise
fıkıhçıların ekserisine göre on beş yaşına varması erginlik alametidir, der.
Hattabi de:
Çocuklar hakkında had cezalarımn uygulanabilmesi için gereken erginlik çağının
sınırı konusunda alimler ihtilaf etmişlerdir: Şafii'ye
göre oğlan çocuğu ihtihım olur veya on beş yaşına varınca, ergin erkekler
gibidir. Had cezaları onlara tatbik edilir. Kız çocuğu ise aybaşı adeti görünce veya on beş yaşına varınca ergin kadınlar
hükmündedir ve hakkında had cezaları uygulanır. A vret yerinde tüy bitme işi
ise erginlik çağına varma belirtisi sayılmaz. Bu belirti ancak kafirler hakkında uygulamr, demiştir.
Tuhfe yazarımn
beyamna göre Şerhü's-Sünne'de: İlim ehlinin ekserisine göre hüküm şöyledir:
Oğlan ve kız çocuğu on beş yaşını doldurunca erginlik çağına varmış olur. Şafii
ve Ahmed de böyle demişlerdir. Bunlar dokuz yaşını doldurup on beş yaşına
varmadan önce ihtilam olurlarsa gene erginlik çağına varmış sayılırlar. Keza
kız çocuğu dokuz yaşından sonra aybaşı adeti görünce
bülüğ çağına varmış olur. Dokuz yaşına varmadıkça ihtilam olmak veya kızın
hayız kanı görmesi söz konusu değildir, der.
EI-Hidaye'de
de: Erkek çocuğun erginlik çağına varması ihtilam veya cinsel ilişkide
bulunduğu zaman menisinin gelmesi veya kadını gebe bırakması ile gerçekleşir.
Bunlar yok ise on sekiz yaşını doldurmakla büluğ çağına varmış olur. Kız
çocuğun erginliği ise aybaşı adeti, ihtilam olması
veya gebe kalması ile oluşur. Bunlar olmazsa on yedi yaşı doldurması ile ergin
sayılır. Yukardaki hüküm Ebu Hanife'ye göredir. Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre
ise oğlan ve kız çocuğu on beş yaşını doldurunca erginlik çağına varmış
olurlar. Bu görüş Ebu Hanife'den de rivayet edilmiştir. Şafii'nin kavli de
böyledir, denilmektedir.
Hanefi ve Şafii
mezheblerine göre oğlan ve kız çocuğun erginlik çağına varmaları alametleri
yukarda anlatıldı. Hulasa bu iki mezhebe göre kız ve oğlan çocuklar on beş
yaşını doldurunca erginlik çağına varmış olurlar. Ayrıca dokuz yaşından sonra
meninin gelmesi de erginlik çağı sayılır. İhtilam da böyledir. Kızların aybaşı adeti de büluğ aıametidir. Diğer iki mezhebe gelince: Maliki
mezhebine göre ayrıca avret yerinde ufak tüy değil de kılların çıkması ve sesin
kalınlaşması gibi alametler de vardır.
Hanbeli mezhebine göre ise meninin gelmesi, traşı
gerektirecek kalınlıkta etek tüylerinin bitmesi, on beş yaşı doldurmak kız ve
oğlan çocuk için erginlik alametleridir. Bunlardan birisi yeterlidir. Kızlar
için ayrıca aybaşı adetini görmek veya gebe olmak da
büluğ çağı alEtmeti sayılır.
Hadisler
isimleri geçen savaşlara gelince Uhud savaşı hicretin 3. yılı Uhud dağı
eteğinde vuku buldu. Hendek ve Beni Kurayza savaşları ise Medine-i Münevvere'de
ve civarında hicretin 5. yılı vuku buldu. Beni Kurayza yahudileri müslümanlarla
yaptıkları andlaşmaya aykırı olarak Hendek savaşında Mekke'li müşriklere
yardımda bulundukları için bu savaşın hemen akabinde Beni Kurayza yahudileri
ile savaş emri Allah'tan geldi ve Resul-i Ekrem CAleyhi's-salatü ve 's-selam) bu savaşa gitti. Savaş müslümanların zafeyi ile
sonuçlandıktan sonra bunlar hakkında uygulanacak hüküriı için tutsaklar Ensar-i
kiram'dan Sa'd bin Muaz (r.a.)'ın karar vermesini istediler. Resul-i Ekrem
(s.a.v.) de bu isteği kabul buyurarak Hendek savaşında aldığı yaradan dolayı
hasta yatan Sa'd'a haber vererek hüküm etmesini istedi. Sa'd (r.a.) da bunların
savaşan erkeklerini öldürmeye ve kadınlar ile çoluk çocukları cariye ve köle
olarak müslümanların yararına tahsisine karar verdi. Bunlar dörtyüz kişi idi.
Sa'd böyle karar verince Resul-i Ekrem (s.a.v.), Sa'd'a hitaben: ''Sen Allah'ın
bunlar hakkındaki hükmüne isabet ettin, ona uygun hüküm verdin,'' buyurdu.
Tirmizi, Sa'd
(r.a.)'ın Beni Kurayza yahudileri hakkında verdiği hükümle ilgili Cabir
(r.a.)'ın merfu hadisini Seyr kitabının 28. babında rivayet etmiş ve hadisin
hasen - sahih olduğunu beyan etmiştir. O hadisi Nesai ve İbn-i Hibban da
rivayet etmişlerdir ..
İşte Atiyye
el-Kurazi bu savaşta esir edilenlerden idi ve etek tüyleri bitmeyen küçük
yaştakiler içinde salıverilenlerden, yani öldürülmeyenıerden idi. Kendisi bu
durumu anlatır. Bu zat müslüman olup sahabilik şerefine erişen mutlu
insanlardandır. Hadis rivayetinde bulunmuştur. Ravisi Mücahid ve başkalarıdır.
Sünen sahipleri onun hadislerini rivayet etmişlerdir.