DEVAM: 26- HAİN (EMANET
EDİLEN MALA HİYANET EDEN), MÜNTEHİB (MALI GASBEDEN) VE MUHTELİS (EL
ÇABUKLUĞUYLA VE HİS ETTİRMEDEN MALI AŞIRAN) KİMSELER (İN ELLERİNİN KESİLİP
KESİLMİYECEĞİNE DAİR GELEN HADİSLER) BABI
حدّثنا
مُحَمَّد
بْنُ يَحْيَى.
ثنا مُحَمَّد
بْنُ عَاصِمِ
بْنِ جَعفَرٍ
المِصْرِيُّ.
ثنا
المُفَضَّلُ
ابْنُ
فَضَالَةَ،
عَنْ يُونُسَ
بْنُ
يَزِيدَ،
عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ، عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ عَبْد
الَّرَحْمَنُ
بْنِ عَوْفٍ،
عَنْ
أَبِيهِ؛
قَالَ: سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم يَقُولُ: ((لَيسَ
عَلَى
المُخْتَلِسُ
قَطْعٌ)).
في الزوائد:
رجال إسناده
موثقون.
Abdurrahman bin
Avf (r.a.h)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'den işittim, buyurdu ki: «Muhtelis
(el çabukluğuyla, hissettirmeden mal aşıran) kimseye el kesme (cezası) yoktur.»
Not: Bunun
ravilerinin sika oldukları, Zevaid'de belirtilmiştir.
AÇIKLAMA: İlk hadis Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai tarafından da rivayet edilmiştir.
İkinci hadis Zevaid türündendir.
Bu hadislerde
geçen üç kelimeyi tercemede ve babın başlığında parantez içi ifade ile
açıkladım. Bu kelimelerin açıklaması husüsunda bir kaç söz söylemeyi uygun
buldum. Şöyle ki: Hain kelimesi hiyanet masdarından alınmadır, hiyanet eden
demektir. Burada kasdedilen mana hakkında el-Mirkat'ta: Hiyanet şudur: Bir
kimse emin ve güvenilir bilinerek kendisine bir mal emanet bırakılır veya
geçici olarak yararlanıp geri verilmek üzere kendisine bir mal teslim edilir.
Malı teslim alan bu kimse bilahare malı inkar eder veya zayi olduğunu iddia
eder veya malın kendisine ait olduğunu söyler. İşte güvenilip mal teslim edilen
şahsın bu hareketine hIyanet denilir ve kendisine de Hain denilir, diye bilgi
verilmiştir.
Müntehib
kelimesi de intihab kökünden alınmadır, bir malı gabseden demektir. İntihab ve
Nehb masdarları, bir malı alenen ve zorla almaktır. Gasbetmek ve yağmalamak
suretiıle mal almaya İntihab denilir.
Muhtelis
kelimesi ihtilas masdarından alınmadır, bir malı el çabukluğu yapmak suretiyle
ve his ettirmeden aşıran demektir.
Yukarda
açıklanan bu suçlar hırsızlık suçundan hafif suçlar değildir. Ama bu babta
rivayet edilen hadisler, bu suçları işleyen suçluların ellerinin
kestirilemiyeceğine delalet eder.
Avnü'l-Mabüd
yazarı ilk hadisin açıklaması bölümünde şu bilgiyi verir:
"Bu hadis
bu suçları işleyenlerın ellerinin kestirilmeyeceğine delildir. Hanefi
alimlerden İbnü'l-HÜmam, el-Hidaye'nin şerhinde: Bizim mezhebimize göre bu üç
nevi suçluların elleri kestirilemez. Diğer üç mezheb imamlarının görüşleri de böyledir.
Sahabilerden Ömer (r.a.) , İbn-i Mes'ud (r.a.) ve Aişe (r.anha) 'nın mezhebi de
böyledir. Bu hüküm üzerinde alimlerin icma'ının bulunduğunu nakleden ilim
adamları da vardır. Lakin ariye (yani geçici olarak yararlanıp geri verilmek
üzere verilen malı) inkar eden hain'in elinin kestirileceği yolunda Ahmed bin
Hanbel' den bir rivayet ve İshak bin Raheveyh'ten bir nakil vardır, der.
Nevlavi de:
Kadı iyaz şöyle der: Allah Teala hırsızın elini kesmeyi vacip kılmıştır ve el kesme
cezasını başka suçlar için meşru kılmamıştır. Mesela ihtilas, gasb ve intihab
suçları için el kesmeyi emretmemiştir. Bunun hikmeti şudur: Bu suçlar hırsızlık
suçuna nisbeten az işlenir. Bir de bu suçlar suretiyle malı giden mağdur taraf
yetkili makamlara baş vurmak ve bu suçları şahidlerle ispatlamakla malının
iadesini ve hakkının tahsilini talep edebilir. Fakat hırsızlık böyle değildir.
Bu nedenle hırsızlık suçuna daha önem verilmemiş ve önlenmesi için ağır
müeyyidelere bağlanmıştır, diye bilgi verir.