SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-FERAİZ

<< 2728 >>

DEVAM: 5- KELALE BABI

 

حدّثنا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ. ثنا سُفْيَانُ عَنْ مُحَمَّدُ بْنِ الْمُنْكَدِرِ، سَمِعَ جَابِرَ بْنَ عِبْدِ اللهِ يَقُولُ: مَرِضْتُ فَأَتَانِي رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَعُودُنِي هُوَ وَأَبُو بَكْرٍ مَعَهُ، وَهُمَا مَاشِيَانِ. وَقَد أُغْمَى عَلَيَّ. فَتَوِضَأَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَصَبَّ عَليَّ مِنْ وَضُئِهِ. فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ! كَيْفَ أَصْنَعُ؟ كَيْفَ أَقْضِي فِي مَالِي؟ حَتَّى نَزَلَتْ آيَةُ المِيْرِاثِ، فِي آخِرِ النِّسَاءِ {َإَِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورِثُ كَلاَلَةً} الآيَةَ. {ويَسْتَفْتُونَكَ، قُلِ اللهِ يُفْتِيْكُمْ فِي الْكَلاَلَةَ} الآيَةَ.

 

Câbir bin Abdillah (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Ben (bir ara) hastalandım. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Ebû Bekir (r.a.) birlikte yaya olarak beni hastalığım nedeniyle ziyarete gelmişler. Ben bu esnada baygın imişim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) abdest almış sonra abdest suyundan bir mikdarını benim üzerime serpmiş. (Ben hemen ayıldım)ve; Yâ Resûlallah! Nasıl yapayım? Malım hakkında nasıl hükmedeyim? dedim. Nihayet Nisa sûresinin sonundaki miras âyeti indi.    (Kelâle mirasına dâir Nisa sûresinin 176. ayeti);   

 

 

AÇIKLAMA:     Ömer (r.a.)'ın ilk hadisini Müslim de rivayet etmiştir. Ebu Davud ile Tirmizi de bunun birer benzerini rivayet etmişlerdir.

 

Bu hadiste işaret olunan Nisa süresinin sonundaki ayetten maksad kelale mirasını açıklayan bu surenin 176. ayetidir. Bu ayet yaz mevsiminde indiği için "Sayf = yaz mevsimi" ayeti ismi verilmiştir. Ömer (r.a.) kelale meselesini sordu ğu zaman Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ona karşı sert davranıp mübarek parmağıyla onun göğsünü veya yanını dürtmesi ile ilgili olarak Nevevi: Peygamber (s.a.v.)'in Ömer'e karşı sert davranması sebebi kanımca şudur: Resul-i Ekrem (s.a.v.), Ömer'in ve diğer yetkililerin ayetlerden hüküm çıkarmayı bırakıp sırf ayetlerin apaçık hükmüyle yetinme yolunu tutmalarından endişe duyduğu için böyle davranmıştır. Çünkü ayetlerin apaçık hükümleri, karşılaşılacak meselelerin ancak az bir kısmını belirtir. Eğer yetkili müctehid alimler bu ayetlerden şer'i hükümleri çıkarma işini ihmal etseydiler meselelerin çoğunda veya bir kısmında hüküm verme yolu tıkanırdl. Bu nedenle Ömer gibi zatların ayetlerden hükümler çıkarmaları matllib olan önemli vaciblerdendi, demiştir.

 

Müslim'in bir rivayetinde; Ömer (r.a.); "ve eğer ben yaşıyacak olursam kelale meselesi hakkında öyle bir hüküm vereceğim ki Kur'an okuyan ve okuyamayan herkes bu hükümle amel edecektir" demiştir.

 

Nevevi, Ömer CRadıyalhlhü anh)'ın bu eseri ile ilgili olarak da: Ömer'in o anda hüküm beyan etmeyip tehir etmesinin sebebi, vereceği hükmün mahiyeti hakkında henüz kesin karar vermemiş olmasıdır. Ömer gerekli inceleme ve araştırma yapıp ictihadını ikmal ettikten sonra varacağı sonuca göre hüküm vermeyi ve bunu müslümanlara açıklamayı düşünmüştür. Bu nedenle o anda bir açıklama yapmamıştır, der.

 

Ömer (r.a.)'ın ikinci hadisi ise Zevaid tü'ründendir. Kelale, faiz ve hilafet meseleleri hakkındaki kıyas ve .İttihada yer bırakmıyacak bir açıklamamn Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından yapılması temennisinde bulunan Ömer (r.a.) bu temenniye olan iştiyakını ifade etmek üzere eğer Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu üç mesele hakkında açıklamada bulunmuş olsavdı bu açıklamanın dünyadan ve dÜnyadaki bütün şeylerden daha kıymetlı oldugunu, fazla sevindirici ol~ duğunu söylemiştir.

 

Dini ilimlerle meşgulolanlar, karşılaştıkları bir ilm! meseleyi çözmenin değerini takdir ederler ve bundan duydukları manevi zevk ve lezzetin dünya nimetlerinin tümünden üstün olduğunu bilirler. Kelale ve faiz ile ilgili bazı meseleler hakkında ietihadlarla hükümler verilmiştir. Ömer bu iki konu ile ilgili ayrıntılı bilgilerin Lli3Psinin Resul-i Ekrem (s.a.v.) tarafından beyan buyurulmasım ve ietihada mahal kalmamasım temenni etmiştir. Hilafet meselesi ve bu konudaki ietihadların sonuçları İslam tarihini tetkik edenlerce bilinmektedir. Bu konuda bir şey söylemeye gerek görmüyorum.

Cabir (r.a.)'ın hadisi Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet edilmiştir.

 

Hattabi: Kelale mirasına dair Nisa suresinin sonundaki (176 nolu) ayet indiği zaman Cabir (r.a.)'ın ne babası ne de çocuğu vardı. Cabir'in babası Abdullah bin Haram (r.a.)'ın Uhud savaşında şehid edildiği ve kelale ayetinin, yani yukarda nomarası verilen ayetin. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ömrünün sonunda indiği rivayet edilmiştir, der.

 

Cabir (r.a.)'ın o esnada dokuz aded kız kardeşinin bulunduğu, bazı rivayetlerde belirtilmiştir. Bazı rivayetlerde de Cabir malını nasıl vasiyyet edeceğini sorduğu zaman: Benim kelalem vardır, demiştir. Kelale kelimesinin usül ve furü dışında kalan mirasçılar anlamına geldiğini yukarda anlatmıştım.

 

Bu hadiste Nisa süresinin 12. ayetinden kelale minısına ait parça ile ayni sürenin sonundaki 176. ayet amlmakta ve bu son ayetin, Cabir'in hastalığı esnasında Resul-i Ekrem (s.a.v.) 'e sorduğu soru üzerine indiği belirtilmektedir. Bu iki ayet te de kelale mirasından söz edilmektedir. Nisa süresinin başlarında geçen 12. ayet kış mevsiminde indiği için buna kış mana sım ifade eden Şita ismi verilerek "Ayetü's-Şita" denilmiştir. Sürenin sonundaki 176. ayet diğer ayetten sonra ve yaz mevsiminde indiği için bu anlama atfen "Ayetü's-Sayf" ismi verilmiştir. Kelale miras hükümleri 176. ayet te daha açık bir biçimde anlatıldığı için bu babın ilk hadisinde Resul-i Ekrem (Aleyhi's-salatü ve 's-selam) , Ömer'e: ''(Kelale mirası husüsunda) Nisa süresinin sonunda inen Sayf ayeti sana yeter,'' buyurmuştur.

 

Bu ayetin meali şöyledir: ''Senden fetva istiyorlar. De ki Allah kelale - Babası ve çocuğu olmayan kimse - hakkında size (şöyle) fetva veriyor: Bir kimse çocuğu bulunmaksızın ölüp de kendisinin bir kız kardeşi bulunursa terekesinin yarısı bu kız kardeşinedir. Bu kız kardeşin çocuğu bulunmazsa o kimse bu kız kardeşine mirasçı olur. Eğer kız kardeşler iki tane iseler (ölen) o kimsenin terekesinin üçte ikisi bunlaradır. Şayet onlar erkek ve kız kardeşler olursa, erkeğe iki kız hissesi kadar vardır. Allah, delalete düşmeyesiniz diye beyan buyuruyor ve Allah her şeyi bilendir.'' (176)

 

Bu ayette geçen kardeşten maksad ana baba bir kardeş veya baba bir ve ana ayrı kardeştir.

Ayetten çıkanlan miras hükümleri özetle şöyledir:

çocuğu ve babası bulunmaksızın ölen bir kimsenin ana baba bir kız kardeşi veya yalmz baba bir kız kardeşi varsa terekesinin yarısı o tek kız kardeşinin hissesidir.

Bu meselede ölen kişi kız olup hayatta olan kardeş erkek ise bu da ölen kız kardeşinin malına mirasçıdır.

 

Ölen kişinin hayatta olan ana baba bir kız kardeşleri veya yalmz baba bir kız kardeşleri iki aded iseler bunlara terekenin üçte ikisi verilir.

 

Ayni durumdaki kardeşler erkek ve kız karışımı ise beher erkeğe iki kızın hissesi kadar verilir.

 

Yukarda meali yazılı ayetten çıkarılan miras hükümlerinin ayrıntıları için tefsir veya fıkıh kitabIarına baş vurulmalıdır.

 

Kelale mirasına ait hükümlerin bir kısmının beyan edildiği Nisa süresinin 12. ayetinde karı ile kocanınbi,rbirlerine mirasçı olan durumları açıklandıktan sonra keTale mirasıyla ilgili olarak mealen şöyle buyuruluyor: ''... ve eğer bir erkeğin veya bir kadının keliHe yönünden mirasına konuluyor ve onun (yalnız ana bir) tek erkek kardeşi veya tek kız kardeşi bulunuyorsa onlardan her birine de altıda bir hisse vardır. Eğer bundan, (yani birden) fazla iseler, üçte bir (oranındaki hisse) de ortaktırlar. (Mirasçılara) zarar vermek kasdı olmaksızın yapılmış. olan vasiyyetten veya borçtan sonra. Bütün bunlar Allah'tan bir öğüttür. Allah alim ve halim'dir.''

 

Bu ayetteki kardeşten maksad baba ayrı olup ölünün ahasından doğma olan kardeştir. 176. ayetteki kardeşten maksad ise ana ve baba bir olan veya yalnız baba bir olan kardeştir. Geniş bilgi için tefsir kitabIarına baş vurulabilir.

 

Kelale mirasına dair, yukarda mealleri yazılı iki ayetten çıkarılan hükümlerin özetleri şöyledir, denilebilir:

 

1. Babası ve çocukları olmaksızın ölen bir kimsenin yalnız ana bir, erkek veya kız tek bir kardeşi varsa bu kardeşe altıda bir hisse verilir.

 

2. Babası ve çocukları olmaksızın ölen kimsenin yalnız ana bir kardeş sayısı birden fazla ise bunların tümüne terekenin üçte biri verilir.

 

3. Babası ve çocukları olmaksızın ölen kişinin ana baba bir veya yalnız baba bir, tek kız kardeşi varsa ona terekenin yarısı verilir.

 

4. Üçüncü maddede yazılı meselede kız kardeş sayısı iki veya daha fazla ise bunlara terekenin üçte ikisi verilir.

 

5. Babası ve çocukları olmaksızın ölen kimse kadın ise ve ana baba bir, veya yalnız baba bir, tek bir erkek kardeşi varsa bu da ölen kız kardeşinin malına mirasçıdır. (Belirli payı bulunan mirasçılar paylarını aldıktan sonra artakalanı alır ve bu nevi mirasçılar yoksa terekenin tamamını alır.

 

6. Babası ve çocukları olmaksızın ölen kimsenin ana baba bir kardeşleri erkek ve kız olmak üzere karışık iseler beher erkeğe iki kızın hisseleri kadar verilir ..

 

7. Son maddede anlatılan meseledeki kardeşlerin hepsi yalnız baba bir kardeşler iseler hüküm aynidir.

 

BU HADİSTEN ÇIKARILAN DİĞER HÜKÜMLER

 

1. Hastayı ziyaret etmek sünnettir. Ziyarete yaya olarak gitmek müstahabtır.

 

2. Ermiş zatların ve takva sahiplerinin yedikleri yemek artığı, içtikleri su ve meşrubat artığı ve abdest aldıkları su artığı mübarektir.

 

3. Hastalık halinde edilen vasiyyet geçerlidir. Ancak vasiyyet ederken hastanın ayık, aklının başında olması ve şuurunun yerinde olması şarttır.

 

4. Müslüman kişi, bilmediği hususları öğrenmek için dini ilimlerle mücehhez zatlara müracaat etmelidir.

 

5. Kendisine soru sorulan din alimi cevabı bilmediği takdirde ictihad etme güç ve şartlarına sahip olsa bile ictihad etmek suretiyle kesin bir sonuca varmadıkça cevap vermekte acele edemez. Nitekim Cabir bu soruyu Hesul-i Ekrem (s.a.v.) 'e arz ettikten sonra Resul-i Ekrem (s.a.v.) derhal cevap vermemiştir. Cümhur bu durumdaki hadisleri şöyle yorumlar: Soru sorulduğu zaman Resul-i Ekrem (Aleyhi's-salatü ve'sselam) 'e ictihad yoluyla bir hüküm zuhur etmeyince, vahiy gelmesi ümidiyle soruyu cevapsız bırakmıştır.