DEVAM: 9- ZEvİ'L-ARHAM
(DENİLEN AKRABALARIN MİRASÇILIK) BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرٍ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. ثنا
شَبَابَةُ. ح
وَحَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ
الوَلِيدِ
ثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
جَعْفَرٍ،
قَالاَ: ثنا
شُعْبَةُ.
حَدَّثَنِي
بُدَيْلُ
بْنُ مَيْسَرَةَ
الْعُقَيْلِيُّ
عَنْ عَلِيِّ
بْنُ أبِي
طَلْحَةَ،
عَنْ رَاشِدِ
بْنِ أَبِي سَعْدٍ،
عَنْ أِبِي
عَامِرٍ
الْهَوْزَنِيِّ،
عَنْ
الْمِقْدَامِ
أَبِي
كَرِيمَةَ، رَجُلٌ
مِنْ أَهْلِ
الشَّامِ،
مِنْ أَصْحَابِ
رَسُولُ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم؛ قَالَ:
قَالَ
رَسُولُ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم: ((مَنْ
تِرِكَ
مَالاً،
فَلِوَرَثَتِهِ.
وَمِنْ
تِرِكَ
كَلاًّ،
فَإِلَيْنَا((وَرُبَّمَا
قَالَ:
فَإِلَى
اللهِ وَإلَى
رَسُولِهِ))
وَأَنَا
وَارِثُ مِنْ
لاَ وَارِثَ
لَهُ.
أَعْقِلُ
عَنْهُ
وَأَرِثُهُ.
وَالخَالُ
وَارِثُ مِنْ
لاَوَارِثَ
لِهُ.
يَعْقِلُ
عَنْهُ
وَيَرِثُهُ)).
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'m sahabelerinden olup Şâm halkından olan Mikdâm
Ebû Kerîme (bin Madîkerib) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim (ölüp de) bir mal bırakırsa o mal onun
mirasçılarınadır. Ve kim (ölüp de) bir ağırlık (yâni yardıma muhtaç çoluk çocuk
ve borç) bırakırsa o ağırlık (işini yüklenmek) bize aittir, (veya: O agırlık
Allah'a ve Resulüne aittir, buyurmuştur). Ve ben hiç bir mirasçısı bulunmayanın
mîrasçısıyım. Onun yerine diyet veririm ve onun mirasını alırım. Dayı da hiç
bir mirasçısı bulunmayanın mîrasçısıdir. Onun yerine diyet öder ve ona mirasçı
olur.»
AÇIKLAMA: Ebu Ümame (r.a.)'ın hadisini Tirmizi ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Bu
hadiste geçen ''Hiç bir mevlası bulunmayan (müslüma) nın mevlası Allah ve
Resulüdür." mealindeki cümleden kasdedilen mana tercemede gösterdiğim gibi
''Hiç bir mirasçısı bulunmayan ( müslüman) nın mirasçısı Allah ve Resüıüdür.''
el-Karibu cümleyi böyle yorumlamıştır. Allah ve Resulünün mirasçılığından
maksad ise o kimsenin malının devlet hazinesine intikal ettirilmesi veya
müslümanların ihtiyaçlarına harcanmasıdır. Hadisin ikinci cümlesine göre
belirli hisse sahibi durumundaki mirasçılardan ve asabe ismi verilen, yani
belirli hisse sahiplerinden artakalanı alan ve bunlar yok iken malın tamamını
alan mirasçılardan kimse bulunmadığı takdirde ölünün dayısı mirasçı olur.
Ölünün dayısı ise yukarda anlattığım gibi "Zevi'l-Arham" ismi verilen
akraba nevindendir. Bu nevi akrabaların mirasçı olup olmadıkları konusundaki
görüşleri yukarda anlatmıştım. Gerek bu ve gerekse bundan sonra gelen hadis
Zevi'l-Arham denilen akrabaların mirasçı olduklarına hükmeden alimler için
delildir. Tirmizi bunun, yani Ebu Ümame'nin hadisinin hasen olduğunu
söylemiştir.
el-Mıkdam
(r.a.)'ın hadisini Ebu Davud, Nesai, Ahmed, Hakim ve İbn-i Hibban da rivayet
etmişlerdir. Bu hadiste geçen "Kelı" sahibine ağır gelen yük
manasınadır. Burada kasdedilen mana ölen kişinin geriye bıraktığı fakir çoluk
çocuk ve ödeyemediği borcudur. Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in ''...Bu yükü yüklenmek
bize veya Allah'a ve Resulüne aittir'' mealindeki buyruğundan maksad o kimsenin
geriye bıraktığı fakir aileye bakıp ihtiyaçlarını gidermenin ve onun borcunu
ödemenin Zati Nebevilerine ait olduğunu belirtmektir.
Diyetler
bölümünde etraflıca anlatıldığı gibi cinayet işleyen kimselerin akrabaları bazı
durumlarda cinayetin diyetini öderler. İ,slamiyet bazı durumlarda bu diyeti
caninin akrabalarına. yüklemiştir. Bu hadisten mirasçısı bulunmayan müslümanın
mirasçısının ve diyetini verenin Resul-i Ekrem (s.a.v.) olduğu
bildirilmektedir.
Hadisin son
kısmında da mirasçı bulunmadığı takdirde dayının, yeğenine mirasçı olduğu ve
yeğeni bir cinayet işlediği zaınan kendisinin diyeti ödemekle yükümlü olduğu
bildirilmektedir. Bu hadisin ilk kısmının birer benzeri 45, 2415 - 2416
numaralarda geçmiştir.