DEVAM: 14- ÇOCUĞUN
(KENDİSİNE AİT OLDUĞUNU) İDDİA ETMEK BABI
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
يَحْيَى، ثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
بَكَّارِ
بْنِ بِلاَلٍ
الدِّمَشْقِيُّ.
أَنْبَأَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ رَاشِدٍ
عَنْ سُلَيْمَانَ
بْنِ مُوسَى،
عَنْ عَمْرِو
بْنِ شُعَيْبٍ،
عَنْ
أَبِيهِ،
عَنْ
جَدِّهِ؛
أَنَّ رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم قَالَ: ((كُلُّ
مُسْتَلْحَقٍ
اسْتُلْحِقَ
بَعْدَ
أَبِيهِ،
الَّذي
يُدْعَى
لَهُ، ادَّعَاهُ
وَرَثَتُهُ
مِنْ
بَعْدِهِ،
فَقَضَى أَنَّ
مِنْ كَانَ مِنْ
أَمةٍ
يِمْلِكُهَا
يَوْمَ
أَصَابَهَا، فَقَدْ
لَحِقَ
بِمَنِ
اسْتَلْحَقَهُ.
وَلَيْسَ
لَهُ فِيمَا
قُسِمَ
قَبْلَهُ
مِنَ المِيْرَاُثِ
شَيءٌ. وَمَا
أَدْرَاكَ
مِنْ مِيْرَاثٌ
لِمْ
يُقْسَمْ،
فَلَهُ
نَصِيْبُهُ. وَلاَ
يَلْحَقُ
إِذَا كَانَ
أَبُوهُ
الَّذي
يُدْعَى لَهُ
أَنْكَرَهُ.
وَإِنْ كَانَ
مِنْ أَمَةٍ
لاَ يَمْلِكُهَا.
أَوْ مِنْ
حُرَّةٍ
عَاهَرَ بِهَا،
فَإِنَّهُ
لاَ يَلْحَقُ
وَلاَ يُوْرَثُ.
وإِنْ كَانَ
الَّذي
يَدْعَى لَهُ
هُوَ ادَّعَاهُ،
فَهُوَ
زِنَاً.
ِلأَهْلِ
أُمِّهِ مِنْ
كَانُوا.
حُرَّةً أَوْ
أَمَةٍ)). قَالَ مُحَمَّدُ
بْنُ رَاشِدٍ:
يَعْنِي
ذَلِكَ مَا
قُسِمَ فِي
الجَاهِليَّةِ
قَبْلِ
الإِسلاَمِ.
في الزوائد:
إسناده خ\حسن.
وهذا في بعض
النسخ دون
بعض. ولم
يذكره
المزّيّ.
Amr bin Şuayb'in
dedesi (İbn-i Amr) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Nisbet edildiği babasının ölümünden sonra
ilhak edilmesi istenen çocuk, babası olduğu söylenen adam'ın ölümünden sonra
mirasçılarının ilhak iddiasında bulundukları kimsedir.»
Resül-i Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bu konuda) şöyle hükmetti: «Adamın cinsel
ilişkide bulunduğu zaman mâliki bulunduğu bir cariyeden doğma kimse, onun adamm
çocuğu olduğunu iddia eden (mirasçılar)a katılmış olur. Fakat ilhak iddiasından
önce (adamın mirasçıları arasında) taksim edilmiş olan miras malından o kimseye
bir şey yoktur. Henüz taksim edilmemiş mirastan yetiştiği mikdardan hissesi
kendisinedir. Nisbet edildiği babası (hayatta iken) onu inkâr etmiş (yâni
çocuğu olmadığını söylemiş) olduğu zaman, artık (mirasçılar ilhak iddiasında
bulunsa bile) o kimse mirasçılara katılmaz (ve adamın çocuğu sayılamaz). Eğer
çocuk, adamın (cinsel ilişkide bulunduğu zaman) mâlik olmadığı bir cariyeden
veya zina ettiği hür bir kadından olsa, (adamın mirasçıları ilhak iddiasında
bulunsa bile) çocuk adamın evlâdından sayılamaz ve çocuğa mirasçı olunamaz.
Kendisine nisbet edilen adam, çocuğun kendisinden olduğunu iddia etse bile
hüküm böyledir. Çünkü o, bir zina çocuğudur, hür veya câriye olan annesinin
mirasçılarına katılır.»
(Râvi) Muhammed
bin Râşid demiştir ki: Hadisteki "İlhaktan önce taksim edilen miras"
sözü ile İslâm'dan önce, câhiliyet devrinde mirasçılar arasında taksim edilmiş
olan mal kasdedilmiştir."
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Bu hadis sünenin bazı nüshalannda
bulunur, bazılarında bulunmaz ve eI-Müzzi bu hadisi anmamıştır.
AÇIKLAMA: Zevaid yazan bu hadisi Zevaid türünden saymış ise de bu hadisi Ebu Davud
da rivayet etmiştir. Hadisin manasının izahına geçmeden önce cahiliyet devrinin
kötü bir adetini anlatmak isterim. Çünkü bu adet bilindikten sonra hadisin
manasının anlaşılması daha kolayolur.
Cahiliyet devri
adamları, mülkiyetleri altındaki cariyeleri fuhuşta çalıştırırlardı. Ayni
zamanda kendileri de bu cariyelerle cinsel ilişkide bulunurlardı. Bu nedenle
doğan çocuğun, cariyenin sahibinden mi, yoksa zina edenlerden mi olduğu, çoğu
zaman bilinmezdi. Bazen de cariye sahibi ile cariye ile zina eden adam arasında
çocuk konusunda ihtilaf doğardı. Cariye sahibi çocuğun kendisinden olduğunu
iddia ederken, zinakar adam da çocuğun kendisinden olduğunu iddia ederdi.
İslamiyet gelince Resul-i Ekrem (s.a.v.) çocuğun cariyenin sahibine ait
olduğuna ve zinakar kişinin çocuktan mahrumiyetine hükmetti.
Hattabi bu
hadisin şerhinde özetle şu bilgiyi verir; Bu hadiste beyan buyurulan hükümler
Resul-i Ekrem (s.a.v.)'ın İslamiyet'in ilk zamanlarında ve Şer-i Şerif'in
kuruluşunun başlangıcında koymuş olduğu hükümlerdir. Hadisle konulan hükümler
şunlardır: Bir adam ölüp de ölümünden sonra mirasçıları bir çocuğun ondan
olduğunu iddia ettikleri zaman duruma bakılır. Eğer adam hayatta iken çocuğun
kendisinden olduğunu inkar etmiş ise, ölümünden sonra mirasçılarının bu iddiası
kabul olunmaz ve çocuk, babası oldUğU söylenen adama mirasçı olamaz.
Şayet adam
hayatta iken çocuğun kendisinden olduğunu inkar ve red etmemiş ise ve çocuğun
annesi de bu adamın cariyesi ise, mirasçıların ilhak, yani çocuğun adamdan
olduğu davası kabulolunur ve davanın kabulü tarihine kadar taksim edilmemiş
bulunan adamın malına mirasçı olur. Fakat davanın kabulünden önce taksim
edilmiş olan miras malından hisse taleb edemez.
Şayet çocuk,
adamın cariyesinden değil de başkasının cariyesinden doğma ise, yani adamın
başkasına ait cariye ile gayri meşru cinsel ilişkide bulunması neticesinde kendisinden
olma bir çocuk ise veya adamın hür bir kadınla zina etmesi dolayısıyla doğan
zina çocuğu ise, adam çocuğun kendisinden olduğunu söylemiş olsa bile ço-
cuk adamın
çocuğu sayılamaz, ilhak davası kabul edilemez ve çocuk adama mirasçı olamaz.
Çünkü gayri meşru birleşme yoluyla neseb oluşamaz.
Nevevi: de:
Hadisin manası şöyledir: Adamın nikahlı bir karısı veya mülkiyeti altında olup
cinsel ilişkide bulunduğu bir cariyesi olduğu zaman, bakılır. Adam nikahlı
karısı veya cariyesiyle cinsel ilişkide bulunduktan sonra gebelik süresinin en
az süresi geçer ve daha sonra bir çocuk doğarsa, çocuk adama ilhak edilir, yani
onun çocuğu sayılır ve çocuk ile adam arasında mirasçılık ve diğerilgili
hükümler uygulanır. Çocuk adama benzesin veya benzemesin hüküm budur, demiştir.
Hadisten
çıkarılan diğer bir hüküm de, zina çocuğunun annesine ve annesinin yakınlarına
akrabalığının geçerliliğidir. Annesi cariye . olsun, hür olsun fark etmez. Zina
çucuğu hür annesine, annesi de kendisine mirasçı olur.