DEVAM: 13- MİKAT
DENİLEN BELİRLİ SINIRLARIN ÖTESİNDEN (MEKKE'YE) HAC VEYA UMRE NİYETİYLE
GİDENLERİN İHRAMA GİRECEKLERİ YERLERİN BEYANI BABI
حدّثنا
عَلِيُّ بْنُ
مُحَمَّدٍ.
حدّثنا وَكِيعُ.
حدّثنا إِبْرَاهِيمُ
بْنُ يَزِيدَ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ،
عَنْ
جَابِرٍ؛
قَالَ:
خَطَبَنَا رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم فَقَالَ
((مُهَلُّ
أَهْلِ
الْمَدِيَنِة
مِنْ ذِي الْحُلَيْفَةِ.
وَمُهَلُّ
أَهْلِ
الْمَشْرِقِ مِنْ
ذَاتِ
عِرْقٍ))
ثُمَّ
أَقْبَلِ
بِوَجْهِهِ
لِلأُفُقِ، ثُمَّ
قَالَ
((اللّهُمَّ!
أَقْبِلْ بِقُلُوبِهِمْ)).
في الزوائد:
في إسناده
إبراهيم
الحريريّ. قال
فيه أحمد
وغيره: متروك
الحديث. وقيل:
منكر الحديث.
وقيل:
ضعيف.وأصل
الحديث رواه
مسلم من حديث
جابر. ولم يقل:
ثم أقبل
بوجهه. ولاذكر
مهلّ أهل
الشام.
Câbir (bin
Abdillah) (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
bize bir hutbe okudu. (Hutbede) Medine (i Münevvere) halkının ihrama
girecekleri yer Zu'l-Huleyfe'den başlar. Şâm halkının ihrama girecekleri yer,
Cuhfe'den başlar. Yemen halkının ihrama girecekleri yer Yelemlem'den başlar.
Necid halkının İhrama girecekleri yer Karn'den başlar. (yâni Irak) halkının
ihrama girecekleri yer Zât ı Irk'dan başlar, buyurdu. Sonra (mübarek) yüzünü
(doğu tarafındaki) ufuka çevirdi ve: «Allahım! Onların (yâni doğu halkının)
gönüllerini (İslâmiyet'e) yönelt,» diye duâ etti.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Bunun senedinde İbrahim el-Hariri bulunur. Ahmed ve başkası
onun hadislerinin metruk olduğunu söylemişler. Bir kavle göre onun hadisleri
münkerdir. Onun zayı! olduğu da söylenmiştir.
Bu hadism
aslını Müslim, Cabir (r.a.)'den rivayet etmiş, fakat o rivayette ...döndürdü
... " cümlesiyle başlayan parağrafı söylememiş ve Şam halkının mikatını da
anlatmamıştır.
AÇIKLAMA: İbn-i Ömer (r.a.)'ın hadisini Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Darimi
de rivayet etmişlerdir. Cabir (r.a.)'ın hadisi Zevaid nevindendir. Ancak notta
belirtildiği gibi Müslim bunun mikatlarla ilgili metnini, yine Cabir (r.a.)'den
rivayet etmiştir. Sadece Şam halkının mikatı ile ilgili cümle, Müslim'in
rivayetinde yoktur.
Cabir'in
hadisine ait notta sözü edilen ravi İbrahim bin Yezid'in el- Hariri olduğu,
Zevaid'den naklen bildirilmektedir. Sindi de böyle ifade etmiştir. Fakat,
Hulasa'da ve Tirmizi ile Ebu Davud'un şerhlerind\,; bu zatın el-Huzi olduğu
bildirilmektedir, el-Hariri kaydı yoktur. EI-Hariri kelimesi ile el-Hüzi
kelimesinin Arapça yazılışı arasında yakın benzerlik bulunduğu için kalem
hatası olarak el-Hariri diye yazılmış olması muhtemeldir.
Birinci hadiste
dört mikat ve bunların hangi bölgelerden hacc'a veya umre'ye giden halka ait
olduğu bildirilmiştir. İbn-i Omer (r.a.) bunlardan üçünü bizzat Reslıl-i Ekrem
(s.a.v.)'den işitmiş, Yemen halkı mikatının Yelemiem oldUğuna dair buyruğu ise
bizzat Peygamber (s.a.v.)'den işitmemiş ve başka sahabi aracılığıyla O'ndan
işitmiştir. Bu durum onun hadisinin ifade tarzından anlaşılır .
İkinci hadiste
de birinci hadisteki mikatlar ve ait olduğu memleketler belirtilmekte, ayrıca
doğu tarafından hac veya umre'ye gidecek halkın mikatının Zat-ı Irk olduğu
bildirilmektedir. Hadis şarihleri doğu sözü ile Irak bölgesinin kasdedildiğini
belirtmektedirler.
ANıLAN MİKATLAR
HAKKINDA ÖZLÜ BİLGİ
Bu konu
hakkında bilgi vermeye geçmeden önce anılan memleketlerden hac veya umre'ye
gidenlerin mikatlan şuralardan başlar, ifadesinden maksad şudur: O semtten hac
veya. umre'ye gidenler mikat denilen yerlere varmadan önce ihrama girebilirler
ve ihrama girmek için son sınır bu belirli yerlerdir. İhramsız olarak bu sınırı
geçemezler. Ama bu sınıra varmadan önce, hatta bulundukları memlekette ihrama
girebilirler. Bu durumu belirtmek için .. ihrama girecekleri yer şuradan
başlar" şeklinde terceme ettim.
ı. Medine-i
Münevvere halkının mikatı olan Zü'l-Huleyfe, Medine . nin güney batısı tarafında
ve Medine'ye altı mil mesafede bir yerin ismidir. Burada Mescidü'ş-Şecere
isimli bir cami ve Abar-i Ali denilen kuyular bulunur.
2. Şam halkının
mikatı olan Cuhfe, Mekke . nin kuzey batısında ve Mekke'ye 32 mil mesafede bir
köyün ismidir. Bu yer Rabiğ şehrine yakındır. Bu yere Mühey'a denilirdi. Şu
anda Cuhfe köyü izi ve belirtileri kalmadığı için bu yoldan giden hacı adayları
bu köyün kuzey cephesinde bulunan Rabiğ şehrinde ihrama girerler.
3. Necid
halkının mikatı olan Karn. Mekke'nin kuzey doğusunda ve Mekke'ye bir gün, bir
gecelik mesafede bir dağın ismidir. Bu dağ silsilesi Arafat'a kadar uzanır. Bu
semte Karnü'l-Menazil de denilir. Burada bir kaç yol kesiştiği için
Karnü'l-Menazil ismini aldığı rivayet olunur.
Necid, Hicaz
ile Irak arasında kalan ve Arabistan Yarımadası'ndan bir bölgedir.
4. Yemen
halkının mikatı olan Yelemleın, Mekke'nin güneyinde ve buraya iki konak
mesafede bir dağın ismidir. Bu dağa Elemlem de denilir. Hatta asıl isminin
Eiemlem olduğu söyleniyor. Bu mikat ile Mekke arasındaki mesafenin 30 mil
olduğu söyleniyor. El-Fetih'te: "Hadisin zahirine göre Yelemiem, Yemen
halkının tümünün mikatıdır. Halbuki bu mana kasdedilmemiştir. Çünkü Yemen halkı
iki ayn yolla Mekke'ye gelir: Yemen'in Tihame bölgesi halkı Yelemlem'den veya
hizasından geçerler. Bu bölge halkının mikatı Yelemlem'dir. Yemen'in dağlık
bölgesinden Mekke'ye giden yol ise Karn mikatından veya hizasından geçer.
Yemen. Necdi ismi verilen bu bölge halkının mikatı Yelemlem değil, Karn isimli
mikattır. Şu halde hadiste anılan Yemen'den maksad bu ülkenin tamamı değil,
sadece Tihame bölgesidir," diye bilgi verilmiştir.
5. Doğu, yani
Irak halkının mikatı olan Zat-ı İrk.
Mekke'nin kuzey
doğusunda ve Mekke'ye 46 mil mesafede bir yerin ismidir. Irak halkı mikatının
Zat-ı irk olduğu, Müslim'in Cabir (r.a.)'den rivayet ettiği hadiste ve Ebu
Davud, Nesai, Tahavi ve Beyhaki'nin rivayet ettikleri Aişe (r.anha)'nın
hadisinde bildirilmiştir. Bu itibarla müellifimizin rivayetinde bulunan doğu
ifadesi Irak manasına yorumlanmıştır. Bu hadislere göre Zat-i irk Resülullah
(s.a.v.) tarafından Irak halkı için mikat kılınmıştır. Cumhur ve Ata. bin Ebi
Rabah'ın görüşü böyledir. Diğer bir kavle göre Zat-ı irk'ın Irak halkı için
mikat kılınması Ömer bin el-Hattab (r.a.)'ın içtihadı ile olmuştur. Cabir bin
Zeyd, Tavus, Muhammed bin Sirin, Gazali, Rafii ve Nevevi bu görüşte
olanlardandır.
Yukarda anılan
mikatlar, hadislerde anılan bölgelerde ikamet eden halk için olduğu gibi bu
bölgelerde İkamet etmemekle beraber anılan mikaUardan veya hizalarından
Mekke'ye giden başka memleket halkı için de mikat sayılır. Mesela Türkiye'den
hac veya umre niyetiyle yola çıkan bir kimse Medine-i Münevvere üzerinden
geçerse Medine halkının mikatı olan Zü'l-Huleyfe o kimse için de mikat sayılır.
Keza bir kimse Yemen yoluyla Mekke'ye gitmek isterse onun mikatı Yemen halkının
mikatı olan Yelemlem'dir. Çünkü Buhari, Müslim, Ebu Davud ve başkalarının
rivayet ettikleri İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisinde mikatlar ve ait olduklan
memleketler beyan buyurulduktan sonra: "Bu mikaUar, hac ve umre etmek
isteyen bu bölgeler halkı ile diğer memleketler halkından yollan bu yerlere
uğrayan kimseler içindir" ilavesi vardır.
EI-Menhel
yazarı bu cümlenin izahı bölümOnde özetle şöyle der: "Yani bu mikatlar
yukarda anılan memleketler halkı ile yolu bu mikatlardan veya hizasından geçen
başka memleketler halkı için mikattır. Bir mikattan geçen kimsenin memleketine
ait belirli bir mikatı bulunsun veya bulunmasın hüküm budur. Belirli mikatı
bulunmayan bir memleket halkı hangi mikat üzerinden geçerse o mikat onun
mikatıdır ve orada ihrama girmesi gerekir.
Belirli bir
mikatı bulunup da kendi mikatına varmadan önce yolu başka bir mikata uğrayan
kimse hangi mikatta ihrama girecek? Mesela Şam'lı bir kimse Medine-i
Münevvere'ye uğrayıp oradan hacc'a veya umre'ye gidecek olursa, Medine halkının
mikatı Zü'l-huleyfe'dir ve Medine'ye 6 mil mesafededir. Şam halkının mikatı
olan el-Cuhfe ise Medine ile Mekke arasında ve Medine'ye bir hayli uzak,
Mekke'ye 32 mil mesafededir. Şam'lı kimse Medine'den Mekke'ye hareket edince
Medine' lilerin mikatı olan Zü'l-huleyfe'de ihrama girerse, Şam halkının mikatı
olan Cuhfe'ye ihramlı olarak uğramış ahır. Şayet kendi memleketinin mikatında
ihrama girecekse, Medine' lilerin mikatı olan Zü'l-Huleyfe'den ihramslZ geçecek
ve Mekke'ye yaklaşınca Cuhfe'de ihrama girecektir.
Yukanda
verdiğim misaldeki adam hangi mikatta ihrama girmelidir?
Alimlerin bu
husustaki görüşleri şöyledir:
1. Hanefi
mezhebinin meşhur kavline göre adam Zü'l-Huleyfe'den ihrama girmelidir, yani
ilk mikattan ihrama girmesi mendubtur. Şayet ilk mikatta ihrama girmeden onun
smırmı geçerse Cuhfe'de, yani son mikatta ihrama girmesi mecburiyeti vardır.
Malik de böyle demiştir.
2. Şafii, Ahmed
ve İshak'a göre adam Zü'l-Huleyfe'de yani ilk mikatta ihrama girmek
mecburiyetindedir. Ebu Hanife'nin de bir kavli böyledir.
Hanefi
mezhebinin fıkıh kitabIanndan el-Bedayi'de; Kim bu mikatlardan birisinden
tihramsız) geçer ve başka bir mikata vanrsa, yani başka mikatta ihrama girerse
caizdir. Fakat birinci mikatta ihrama girmesi müstehabtır. Medine-i
Münevvere'ye uğrayıp da oranın mikatı olan Zü'l-Huleyfe'de ihrama girmeden
geçen başka ülke halkının Cuhfe'de ihrama girmelerinin caizliği, fakat en
iyisinin Zü'l-Huleyfe'de ihrama girmeleri hükmü Ebu Hanife'den rivayet olunmuş,
diye bilgi verilmiştir.
İki mikat
arasmdan geçen bir kimse, Hanefi mezhebine göre bunlardan birisinin hizasma
gelince ihrama girer. Mikatm semtini inceleme ve araştırma neticesinde varacağı
kanaata göre tayin ve tesbit eder. Bu iki mikaUan hangisi Mekke'ye daha uzak
ise orada ihrama girmesi daha iyidir. Maliki mezhebinin zahiri de böyledir.
Ahmed'e göre ise adam, Mekke'ye en uzak mikatta ihrama girmek zorundadır. Şafii
mezhebinin en sıhhatli kavli de böyledir.
Buhari, Müslim
ve başkalarının rivayet ettikleri İbn-i Abbas (r.a.)'ın hadisinde bulunan;
"Hac ve umre etmek isteyenlerden ... " ifadesinin zahirine göre
hadiste anılan mikaUardan ihrama girmek Mekke 'ye Hac veya Umre niyetiyle
gitmek isteyenlere vacibtir. Fakat başka maksadla Mekke'ye gitmek isteyenlere
bu mikatIarda ihrama girmek vacib değildir. Şu halde bir Medine' li. mikatlan
olan Zü'l-Huleyfe'den geçerken hac veya umre niyetini taşımayıp Mekke'ye
yaklaştıktan sonra hac veya umre'ye niyet ederse niyet edeceği yerde ihrama
girebilir. Bunun ihram için geri dönüp mikattan ihrama girmesi mecbüriyeti
yoktur. Niyet ettiği yerde ihrama girdiği zaman, mikattan ihramsız geçmiş diye
kurban kesmesi de gerekmez.
Bu husustaki
ilmi görüşlere gelince:
1. Yukarıda
beyan edilen hüküm, yÜni mikattan geçerken hac veya umre maksadı yok iken
bilahare Mekke'ye yaklaşınca. hac veya umre etmek isteyen ve böylece niyetini
değiştiren kimsenin bulunduğu yerde ihrama girmesinin caizligi ve kurban
kesmesinin gereksizliği görüşü İbn-i Ömer ve İbn-i Abbas'tan rivayet
olunmuştur. Şafii'nin son kavli de böyledir.
2. Evzai, Ebu
Hanife, Ahmed, İshak ve Cumhura göre bu adam ihrama girmek için mikata dönmeyip
bulunduğu yerde ihrama girerse kurban kesmesi vacibtir. Çünkü, Mekke'ye
herhangi bir maksadla gitmek isteyen kimsenin şer'i mazereti yok iken mikat'i
ihramsız geçmesi caiz degildir. Hac veya umre'den başka bir maksadla da olsa
Mekke'ye giden kimsenin mikatta ihrama girmesi gerekli oldugu halde bu adam
buna riayet etmediği için günah işlemiş olur ve bu yüzden ceza kurbanı kesmek
zorunda kalır.
Yukarıdaki
hüküm, ikametgahı mikatların dışında kalanlara mahsustur. Ama ikamet ettiği köy
veya şehir. mikat ile Mekke arasında bulunan kimsenin Mekke'ye her girişinde
ihramlı olması şartı yoktur. Böyle bir kimse çeşitli iş ve maksadlarla sık sık
Mekke'ye gider. Her girişinde hac veya. umre niyetiyle ihrama girmesi
mecbüriyeti olursa büyük sıkıntı ve güçlük doğar. İslamiyefte güçlük
bulunmadığı Kur'an-i Kerim'in ayetleriyle sabittir.
El-Ayni. Buh ıl
ri'nin şerhinde özetle şu bilgiyi verir: "Çeşitli iş ve ihtiyaçlar için
sık sık Mekke'ye gitmek ihtiyacını duyan kimse ile mübah savaş veya düşman
korkusu ile Mekke'ye gitmek isteyen kimselerin Mekke . ye girebililleleri için
ihrama girmeleri gerekmez. Çünkü Peygamber (Alyhi's-salatü ve's-selam) Fetih
günü başında bir miğfer bulunduğu halde Mekke'ye girdi. Ashabı da böyle
etmişlerdir. Defalarca Mekke'ye girip çıkan kimsenin her girişinde ihrama
girmesi vacib olursa adamın bütün zamanının ihramlı geçmesi gerekecek. Bu ise
güçtür. Bu itibarla hüküm budur. Her giriş için ihrama girmesi vacib değildir.
Şafii ve Ahmed de böyle hükmei;mişlerdir.
Bir mikat'tan
geçerken Mekke'ye uğramak niyetinde olmayıp da sonradan Mekke 'ye girmeye
niyetlenen kimsenin de mikatta ihrama girmesi vacib değildir. Çünkü mikattan
geçerken Mekke'ye uğramak niyeti yoktu. Bu nedenle mikatı geçtikten sonra
Mekke'ye girmeye niyetlenen kimse niyetlendiği yerde ihrama girer ve ceza
kurbanı kesmesi veya başka bir ceza gerekmez. Malik, Şafii. Sevri ve Ebu
Hanife'nin iki arkadaşı da böyle demişlerdir. Ahmed ve İshak'tan yapılan
rivayete göre bu adamın mikata geri dönüp orada ihrama girmesi vacibtir."
Şu noktaya da
işaret edeyim: Mekke' de ikamet eden bir kimse hac etmek veya hac ile umre'yi birleştirmek
suretiyle ifa etmek istediği zaman Mekke'nin içinde ihrama girer. Fakat yalnız
umre etmek istediği zaman Harem'in dışına ve umre'nin mikatına gidip orada
ihrama girer. Mekke'nin içinde, yani harem sayılan bölge içinde ihrama giremez.