39- TEMAiM
(NAZARLIKLAR-MUSKALAR) TAKMAK BABI
حدّثنا
أَيُّوبُ
بْنُ
مُحَمَّدٍ
الرَّقِّيُّ.
حدّثنا
مُعَمَّرُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ.
حدّثنا
عَبْدُ اللهِ
بْنُ بِشْرٍ
عَنِ الأَعْمَشِ،
عَنْ عَمْرِو
بْنِ مُرَّةَ،
عَنْ يَحْيَى
بْنِ
الْجَزَّارِ،
عَنِ ابْنِ
أُخْتِ
زَيْنَبَ،
امْرَأَةِ
عَبْدِ
اللهِ؛ عَنْ
زَيْنَبَ؛
قَالَتْ:
كَانَتْ عَجُوزٌ
تَدْخُلُ
عَلَيْنَا
تَرْقِي مِنَ الْحُمْرَةِ.
وَكَانَ
لَنَا
سَرِيرٌ
طَوِيلُ
الْقَوَائِمِ.
وَكَانَ
عَبْدُ
اللهِ، إِذَا
دَخَلَ، تَنَحْنَحَ
وَصَوَّتَ.
فَدَخَلَ
يَوْماً. فَلَمَّا
سَمِعَتْ
صَوْتَهُ
احْتَجَبَتْ
مِنْهُ.
فَجَاءَ
فَجَلَسَ
إِلَى
جَانِبِي. فَمَسَّنِي
فَوَجَدَ
مَسَّ خَيْطٍ.
فَقَالَ: مَاهذَا؟
فَقُلْتُ:
رُقًى لِي
فِيهِ مِنَ
الْحُمْرَةِ.
فَجَذَبَهُ
وَقَطَعَهُ،
فَرَمَى بِهِ
وَقَالَ:
لَقَدْ
أَصْبَحَ آلُ
عَبْدِ اللهِ
أَعْنِيَاءَ
عَنِ
الشِّرْكِ.
سَمِعْتُ
رَسُولَ اللهِ
صلى الله عليه
وسلم،
يَقُولُ: ((إِنَّ
الرُّقَي
وَالتَّمَائِمَ
وَالتِّوَلَةَ
شِرْكٌ)). قُلْتُ:
فَإِنِّي
خَرَجْتُ
يَوْماً
فَأَبْصَرَنِي
فُلاَنٌ.
فَدَمَعَتْ
عَيْنِي الَّتِي
تَليهِ.
فَإِذَا
رَقَيْتُهَا
سَكَنَتْ دَمْعَتُهَا.
وَإِذَا
تَرَكْتُهَا
دَمَعَتْ. قَالَ:
ذَاكِ
الشَّيْطَانُ.
إِذَا
أَطْعْتِهِ
تَرَكَكِ،
وَإِذَا
عَصَيْتِهِ
طَعَنَ بِإِصْبَعِهِ
فِي عَيْنِكِ.
وَلكِنْ لَوْ
فَعَلْتِ
كَمَا فَعَلَ
رَسُولُ
اللهِ صلى الله
عليه وسلم،
كَانَ
خَيْراً لَكِ
وَأَجْدَرَ
أَنْ تَشْفِينَ.
تَنْضَحِينَ
فِي عَيْنِكِ
الْمَاءَ وَتَقُولِينَ:
أَذْهِبِ
الْبَاسْ.
رَبَّ النَّاسْ.
اِشْفِ،
أَنْتَ
الشَّافِي.
لاَشِفَاءَ
إِلاَّ
شِفَاؤُكَ،
شِفَاءً
لاَيُغَادِرُ
سَقَماً.
في الزوائد:
روى أبو داود
بعضه. ورواه
الحاكم في
المستدرك.
Abdullah (bin
Mes'ud)'un zevcesi Zeyneb (r.anha)'dan; Şöyle demiştir: Yaşlı bir kadın
yanımıza girip humre (denilen bir nevi veba) hastalığına okurdu. Ayakları vKun
bir divanımız vardı. (Eşim) Abdmllah ev'e gireceği zaman (geldiğini sezdirmek
için) öksürüp seslenirdi. Günün birinde Abdullah ev'e girdi. Okuyucu yaşlı
kadın onun s«sîai duyunca ondan saklandı. Abdallah da gelip yanıma oturdu ve
eli bana dokununca bir ipliğe değdi. Sonra: Bu nedir? dedi. Ben de :
Hunrre (denilen)
hastalığa benim için bu ipliğe okundu, dedim. Bunun ürerine Abdullah ipliği
çakip keserek attı ve: Abdullah'ın ev halkmıa şirk sayılan bir şeyi kullanmaya
ihtiyaçları yoktur. Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den:
«Rukyeler, nazarlıklar ve büyü şüphesiz bir şirk (yâni Allah'a ortak
koşmak)tır» buyurduğunu işittim, dedi. Ben: Bir gün dışarı çıktım da falan adam
beni gördü. Bunun üzerine onun tarafındaki gözüm yaşardı. O günden beri gözüme
okutturduğum zaman gözümün yaşı durur ve okutmayı bıraktığım zaman gözüm
yaşarır, dedim. Abdullah:
O, şeytandır. Sen
ona itaat ettiğin zaman seni bırakır ve ona isyan ettiğin zaman parmağı ile
senin gözüne dürtüyor. Lâkin eğer sen, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in yaptığı gibi yapsaydın senin için hayırlı ve şifâya kavuşman için
çok münâsip olurdu: Gözüne su serpip şöyle dersin: Bu hastalığı gider, Ey
insanların Rabbi. Şifâ ver. Ancak sen şifâ verirsin. Senin şifandan başka
hiçbir şifâ yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifâ ihsan buyur, dedi.
Not: Zevaid'de
şöyle denilmiştir: Ebü Davud bu hadisin bir kısnunı rivayet etmiştir. Hakim de
el-Müstedrek'te bunu rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Hadiste geçen bazı kelimeleri açıklayalım: Humre: Bir hastalık ismiOir.
EI-Müncid'de: Bu hastalık vebl\'nın bir çeşididir, ateş yapar, deride yer yer
kızartılara sebebiyet verir ve mikropları; vücuddaki yara, bere veya'derideki
tahrişli yerlerden vücüda girer, denilmiştir..
Ruka: Rukye'nin
çOğuludur. Hattabi: Yasak kılınan Rukye, anlamı bilinmeyen laflarla
yapılanıdır. Hastanın şifaya kavuşması için anlamı bilinmeyen kelime ve
cümlelerle nefes etmek, sihir veya küfrü gerektiren lafları içerebilir. Bu
itibarla yasaktır. Ama anlamı bilinen ve Allah'ın isim ve sıfatlarını içeren
okumalar yasak değildir, bilakis müstehab ve mübarektir, demiştir. Rukye ile
ilgili gerekli bilgi bundan önceki bablarda verilmiştir. Hülasa şudur: Ayetler,
Allah'ın isim ve sIfatları ve özellikle varid dualarla Allahla sığınarak ve
şifayı O'ndan dileyerek hastaya okumak meşrüdur. Ama buna ters düşen inançla
vaya anlamı bilinmeyen laflarla, ya da putlar ve şeytanlar anılarak yapılan
rukyeler batıl ve haramdır, şirke ka'dar götürür.
TemiLim:
Temime'nin çoğuludur. Temime : Çocuklara takılan nazarlıklar, boncuklar ve
meşrü sayılmayan muskatar anlamını ifade eder. Araplar çocukların boyunlarına
boncuklar takarak, bunun onları nazardan koruduğu inancında idiler. Oysa
nazardan koruyan Allah'dır, boncuklar ve nazarlıklar değildir.
Tivele:
Hattabi' nin ifadesine göre bir nevi sihirdir. Avnü'l-Mabud yazarının beyanına
göre el-Kari şöyle demiştir: Tivele, sihrin bir çeşidi veya üzerine sihir
okunan ipliktir. Muhabbet veya başka bir maksadla yazılan sihir ve büyü
muskalarına da Tivele denilir, demiştir.
Hadis; hastaya okumanın
bir kısmının, nazarIık takınma ve büyünün şirk, yani Allah'a ortak koşmak
olduğınu bildirmiştir. Sindi bu ifadeyi şöyle yorumlar:
Yani, bu gibi
işler müşriklerin yapacaKları şeylerdir, müslümanlara yakışmaz. Çünkü bir kimse
bu gibi şeylerin etkili olduğuna, yani takdiri bozabildiğine inanırsa, sakat
inanışından dolayı küfre gider. Bir kavle göre bundan maksad Allah'a şerik
koşmak değil de gizli şirktir, yani bu gibi işlere tevessül etmek, Allah'a
tevekkül etmek ve O'na dayanmak prensibine ters düşer.
Abdullah İbn-i
Mes'ud (r.a.)'ın zevcesi Zeyneb bint-i Abdillah es-Sakafiyye (r.anha)'nın bir
hadisini Buhari ile Müslim müttefikan rivayet etmişler. Ayrıca birer hadisini
münferiden rivayet etmişlerdir. Sünen sahibIeri de onun hadislerini rivayet etmişlerdir.
Ravileri oğlu Ebu Ubeyde ve Büsr bin Said'dir. Zeyneb (r.anha)'nın babasının
isminin Muaviye olduğunu söyleyenler de vardır.