4- İÇKİ İÇEN KİMSENİN
HİÇ BİR NAMAZI KABUL OLUNMAZ, BABI
حدّثنا
عَبْدُ
الرَّحْمنِ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
الدِّمَشْقِيُّ.
حدّثنا
الْوَلِيدُ
بْنُ
مُسْلِمٍ.
حدّثنا
الأَوْزَاعِيُّ
عَنْ رَبَيِعَةَ
بْنِ يَزِيدَ،
عَنِ ابْنِ
الدَّيْلَمِيِّ،
عَنْ عَبْدِ
اللهِ بْنِ
عَمْرٍو؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم:
((مَنْ
شَرِبَ
الْخَمْرَ
وِسَكِرَ، لَمْ
تُقْبَلْ
لَهُ صلاةٌ
أَرْبَعِينَ
صَبَاحاً.
وَإِنْ مَاتَ
دَخَلَ
النَّارَ.
فَإِنْ تَابَ
تَابَ اللهُ
عَلَيْهِ.
وَإِنْ عَادِ
فَشَرِبَ
فَسَكِرَ،
لَمْ تُقْبَلْ
لَهُ صلاةٌ
أَرْبَعِينَ
صَبَاحاً. فَإِنْ
مَاتَ دَخَلَ
النَّارَ.
فَإِنْ تَابَ
تَابَ اللهُ
عَلَيْهِ.
وَإِنْ عَادَ
فَشَرِبَ
فَسَكِرَ،
لَمْ
تُقْبَلْ
لَهُ صلاةٌ أَرْبَعِينَ
صَبَاحاً.
فَإِنْ مَاتَ
دَخَلَ النَّارَ.
فَإِنْ تَابَ
تَابَ اللهُ
عَلَيْهِ.
وَإِنْ عَادِ
كَانَ حَقّاً
عَلَى اللهِ
أَنْ يَسْقِيَهُ
مِنْ
رَدْغَةِ
الْخَبَالِ
يَوْمَ الْقِيَامَةِ))
قَالُوا: يَا
رَسُولَ
اللهِ! وَمَا
رَدْغَةُ
الْخَبَالِ؟
قَالَ
((عُصَارَةُ أَهْلِ
النَّارِ)).
Abdullah bin Amr
(bin el-As) (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Kim İçki içip sarhoş olursa, kırk sabah (a
kadar) onun hiç bir namazı kabul olunmaz. Ve eğer (bu arada tevbe etmeksizin)
ölürse ateşe girer. Eğer tevbe ederse (yâni içki içme işini kesin olarak
bırakıp, ettiği günahtan pişmanlık duyarak Allah'a yönelirse) Allah onun
tevbesini kabul eder. Şayet o kişi tevbesini bozup içki içer ve sarhoş olursa,
kırk sabah(a kadar) onun hiç bir namazı kabul olunmaz ve ölürse ateşe girer.
Şayet tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder. Eğer herif tevbesini bozup
(tekrar) içki içip sarhoş olursa, kırk sabah onun hiç bir namazı kabul olunmaz.
Şayet ölürse ateşe girer. Eğer tevbe ederse Allah (yine) tevbesini kabul eder.
Eğer (o kimse dördüncü defa) dönüş yapıp içki içerse, kıyamet günü ona
Redğatü'l-habâl'dan içirmek Allah üzerine bir hak olar.» Sahabîler:
Yâ Resûlallah!
Redğatül-Habal nedir? diye sordular. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem): «Ateş (yani cehennem) halkının (yanması dolayısıyla) vücudlarından
akan (irin gibi) şeyidir» buyurdu.
AÇIKLAMA: Bu hadısi Nesai de kısa olarak rivayet etmiştir. Ayrıca Tirmizi ve Hakim
bunun benzerini Abdullah bin Omer (r.a.)'den rivayet etmişlerdir. Tirmizı;
rivAyet ettiği hadisin hasen olduğunu söylemiştir.
Tuhte yazarı
İbn-i Ömer (r.a.)'ın buna benzer hadisinin izahı bölümünde özetle şu bilgiyi
verir: "Yani içki içip tevbe etmeyen bir kimsenin kırk sabah namazı kabul
olunmaz. Bunun manası şudur: Böyle bir kimse ayılıp namazlannı usul ve adabma,
rükün ve şartlanna riayet ederek kılsa namaz borcunu ödemiş sayılmakla beraber
kendisine hiç bir sevab yoktur. Alimler böyle yorumlamışlardır. Nevevi: Her
ibadetin iki yönü var: Birisi, o ibadeti yapan kimsenin borcunu ödemiş olması,
diğeri de bundan dolayı sevab kazanmasıdır. Bu hadiste namazın kabul olunmaması
ifAdesiyle sevAbm kazanılmaması anlamı kasdedilmiştir, der.
Hadiste, içki
içenin namazının kabul olunmayacağı bildirilirken bütün ibadetlerden namazın
anılması sebebine gelince Tuhfe yazarı bu hususta da özetle şöyle der:
Namazın
anılmasının hikmeti şudur: Çünkü namaz, içkinin haram kılınmasına sebeb
olmuştur. Ya da şu hikmettir: Namaz ibadetlerin anası, en önemlisi ulduğu gibi
içki de kötülüklerin anasıdır. Bir kavle göre bunun hikmeti şudur: Namaz bedeni
ibadetlerin en faziletlisidir. İçki içenin namazı kabul olunmayınca diğer
ibadetlerin de kabul olunmayacağı anlaşılmış olur.
Hadisin -Kırk
sabah, hiç bir namazı kabul olunmaz. ifadesinden ilk hatıra gelen mana, sabah
namazıdır. Bu, diğer namazlardan daha faziletlidir. Bundan maksad günlük namaz
olabilir. Yani kırk güne kadar beş vakit namazın hiç biri kabul olunmaz, sevabı
elde edilemez.
Hadiste anılan
tevbeden maksad da, sadece tevbe ettim sözünü söylemek değil, içki içmeyi
bırakmak, pişmanlık duymak ve bir daha içmemeye kesin söz ve karar vermektir.
İçki içenin
kırk güne kadar namazının kabul olunmaması meselesinde sürenin kırk gün olarak
tesbiti ile ilgili Sindi şöyle der: İbnü'l-Kayyim demiş ki, bunun hikmeti
şudur: İçilen içki, kırk güne kadar vücudun organlarında ve damarlarında kalır.
İçki içenin
dördüncü kez içkiye dönüş yapması ve tevbesini bozması halinde artık tevbesinin
kabul olunmayacağı hükmü, zecri bir tedbir, kuvvetli bir tehdid mahiyetindedir.
Halbuki tevbe kapısı kapanmadıkça, edilen tevbe kabulolunabilir. Nitekim
Tirmizi ve Ebu Davud'un rivayetlerine göre Ebu Bekir es-Sıddik (r.a.);
istiğfar eden
kimse günde yetmiş defa tevbeslnl bozsa bile günahta musir israrlı sayılmaz''
buyurmuştur.
Bu hüküm şöyle
de izah edilebilir: Dördüncü kez içkiye dönüş yapan bir kimse, diğer defalarda
dönüş yaptığında olduğu gibi tevbe etmeye muvaffak olamaz.
Hadiste geçen
-Redğa,ıonın lügat manAsı kokuşmuş cıvık çamurdur. Habal'ın asıl manası da
bozukluktur. BUi akılda, durum ve davranışlarda, bedende ve fiillerde olabilir.
Hadiste ise Redğatü'l-Habal terkibi ile, cehennem halkının vücüdlarının ateşte
yanması dolayısıyla onlardan eriyip akan irİn ve benzeri şeyler kasdedilmiştir
.