SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-LİBAS

<< 3600 >>

DEVAM: 20- ERKEKLERİN KIRMIZI ELBİSE GİYMELERİ BABI

 

حدّثنا أَبُو عَامِرٍ عَبْدُ اللهِ بْنُ عَامِرِ بْنِ بَرَّادِ بْنِ يُوسُفَ بْنِ أَبِي بُرْدَةَ بْنِ أَبِي مُوسى الأَشْعَرِيِّ. حدّثنا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ. حدّثنا حُسَيْنُ بْنُ وَاقِدٍ، قَاضِي مَرْوَ. حَدَّثَنِي عَبْدُ اللهِ بْنُ بُرَيْدَةَ؛ أَنَّ أَبَاهُ حَدَّثَهُ؛ قَالَ: رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَخْطُبُ. فَأَقْبَلَ حَسَنٌ وَحُسَيْنٌ. عَلَيْهِمَا قَمِيصَانِ أَحْمَرَانِ. يَعْثُرَانِ وَيَقُومَانِ. فَنَزَلَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم، فَأَخَذَهُمَا فَوَضَعَهُمَا فِي حِجْرِهِ. فَقَالَ:  ((صَدَقَ اللهُ وَرَسُولُهُ. إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلاَدُكُمْ فِتْنَةٌ. رَأَيْتُ هذَيْنِ فَلَمْ أَصْبرْ)) ثُمَّ أَخَذَ فِي خُطْبَتِهِ.

 

Büreyde (bin el-Husayb) (r.a.)'den; Şöyle demiştir: Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i hutbe okurken gördüm. Hasan ve Hüseyin (r.a.) geldiler, üzerlerinde iki kırmızı gömlek vardı, düşe kalka yürüyorlardı. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (minberden) indi ve onları alıp kucağına koydu. Sonra: «Allah ve Resulü doğru söylediler, = Şüphesiz mallarınız ve evlâdınız bir sınamadır ve büyük sevap Allah katandadır.» (Teğabun 15) Ben bunları gördüm de sabredemedim, buyurdu. Sonra hutbesine devam etti."

 

 

AÇIKLAMA:      Bera (r.a.)'ın hadisi Kütüb-i Sitte'nin hepsinde rivayet olunmuştur. Büreyde (r.a.)'ın hadisi ise Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Ahmed ile Beyhaki tarafından da rivayet edilmiştir.

Bu hadisler kırmızı elbise giymenin caizliğine delalet eder. Hulle daha önce defalarca anlatıldığı gibi iki parçadan ibaret katlık elbisedir. Hamra da kırmızı demektir. Şafiiler, Malikiler ve başkaları bu ve benzeri hadisleri delil göstererek kırmızı elbise giymenin caizliğine hükmetmişler. Hanefiler ise kırmızı elbise giymenin mekruhluğuna hükmederek, kırmızı elbise giymenin yasaklığına dair hadisler ile aspur ile boyanan elbiseyi giymenin yasaklığı hakkındaki hadisleri delil göstermişlerdir. Bunların bir kısnu bundan sonra gelen babta rivayet olunmuştur.

 

Sindi ve Avnü'l-Mabud yazarının beyanına göre el-Hafız İbnü'l-Kayyim el-Cevzi: Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in giydiği hullenin tamamen kırmızı olduğunu ve başka rengin bulunmadığını söyleyenler yanılmışlardır. Çünkü Hulle-l Hamra, yani kırmızı hulle, Yemen malı iki bürd olup siyahla beraber kırmızı çubukludur. Yemen bürdleri hep böyledir. Bu nevi kumaşta kırmızı çubuklar bulundUğu için ona HulIe-i Hamra denilmiştir. Bu isimden dolayı anılan hullenin tamamen kırmızı olduğu şüphesi hasıl olmuştur, demiştir.

İbn-i Hümam da HulIe-i Hamra: Kırmızı ve yeşil çubuklu dokunmuş Yemen kumaşından mamul bir kat elbisedir, diye tdrif etmiştir.

 

Allame Ayni, Umdetü'l-Kari'de ve Hafız İbn-i Hacer de El-Fetih'te bu konuya geniş yer vererek iki tarafın delillerini detaylı olarak nakletmişlerdir. Avnü'l-Mabud yazan:

Doğrusu koyu kırmızı elbise erkeklere mekruhtur. Fakat hafif kırmızı elbise mekruh değildir, diyerek orta yolu seçmiştir. Doğrusunu Allah bilir.

 

Acizane hatırıma gelen husus şudur: Sırf kırmızı elbise giymenin yasak olup olmadığı hususunda ihtHa! olduğuna göre en uygunu böyle bir elbiseyi giymemektir, ihtiyatlı olanı budur.

 

Büreyde (r.a.)'ın hadisinde Resül-i Ekrem (s.a.v.)'in Teğabün süresinin 15. ayetinin baş kısmını okumuş olduğu belirtiliyor. Bu ayette malların ve çocukların bir imtihan oldUğU bildiriliyor. Ayetin geniş manası için tefsir ki tablarına müracaat edilmelidir. Burada şu noktayı belirtmekle yetineyim: Dünya malı ve çocuklar kişiyi dini vecibeleri yerine getirmekten alıkoyarsa nimet olmaktan çıkıp nıkmet olur. Aksi takdirde nimet sayılır. Resül-i Ekrem (s.a.v.), hutbe esnasında gelen küçük yaştaki torunları Hasan ve Hüseyin (r.a.) ile meşgulolmuş ise de kalben Allah'tan ga!il olmamıştır. Çünkü gönlü daima Allah'a bağlı idi. Bu ayeti okumakla şuna işaret etmiş olabilir: Çocuklar O'nu meşgul etmemekle beraber sadece hutbeye ara vermesine sebep oldular.

 

O'nun bu hareketi de bir fıhki mes'elenin bildirilmesine vesile olmuştur. O da şudur: Hutbeye kısa ara vermek caizdir, hutbe okuyan zat, bir önemli iş nedeniyle hutbe esnasında konuşabilir. Mesela bir ama'yı bir tehlikeden korumak için uyarıda bulunmak gibi.