DEVAM: 15- TOKALAŞMAK
BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. حدّثنا
أَبُو خَالدٍ
الأَحْمَرُ
وَعَبْدُ اللهِ
بْنُ
نُمَيْرٍ
عَنِ
الأَجْلَحِ،
عَنْ أَبِي
إِسْحَاقَ،
عَنِ
الْبَرَاءِ
بْنِ عَازِبٍ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه وسلم
((مَامِنْ
مُسْلِمَيْنِ
يَلْتَقِيَانِ،
فَيَتَصَافَحَانِ،
إِلاَّ
غُفِرَ لَهُمَا،
قَبْلَ أَنْ
يَتَفَرَّقَا)).
Bera' bin A'zib
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu. demiştir: «Birbirine rastlayıp ta tokalaşan hiç iki Müslünan
yoktur ki, birbirinden ayrılmadan önce ikisinin günahları bağışlanmasın.»
AÇIKLAMA: Enes (r.a.)'ın hadisini Tirmizi de rivayet etmiştir. Bera (r.a.)'ın
hadisi ise Tirmizi, Ebü Davud ve Ahmed tarafından da rivayet olunmuştur.
Tirmizi'nin
başka bir rivayetine göre Katade şöyle demiştir: "Ben Enes bin Malik
(r.a.)'a: Resülullah (s.a.v.)'in sahabileri arasında tokalaşmak var mı idi?
diye sordum. Enes; Evet, diye cevab verdi." Tirmizi bu hadisi rivayet
ettikten sonra hadisin hasen - sahih olduğunu söylemiştir .
Bu hadisler
müslümanların birbirlerine rastladıkları zaman tokalaşmalarmm meşru ve sünnet
olduğuna delalet eder. İkinci hadis, tokalaşan müslümanların henüz
birbirlerinin ellerini bırakmadan veya kendileri birbirlerinden ayrılmadan önce
günahlarının bağışlandığma delalet eder. Bilindiği gibi bu nevi hadislerden
maksad küçük günahların bağışlanmasıdır.
Meşru ve sünnet
olan tokalaşma, sağ ellerle yapılanıdır. Bu husustaki deliller Tuhfe'de
aynntılı olarak beyan edilmiştir.
Tokalaşmanın
tek elle yapıldığının delillerinden birisi İbn-i Abdilberr'in, et-Temhid'de
rivayet ettiği Ubeydullah bin Büsr'ün şu mealdeki hadisidir: "Benim şu
elimi görüyorsunuz. Ben onunla Resülullah (s.a.v.) ile tokalaştım."
HADİSLERDEN
ÇIKAN HÜKÜMLER
1. Birbirine
rastIayan iki müslümanın tokalaşması sünnettir.
Nevevi bu
hususta iema bulunduğunu söylemiştir. El-Hafız da: Yabancı kadınla, yani mahrem
olmayan kadınla ve yetişkin güzel oğlan çocuğu ile tokalaşmak bu umümi hükümden
müstesnadır, demiştir.
SABAH VE İKİNDİ
NAMAZINDAN SONRA CEMAATİN TOKALAŞMASI HÜKMÜ
Bilindiği gibi
bazı yerlerde bu adet ötedenberi devam edegelmiştir. Avnü'l-Mabüd yazarı bu husus
la ilgili aşağıdaki bilgiyi vermiştir: Nevevi, el-Ezkar adlı kitabında: Her
karşılaşmada tokalaşmak müstehabtır. Ama sabah ve ikindi namazından sonra
halkın adet haline getirdikleri tokalaşmanın Şer-i Şerif'te bir mesnedi yoktur.
Bununla beraber bunda bir dini sakınca yoktur. Çünkü aslında tokalaşmak bir
sünnettir. Halkın bazı hallerde buna devam etmeleri ve bir çok durumlarda bunu
ihmal etmeleri yapılan tokalaşmayı Şer-i Şerif'in dışına çıkarmaz. (Yani anılan
iki vakitteki tokalaşma adeti sünnet olan tokalaşma sının dışında düşünülmez).
Ayrıca İmam Ebü Muhammed bin Abdisselam bid'atı; Vacib, Haram, Mekruh, Müstehab
ve Mübah olmak üzere beş kısma ayırmış ve demiş ki: Sabah ve ikindi
namazlarından sonra yapılan tokalaşmak işi mübah bid'at örneklerindendir, diye
bilgi vermiştir.
Aliyyü'i-Kari
ise el-Mişkat şerhinde Nevevi' nin sözünü reddederek: İmamın, yani Nevevi'nin
sözündeki bir nevi çelişki kapalı değildir, görülebilir. Çünkü sünnet olan bir
şeyi bazı vakitlerde ifa etmek bid'at sayılmaz. Şu da var: Halkın anılan iki
vakitteki uygulaması, meşru ve müstehab olan tokalaşma şeklinde değildir. Çünkü
meşru tokalaşma zamanı kişilerin birbirlerine rastladıkları ilk andır. Halbuki
bazen bir gurup, tokalaşmadan bir araya gelir, görüşüp sohbet ederler, uzun süre
beraber kalıp ilmi ve dini konuşmalar yaparlar. Sonra namaz kılınca
tokalaşırlar. Bu durumdaki tokalaşmanın neresi sünnet olan tokalaşmadan
sayılır? Bunun içindir ki bazı alimlerimiz, yani Hanefi alimler; anılan adetin
yeriJen bid'at nevinden ve mekruh olanından olduğunu söylemişlerdir, demiştir.
Avnü'l-Mabüd
yazarı yukardaki nakilleri yaptıktan sonra: Ben derim ki; Aliyyü'l-Kari'nin
dediği şey, hak ve dogru alandır. Nevevi'nin görüşü hatalıdır. Bazı muhakkik
alimler bid'atlerin beş kısma ayrıldıgına dair İbn-i Abdisselam'ın görüşüne
karşı çıkmışlardır, derlikten sonra; bayram namazlarından sonra yapılan
tokalaşma ve kucaklaşmanın da
Şer-i Şerif'e
aykırı ve yerilen bid'atlerden oldugunu savunmuştur.
2, Birinci
hadisten çıkan bir hükÜm de herhangi bir insana karşı baş ve bel egmenin
yasaklığıdır. Çünkü böyle saygı, bir nevi rükü hükmündedir. Oysa rüku ve secdc
ancak Allah TeÜla'ya bir ibadet mahiyetinde yapılır. Allah'tan başka hiç bir
varlıga ibadet biçiminde bir saygı yapılamaz. MÜslüman kimse ancak Allah'a
karşı boyun eğer.
3. Yine birinci
hadisten çıkan diğer bir hüküm de kucaklaşmanın yasaklıgıdır. Fakat yolculuktan
gelen kimse ile kucaklaşmak bu umümi hükmün dışında tutulur. Çünkü yolculuktan
gelen kimse ile kucaklaşmanın meşrüluğu hal,kında müteaddid hadisler vardır:
Tirmizi'nin "Kucaklaşmak ve öpmek" babında rivayet ettiği bir
hadiste; "Aişe tRadıyallÜhü anha) mealen şöyle demiştir: Resülullah
(s.a.v.) benim evimde iken Zeyd bin Harise (HadıyalIÜhü anh), Medine'ye geldi.
Zeyd, Resul-i Ekrem (s.a.v.) 'i ziyaret etmek üzere gelip kapıyı çaldı.
Resülullah (s.a.v.) (onun gelişine o kadar sevindi kil ridasını yerde
sürükleyerek, belden yukansı çıplak oldUğu halde ona doğru gitti. Allah'a yemin
ederim ki ben ne o günden önce ne de o günden sonra Resülullah (s.a.v.) 'i
(kimseyi karşılarken) çıplak görmedim. Resülullah (s.a.v.) Zeyd'i kucaklayıp
öptü."
Ebü Davüd da
"Kucaklaşmak" babını açarak bunun meşrüluğuna dair Ebü Zerr
(r.a.)'den bir hadis rivayet etmiştir.