SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-EDEB

<< 3793 >>

DEVAM: 53- ZİKİR (YANİ ALLAH'I ANMA) FAZİLETİ BABI

 

حدّثنا أَبُو بَكْرٍ. حدّثنا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ. أَخْبَرَنِي مُعَاوِيَةُ بْنُ صَالِحٍ. أَخْبَرَنِي عَمْرُو بْنُ قَيْسٍ الْكِنْدِيُّ عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ بُسْرٍ؛ أَنَّ أَعْرَابِيّاً قَالَ لِرَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم: إِنَّ شَرَائِعَ الإِسْلاَمِ قَدْ كَثُرَتْ عَلَيَّ. فَأَنْبِئْنِي مِنْهَا بِشَيْءٍ أَتَشَبَّثُ بِهِ.  قَالَ ((لاَ يَزَالُ لِسَانُكَ رَاطْباً مِنْ ذِكْرِ الله عَزَّ وَجَلَّ)).

 

Abdullah bin Büsr (r.a.)'dan; Şöyle demiştir: (Bir gün) bir bedevi, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e : İslâm şeriatleri (yâni nafile ibâdetler) cidden bana çok geldi (yâni zayıflığım nedeniyle hepsini yapamam). Onun için bana onlardan sarılıp yapışacağım bir şeyi bildir (tavsiye buyur), dedi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (de ona): «Senin dilin devamlı surette Allah (Azze ve Celle)'nin zikri ile meşgul olsun,» buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:      Zevaid nevinden olan 3792. hadisi notta beLrtildiği gibi İbn-i Hibban da rivayet etmiştir. Fakat onun senedinde bulunan Eyyub bin Süveyd de müellifimizin senedindeki Muhammed bin Mus'ab gibi zayıftır.

 

AbduIlah bin Büsr (r.a.)'ın hadisini Tirmizi, İbn-i Hibban, Hakim ve Ahmed de rivayet etmişlerdir.

 

Birinci hadiste buyurulan -Ben kulumla beraberim,. ifadesinden maksad Allah'ın o kula yardımcı, destekleyici ve muvaffak kılıcı olmasıdır.

İkinci hadiste geçen 'Şerayi" Şeriat'ın çoğuludur. Şeriat kelimesi Arap dilinde işlek yol, akar su yolu, develerin sulandığı akar su kanalı, kapı eşiği ve din manalarına gelir. Tıybi: Burada kasdedilen mana, Allah'ın kulları için koymuş olduğu farzlar ve sünnetlerdir, demiştir.

 

El-Kari: Burada kasdedilen mana nafile ibadetlerdir. Çünkü bedevi'nin "İslam şeriatleri bana çok oldu" yani zayıflığım nedeniyle hepsini ifa etmekten acizim, sözü nafile ibadetlerin kasdedildiğine delalet eder, demiştir.

 

Tıybi: Bedevi'nin: Şeriatlerden benim sarılıp yapışacağım bir ibadeti bana bildir, sözünden maksadı farz ibadetlerden sonra devamlı yapacağı nafile ibadetinin belirlenmesidir. Yoksa tavsiye edilecek ibadeti yapmakla yetinip farz ibadetleri bırakmak değildir, demiştir.