SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-FİTEN

<< 3997 >>

DEVAM: 18- MAL FİTNESİ BABI

 

حدّثنا يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى الْمِصْرِيُّ. أَخْبَرَنِي ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ؛ أَنَّ الْمِسْوَرَ بْنَ مَخْرَمَةَ أَخْبَرَهُ عَنْ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم بَعَثَ أَبَا عُبَيْدَةَ بْنَ الْجَرَّاحِ، إِلَى الْبَحْرَيْنِ، يَأْتِي بِجزْيَتِهَا. وَكَانَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم، وهُوَ صَالَحَ أَهْلَ الْبَحْرَيْنِ، وَأَمَّرَ عَلَيْهِمُ الْعَلاَءَ بْنَ الْحَضْرَمِيِّ. فَقَدِمَ أَبُو عُبَيْدَةَ بِمَالٍ مِنَ الْبَحْرَيْنِ، فَسَمِعَتِ الأَنْصَارُ بَقُدُومِ أَبِي عُبَيْدَةَ. فَوَافَوْا صلاةَ الْفَجْرِ مَعَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم، انْصَرَفَ. فَتَعَرَّضُوا لَهُ. فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ رَآهُمْ. ثُمَّ قَالَ:

 ((أَظُنُّكُمْ سَمِعْتُمْ أَنَّ أَبَا عُبَيْدَةَ قَدِمَ بِشَيْءٍ مِنَ الْبَحْرَيْنِ؟)) قَالُوا: أَجَلْ. يَا رَسُولَ اللهِ! قَالَ ((أَبْشْرُوا وَأَمِّلُوا مَا يَسُرُّكُمْ. فَوَاللهِ! مَا الْفَقْرَ أَخُشى عَلَيْكُمْ. وَلِكِّني أَخْشى عَلَيْكُمْ أَنْ تُبْسَطَ الدُّنْيَا عَلَيْكُمْ، كَمَا بُسِطَتْ عَلَى مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ. فَتَنَافَسُوهَا كَمَا تَنَافَسُوهَا. فَتُهْلِكَتَهُمْ)).

 

Amr bin Avf —ki Amir bin Luey oğullarnın dostu olup Bed!r savaşına Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in maiyyetinde katılmıştı— (r.a.)'den; şöyle demiştir:

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Bahreyn (ahalisinin ğayri muslimlerinin) cizyesini getirmek üzere Ebu Ubeyde bin el-Cerrah (r.a.)'i oraya gönderdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) savaş etmeksizin Bahreyn ahalisiyle barış akdederek başlarına el-Ala bin el-Hadrami (r.a.)'i vali tayin etmisti. Sonra Ebu Ubeyde Bahreyn'den bir mikdar cizye malını (Medine-i Münevvere'ye) getirdi. Ensar Ebu Ubeyde'nin geldiğini işittiler de Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde sabah namaazını kılmaya birden geliverdiler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazi bitirince ayrıldı. Ensar da (o esnada) Ebı Ubeyde'ye karşı çıktılar. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onları görünce gülümsedi. Sonra:

 

«Ebu Ubeyde'nin Bahreynden bir hayli mal getirdiğini işittiğinizi sanıyorum?» buyurdu. Ensar: Evet, Ya Resulallah, dediler. Resul-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Şa'd olunuz ve sizi sevindirecek ni'metleri (bundan böyle de her zaman) umunuz. Vallahi (bundan sonra) size fakirlik halinin geleceğinden hiç korkmam ve Iakin sizler için korktuğum şey, sizden önceki ümmetlerin önüne dünya (ni'metleri)nin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılması ve onların biribirierini çekemeyip dünyalığı ele geçirmek için yarıştıkları gibi sizlerin de aynı şekilde biribirinize düşmeniz ve nihayet dünyalığın onları helak ettiği gibi sizleri de helak etmesidir.»

 

 

Diğer tahric: Buhari, Humus kitabının Cizye babında, Müslim, Zühd kitabının birinci babında rivayet etmişlerdir. Nesai'nin de bunu rivayet ettiği Fethü'l-Bari'de belirtilmiştir.

 

AÇIKLAMA: Abdullah bin Amr (r.a.)'ın hadisini Müslim de Zühd kitabının birinci babında rivayet etmiştir. Hadiste geçen Tenafüs fiilinin açıklaması hakkında Nevevl şöyle der: Alimler: Tenafüs, bir şeyi elde etmek için yarışmak ve başkasının onu elde etmesinden hoşlanmamaktır. Bu ise hasedin, çekememezliğin başlangıcıdır, demişlerdir. Hased ise bir nimetin sahibinin elinden çıkmasını temenni etmektir. Tedbür de kişilerin kendi aralarındaki münasebeti ve iyi ilişkiyi kesmeleridir.

 

Bahreyn: Irak'ta Basra ile Hecer arasında bir şehirdir. Resul-i Ekrem (s.a.v.), hicretin dokuzuncu yılı bu beldenin gayri müslimleri ile barış akdederek; her yıl belirli bir mikdarda cizye denilen vergiyi ödemeye karar verilmiştir. el-Hafız'ın beyanına göre o dönemde bu şehir halkının çoğu Mecusi idiler. Resul-i Ekrem (s.a.v.) savaşsız olarak elde edilen Bahreyn valiliğine sahabilerin meşhurlarından el-Ala bin el-Hadrami'yi atamıştı.

 

Ebu Ubeyde (r.a.)'ın Bahreyn'den cizye malını getirdiğini duyan Ensarilerin o gün sabah namazında Mescid-i Nebevi'ye gelivermelerine ait cümlenin izahı bölümünde el-Hafız: Bundan anlaşılıyor ki sahabiler Cuma namazı dışındaki vakitlerde kendi kabilelerinin mescidlerinde namaz kılıyorlardı. Çünkü her kabilenin olduğu yerde mescidIer bulunuyordu. Ancak yeni bir durum olduğu zaman Ensar Mescid-i Nebevi'ye namaz kılmaya gelirlerdi. O gün sabah namazında Mescid-i Nebevi'de toplanmaları cizye malının gelişi sebebiyle olduğu karine ile anlaşılıyordu. Bu nedenle Resul-i Ekrem (s.a.v.) bu duruma işaret buyurmuştu.