21- ’’EY İMAN EDENLER
SİZ KENDİNİZE DÜŞENE BAKIN.....’ (Maide 105)
هِشَامُ
بْنُ
عَمَّارِ.
حدّثنا
صَدَقَةُ بْنُ
خَالِدٍ.
حَدَّثَنِي
عُتْبَةُ
بْنُ أَبِي
حَكِيمٍ.
حَدَّثَني
عَمِّي عَنْ
عَمْرِو بْنِ
جَارِيَةَ،
عَنْ أَبِي
أُمَيَّةَ
الشَّعْبَانِيِّ؛
قَالَ:
أَتَيْتُ
أَبَا
ثَعْلَبَةَ
الْخشَنِيَّ؛
قَالَ: قُلْتُ
كَيْفَ تَصْنَعُ
فِي هذِهِ
الآية؟ قَالَ:
أَيَّةُ
آيَةٍ؟
قَلْتُ: ((5/ 105)) يَا
أَيُّهَا
الَّذِينَ
آمَنُوا
عَلَيْكُمْ
أَنْفُسَكُمْ
لاَ
يَضُركُمْ
مَنْ ضَلَّ
إِذَا
اهْتَدَيْتُمْ. قَالَ:
سَأَلْتُ
عَنْهَا
خَبِيراً.
سَأَلْتُ
عَنْها
رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم فَقَالَ:
((بَلِ
ائْتَمِرُوا
بِالْمَعْرُوفِ.
وَتَنَاهَوْا
عَنِ
الْمُنْكَرِ.
حَتَّى إِذَا
رَأَيْتَ
شُحّاً
مُطَاعاً.
وَهَوىً مُتَّبَعاً.
وَدُنْيَات
مُؤْثَرَةً.
وَإعْجَابَ
كَلِّ ذِي
رَأْيٍ بِرَأْيِهِ.
وَرَأَيْتَ
أَمْراً لاَ
يَدَانِ لَكَ
بِهِ،
فَعَلَيْكَ
خُوَيْصَّةَ
نَفْسِكَ.
فَإِنَّ مِنْ
وَرَائِكُمْ
أَيَّامَ الصَّبْرِ.
الصَّبْرُ
فِيهِنَّ
علَى مِثْلِ
قَبْضٍ عَلَى
الْجَمْرِ.
لَلْعَامِلِ
فِيهِنَّ
مِثْل أَجْرِ
خَمْسِينَ
رَجُلاً
يَعْمَلُونَ
بِمِثْلِ
عَمَلِهِ))
Ebu Ümeyye
eş-Şa'bani (r.a.)'den; Şöyle demişir: Ben, Ebu Sa'lebe el-Huşeni (r.a.)'ın
yanına giderek: Şu ayet (in manası) hakkında ne dersin? diye sordum. O: Hangi
ayet? deyince ben:
يَا
أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا
عَلَيْكُمْ
أَنْفُسَكُمْ
لاَ
يَضُركُمْ
مَنْ ضَلَّ
إِذَا اهْتَدَيْتُمْ.
"Ey iman edenler! Siz kendinize düşene bakınız. Hidayet yolunda olduğunuz
zaman sapıtan kimse size zarar veremez." (Maide 105) Ayeti. dedim. Ebu
Sa'lebe el-Huşenl dedi ki: Sen bu ayet (in manasın) ı (konudan) haberdar bir
kişiye sordun. (Çünkü) ben bunu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
sordum. Buyurdular ki: Bilakis iyi şeyleri birbirinize emrediniz ve fena
şeylerden birbirinizi menediniz. Hatta (Ey müslüman!) Sen (insanların çoğunda)
itaat edilen cimrilik, uyulan nefsi arzular, (din işlerine) tercih edilen
dünyalık ve her görüş sahibinin (Şer'i delilleri değil de) kendi görüşünü
beğendiğini gördüğün ve gücünün yetmediği bir durumu gördüğün zaman artık sen
kendi nefsine düşene bak (yani o zaman iyiliği emretmek ve kötülüğü menetmek
sorumluluğu senden kalkar). Çünkü şüphesiz sabır günleri arkanızdan gelecek. O
günlerde sabır. bir ateş parçasını avuçta tutmak misli (çetin) dir. O günlerde
iyi amel işleyene (başka. zamanda) hepsi de o amelin aynısını işleyen elli
adam'ın sevabı kadar sevab vardır."
Diğer tahric: Ebu Davud; Hakim; Beyhaki; Nesai
(kübra) sayd; Tirmizi Tefsir. Tirmizi: Bu
hadis hasen ğaribtir. Demiştir.
AÇIKLAMA: Ebu Ümeyye eş-Şa'bani, anılan ayetin manasını Ebu
Sa.'lebe el-Huşeni (r.a.)'a sormuştur. Çünkü ayetin zahirine göre her müslüman
kendi nefsini islah etmekle niükelleftir ve başkasına iyi şeyleri emretmek ve
fenalıkları men etmek sorumluluğu yoktur. Halbuki birçok hadis, toplumu iyi
yola yöneltmek ve kötülüklerle mücadele etmek görevinin ifa edilmesini Amirdir
Ayrıca aynı görev başka ayetlerden de anlaşılıyor.
Ebu Sa'Iebe
(r.a.), verdiği cevabta bu ayetin manası hakkında sağlıklı bilgisinin
bulunduğunu. çünkü aynı soruyu Resul-i Ekrem (Aleyhi's-salatu ve's-selam)'e
sorduğunu belirterek, Ayetin iyiliği emretme ve kötülüğü menetme sorumluluğunu
kaldırmadığını, bilakis bu sorumluluğun devam ettiğini rivayet ettiği hadisle
açıklamıştır.
Bu hadisten
çıkan hüküm ve sonuç şudur ki, iyiliği emretmek ve kötülüğü menetmek görev ve
sorumluluğu devam eder, Ancak insanların çoğunun şiddetli cimriliğe
yakalandığı, nefsi arzulara peşkeş olduğu, Kitab, Sünnet, icma ve Kıyas denilen
şer'i deliller ve sahabiler ile tabiilerin yolu. bırakılarak herkesin kendi
görüşünü beğenme hastalığına tutulduğu ve hak yolda yürüyen müslümanın gücü
dışında kalan bir takım dine ,aykırı durumlar görüldüğü zaman müslüman kendi
nefsine düşene bakacak ve İslam yolunda yürüdüğü, haktan ayrılmadığı zaman
sapıtan kimse ona zarar veremeyecektir.
Hadisin son
kısmında sabır günlerinin geleceğinden haber veriliyor. Fitne ve fesadın çok
olduğu, günah işleme cesaretinin güçlendiği ve ilahi emirlerin uygulanmadığı
günlere sabır günleri denmesinin sebebi o ortamda şuurlu mu'minlerin sabırdan
başka çarelerinin kalmamasıdır veya. nefsi kötülüklerden alıkoymanın zorluğu
sebebiyle kötülüklere karşı direnip sabretmenin faziletinin üstünlüğüdür. O
dönemde sabretmek bir ateş parçasını avuçta lutmak kadar zor olur. O günlerde
iyi şeyler yapan, Allah'a kulluk görevini ifa eden bir kimsenin seveibı başka
bir dönemde aynı görev ve hizmetleri ira eden elli kişinin tümünün elde edeceği
sevab kadar büyük ve çok olur .