SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’L-FİTEN

<< 4062 >>

DEVAM: 29- HUSÜF (YERE BATMAK) BABI

 

حدّثنا أَبُو كَرَيْبٍ. حدّثنا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلِ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ عمْرٍو، عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو؛ قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:  ((يَكُونُ فِي أُمَّتِي خَسْفٌ وَمَسْخٌ وَقَذْفٌ)).

 

في الزوائد: رجال إسناده ثقات. إلا أنه منقطع. وأبو الزبير سمه محمد بن مسلم بن تدرس، لم يسمع من عبد الله بن عمرو قاله ابن معين. وقال أبو حاتم: لك يلقه.

 

Abdullah bin Amr (bin el-As) (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: «Benlm ümmetimde yere batmak, mesih (hayvan suretine çevirilme) ve taşIanma (azabı) olur.»

 

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedindeki raviler güvenilir zatlardır. Fakat sened munkatidir, kopuktur. Çünkü Muhammed bin MUslim bin Tedrus isimli Ebu'z.Zübeyr, Abdullah bin Amr (r.a.)'den hadis işitmemiştir. Bu durumu İbni Main söylemiştir. Ebu Hatim de: Bu ravi Abdullah bin Amr (r.a.) lle buluşmamış, demiştir.

 

AÇIKLAMA: Bu babta geçen hadisler Zevaid türündendir. Ancak 4061 nolu hadisi Tirmizi de Kader bölümünde rivayet etmiştir. Bu hadislerde geçen Mesh, Hasr ve Kazf kelimelerini kısaca açıklayalım:

 

Mesh: İnsanın hayvan suretine sokulmasıdır. Buna Mesh-i Suri, yani suret ve şekil meshi denilir. Eski ümmetlerde bir takım günahları işleyen bazı insanlar bu cezaya çarptırılarak maymun veya domuz şekline çevirilmişlerdi.

 

Bir de Mesh-i mluıevi vardır. Yani bazı insanlar işledikleri çirkin bir takım günahlardan dolayı insan şeklinde olsalar bile manevi yönden hayvanlaşmış ve kalbIeri hayvan kalbine dönüşmüş olur. Durum ve davranışları, ahlak ve karekterleri açısından da insanlardan ziyade hayvanlara benzerler. Hatta basireti açık mübarek insanlar bu güruha baktığı zaman yüzlerinde iman nurunun izini görmediklerinden ve yüzlerini çok çirkin ve tiksindirici olarak gördüklerinden dolayı onların manevi yönden mesh'edildiklerini sezebilirler.

 

Sindi: Buradaki Mesh'ten maksad ya Mesh-i Suri'dir veya. Mash-l Manevi'dir der. Tuhfe yazarı, buradaki Mesh'i suretin değiştirilmesi şeklinde açıklamıştır ..

 

Hasf: Yere batmaktır. Eski ümmetlerin bazısı işledikleri günahlardan dolayı yere batmak cezası ile cezalandırılmıştır. Bu ümmette de bazı insanların bu cezaya çarptırılacağı haber verilmektedir. 4055 nolu Huzeyfe (r.a.)'ın hadisinde biri doğuda, biri batıda ve biri de Arabistan yarımadasında olmak üzere meydana gelecek üç Hasf, yani yere batmak, yerin çökmesi olayları kıyametin alametlerinden sayılmıştır.

 

İbnü'l-Melik: Yere batma olayı, depremler bir çok yerde vuku bulmuştur. Ama bu hadisle haber verilen yer çöküntü olayları belki vuku bulmuş olan depremler değil, şiddet ve zarar bakımından daha büyük olanlardır, ileride meydana gelecektir, demiştir.

---

Mahir: Haziran 2016 Depremlerin sebep olduğu çöküntülere ek olarak Obruk şeklinde de çöküntüler sıklaşmaya başladı. Te'vile gerek kalmadan hadislerde geçen alametlerin zahiri şeklinde vuku bulacağını sanırım. Allahu a'lem

---

 

Kazf: Taşlamaktır. Bilindiği gibi Lut kavmi, livata - homoseksüel rezaletini bütün uyarılara rağmen bırakmayınca gökten yağan taşlarla cezalandırıldı ve memleketlerinin altı üstüne geldi. Tuhte yazarı burada Kazf kelimesini bu şekilde yorumlamıştır.

 

4061 nolu İbni Ömer (r.a.)'ın hadisine dönelim. Bu hadisin sonundaki; "Bu (ceza), kaderi inkar edenler hakkındadır" cümlesi hadisin metninden bir parça olabilir. Bu takdirde bu cümle Resul-i Ekrem (s.a.v.)'in buyruğunun bir parçası olur. Tirmizi'nin rivayetinde bu cümleden yalnız; ....parrçası bulunur ve hadisin metnindendir. Oradaki ifade tarzı buradaki cümlenin de hadisin metninden bir parça olması ihtimalini kuvvetlendirir. Bu sebeple ben tercemede kuvvetli ihtimali dikkate aldım. Bu cümlenin raviye ait olması ihtimali de vardır. Elde mevcut Mısır baskısı nüshasında bu cümleyi çift tırnak dışına almakla tashihci Muhammed Fuad Abdulbaki'nin ikinci ihtimale tarafdar olduğu anlaşılır. Haddi zatında cümle buna muhtemel olmakla beraber Tirmizi'deki rivayet birinci ihtimali kuvvetlendirir. Allah en iyi bilendir.

 

Bu hadiste söz konusu edilen "Kader ehli" teriminden maksad Kaderiye mezhebi mensublarıdır. Bu mezhebi benimseyenler Kader'i inkar ederler. Bunlara göre kul, kendi fiilinin yaratıcısıdır, şer sayılan şeylerin yaratıcısı Allah değil, kullardır. Allah yalnız hayır sayılan şeylerin yaratıcısıdır.

 

Kader ile ilgili hadisler sünenimizin Mukaddime bölümünün 10. babında 76 - 92 numaralarda geçti. Gerekli izah da orada verildi. Burada şunu söylemekle yetineceğim: Şerhü's-Sünne'de: Kader'e iman etmek farzdır. Kader'e iman şöyledir: Allah kulların hayır ve şer tüm amellerinin yaratıcısıdıf ve kullarını yaratmadan önce amellerini Levh-i Mahfuz'da yazıp tesbit etmiştir. Her türlü amel ve fiiller Allah'ın hüküm ve takdiri, dilemesi ve iradesiyledir. Ancak şu var ki Allah; iman ve itaata rıza gösterir ve iman ile itaat karşılığında sevab vermeyi va'd etmiştir. Fakat küfür ve günah işlemeye rızası yoktur. Bu kötülükleri işleyenleri cezalandıracağını bildirmiştir. Kader, ilahi sırlardan bir sırdır. Yüce Allah, hiç bir meleğe ve hiç bir Nebie bu sırrı açıklamamıştır. Bu itibarla kader mevzuuna dalmak ve bu sırrı akıl yoluyla çözmeye kalkışmak caiz değildir. İnanılması gerekli olan husus şudur: Allah Teala; insanları, cinleri yaratarak iki fırkaya ayırmıştır: Bunlardan birisine lütuf ve ikram olmak üzere ahiret nimetlerini verecektir. Diğer fırkayı adaleti gerçekleştirmek üzere cezalandıracaktır. mu'min bu inanç sahibi olmalıdır, der.

 

'Bu hadiste geçen "İhdas" icad etmek demektir. Yani dinden olmayan bir şeyi dine sokmakla bir şeyi icad etmektir ki bu gibi şeylere bid'at denilir. Kader'i inkar etmek de bir bid'at'tır. Çünkü dinde böyle bir şey yoktur. Bilakis yukarda belirttiğim gibi İslamiyet'te kader'e iman etmek vardır. İbni Ömer (r.a.) , selam gönderen adamın kader'i inkar ettiği haberini aldığı için selamını almamış ve ''.... Benden o adama selam götürme,. biçimindeki sözleriyle ya adamın gönderdiği selamı kabul etmediğini veya ona selam göndermeyeceğini ifade etmek istemiştir. Bu cümle her iki şekilde de yorumlanabilir.

 

Bu hadis, bid'at ehline selam verilmemesinin ve onlardan gelen selamı cevabsız bırakmanın meşruluğuna delalet eder. Bu tutum, batıl bir itikad sahibi olan kimse için bir uyarı mahiyetindedir.