DEVAM: 38- CENNET'İN
SIFATI BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. ثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
فُضَيْلٍ
عَنْ
عُمَارَةَ
بْنِ
الْقَعْقَاعِ،
عَنْ أَبِي
زُرْعَةَ،
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ؛
قَالَ: قَالَ
رَسُولُ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم: ((أَوَّلُ
زُمْرَةٍ
تَدْخُلُ
الْجَنَّةَ
عَلَى
صُورَةِ
الْقَمَرِ
لَيْلَةَ الْبَدْرِ.
ثُمَّ
الَّذِينَ
يَلُونَهمْ
عَلَى ضَوْءِ
أَشَدِّ
كَوْكَبٍ
دُرِّيٍّ فِي
السَّمَاءِ
إِضَاءَةً.
لاَ
يَبُولُونَ
وَلاَ يَتَغَوَّطُونَ
وَلاَ يَمْتَخِطُونَ
وَلاَ
يَتْفِلُونَ.
أَمْشَاطُهُمُ
الذَّهَبُ.
وَرَشْحُهُمُ
الْمِسْكُ.
وَمَجَامِرُهُمُ
الأَلُوَّةُ.
أَزْوَاجُهُمُ
الْحُورُ
الْعِينُ.
أَخْلاَقُهُمْ
عَلَى خُلُقِ
رَجُلٍ
وَاحِدٍ.
عَلَى
صُورَةِ أَبِيهِمْ
آدَمَ،
سِتُّونَ
ذِرَاعاً)).
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ. ثنا
أَبُو
مُعَاوِيَةَ
عَنِ
الأَعْمَشِ،
عَنْ أَبِي
صَالِحٍ،
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ،
مِثْلَ
حَدِيثِ
ابْنِ فُضَيْلٍ
عَنْ
عُمَارَةَ.
Ebu Hureyre
(r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir: Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki
suretinde (parlak) dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli ışık
saçan yıldız parlakhğındadır. Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar,
sümkürmezler ve tükürmezler. Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve
(buhurdanhklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri (yani hanımları) büyük
gözlü hurilerdir. Huyları bir adam'ın huyu üzerinde (yani huyları aynı) dır.
Onlar, babaları adem (Aleyhisselam)'ın suretinde (boyları da) altmış arşındır.
Ebu Bekir bin Ebî
Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umare'den rivayet ettiği (şu) hadisin mislini ...
senediyle de yine Ebu Hureyre'den merfu olarak rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA: Zeyd (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir, cennetin güzelliğini ve
nimetlerini beyan eder. Bu hadiste geçen bazı kelimeleri açıklıyayım: Hatar: Misil demektir. Yani cennetin misli ve
benzeri güzeı mekan, makam ve nimet yoktur ..
Reylıane:
Fesleğen denilen güzel kokulu bitkiye denildiği gibi güzel kokulu bitki
anlamına da gelir. Burada genel manayı tercih ettim.
Habre: Nimet,
bolluk içinde yaşamak ve refah demektir. Nadra: Yüz güzelliğidir ki memnuniyet
ve mutluluğu ifade eder. Resul-i Ekrem (s.a.v.) cennetin güzelliğini beyan
ederek buna kavuşmak isteyip de gayret gösterecek, çabalıyacak kimse yok mu?
buyurunca sahabiler: Biz varız, şeklinde cevab vermişler. Bunun üzerine Resul-i
Ekrem (s.a.v.): İnşaallah deyiniz, buyurmuştur. Çünkü önemli olan bu güzel hal
üzerine ölmektir. Allah cümlemize Hüsn-i Hatime, yani İslam ölçülerine göre en
iyi hal üzerine ölmeyi nasib eylesin. Amin.
Resul-i Ekrem
(s.a.v.)'ın bu buyruktarı maksadı şu da olabilir: Cennete hazırlanmak, büyük
gayret ve fazla çalışmak ister. İnşaallah buna muvaffak olursunuz.
Ebu Hureyre
(r.a.)'ın hadisini Buhari, Enbiya kitabında ve Müslim, Cennet kitabında rivayet
etmişler.
Bilindiği gibi
hilal ayın on dördüncü gecesinde dolunay haline gelir. O gece tam daire
biçimini alıp en çok nurlu olur. Cennete giren ilk zümre dolunaya
benzetilmiştir. Yani bu zümre dolunay gibi nurlu olurlar. Tuhfe yazarı bu
zümrenin Nebiler zümresi olduğunu beyan etmiştir. Gökteki en parlak yıldız gibi
olan zümre de Allah'ın veli kulları ve salihlerdir. Yani ibadetlerine düşkün,
haramlardan ve mekruhlardan kaçınan ve güzel huylu mu'minlerdir.
Hadiste
cennetlik olan bu zümrelerin bedenlerinden küçük ve büyük abdest, sümkürük ve
tükürüğün çıkmıyacağı ifade edilmiştir. Yani bedenlerinde bu gibi işe yaramayan
fasid maddeler bulunmayacaktır. Çünkü cennet güzel yerdir ve her bakımdan temiz
olan mübareklerin mekanıdır. Bu itibarla pisliklere ve necasetlere orada yer
yoktur.
Tuhfe yazarımn
beyanına göre İbnü'l-Cevzi: Cennet halkının gıda maddeleri çok nefis ve değerli
olduğu için artıkları ve Vücuda yaramayacak kısmı yoktur ki abdest yolları gibi
organlarla dışarı atılsın. O gıda maddeleri vücudda hazmedilince bundan sadece
en güzel ve en zevkli koku meydana gelir, demiştir.
Emşat: Muşt'un
çoğuludur. Muşt: Saç tarağıdır. Buna Maşt ve Mışt denilir. Mecamir: Mücmer'in
çoğuludur. Mücmer: Buhurdanlıkta yakılan nesne demektir. Micmer ise buhurdanlık
demektir. Bunun da çağulu Mecamir'dir.
Eluvve; Öd
ağacıdır. Nevevi, Hindistan'da çıkan öd ağacının ismi olduğunu söylemiştir.
Kurtubi şöyle
demiştir: Şöyle bir şey hatıra gelebilir: Cennet halkının hepsi tertemiz, güzel
kokulu gencecik olacaklardır. artık onların saçlarını taramaya, buhur gibi
güzel kokulara ne ihtiyaçları vardır? Buna şöyle cevab verilir: Cennet halkına
ikram edilen yiyecek, içecek, giyecek ve güzel kokular gibi nimetler,
duydukları açlığı, susuzluğu, gidermek, çıplaklığı önlemek veya duyulan pis
bir. kokuyu defetmek için değildir. Bu nimetler sırf cennet halkını devamlı
zevk, safa ve mutluluk içinde yaşatmak içindir. Cennet halkını bu tür
nimetlerle nimetlendirmenin hikmeti ise onları dünya hayatında görülen nimet
çeşitleri ile nimetlendirmektir. Nevevi de: Ehl-i Sünnet mezhebine göre cennet
halkının nimetlenişleri, dünya halkının nimetlenişleri biçimindedir. Şu farkla
ki cennet halkının nimetlerinin lezzet ve zevki çok üstündür. Kur'an-ı Kerim ve
hadisler, cennet halkının nimetıerinin kesintisiz ve sonsuza dek olduğuna
delalet eder, demiştir.
Tuhfe yazarı
yukardaki bilgileri el-Fetih'ten naklettiğini beyan eder .