SÜNEN İBN-İ MACE

Bablar Konular Numaralar

KİTABU’Z-ZÜHD

<< 4333 >>

DEVAM: 38- CENNET'İN SIFATI BABI

 

حدّثنا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ. ثنا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم:  ((أَوَّلُ زُمْرَةٍ تَدْخُلُ الْجَنَّةَ عَلَى صُورَةِ الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ. ثُمَّ الَّذِينَ يَلُونَهمْ عَلَى ضَوْءِ أَشَدِّ كَوْكَبٍ دُرِّيٍّ فِي السَّمَاءِ إِضَاءَةً. لاَ يَبُولُونَ وَلاَ يَتَغَوَّطُونَ وَلاَ يَمْتَخِطُونَ وَلاَ يَتْفِلُونَ. أَمْشَاطُهُمُ الذَّهَبُ. وَرَشْحُهُمُ الْمِسْكُ. وَمَجَامِرُهُمُ الأَلُوَّةُ. أَزْوَاجُهُمُ الْحُورُ الْعِينُ. أَخْلاَقُهُمْ عَلَى خُلُقِ رَجُلٍ وَاحِدٍ. عَلَى صُورَةِ أَبِيهِمْ آدَمَ، سِتُّونَ ذِرَاعاً)).

حدّثنا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ. ثنا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ، عَنْ أَبِي صَالِحٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، مِثْلَ حَدِيثِ ابْنِ فُضَيْلٍ عَنْ عُمَارَةَ.

 

Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki suretinde (parlak) dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli ışık saçan yıldız parlakhğındadır. Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar, sümkürmezler ve tükürmezler. Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve (buhurdanhklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri (yani hanımları) büyük gözlü hurilerdir. Huyları bir adam'ın huyu üzerinde (yani huyları aynı) dır. Onlar, babaları adem (Aleyhisselam)'ın suretinde (boyları da) altmış arşındır.

 

Ebu Bekir bin Ebî Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umare'den rivayet ettiği (şu) hadisin mislini ... senediyle de yine Ebu Hureyre'den merfu olarak rivayet etmiştir.

 

 

AÇIKLAMA:    Zeyd (r.a.)'ın hadisi Zevaid türündendir, cennetin güzelliğini ve nimetlerini beyan eder. Bu hadiste geçen bazı kelimeleri açıklıyayım:  Hatar: Misil demektir. Yani cennetin misli ve benzeri güzeı mekan, makam ve nimet yoktur ..

 

Reylıane: Fesleğen denilen güzel kokulu bitkiye denildiği gibi güzel kokulu bitki anlamına da gelir. Burada genel manayı tercih ettim.

 

Habre: Nimet, bolluk içinde yaşamak ve refah demektir. Nadra: Yüz güzelliğidir ki memnuniyet ve mutluluğu ifade eder. Resul-i Ekrem (s.a.v.) cennetin güzelliğini beyan ederek buna kavuşmak isteyip de gayret gösterecek, çabalıyacak kimse yok mu? buyurunca sahabiler: Biz varız, şeklinde cevab vermişler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.v.): İnşaallah deyiniz, buyurmuştur. Çünkü önemli olan bu güzel hal üzerine ölmektir. Allah cümlemize Hüsn-i Hatime, yani İslam ölçülerine göre en iyi hal üzerine ölmeyi nasib eylesin. Amin.

 

Resul-i Ekrem (s.a.v.)'ın bu buyruktarı maksadı şu da olabilir: Cennete hazırlanmak, büyük gayret ve fazla çalışmak ister. İnşaallah buna muvaffak olursunuz.

Ebu Hureyre (r.a.)'ın hadisini Buhari, Enbiya kitabında ve Müslim, Cennet kitabında rivayet etmişler.

 

Bilindiği gibi hilal ayın on dördüncü gecesinde dolunay haline gelir. O gece tam daire biçimini alıp en çok nurlu olur. Cennete giren ilk zümre dolunaya benzetilmiştir. Yani bu zümre dolunay gibi nurlu olurlar. Tuhfe yazarı bu zümrenin Nebiler zümresi olduğunu beyan etmiştir. Gökteki en parlak yıldız gibi olan zümre de Allah'ın veli kulları ve salihlerdir. Yani ibadetlerine düşkün, haramlardan ve mekruhlardan kaçınan ve güzel huylu mu'minlerdir.

 

Hadiste cennetlik olan bu zümrelerin bedenlerinden küçük ve büyük abdest, sümkürük ve tükürüğün çıkmıyacağı ifade edilmiştir. Yani bedenlerinde bu gibi işe yaramayan fasid maddeler bulunmayacaktır. Çünkü cennet güzel yerdir ve her bakımdan temiz olan mübareklerin mekanıdır. Bu itibarla pisliklere ve necasetlere orada yer yoktur.

 

Tuhfe yazarımn beyanına göre İbnü'l-Cevzi: Cennet halkının gıda maddeleri çok nefis ve değerli olduğu için artıkları ve Vücuda yaramayacak kısmı yoktur ki abdest yolları gibi organlarla dışarı atılsın. O gıda maddeleri vücudda hazmedilince bundan sadece en güzel ve en zevkli koku meydana gelir, demiştir.

 

Emşat: Muşt'un çoğuludur. Muşt: Saç tarağıdır. Buna Maşt ve Mışt denilir. Mecamir: Mücmer'in çoğuludur. Mücmer: Buhurdanlıkta yakılan nesne demektir. Micmer ise buhurdanlık demektir. Bunun da çağulu Mecamir'dir.

 

Eluvve; Öd ağacıdır. Nevevi, Hindistan'da çıkan öd ağacının ismi olduğunu söylemiştir.

Kurtubi şöyle demiştir: Şöyle bir şey hatıra gelebilir: Cennet halkının hepsi tertemiz, güzel kokulu gencecik olacaklardır. artık onların saçlarını taramaya, buhur gibi güzel kokulara ne ihtiyaçları vardır? Buna şöyle cevab verilir: Cennet halkına ikram edilen yiyecek, içecek, giyecek ve güzel kokular gibi nimetler, duydukları açlığı, susuzluğu, gidermek, çıplaklığı önlemek veya duyulan pis bir. kokuyu defetmek için değildir. Bu nimetler sırf cennet halkını devamlı zevk, safa ve mutluluk içinde yaşatmak içindir. Cennet halkını bu tür nimetlerle nimetlendirmenin hikmeti ise onları dünya hayatında görülen nimet çeşitleri ile nimetlendirmektir. Nevevi de: Ehl-i Sünnet mezhebine göre cennet halkının nimetlenişleri, dünya halkının nimetlenişleri biçimindedir. Şu farkla ki cennet halkının nimetlerinin lezzet ve zevki çok üstündür. Kur'an-ı Kerim ve hadisler, cennet halkının nimetıerinin kesintisiz ve sonsuza dek olduğuna delalet eder, demiştir.

 

Tuhfe yazarı yukardaki bilgileri el-Fetih'ten naklettiğini beyan eder .