ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

NİSA

100

وَمَن يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللّهِ يَجِدْ فِي الأَرْضِ مُرَاغَماً كَثِيراً وَسَعَةً

وَمَن يَخْرُجْ مِن بَيْتِهِ مُهَاجِراً إِلَى اللّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ

فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلى اللّهِ وَكَانَ اللّهُ غَفُوراً رَّحِيماً

 

100. Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur, genişlik de bulur. Allah'a ve Rasülüne hicret maksadıyla evinden çıkan kimseye, daha sonra ölüm erişirse onun mükafatı Allah'a ait olur. Allah çok mağfiret edendir, rahmet sahibidir.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- Allah Yolunda Hicret Etmenin Mükafatı:

2- Muhacir Genişlikle Karşılaşır:

3- Hicretle Terkedilmesi Gereken Yerler ve Savaşa Çıkıp Çarpışmadan Ölen Gazinin Durumu:

4- Hicret Ederken Yolda Ölen:

5- Bir Yerden Bir Yere Gitmenin Kısımları.

 

1- Allah Yolunda Hicret Etmenin Mükafatı:

 

Yüce Allah'ın: "Kim Allah yolunda hicret ederse ... bulur" buyruğu, şart ve cevabıdır:

"Yer yüzünde gidecek çok yer de bulur" buyruğundaki: "Gidecek yer" kelimesinin, te'vili hakkında farklı açıklamalar yapılmıştır. Mücahid der ki: Bundan kasıt, oradan uzak kalınacak yerdir. İbn Abbas, ed-Dahhak, er-Rabi' ve başkalarına göre ise, oradan gidilecek başka bir yer, gidilecek başka bir mekan kastedilmektedir: İbn Zeyd de der ki: Bundan kasıt, hicret edilecek yerdir. Bunu Ebu Ubeyde de böyle açıklamıştır:

 

en-Nehhas der ki: Bu kelimelerin anlamları arasında bir uyum sözkonusudur. Buna göre bu kelime, hicret edilmesi halinde gidilecek ve varılacak başka yer demek olur. Bu da varılacak yerin adıdır. Kelime: (...)'dan türemiştir. Aynı kelimenin fiilinin kullanıldığı: "Burnu yere sürtünsün" tabirinde, toprağa yapışsın demektir.

 

"Filandan uzaklaştım, darıldım, ona düşmanlık ettim" tabiri de aynı kökten gelmektedir.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Hicret olunan yere bu ismin veriliş sebebi şundandır: Kişi, İslama girdi mi, kavmine düşmanlık eder, onlardan uzak kalırdı. O bakımdan, onun aralarından hicret maksadıyla çıkışına bu isim verilmiştir. Peygamber (s.a.v.)'ın yanına varışına da hicret denilmiştir. es-Süddi der ki: Bu kelimenin anlamı, maişet için aranılan yerdir: İbnü'l-Kasım der ki: Ben Malik'i şöyle derken dinledim. Murağam (gidecek yer) kelimesi, yer yüzünde gidişin adıdır:

 

İşte bütün bunlar mana yoluyla bir tefsirdir. Hepsi de biribirine yakın açıklamalardır: Lafza has açıklamaya göre ise murağam, belirttiğimiz gibi burnun yere sürtüldüğü yer anlamındadır. Çünkü murağame, anlaşmazlık halinde olup çekişenlerden her birisinin, diğerini mağlup etmek, maksadına erişmesine engel olmak suretiyle burnunu sürtmesi demektir. Kureyş kafirleri, Mekke'de alıkoydukları kimselerin burunlarını yere sürtmüş gibi oluyorlardı. Onlardan birisi hicrete muvaffak oldu mu, onlara karşı kendisini koruyacağı bir yere sahip olacağından dolayı Kureyşlilerin burnunu yere sürtmüş olurdu. İşte sığındığı ve korunacağı yer onun murağame mekanıdır. Nabiğa'nın şu beyiti de işte buradan gelmektedir: "Kendisine sığınılan koca bir dağ gibidir O, sığınılan yer (murağam) olarak da kaçıp varılan yer olarak da çok güçlüdür."

 

2- Muhacir Genişlikle Karşılaşır:

 

Yüce Allah'ın: "Genişlik de bulur" buyruğundan kasıt, rızkında genişlik bulur, demektir. Bu açıklamayı İbn Abbas, er-Rabi' ve ed-Dahhak yapmıştır. Katade ise der ki: Buyruğun anlamı sapıklıktan hidayete ve fakirlikten zenginliğe doğru genişliktir.

 

Malik der ki: Genişlikten kasıt, varacağı ülkenin, yerin genişliğidir. Bu da arapların fesahatına daha uygun bir açıklamadır. Çünkü yerin genişliği ve barınakların çokluğu vasıtasıyla rızıkta da genişlik, sıkıntılarından, kederli düşüncelerinden kurtulması ve buna benzer çeşitli kurtuluşları ile kalbin genişliği ortaya çıkar. İşte şairin şu beyiti de böyle bir anlamı dile getirmektedir: "Benimle ilişkinin koparılması halinde ben bir dost bulurdum Arkamda uçsuz, bucaksız bir genişlik de bulurdum."

 

Bir başkası da şöyle demektedir: "O takdirde gidip geleceğim geniş bir yerim olur Eni boyu (geniş) yer yüzünde."

 

3- Hicretle Terkedilmesi Gereken Yerler ve Savaşa Çıkıp Çarpışmadan Ölen Gazinin Durumu:

 

Malik der ki: Bu ayet-i Kerime, selef-i salihe sövüp sayılan ve hakka uymayan uygulamaların yapılıp amellerin işlendiği bir toprakta herhangi bir kimsenin ikamet etme hakkına sahip olmadığının delilidir.

 

Yine Malik der ki: Murağam'den kasıt, yer yüzünde gitmektir. Genişlikten kasıt ise, ülkenin genişliğidir. Az önce geçtiği üzere.

 

Yine kimi ilim adamı, bu ayet-i kerimeyi şuna delil göstermiştir: Gazi, gazaya çıktıktan sonra savaştan önce ölecek olursa, fiilen savaşta hazır bulunmasa dahi, ona ganimetten payı verilir. Bu görüşü İbn Lehia, Yezid b. Ebi Habib'den, o da Medinelilerden rivayet etmiştir. Aynı zamanda bu İbnü'l-Mubarek'ten de rivayet edilmiştir.

 

4- Hicret Ederken Yolda Ölen:

 

Yüce Allah'ın: "Allah'a ve Resulüne hicret maksadı ile evden çıkan kimseye, daha sonra ölüm erişirse ... " ayeti ile ilgili olarak, İbn Abbas'ın azadlısı İkrime der ki: Bu buyrukta sözü geçen adamın kim olduğunu tesbit edinceye kadar ondört yıl boyunca araştırıp durdum.

 

İkrime'nin bu ifadesinde eskiden bu ilmin ne kadar şerefli olduğuna bir delil vardır. Buna gereken ihtimamı göstermenin güzel olduğuna, bunu bilmenin bir fazilet olduğuna da bir delil vardır. Buna yakın bir ifade de İbn Abbas'ın şu sözleridir: Ben, Resulullah (s.a.v.)'e karşı birbirleriyle yardımlaşan iki kadının kim olduklarını Ömer'e sormak istediğim halde, seneler geçti bu soruyu yalnızca onun heybeti sormama engel teşkil ediyordu.

 

İkrime'nin sözünü ettiği ve adını öğrendiğini belirttiği şahıs, Damra b. el-İys veya el-İys b. Damra b. Zimba'dır. Bunu, Taberi Said b. Cübeyr'den nakletmektedir. Yine bunun, Damra değil de Dumayra olduğu da söylenmektedir. Aynı şekilde bu kişinin adının, Leysoğullarına mensub Cunda b. Damra olduğu da söylenmektedir. Bu kişi Mekke'de mustaz'aflardandı. Hasta idi. Allah'ın hicret hakkında indirdiklerini işitince beni çıkartınız, dedi. Bu sefer, yatağı hazırlandı. Yatağına konuldu ve böylelikle Mekke'den çıkıp gittiği sırada yolda Tem'im denilen yerde vefat etti. Yüce Allah da onun hakkında: "Allah'a ve Resulüne hicret etmek maksadıyla evinden çıkan kimseye de ... " buyruğunu indirdi.

 

Ebu Ömer'in naklettiğine göre, bu kişinin adının, Hz. Hatice'nin kardeşinin oğlu Halid b. Hizam b. Huveylid olduğu ve Habeşistan'a hicret edip yolda bir yılanın soktuğu ve Habeşistana varmadan önce vefat ettiği de söylenmektedir. İşte bunun üzerine bu ayet-i kerime onun hakkında nazil olmuştur. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

Ebu'l-Ferec el-Cevzi de bu kişinin Habib b. Damra olduğunu nakletmektedir. Yine es-Süddi'den bunun Damraoğullarından Damra b. Cündub olduğu da söylenmiştir. İkrime'den de bunun, Cundaoğullarından Cundup b. Damra olduğunu söyLediği nakledilmiştir. İbn Cabir'den ise bunun, Leysoğullarından Damra b. Bağid olduğunu söylediği nakledilmiştir. el-Mehdevi ise, adının Damra b. Damra b. Nuaym olduğunu nakletmektedir. Damra b. Huzaa da denilmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

Ma'mer, Katade'den şöyle dediğini rivayet eder: "Nefislerine zulmedenler olarak canlarını alacağı kimselere melekler ... " ayet-i kerimesi nazil olunca, müslümanlardan hasta olan bir kişi şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, benim mazeretim yoktur. Çünkü ben, yolu da bilen birisiyim, varlıklı da birisiyim. Haydi beni bineğime bindiriniz. Onu bineğine bindirdiler. Yolda iken ölüm ona gelip yetişti. Peygamber (s.a.v.)'ın ashabı ise şöyle dediler: Bize ulaşmış olsaydı eksiksiz olarak ecrini tamamen hakeder ve alırdı. Bu kişi yolda Tem'im denilen yerde vefat etti. Oğulları, Peygamber (s.a.v.)'a gelip olayı Hz. Peygambere haber verdiler. Bunun üzerine şu: "Allah'a ve Resulüne hicret maksadıyla evinden çıkan kimseye ... " ayeti nazil oldu. Bu kişinin adı Damra b. Cundub idi. Adının -az önce geçtiği gibi- Cundub b. Damra olduğu da söylenmektedir. "Allah çok mağfiret edendir" böylesinin daha önceki şirkini bağışlayandır. Onun tevbesini kabul ettiği için "Rahmet sahibidir."

 

5- Bir Yerden Bir Yere Gitmenin Kısımları.

 

İbnü'l-Arabı der ki: İlim adamları -Allah onlardan razı olsun- yeryüzünde yola çıkıp gitmeyi iki kısma ayırmışlardır: Kaçmak ve talep maksadı. Birincisi (yani kaçmak maksadıyla yeryüzünden ayrılıp gitmek) altı kısımdır:

 

1. Hicret: Dar-ı harpten dar-ı İslam'a çıkıp gitmektir. Peygamber (s.a.v.) döneminde bu farz idi. Kıyamet gününe kadar bu hicret çeşidi farz olarak kalmaya devam edecektir. Fetih (Mekke'nin fethi) dolayısıyla sona eren hicret ise, Peygamber (s.a.v.)'ın bulunduğu yere hicret etmektir. Eğer dar-ı harpte kalacak olursa asi olur, böyle bir kimsenin durumu hakkında ihtilaf edilmiştir.

 

2. Bid'at topraklarından çıkıp gitmek: İbnü'l-Kasım der ki: Malik'i şöyle derken dinledim: Selef-i salihe sövülüp sayılan bir yerde ikamet etmek kimseye helal değildir. İbnü'l-Arabı der ki: Bu doğrudur. Çünkü eğer münkeri değiştirecek gücün yoksa, oradan uzaklaş. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ''Ayetlerimize dalanları (alayedenleri! gördüğün zaman başka bir söze dalıncaya kadar kendilerinden yüz çevir. .. zalimler topluluğu ile oturma." (el-En'am, 68)

 

3. Haram fiillerin baskın geldiği yerden çıkıp gitmek: Çünkü helal rızık talep etmek her müslümanın üzerinde bir farzdır.

 

4. Bedende eziyetten kaçmak: Bu da Yüce Allah'ın ruhsat verdiği, lutfettiği bir husustur. Eğer bir kimse bedenine bir zarar geleceğinden korkarsa, Yüce Allah, kendisini böyle bir tehlikeden kurtarmak için oradan çıkıp kaçmaya izin vermiştir.

 

Bu işi ilk yapan kişi de İbrahim (a.s)'dır. Çünkü o, kavminden korkunca: "Şüphesiz ben Rabbime hicret edenim" (el-Ankebut, 26) demişti. Yine Hz. İbrahim'in şöyle dediği nakledilmektedir: "Ben, Rabbime gidiciyim. O, beni doğruya iletecektir." (es-Saffat, 99) Hz. Musa'dan da: "Korku ile gözeterek oradan çıktı ... " (el-Kasas, 21) diye haber vermektedir.

 

5. Sisli puslu, havası güzel olmayan bir beldede hasta olmak korkusuyla havası temiz ve nezih bir yere çıkıp gitmek: Nitekim Peygamber (s.a.v.), Medine'nin havasını ağır bulan çobanlara, açık yerlere çıkıp gitmeleri ve sağlıklarına kavuşuncaya kadar orada kalmaları için izin vermiştir. Ancak taun'dan çekinerek çıkış bundan istisna edilmiştir. Yüce Allah, bu maksatla çıkışı, Peygamber (s.a.v.)'dan bize ulaşan sahih hadis ile yasaklamış bulunmaktadır. Buna dair açıklamalar ise el-Bakara Suresi'nde (243. ayet, 3. başlık) geçmiş bulunuyor. Şu kadar var ki, ilim adamlarımız böyle bir çıkışın mekruh olduğunu söylemişlerdir.

 

6 Malda eziyet korkusu ile kaçış: Şüphe yok ki, müslümanın malının haramlığı, kanının haramlığı gibidir. Aile halkı da bunun gibi hatta daha da ileri derecede hurmete sahiptir.

Talep maksadıyla bir yerden çıkış da ikiye ayrılır: Din talebi, dünya talebi. Din talebi, türlerine göre dokuz kısımdır.

 

1. İbret maksadıyla yolculuk yapmak: Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlar, yeryüzünde gezmezler mi ki, kendilerinden önce geçenlerin akibetinin nasıl olduğuna bir baksınlar." (er-Rum, 9) Bu kabilden buyruklar pek çoktur. Denildiğine göre Zülkarneyn, hayret verici özelliklerini görmek kastıyla yeryüzünü bir baştan bir başa dolaşmıştı. Orada hakkı uygulamak için dolaştığı da söylenmiştir.

 

2. Hac yolculuğu: Birinci maksatla yolculuk mendup ise de, hac maksadıyla yolculuk farzdır.

 

3. Cihad yolculuğu: Bunun da kendine has hükümleri vardır.

 

4. Geçim kastıyla yolculuk: Kişi ikamet halinde geçimini sağlayamayabilir. O takdirde geçimini elde etmek için yerinden çıkar. Ve bunu yaparken, avlanmak, odun getirmek, ot toplamak yahut "ücretle çalışmak"dan ne fazla bir şey yapar, ne de "eksik." Bu (kadar çalışarak maişetini sağlıyacak kadar kazanmak) onun için bir farzdır.

 

5. Temel gıdadan fazla kazanmak ve ticaret yolculuğu: Bu da, Şanı Yüce Allah'ın lütfu keremiyle caizdir.

 

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Rabbinizin lütfundan aramanızda size bir vebal yoktur." (el-Bakara, 198) Bununla ticareti kastetmektedir. Bu da Yüce Allah'ın hac yolculuğu esnasında lütfedip ihsan ettiği bir nimettir. Yalnızca ticaret maksadıyla dahi buna izin verilmesi de apayrı bir nimettir.

 

6. İlim talebi için yolculuk: Bu da meşhurdur.

 

7. Mübarek yerleri ziyaret kastıyla yolculuk: Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Ancak üç mescide gitmek kastıyla yükler bağlanır ... "

 

8. Orada ribatta bulunmak (sınırları koruyup gözetmek), orayı himaye etmek kastıylaorada bulunanların sayılarını çoğaltmak için sınırlara gitmek.

 

9. Allah yolunda kardeşleri ziyaret etmek: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Bir adam bir kasabada bulunan bir kardeşini ziyaret etti. Allah, onun gittiği yolda onun için bir melek bekletti. Melek, nereye gitmek istiyorsun diye sordu. Adam: Şu kasabada bir kardeşimi görmek istiyorum dedi. Melek:

 

Senin onun üzerinde yoluna koyup ıslah edeceğin bir nimetin var mıdır? diye sordu. Adam şu cevabı verdi: Hayır, sadece onu Allah yolunda sevdiğim için gidiyorum. Melek şöyle dedi: Ben, Allah'ın, sana Allah için o kardeşini sevdiğin gibi, Allah'ın da seni sevdiğini bildirmek üzere gönderdiği elçisiyim dedi". Bu hadisi Müslim ve başkası da rivayet etmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Nisa 101

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR