ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

MAİDE

4

يَسْأَلُونَكَ مَاذَا أُحِلَّ لَهُمْ قُلْ أُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُ وَمَا عَلَّمْتُم

مِّنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّبِينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّهُ فَكُلُواْ مِمَّا أَمْسَكْنَ

عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُواْ اسْمَ اللّهِ عَلَيْهِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ

 

4- Senden, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: "Size bütün iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Allah'ın size öğrettikleri ile alıştırıp öğrettiğiniz avcı hayvanların avları da. Artık onların sizin için tutuverdiklerinden yeyin. üzerine Allah'ın adını anın ve Allah'tan korkun. Muhakkak Allah hesabı pek çabuk görendir."

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı onsekiz (19) başlık halinde sunacağız:

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

2- Helal Kılınan Şeyler:

3- Eğitilmiş Av Hayvanlarının Avladıkları:

4- Köpek Vasıtasıyla Avlanan Hayvanın Yenilmesi için Aranan Şartlar:

5- Avlanmak için Kullamlan Hayvanın Eğitilmesi:

6- Avcının Dikkat Etmesi Gereken Hususlar:

7- Kıraat Farkları:

8- Avcılıkta Kullanılan Hayvanın Eğitiminde Aranan Şartlar ile Avcılıkta Kullanılacak Kuşlar:

9- Hayvanın Avcı için Yakalamasının Anlamı:

10- Eğitilmiş Hayvanın, Avlanılan Hayvanın Kanından içmesi:

11- Avın Avcı Hayvan Tarafından Yaralanmış Olması:

12- Avlanılan Hayvan Yaralanmaksızın Ölürse:

13- Kaybolan Avın Hükmü:

14- Gayr-i Müslimlerin Avlanmak için Eğitilmiş Köpekleriyle Avcılık Yapmak:

15- Av için Eğitilmiş Hayvan Avdan Yiyecek Olursa:

16- Köpek Barındırmanın Caiz Olduğu Haller:

17- Alimin Cahile üstünlüğü:

18- Allah'ın Adını Anarak Avlanmak:

19- Allah Korkusu (Takva):

 

1- Ayetin Nüzul Sebebi:

 

"Senden ... soruyorlar" ayet-i kerimesi Adiy b. Hatim, Zeyd b. Muhelhil'in -ki o, Resulullah (s.a.v.)'ın kendisine "Zeydü'l-Hayr" adını vermiş olduğu "Zeydü'l-Hayr'dır- Peygamber (s.a.v.)'a şunu sormaları üzerine nazil olmuştur: Ey Allah'ın Rasulü, biz, köpeklerle ve şahinlerle avcılık yapan bir topluiuğuz. Köpekler ise inek, eşek ve ceylanları yakalamakla birlikte bunlardan kimisini yetişip kesebiliyoruz, kimisini de köpekler öldürmekte ve biz bunları yetişip kesemiyoruz. Allah; meyteyi (leş'i) haram kılmış bulunmaktadır. Bizim için helal olan nelerdir? Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.

 

2- Helal Kılınan Şeyler:

 

"....Kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size bütün iyi ve temiz şeyler helal kılındı" buyruğunda yer alan; "Ne" edatı, mübteda olarak ref' mahallindedir. Haberi ise: "Kendilerine neyin helal kılındığını ... " buyruğudur. Buradaki (...) ise fazladan gelmiştir. Bu, (...) anlamında da kabul edilebilir. O takdirde haber: "De ki: Size bütün iyi ve temiz şeyler helal kılındı" buyruğudur. İyi ve temiz şeyler anlamındaki "et-Tayyibat" helal olan şeyler demektir. Haram olan her şey ise Tayyıb (iyi ve temiz) olamaz. Tayyıb'ın tanımı ile ilgili olarak şöyle de denilmiştir: O, yeyip içenin lezzetini aldığı ve bu hususta dünyada da ahirette de kendisine zarar vermeyen herşeydir. Tayyibat'tan kastın kesilen hayvanlar olduğu da söylenmiştir. Çünkü, şer'i kesim ile bu hayvanlar temizlenmiş olur.

 

3- Eğitilmiş Av Hayvanlarının Avladıkları:

 

"Alıştırıp öğrettiğiniz ... " anlamındaki; (...) buyruğu "alıştırıp öğrettiğiniz avcı hayvanların avları da" anlamındadır. Buna göre ifadede hazf edilmiş (avladıkları anlamını veren bir) kelime vardır. Bunun takdiri mutlaka gereklidir. Eğer bu takdir olmasaydı, helal olup olmadıkları hakkında sorulan sorunun, "alıştırıp öğretilen avcı hayvanları" kapsaması gerekirdi. Oysa bu, kimsenin kabul ettiği bir görüş değildir.

 

Diğer taraftan yırtıcı hayvanların etini mübah kabul eden kimseler de bu yırtıcı hayvanların mübahlığının eğitilmiş olması şartına bağlı olarak tahsis etmemektedir. İleride bu gibi hayvanların yenilmesi ile igili olarak ilim adamlarının görüşleri Yüce Allah'ın izniyle el-En'am suresinde (145. ayetin tefsirinde) gelecektir.

 

Kur'an ahkamına dair eser yazmış bazı kimseler, ayet-i kerimenin ifade ettiği mübahlığın, bizim eğitmiş olduğumuz avcı hayvanları kapsamına aldığına delil teşkil ettiğini de zikretmektedir. Bu, hem köpeği, hem de diğer yırtıcı ve avlayıcı kuşları kapsamaktadır. Bu da diğer yollarla onlardan yararlanmanın mübah olmasını gerektirir. Köpeğin ve diğer avlayıcı hayvanların satışının caiz olmasına, -bir delil ile tahsis edilen müstesna- diğer çeşitli menfaat şekilleriyle onlardan yararlanmanın da caiz oluşuna delalet etmektedir. Sözü geçen istisna da "cevarih" diye anılan ve avlayıcı olan köpek ve diğer yırtıcı kuşların yenilmesini ihtiva eder. Adiy b. Hatim'in özel isim verdiği beş tane köpeği vardı. Alıştırmış olduğu bu av köpeklerinin adları ise, Selheb, GalIab, Muhtelis ve Mütenais idi. es-Süheyli der ki: Beşincisinin adı hususunda şüphe etmekteyim. Bunun adının Ahtab mı, yoksa Vessab mı olduğu hususunda mütereddidim.

 

4- Köpek Vasıtasıyla Avlanan Hayvanın Yenilmesi için Aranan Şartlar:

 

ümmet, eğer köpek siyah renkli olmayıp, müslüman tarafından eğitilmiş, ava salındığı zaman giden, çağırıldığı zaman gelen, avı ele geçirmesinden sonra uzaklaşması istenince uzaklaşan, avını yaralamak yahut da dişini ona geçirmekle birlikte yakaladığı avdan yemeyen bir köpek ile müslüman avlanacak ve o avcı köpeği salması esnasında Allah'ın adını anacak olursa, böyle bir köpeğin avının sahih olup yenileceğini hilafsız olarak icma ile kabul etmiştir.

 

Bu şartlardan birisi bulunmayacak olursa, görüş ayrılıkları sözkonusu olur. Şayet avlanmada kullanılan sırtlan ve benzeri köpek dışında bir hayvan, yahut da doğan, şahin ve benzeri kuşlar olursa, ümmetin cumhuru eğitilmelerinden sonra avladıkları bütün avların yenileceği görüşündedir. Böyle bir avlayıcı hayvan, (ayet-i kerimede nitelendirilen şekliyle) carih (yani kasib, kazanıcı) dır. Çünkü, bir kimse bir şey kazanacak olursa, aynı kökten gelen: (...) tabirleri kullanılır. (Organ anlamına gelen) el-Cariha da buradan gelmektedir. Çünkü, onun vasıtası ile birşeyler kazanılır. "Kötülüklerin kazanılması" tabiri de buradan gelmektedir.

 

Şair el-A'şa der ki: "(Benim hicvettiğim kimsenin sözleri) boşa gider, hederdir. (Buna karşılık benim hicvim) oldukça etki bırakan bir dağlamayı andırır. (Onların hicivleri benimkine denk olmadığı için) hiciv ile bir şeyler kazanana kendi işlediklerini hatırlatır."

 

Ayet-i kerimede de: "Gündüzün de ne kazandığınızı bilir ... " (el-En'am, 60) diye buyurulmaktadır. Bir başka yerde de: "Yoksa kötülükleri kazananlar ... mı sanırlar!" (el-Casiye, 21) diye buyurulmaktadır.

 

5- Avlanmak için Kullamlan Hayvanın Eğitilmesi:

 

Yüce Allah'ın: "Alıştırıp öğrettiğiniz" buyruğunun anlamı: Alıştırıp öğreten kimseler demektir. Eğiten ve tedip eden kimse anlamındadır. Bunun: Tıpkı, köpeklerin alıştırıldığı gibi, avlanmak hususunda ısrar edenler olarak anlamında olduğu da söylenmiştir. er-Rummani der ki: Her iki anlamın da kastedilmesi ihtimali vardır.

 

"Alıştırıp öğrettiğiniz" kelimesinde, kelimenin kökü, (köpek anlamına gelen kelb'den geldiği için) yalnızca köpeklerin avladıklarının mübah olduklarına dair delil yoktur. Çünkü bu kelime, "mü'minler" demesi gibidir. Her ne kadar; yalnızca köpeklerin avladıkları mübahtır, diyenler buna yapışmış iseler de yine onların görüşlerine delil olacak bir taraf yoktur.

İbnü'l-Münzir'in naklettiğine göre, İbn Ömer'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Doğan ve benzeri avcılıkta kullanılan kuşların yakaladıklarına gelince; bunların yakaladıklarını ölmeden önce yetişecek ve kesebilecek olursan onu kes, onu yemek senin için helaldir. Aksi takdirde ondan yeme. İbnü'l-Münzir der ki: Ebu Cafer'e doğan kuşu ile avlanmanın helal olup olmadığı soruldu o, hayır yetişip de onu kesmen müstesna diye cevap verdi.

 

ed-Dahhak ile es-Süddi: "Allah'ın size öğrettikleri ile alıştırıp öğrettiğiniz avet hayvanların avları da" buyruğunun, köpekler hakkında hususi olduğunu söylemişlerdir. Eğer köpek, simsiyah ise, Hasan (el-Basri), Katade ve en-Nehai onunla avlanmayı mekruh görmüşlerdir. Ahmed ise der ki: Köpeğin simsiyah olması halinde avcılıkta kullanılmasına ruhsat veren kimse olduğunu bilmiyorum. İshak b. Rahaveyh de bu görüştedir.

 

Medine ile Küfe'deki ilim ehlinin geneli ise, eğitilmiş herbir köpek ile avlanmanın caiz olduğu görüşündedirler. Siyah köpekle avlanmayı uygun görmeyenler, buna gerekçe olarak Hz. Peygamber'in: "Siyah köpek bir şey tandır" hadisi dolayısıyla bu görüşe varmışlardır. Bu hadisi, Müslim rivayet etmiştir.

 

Cumhur ise, ayetin umum ifade ettiğini delil gösterdiği gibi, doğan kuşu ile avlanmanın caiz oluşu hususunda da ayetin nüzul sebebi ile ilgili olarak Zikredilenleri ve Tirmizi'nin Adiy b. Hatim'den rivayet ettiği şu hadisi delil gösterirler. Adiy b. Hatim dedi ki: Resulullah (s.a.v.)'a doğan kuşu ile avlanma hususunda soru sordum, şöyle buyurdu: "Senin için yakaladığından yiyebilirsin."

 

Hadisin isnadında Mücalid vardır. Ve bu hadis ancak Mücalid yoluyla bilinmektedir. Mücalid zayıf bir ravidir.

 

Ayrıca konu ile ilgili manayı da delil göstermişlerdir. O da şudur: Avcılıkta köpekten beklenen herbir şey, mesela parstan da beklenir. Bu konuda (hükme) etkileyici bir özelliği bulunmayan hususlar dışında aralarında hiçbir fark yoktur. İşte, asılda bulunan manaya yapılan kıyas da budur. Kılıcın kamaya, cariyenin de köleye kıyas edilmesi gibi. Buna dair açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

 

6- Avcının Dikkat Etmesi Gereken Hususlar:

 

Bu husus anlaşıldığına göre, şunu bilmelisin ki, avlanacak kimsenin hayvanını gönderdiğinde, hayvanın şer'ı kesimini ve onu yemenin mübah oluşunu kastetmesi gerekmektedir. Bu hususta hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Köpeğini salarken (avının üzerine) Allah'ın adını andığın takdirde (o avdan) yiyebilirsin." Bu ise, hem niyet etmeyi hem de Allah'ın adını anmayı (Bismillah demeyi) gerektirmektedir. Bununla birlikte eğer hoşça vakit geçirmeyi kastedecek olursan, Malik bu avdan yemeyi mekruh kabul etmekle birlikte İbn Abdülhakem bunu caiz görmüştür. el-Leys'in şu sözünün zahirinden anlaşılan da odur: "Ben, bundan daha çok -ki, avlanmayı kastediyor- batıla benzeyen bir hak görmüş değilim."

 

Şayet hayvanı şer'ı usule göre kesmek niyetini taşımaksızın bu işi yapacak olursa, o takdirde (o avladığı hayvan eti) haram olur. Çünkü bu, herhangi bir menfeat sağlamaksızın bir hayvanı telef etmek ve fesat yapmak kabilindendir. Resulullah (s.a.v.) ise, yeme kastı dışında hayvanın öldürülmesini yasaklamıştır. İlim adamlarının cumhuru ise, hayvanı salması esnasında sözlü olarak Allah'ın adını anmanın (Besmele çekmenin) mutlaka gerekli olduğu görüşündedir. Çünkü Hz. Peygamber: "Allah'ın adını andığın takdirde" diye buyurmuştur. Eğer herhangi bir şekilde besmele çekilmezse, o takdirde avlanılan hayvan yenilemez. Zahirı mezhebi mensupları ile hadis ehlinden bir topluluğun görüşü budur. Bizim mezheb alimlerinden -ve onların dışında- bir topluluğun görüşüne göre ise, kasti olarak besmeleyi terk etmesi halinde müslümanın avladığı ve kestiği hayvanın yenilmesinin caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Onlar, bu hususta besmele çekme emrinin mendupluk ifade ettiğini kabul etmişlerdir. Malik ise, meşhur olan görüşüne göre, besmele çekmeyi kasten terketmek ile yanılarak terketmek arasında fark olduğu kanaatindedir ve şöyle demektedir: Besmele çekmek kasten terkedilecek olursa yenilmez, yanılarak terkedilirse yenilir. İslam aleminin değişik bölgelerindeki fukahanın görüşü de budur. Şafii'nin iki görüşünden birisi de budur. Bu mesele, Yüce Allah'ın izniyle el-En'am suresinde (121. ayetin tefsirinde) gelecektir.

 

Diğer taraftan köpeğin salınması esnasında, dizgininin avcının elinde bulunup, avcının eliyle gönderilmesi de kaçınılmazdır. Avcı onu serbest bırakacak, avın üzerine gitmesi için onu kışkırtacak ve köpek de onun üzerine gidecektir. Yahut da avlayıcı hayvan, avı görmekle birlikte, yerinde hareketsiz durmalı, avcının kışkırtması ile olmaksızın yerinden hareket etmemelidir. Bu ise, avlayıcı hayvanın dizginlerinin avcının elinde bulunup, onu avın üzerine salarak serbest bırakması durumuna benzemektedir. Konu ile ilgili iki görüşten birisine göre bu böyledir.

 

Şayet avIayıcı hayvan avcının göndermesi ve kışkırtması sözkonusu olmaksızın kendiliğinden gidecek olursa cumhura, Malik'e, Şafii'ye, Ebu Sevr'e ve rey ashabına göre avı caiz değildir, yenilmesi de helal olmaz. Çünkü, böyle bir durumda avcı hayvan salınmaksızın kendisi için avlamış ve kendi adına yakalamış olur. Bu hususta avcının herhangi bir katkısı da yoktur. Dolayısıyla o avlayıcı hayvanın gönderilmesi avcıya nisbet edilemez. Çünkü Hz. Peygamberin: "Eğitilmiş köpeğini saldığın takdirde ... " ifadesi buna uymamaktadır. Ata b. Ebi Rebah ile el-Evzai ise, avlanmak kastı ile onu dışarı çıkartmış olması halinde, hayvanın avladığının yenileceğini söylemişlerdir.

 

7- Kıraat Farkları:

 

Cumhur, "alıştırıp öğrettiğiniz" anlamına gelen; (...) kelimesini "ayn ve lam" harfini üstün olarak okumuşlardır. İbn Abbas, ve Muhammed b. elHanefiyye ise, bu kelimeyi "ayn" harfini ötreli, ''lam'' harfini de esreli okumuşlardır. Yani: Avlayıcı hayvanlar ile onlarla avlanmaya dair size Allah tarafından öğretilenler ile ... demek olur.

 

el-Cevarih: Kazananlar, kazanıcılar anlamındadır. İnsan azalarına bu adın veriliş sebebi ise, bunların (iyilik ya da kötülük) kazanmaları ve tasarruf ta bulunmaları dolayısıyladır. Bunlara bu adın veriliş sebebinin, bunların (yaralamak anlamına gelen cerh'ten geldiği nazarı itibara alınarak) yaralayıp kan akıtmaları olduğu da söylenmiştir. O takdirde bu kelime, yaralamak anlamına gelen (el-Cirah)'dan gelmiş olması gerekir ki, bu zayıf bir görüştür. Dil bilginleri de bundan farklı bir kanaate sahiptirler. Ayrıca İbnü'l-Münzir bu görüşü bir gurup kimseden de nakletmiştir.

 

"Alıştırıcılar" kelimesini cumhur, "kef" harfini üstün, "lam" harfini de şeddeli olarak okumuşlardır. "el-Mukellib" ise, köpek eğiticisi ve onları avlanmaya alıştıran kimse demektir. Köpekten başkasını eğitenlere de aynı şekilde "Mükellib" denilir. Çünkü o da eğittiği o hayvanı nihayet köpeğe benzetmektedir. Bunu kimi dil bilginleri nakletmiştir. Avcının kendisine de "Mükellib" denilir. Buna göre, ayet-i kerimedeki bu kelimenin anlamı "avlayıcılar olarak" şeklinde olur. Mükellib'in, köpeklerin sahibi anlamına geldiği de söylenmiştir.

 

el-Hasen ise bu kelimeyi, "kef" harfini sakin, "lam" harfini de şeddesiz olarak (...) diye okumuştur. Bunun anlamı ise, köpeklere sahip olanlar şeklindedir. Nitekim, davarları çoğalan kimse hakkında; (...) denildiği gibi, köpekleri çok olan kimse hakkında da; (...) denilir. el-Esmai ise (Nabiğa'ya ait) şu beyiti nakletmektedir: "Her bir delikanlının davarları çoğalır, büyük servet sahibi olsa dahi Mutlaka onu ölüm dünyadan çekip alacaktır."

 

8- Avcılıkta Kullanılan Hayvanın Eğitiminde Aranan Şartlar ile Avcılıkta Kullanılacak Kuşlar:

 

"Allah'ın size öğrettikleri ile alıştırıp öğrettiğiniz ... " buyruğundaki zamirin müennes olarak gelmesinin sebebi "el-Cevarih" kelime sinin lafzına riayet etmek içindir. Çünkü bu da "cariha" kelimesinin çoğuludur.

 

Öğretmek hususunda şu iki şartın arandığında ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur: Avcı hayvana emir verildiği vakit emre riayet etmeli (gönderildiğinde gitmeli) ve geri çağırılması halinde de geri gelmelidir.

 

Köpeklerle onların hükmünde bulunan diğer vahşi ve yırtıcı hayvanlarda bu iki şartın arandığında görüş ayrılığı olmamakla birlikte, avcılıkta kullanılan kuşlar hususunda ise görüş ayrılığı vardır. Meşhur olan, cumhurun kuşlarda da bunları şart gördüğüdür. İbn Habib'in naklettiğine göre, kuşlarda çağırıldığında geri gelmeleri şart değildir. Çünkü, çoğunlukla bu, kuşlarda mümkün olmaz. O bakımdan, kuşlara emir verildiğinde itaat etmeleri yeterlidir.

 

Rabia der ki: Çağrıldığı vakit, çağrıya uyan hayvanlar, eğitilmiş avcı hayvandır. Çünkü, hayvanların çoğu, tabiatı dolayısı ile gönderildiği vakit gider.

 

Şafii ile ilim adamlarının çoğunluğu (cumhur), eğitilmiş olmakta avcı hayvanın sahibi adına yakalamasını da şart koşmuşlardır. Ancak, kendisinden nakledilen meşhur görüşünde Malik bu şartı öngörmemiştir. Şafii der ki: Öğretilmiş olan avcı hayvan, sahibi tarafından gönderildiği vakit giden, geri dönmesi için çağırdığı vakit sahibine geri dönen, avı sahibi adına yakalayan ve ondan bir şey yemeyendir. Avcı hayvan bunu defalarca tekrarladığı takdirde ve bu işi bilen ehil kimseler, artık bu hayvan eğitilmiş oldu diyecek olurlarsa, o taktirde o hayvan eğitilip öğretilmiş hayvan olur.

 

Yine Şafii'lerle Kufelilerden nakledildiğine göre, salındığı vakit giden, avı yakaladığı vakit ona dokunmayan ve bunu ardı ardına defalarca yapan hayvanın üçüncü defa bu şekilde av yakalaması halinde avı yenilir.

 

İlim adamlarından, bunu üç defa yaparsa dördüncüsünde avladığı yenilir diyenler de vardır. Yine aralarında: Bunu, bir defa yapacak olursa, o hayvan alıştırılıp öğretilmiş olur ve ikincisinde de o hayvanın avladığı yenilir, diyenler de vardır.

 

9- Hayvanın Avcı için Yakalamasının Anlamı:

 

Yüce Allah'ın: "Artık onların sizin için tutuverdiklerinden yiyin" buyruğu, sizin adınıza yakaladıklarından ve ilişmediklerinden yiyin demektir.

 

İlim adamları, bu buyruğun te'vili (anlamı) hususunda farklı görüşlere sahiptirler.

 

İbn Abbas, Ebu Hureyre, Nehai, Katade, İbn Cübeyr, Ata b. Ebi Rebah, İkrime, Şafii, Ahmed, İshak, Ebu Sevr, en-Numan (Ebu Hanife) ve mezhebine mensup ilim adamları derler ki: Buyruk, ondan yemeyecek olursa, anlamındadır. Eğer avdan yiyecek olursa, geri kalanı yenilmez. Çünkü bu durumda o, kendisi için yakalamış, sahibi adına yakalamamış olur.

 

Ebu Hanife ve mezhebine mensup ilim adamlarına göre pars da köpek gibidir. Şu kadar var ki, kuşlarda bunu şart koşmamışlardır. Aksine kuşların yediklerinden arta kalan yenilir.

 

Sa'd b. Ebi Vakkas, Abdullah b. Ömer, Selman-ı Farisi ve yine Ebu Hureyre ise şöyle demektedirler: Bu, ondan yemiş olsa dahi anlamındadır. Eğer avcı hayvan, -köpek, pars ya da kuş olsun- avdan yiyecek olursa, avın geri kalanı -geriye bir parçacık kalmış olsa dahi- yenilir. Bu, Malik'in ve mezhebine mensup bütün ilim adamlarının da görüşüdür. Aynı zamanda bu, Şafii'nin ikinci görüşüdür. Kıyas da bunu gerektirir,

 

Konu ile ilgili olarak zikrettiğimiz bu anlamlarda iki tane hadis vardır. Birincisi, Adiy b, Hatim'in rivayet ettiği, alıştırılmış köpeğe dair hadiste geçen şu ifadelerdir: "Eğer (avdan) yiyecek olursa, sen (kalanı) yeme, Çünkü bu durumda o kendisi için avlamış olur," Hadisi Müslim rivayet etmiştir,

 

İkincisi ise, Ebu Sa'lebe el-Huşeni yoluyla gelen hadistir. Ebu Sa'lebe dedi ki: Rasulullah (s.a.v.) köpek avı hakkında şöyle buyurdu: "Köpeğini salarken üzerine Allah'ın adını andığın takdirde sen (o avdan) ye, Köpeğin ondan yemiş olsa dahi, Sağ elinin sana kazandırdığından ye." Bunu, Ebu Davud rivayet etmiştir. Bu, Adiy'den de rivayet edilmiş ise de sahih değildir. Adiy'den gelen sahih rivayet, Müslim'in rivayet ettiği hadistir.

Konu ile ilgili iki rivayet arasında tearuz olduğundan dolayı, bizim mezheb alimlerimizden ve onların dışında olanlardan kimisi, bu iki hadisin arasını bulma yoluna gitmiştir. O bakımdan, yasaklamayı ihtiva eden hadisi, tenzihi kerahete ve veralı davranmaya, bunu mübah kılan hadisi de cevaza ait olarak kabul etmiş ve şöyle demişlerdir: Adiy zengin birisi idi. O bakımdan Peygamber (s.a.v.) ona veralı hareket etmek suretiyle yememesi şeklinde fetva verirken, muhtaç bir kimse olan Ebu Sa'lebe'ye yemesi hususunda cevazı belirterek fetva vermiştir, Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

Bu te'vilin doğruluğuna Hz. Peygamber'in Adiy hadisinde kullandığı şu ifade de delalet etmektedir: "Çünkü gerçekten ben, o takdirde (o avcı hayvanın) kendisi adına yakalamış olacağından korkarım." İşte bizim ilim adamlarımızın te'vili budur, Ebu Ömer (b, Abdi'l-Berr) 'el-istizkar" adlı eserinde der ki: Adiy yoluyla gelen bu hadis ile Ebu Sa'lebe hadisi tearuz halindedir. Zahir görülen o ki, Ebu Sa'lebe hadisinin onu nesh ettiğidir. Çünkü Hz, Peygamber'e: Ey Allah'ın Rasulü, ondan yemiş olsa dahi diye sorup, Hz, Peygamber'in: "Ondan yemiş olsa dahi" demesi bunu göstermektedir.

 

Derim ki: Ancak bu, nesh iddiası su götürür. Çünkü bunun tarihini bilemiyoruz, Bu durumda iki hadisin telifi ise, -hadislerin varid oldukları tarih bilinmediği sürece- daha uygundur. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

Şafii mezhebinin alimlerine gelince, onlar da şöyle demektedir: Eğer avlanılan hayvandan köpeğin yemesi, aşırı açlığı dolayısı ile ise, o av hayvanı yenilir, aksi takdirde yenilmez, Çünkü o takdirde bu, onun kötü eğitilmesinin bir neticesidir. Seleften bir topluluğun da bu hususta ayırım gözettiğine dair rivayetler vardır. Buna göre köpek ile parsın avlayıp kendisinden yediklerinin yenilmeyeceğini, buna karşılık doğan'ın kendisinden yediği avın yenilmesinin caiz olduğunu kabul etmişlerdir. Bu görüş en-Nehai, es-Sevri, rey ashabı ve Hammad b, Süleyman'ın görüşüdür. İbn Abbas'tan da nakledilmiştir. Bunlar derler ki: Çünkü köpek ile parsın dövülmesi ve bundan dolayı azarlanmaları mümkündür. Kuşa böyle bir uygulamanın imkanı yoktur, Kuşun öğretilmiş olmasının sınırı ise çağırıldığında geri gelmesi, salındığında da gitmesidir. Kuşun eğitiminde bundan daha ilerisine imkan yoktur, onu vurmak ise ona eziyettir.

 

10- Eğitilmiş Hayvanın, Avlanılan Hayvanın Kanından içmesi:

 

İlim adamlarının cumhuruna göre, eğitilmiş hayvan av hayvanının kanından içecek olursa avı yenilir. Ata der ki: Kanı içmek, av hayvanını yemek değildir. Bununla birlikte eş-Şa'bi ile Süfyan-ı Sevri böyle bir av hayvanını yemeyi mekruh görmüşlerdir. Ancak avın mübah oluş sebebinin eğitilmiş av hayvanının avı yaralayıp kanını akıtması olduğu hususunda görüş ayrılığı yoktur. Bu yaralamanın muhakkak olarak gerçekleştiğinden emin olunması, bunda herhangi bir şüphenin olmaması gerekir, Şüphe bulunması halinde ise av hayvanının yenilmesi caiz olmaz. Bunu, ayrı bir başlıkta ele alalım:

 

11- Avın Avcı Hayvan Tarafından Yaralanmış Olması:

 

Avcı, kendi köpeği ile beraber bir başka köpeği de bulacak olur ise diğer köpeğin bir başka avcı tarafından gönderilmemiş olduğu kabul edilir. Bu ikinci köpeğin kendi tabiatı gereği ve kendiliğinden gönderildiği varsayılır. Bu hususta görüş ayrılığı yoktur. Çünkü Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Eğer ona (avlanmasına) ondan başka köpekler de karışmış ise ondan yeme -bir başka rivayette de şöyle denilmektedir-: Çünkü sen, ancak kendi köpeğin için besmele çektin, ondan başkası için besmele çekmedin."

 

Şayet bir başka avcı, ikinci köpeği göndermiş ve her iki köpek de o av hayvanını ortaklaşa avlamış ise, iki avcının da avlanılan o hayvan da ortak olması hakkıdır. İki köpekten birisi o av hayvanını öldürücü bir şekilde yaralamış, daha sonra ikincisi gelmiş ise, o av, onu öldürücü şekilde yaralayan eğitilmiş hayvanın sahibine aittir. Aynı şekilde kendisine bir ok atılarak dağdan aşağı yuvarlanan yahut bir suya gömülen hayvan da yenilmez. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Adiy b, Hatim'e şöyle demiştir: "Ve eğer okunu atacak olursan, Allah'ın adını an (arak at). (Avın) bir gün gözünden kaybolup avında kendi okunun izinden başka bir şey bulamayacak olursan (avını) yiyebilirsin. Şayet onu suya gömülmüş bulacak olursan ondan yeme. Çünkü sen o hayvanı suyun mu, kendi okunun mu öldürdüğünü bilemezsin." Bu da, açık bir nasstır.

 

12- Avlanılan Hayvan Yaralanmaksızın Ölürse:

 

Av hayvanı köpeklerin ağızlarında fakat yara almaksızın ölecek olursa yenilmez. Çünkü boğularak ölmüş olur. Bu da kör bir bıçakla kesilip boğazı kesilmeden önce kesim esnasında çektiği ızdıraptan ölmüş gibi olur.

 

Şayet yırtıcı hayvanlardan o av hayvanını kurtarıp kesme imkanı bulmakla birlikte av hayvanı ölünceye kadar bu işi yapmazsa o hayvan yenilmez. Ve hayvanı kesmek hususunda kusurlu hareket etmiş olur. Çünkü bu durumda hayvan kesilecek bir hale gelmiş idi. Kesilebilen hayvanın İslami kesimi ise kesilemeyeninkinden farklıdır.

 

Şayet o hayvanı avlayıcı hayvanlardan kurtardıktan sonra bıçağını çıkarmadan önce ölürse veya beraberinde bulunan bıçağını eline alır (fakat kesmeden) ölürse o hayvanın yenilmesi caiz olur. Bıçak beraberinde bulunmamakla birlikte bıçağı aramayıp başka bir şeyle oyalanacak olursa o hayvan yenilmez.

 

Şafii der ki: Avlayıcı hayvanların yakalayıp herhangi bir şekilde yaralamadığı av hayvanı hakkında iki görüş vardır. Birincisine göre, yaralanmadığı sürece o hayvan yenilemez. Çünkü Yüce Allah: "Avcı hayvanların ... " diye buyurmaktadır. Bu da İbnü'l-Kasım'ın görüşüdür. Diğeri ise bu hayvanın yenilmesinin helal olduğudur. Bu da Eşheb'in görüşüdür. Eşheb der ki: Eğer av hayvanı köpeğin çarpmasından ötürü ölürse yenilir.

 

13- Kaybolan Avın Hükmü:

 

Hz. Peygamberin (11. başlıkta geçen) hadis-i şerifteki: "Şayet onu bir gün süreyle kaybeder ve onda kendi okunun izinden başka bir yara izi bulmuyacak olursan (ondan) yiyebilirsin" buyruğu ile buna yakın ifadelerin yer aldığı, Ebu Sa'lebe yoluyla gelen ve Ebu Davud tarafından: "üçgün sonra dahi o!sa -kokmamış olması şartıyla- onu yiyebilirsin,"  fazlalığıyla yer alan hadis-i şerife, Hz. Peygamberin: "Gözünün önünde seri bir şekilde (av hayvanın veya av aletinle) öldürdüğünü ye. Fakat, gözünün önünden kaybolduktan sonra ölenden yeme" hadisi arasında bir tearuz bulunmaktadır. 

 

(Bundan dolayı) gözden kaybolan av hayvanının yenilmesi ile ilgili olarak ilim adamları üç farklı görüş ortaya atmışlardır:

 

1) Avın ölümüne sebep teşkil eden ister ok, ister köpek olsun yenilir.

2) Gözden kaybolması halinde hiçbir şey yenilmez. Çünkü Hz. Peygamber: "Gözünün önünde ve süratlice öldürdüğünü ye, gözünden kaybolup da öleni yeme" diye buyurmuştur. Yenilmeyiş sebebi ise, okun dışında başka birtakım haşerelerin avın ölümünde katkısı bulunmuş olması korkusudur.

 

3) Ok ile köpek avı arasında fark gözetenler. Bunların görüşlerine göre, ok ile öldürülen yenilir, köpek tarafından öldürülen ise yenilmez.

 

Bunun izahı şöyle yapılabilir: Ok, belli bir cihetten av hayvanının ölümüne sebep teşkil eder. Ve bu konuda içinden çıkılamayacak bir durum olmaz. Köpek gibi av hayvanları ise, değişik yerlerden av hayvanının ölümüne sebep teşkil etmiş olabilirler. O bakımdan nasıl öldüğü hususu içinden çıkılamayabilir. Bu üç görüş de bizim (mezhebimizin) ilim adamları tarafından ileri sürülmüş görüşlerdir.

 

Malik, Muvatta'ın dışındaki eserlerde şöyle demektedir: Av ölür, daha sonra onu ölü olarak eline geçirdiğinde doğanın, köpeğin ya da okun onun öldürücü bir tarafına isabeti sözkonusu değilse ondan yiyemez.

 

Ebu Ömer (b. Abdi'l-Berr) der ki: İşte bu da bize şunu göstermektedir. Eğer avlama aracı avın öldürücü yerlerine isabet edecek olursa, ona (Malik'e) göre üzerinden bir gece geçmiş olsa dahi helaldir ve onu yiyebilir. Şu kadar var ki, üzerinden gece geçmişse ondan yemeyi mekruh kabul etmektedir. Çünkü İbn Abbas'tan: "Eğer gözünden bir gece kaybolacak olursa (onu) yeme" dediği rivayeti gelmiştir. Buna yakın bir rivayet de es-Sevrı'den gelmiştir. O şöyle demektedir: Eğer av hayvanı bir gün kaybolacak (görülmeyecek) olursa ben onu yemeyi mekruh kabul ederim.

 

Şafii der ki: Kıyasa göre, onun nerede öldüğünü göremeyecek olursa, o av hayvanını yiyemez.

 

Evzai der ki: Ertesi günü o av hayvanını ölmüş ve okunu av hayvanında saplı bulur, yahut köpeğinin onda açtığı yara izini görürse ondan yiyebilir.

 

Eşheb, Abdulmelik ve Esbağ da buna yakın görüş belirterek şöyle derler: Eğer avlanılanın öldürücü yerleri isabet almışsa, üzerinden bir gece geçmiş olsa dahi avlanılan hayvanın yenilmesi caiz olur. Hadis-i şerifteki "kokuşmadığı sürece" ifadesi ise, bir ta'm'dir. Çünkü, hayvan kokuşacak olursa, senin tabiatın kaldırmadığı pis şeyler arasına katılmış olur. Bundan dolayı da onu yemek tiksinti verir (veya mekruh olur); bununla birlikte ondan yiyecek olursa caizdir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) kokuşmuş (bozulmuş) bir yağlı sulu yemeği, (kokuşmuş olmasına rağmen) yemiştir.

 

Şöyle de denilmiştir, Bu (kerahiyet hükmü) yiyenin zarar görmesinden korktuğu şeyler ile ma'luldur. Bu, ta'lile göre eğer zarar görme korkusu muhakkak ise onu yemek haram olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

14- Gayr-i Müslimlerin Avlanmak için Eğitilmiş Köpekleriyle Avcılık Yapmak:

 

Bu kabilden olmak üzere ilim adamları, eğitilmiş olması halinde yahudi ve hıristiyanın köpeği ile avlanmanın hükmü hususunda farklı görüşlere sahiptirler. Hasan-ı Basri bunu mekruh görmüştür.

 

Mecusi tarafından eğitilmiş köpek, doğan ve şahin ile avlanmayı ise Cabir b, Abdullah, el-Hasen, Ata, Mücahid, en-Nehai, es-Sevri ve İshak mekruh görmüşlerdir. Malik, Şafii ve Ebu Hanife ise, avcının müslüman olması halinde bunlara ait köpeklerle avlanmayı caiz görmüş ve: Bu (eğitilmiş avcı hayvanlar) böyle birisine ait bıçak gibidir.

 

Şayet avcı kitap ehlinden ise, ümmetin cumhuru -Malik müstesna- avının yenilmesini caiz olduğunu kabul ederler. Malik ise, kitap ehline mensup kimsenin avı ile kestiği hayvan arasında fark gözetmiş ve şu ayet-i kerimeyi okuyarak: ''Ey iman edenler; Allah ... avdan ellerinizin, mızraklarınızın erişebileceği bir şeyle sizi muhakkak deneyecektir" (el-Maide, 94) ayetini delil gösterip şöyle demiştir: Yüce Allah burada yahudilerden de hıristiyanlardan da söz etmemektedir.

 

İbn Vehb ile Eşheb ise şöyle derler: Yahudi ile hıristiyanın avı, tıpkı kestiği hayvan gibi helaldir. Muhammed'in Kitab'ında ise, Sabiinin avının da kesiminin de caiz olmayacağı belirtilmektedir. Sabiiler, yahudilerle hıristiyanlar arasında bir topluluk olup muayyen bir dinleri yoktur.

 

Şayet avcı mecusi ise, Malik, Şafii, Ebu Hanife ve bunların arkadaşları ile bütün insanların büyük çoğunluğu avının yenilmesini kabul etmemişlerdir. Ebu Sevr ise bu hususta iki görüş vardır demektedir: Bir görüş bütün bunların görüşü gibidir. Diğeri ise, mecusiler kitap ehlindendir ve onların avları (nın yenilmesi) caizdir şeklindedir.

 

Sarhoş bir kimse avlanır yahut hayvan kesecek olursa, onun avı da kestiği de yenilmez. Çünkü, şer'ı kesimin (zekat, tezkiye) maksada (niyete) ihtiyacı vardır. Sarhoş kimsenin ise maksat güderek bir iş yapması sözkonusu değildir.

 

15- Av için Eğitilmiş Hayvan Avdan Yiyecek Olursa:

 

Nahivciler, Yüce Allah'ın: "Sizin için tutuverdiklerinden" buyruğundaki; (...): ... den edatının durumu hakkında farklı görüşlere sahiptirler. el-Ahfeş, bu da Yüce Allah'ın: "Onun meyvesinden yıyiniz" (el-En'am, 141) buyruğundaki gibi fazladan gelmiştir, der. Basralılar ise onun bu hususta hatalı olduğunu belirtirler ve bu edatın olumlu cümlede fazladan gelmeyeceğini, ancak nefy (olumsuz) ve soru cümlelerinde fazladan gelebileceğini belirtirler. Şanı Yüce Allah'ın: "Meyvesinden" buyruğu ile "Günahlarınızdan bir kısımını bağışlar" (el-Bakara, 271) ve: "Günahlarınızdan bazısını bağışlasın ... " (el-Ahkaf, 31) buyruklarında bu edat tab'ız (kısmilik) bildirmek içindir. Buna karşılık el-Ahfeş şöyle cevap vermektedir: Yüce Allah, kimi yerde bu edatı zikretmeksizin: "Günahlarınızı bağışlar ... " (es-Saf, 12) diye buyurmaktadır. İşte bu da olumlu cümlede bu edatın fazladan gele bileceğine bir delildir. el-Ahfeş'e şu şekilde cevap verilmektedir: Buradaki bu edat, tab'ız içindir. Çünkü avlanılan hayvandan helal olan yalnızca ettir. Kan ve diğer pislikler bunun dışındadır.

 

Derim ki: Yemek hususunda asıl maksat ve alışılmış şey bu değildir ki, bununla onun dedikleri çürütülebilsin. Bununla birlikte; "Tutuverdiklerinden" buyruğu ile eğitilmiş hayvanların geriye bıraktıklarından ... anlamının kastedilmiş olması da muhtemeldir. Bu açıklama: Eğer köpek avlanılan hayvandan yiyecek olursa bunun zararı olmaz diyenlerin görüşüne uygun bir açıklamadır. İşte bu ihtimal sebebiyle ilim adamları -az önce de geçtiği üzere- eğitilmiş av hayvanlarının avdan yemesi halinde avlanılan o hayvanın yenilmesinin caiz olup olmadığı hususunda farklı görüşlere sahiptirler.

 

16- Köpek Barındırmanın Caiz Olduğu Haller:

 

Ayet-i kerime, avlanmak kastıyla köpek edinmenin ve köpek barındırmanın caiz olduğuna delalet etmektedir. Bu husus, sünnette sabit olduğu gibi, sünnet buna ekin ve davar için köpek barındırma hallerini de ilave etmiştir. İslamın ilk dönemlerinde köpeklerin öldürülmesi emredilmişti. Öyleki, çölden gelen bir kadıncağızın arkasından takılıp gelen köpek dahi öldürülürdü, Müslim, İbn Ömer'den Peygamber (s.a.v.)'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Her kim, av yahut davar köpeği dışında bir köpek barındıracak olursa, her gün onun ecrinden iki kırat eksilir."

 

Yine Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Davar, av veya ekin köpeği dışında her kim köpek edinecek olursa, hergün onun ecrinden bir kırat eksilir."

 

ez-Zührı der ki: İbn Ömer'e, Ebu Hureyre'nin dediğinden sözedilince şöyle dedi: Allah Ebu Hureyre'ye rahmet buyursun. O da ekin sahibi bir kimse idi. 

 

Böylelikle sünnet bizim dediğimize delalet etmiş olur. Hz. Peygamber, sözü geçen bu faydalardan herhangi birisi sözkonusu olmaksızın köpek barındıranın ecrinin eksileceğini belirtmiştir. Bu ise, köpeğin müslümanları korkutmasından, havlamasıyla onları şaşırtmasından dolayı olabilir.

 

Nitekim, Basralı şairlerden birisi, Ammar'ın yanına misafir olarak konaklamıştı. Köpeklerinin havladığını işitmiş ve bunun üzerine şöyle demişti: "Biz, Ammar'a konuk olduk. O da köpeklerini kışkırttı üzerimize Az kalsın iki evi arasında (onlar tarafından) yenilip bitirilecektik Arkadaşlarıma gizlice dedim ki: Bugün(ün eziyeti) mi daha uzun, yoksa kıyamet günü mü?"

 

Köpek barındırmanın yasaklanış sebebi, meleklerin eve girmelerine engel olmaları, yahut -Şafii'nin görüşüne göre- necis olmaları veya fayda sağlamayan herhangi bir şeyi edinmeye dair yasağın kapsamına girmesi dolayısıyla da olabilir.

Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

İki rivayetten birisinde "iki kırat" denilirken, diğerinde "bir kırat" denilmektedir. Bundan dolayı buyruğun, biri diğerinden daha fazla eziyet verici iki tür köpek hakkında olması muhtemeldir. Hz. Peygamberin öldürülmesini emrettiği ve öldürülmelerini yasaklaması esnasında istisna edilenlerin arasına sokmadığı siyah köpek gibi. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "İki noktalı (benekli) simsiyah köpeği öldürmeye bakınız. Çünkü o bir şeytandır." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

 

Bu farklılığın, köpeğin beslendiği yerlerin farklı olması dolayısıyla olması da muhtemeldir. Mesela, Mekke veya Medine'de köpek barındıranın ecrinden iki kırat, başka yerlerde barındıranın ecrinden bir kırat eksilmesi de mümkündür. Doğrusunu en iyi bilen Allahtır.

 

Barındırılması mübah olan köpeklere gelince, böyle bir köpeği barındıranın ecrinden -at ve kedi beslemek gibi- bir şeyeksilmez. Böyle bir köpeğin alım ve satımı da caiz olur. Hatta Sühnun şöyle demektedir: Böyle bir köpeğin satış bedeli ile hac dahi edebilir. Malik'e göre barındırılması mübah olan davar köpeği davarlarla birlikte gidip gelen köpektir. Evde hırsızlara karşı davarları koruyan köpek değildir. Ekin köpeği ise, gece ve gündüz vahşi hayvanlara karşı ekini koruyan köpektir. Hırsızlara karşı koruyan değiL. Malik'in dışındaki ilim adamları ise, şehirden uzak yerlerde (badiyede) davar, ekin ve ev hırsızlarına karşı köpek edinmeyi caiz kabul etmişlerdir.

 

17- Alimin Cahile üstünlüğü:

 

Bu ayet-i kerimede bilgili olanın, cahilin sahip olmadığı üstünlük ve fazilete sahip olduğuna bir delil vardır. Çünkü köpek eğitilip öğretildiği takdirde diğer köpeklere daha üstün olur. Buna göre ilim öğrenen insanın diğer insanlara üstünlüğü öncelikle sözkonusudur. Özellikle de bildikleriyle amel edecek olursa. Nitekim bu, Ali b. Ebi Talib (r.a)'ın dediği rivayet edilen şu sözünü andırmaktadır: "Her şeyin bir kıymeti vardır. Kişinin kıymeti ise, onun güzel bir şekilde yaptığı (ihsan ettiği) dir."

 

18- Allah'ın Adını Anarak Avlanmak:

 

Yüce Allah'ın: "üzerine Allah'ın adını anın" buyruğu, besmele çekme emrini ihtiva etmektedir. Bu besmelenin eğitilmiş hayvanı avın üzerine gönderme esnasında çekileceği söylenmiştir. Böylelikle besmele çekmek hususunda avlanmak ile hayvan kesme arasında bir uygunluk bulunmaktadır. Buna dair açıklamalar, el-En'am suresinde (121. ayetin tefsirinde) gelecektir.

 

Burada besmele çekmekten kastın yerken besmele çekmek olduğu da söylenmiştir. İfadeden daha açıkça anlaşılan budur.

 

Müslim'in Sahih'inde Peygamber (s.a.v.)'ın Ömer b. Ebi Seleme'ye şöyle dediği rivayet edilmektedir: "Ey çocuk, Allah'ın adını an, sağ elinle ye ve önünden ye." Hz. Huzeyfe yoluyla gelen hadiste de Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "Şüphe yok ki şeytan, üzerinde Allah'ın adının anılmaması sebebiyle yemeği kendisine helal kabul eder." 

 

Eğer yemeğin başında besmele çekmeyi unutacak olursa, sonrasında besmele çeksin. Nesai, Ümeyye b. Mahşi'den -ki, Rasulullah (s.a.v.)'ın ashabın dandı- Rasulullah (s.a.v.)'ın, besmele çekmeksizin yemek yiyen birisini gördüğünü, son lokmaya gelince: "Başında da sonunda da bismillah dediğini, bunun üzerine de Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Şeytan onunla yemeye devam edip durdu. Fakat besmele çekince yediklerini kustu."

 

19- Allah Korkusu (Takva):

 

Yüce Allah: "Ve Allah'tan korkun" buyruğu ile, genel olarak Allah'tan korkmayı (takvayı) emretmektedir. Bu emrin yakın işareti ise, bu ayet-i kerimenin ihtiva ettiği emirler ile ilgilidir. Hesabın çabucak görülmesi ise, Yüce Allah'ın bilgisinin herşeyi kuşatmış olması ve her şeyi sayısıyla tek tek bilmiş olması bakımındandır. O bakımdan O'nun, hesab edenlerin yaptığı gibi herhangi bir şekilde saymaya ve basamaklara ayırmaya kalkışmasına ihtiyacı yoktur. İşte bundan dolayı (bir başka yerde) şöyle buyurmaktadır: ''Hesab ediciler olarak Biz yeteriz." (el-Enbiya, 47)

 

Şanı Yüce Allah, bütün mahlukatın hesabını bir defada görecektir. Bunun kıyamet günü ile tehdit anlamına gelmesi ihtimali de vardır. Şöyle buyurmuş gibidir: Şüphesiz, Allah'ın sizi hesaba çekeceği gün pek çabuk gelecektir. Çünkü kıyamet günü pek yakındır.

 

Hesap ile amellerin karşılığının verilmesini kastetmiş olması da muhtemeldir. Adeta, dünya hayatında Allah'tan korkmadıkları takdirde çok çabuk ve pek yakında bir karşılık görmeyi (cezalandırmayı) hatırlatarak tehditte bulunmuş gibidir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Maide 5

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR