ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

A’RAF

133

فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاَتٍ

فَاسْتَكْبَرُواْ وَكَانُواْ قَوْماً مُّجْرِمِينَ

 

133. Biz de onlara ayrı ayrı ayetler (mucizeler) olmak üzere, başlarına tufan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik. Fakat yine büyüklük tasladılar. Onlar günahkar bir topluluk idiler.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- Hz. Musa'nın Bu Mucizeleri Gösterdiği Süre:

2- "Tufan"ın Mahiyeti:

3- Çekirge Öldürmenin Hükmü:

4- Çekirge Yemenin Hükmü:

5- Çekirgeler ve Diğer Canlıların Soylarının Tükenişi:

Kurbağanın Öldürülmesinin Yasaklanışı:

 

1- Hz. Musa'nın Bu Mucizeleri Gösterdiği Süre:

 

İsrail, Simak'den, o, Nevf eş-Şami'den şöyle dediğini rivayet eder: Musa (a.s), sihirbazları yenilgiye uğrattıktan sonra Firavun hanedanı arasında kırk yıl kaldı.

 

Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe de Mincab'dan şöyle dediğini nakletmektedir: Yirmi yıl kaldı, onlara çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan mucizelerini gösterdi.

 

2- "Tufan"ın Mahiyeti:

 

Yüce Allah'ın: "Tufan" buyruğundan kasıt, aşırı yağmurdur. O kadar ki, yağmur içinde yüzer oldular. Mücahid ile Ata da: Tufan'dan kasıt ölümdür, demişlerdir.

 

el-Ahfeş der ki: Bunun tekili; (...):'' kelimesidir. Şöyle de denilmiştir: Bu kelime "rüchan ve nuksan" gibi mastardır, bunun tekili aranmaz.

 

en-Nehhas da şöyle demektedir: Sözlükte tufan, ölüm yahut sel gibi öldürücü olan yani, insanların etrafını kuşatarak (tavaf'tan geliyor) onları helak eden şey demektir.

 

es-Süddi der ki: İsrailoğullarına tek damla su dahi isabet etmemişti. Buna karşılık, Kıptiler ayakta dikildikleri halde boğazlarına ulaşıncaya kadar evlerini su basmış ve bu halleri yedi gün devam etmişti. Kırk gün devam ettiği de söylenilmiştir. Bunun üzerine Kıptiler (Hz. Musa'ya); Rabbine bizim için dua et; bizim bu sıkıntımızı açıp gidersin, biz de sana iman edeceğiz, dediler. Hz. Musa da Rabbine dua etti, Yüce Allah da tufanı üzerlerinden kaldırdığı halde yine iman etmediler. Yüce Allah, o yıl daha önce kendilerine vermediği şekilde ot ve ekin bitirdi. Bu sefer: O su bir nimet idi, dediler. Bu sefer Allah üzerlerine bilinen hayvan olan çekirgeleri gönderdi.

 

(...); çekirgeler demek olup, bunun tekili müzekker ve müennes için değişmemek üzere (...) şeklinde gelir. Şayet erkeği dişisinden ayırd edilmek istenirse sıfat getirilerek; "Erkek çekirge gördüm," denilir.

 

Gönderilen bu çekirgeler onların ekin ve meyvelerini yeyip bitirdi.

 

Hatta bu çekirgeler evlerinin çatılarını ve kapılarını dahi yeyip duruyorlardı. Buna karşılık bu çekirgelerden İsrailoğullarının evlerine hiçbir tane girmemişti.

 

3- Çekirge Öldürmenin Hükmü:

 

Çekirge bir araziye hücum edip orayı ifsad edecek olursa, öldürülmeleri hususunda ilim adamlarının farklı görüşleri vardır. Öldürülmeyecekleri denilmekle birlikte; bütün fukaha öldürülürler demişlerdir. Öldürülmez diyenler şunu delil gösterirler: Çekirgeler Allah'ın mahlukatından büyük bir türdür. Ve bunlar Allah'ın rızkından yerler, onlar için sorumluluk yoktur. Yine bunlar: "Çekirgeleri öldürmeyin. Çünkü çekirgeler Allah'ın en büyük ordusudurlar" şeklindeki rivayeti de delil gösterirler.

 

Cumhur ise, çekirgeleri bu halde öldürmeyip bırakmanın malları ifsad edeceğini delil göstermişlerdir. Peygamber (s.a.v.) müslüman bir kimse olsa bile bir başkasının malını almak isteyecek olursa, öldürülmesine ruhsat vermiştir. O halde çekirgeler de malı ifsad etmek isteyecek olurlarsa, onların öldürülmesinin caiz oluşu öncelikle söz konusudur. Nitekim fukaha, yılan ve akrebi öldürmenin caiz olduğunu da ittifakla kabul etmişlerdir. Çünkü yılan ve akrep insanlara eziyet verirler. Çekirgeler de aynı hükmü alır. İbn Mace de Cabir ile Enes b. Malik'ten rivayet ettiğine göre, Peygamber (s.a.v.) çekirgelere beddua ettiğinde şöyle buyururmuş: "Allah'ım, bunların büyüklerini helak et, küçüklerini öldür. Yumurtalarını ifsad et, kökünü kes ve bizim maişet ve rızık kaynaklarımızı yemesinler diye ağızlarını tut. Sen duayı işitensin. " Bir adam, Ey Allah'ın Rasulü, Allah'ın askerlerinden bir orduya köklerinin kesilmesi için nasıl beddua edersin deyince, Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Çekirgeler denizde balığın aksırmasının savurduğudur."

 

4- Çekirge Yemenin Hükmü:

 

Müslim'in Sahih'inde Abdullah b. Ebi Evfa'dan şöyle dediği sabittir: Biz Resuluilah (s.a.v.) ile birlikte yedi defa gazada bulunduk, onunla beraber çekirge yiyorduk. 

 

İlim adamları, genel olarak çekirgenin yenilebileceği hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Eğer canlı olarak yakalanacak olup da kafası kopartılacak olursa, helal olduğu ittifakla kabul edilmiştir Böyle bir uygulama. çekirge için şer'i kesim seviyesindedir Şu kadar var ki, çekirge avlanılacak olur ise. kendisi sebebiyle öleceği herhangi bir şeye ihtiyacı olup olmadığı hususunda farklı görüşlere sahiptirler. genel olarak böyle birşeye ihtiyaç olmadığını ve nasıl ölürse ölsün yenilebileceğini kabul etmişlerdir Fukahaya göre çekirgenin hükmü bu durumda balıkların hükmü gibidir. İbn Nafi' ve Mutarrif bu görüşü benimsediği gibi, Malik ise ölümüne sebep teşkil edecek bir şeyin olmasının kaçınılmaz olduğu görüşündedir Ölümüne sebep teşkil edecek olursa başlarının, ayaklarının, yahut kanatlarının kopartılması gibi. Yahut. ateşe atılması gibi. Çünkü çekirge Malik'e göre kara hayvanlarındandır O bakımdan onun meytesi (kendiliğinden ölmüş olanı) haramdır

 

el-Leys ise ölmüş çekirgeyi yemeyi mekruh kabul ederdi. Ancak canlı yakalandıktan sonra ölenin bu yakalanmasını şer'i kesim yerine geçer kabul ederdi. Said b. el-Müseyyeb de bu görüştedir

 

Darakutni, İbn Ömer'den Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğumı rivayet etmektedir: "Bize iki meyte helal kılındı. Balık ile çekirge. Bir de iki kan: Karaciğer ve dalak. "

 

İbn Mace de şöyle demektedir: Bize Ahmed b. Meni' anlattı, bize Süfyan b. Uyeyne anlattı, o, Ebu Said'den naklettiğine göre Enes b. Malik'i şöyle buyururken dinlemiş: Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları tabaklar üzerinde çekirge hediyeleşirlerdi. Bunu İbnü'I-Münzir de zikretmektedir.

 

5- Çekirgeler ve Diğer Canlıların Soylarının Tükenişi:

 

Muhammed b. el-Münkedir, Cabir b. Abdullah'tan, o, Ömer b. el-Hattab (r.a)'dan dedi ki: Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Şüphesiz Allah bin ümmet yaratmıştır Bunların altıyüzü denizde, dört yüzü ise karadadır Bu ümmetler arasında ilk helak olacak olan ise çekirgelerdir Çekirgeler helak oldu mu, sair ümmetler de tıpkı kopan bir gerdanlığın dağılması gibi arka arkaya (diğer ümmetler de) helak olurlar" Bunu et-Tirmizi el-Hakim, ''Nevadiru'l-Usul"de zikreder "e şöyle der: Bu ümmetler arasında ilk helak olacak olanın çekirgeler olmasının sebebi, onların Hz. Adem'in çamurundan artan çamurdan yaratılmış olmalarıdır. Diğer ümmetler ise, insanların helak oluşu sebebiyle helak edilirler. Çünkü, diğer ümmetler Ademoğullarına müsahhar olmak üzere yaratılmışlardır.

 

Tekrar Hz. Musa ile Kıptilerin Kıssasına Dönelim.

 

Şimdi yine Kıptilerin kıssasına dönelim. Hz. Musa'ya, üzerlerinden çekirge azabı kaldırılacak olursa iman edeceklerine dair söz verdiler. O da dua etti ve çekirgeler azabı giderildi. Geriye ekinlerinden bir miktar kalmış bulunuyordu. Bunun üzerine: Kalanlar bize yeter dediler ve iman etmediler. Bu sefer Yüce Allah üzerlerine haşerat (kummeD gönderdi. Kummel ise ed-Debba denilen hayvanların küçükleridir. Katade böyle açıklamıştır. ed-Debba ise, çekirgelerin uçmadan önceki adıdır. Uçmadan önceki çekirgeler, bir yerin bitkilerini yeyip bitirecek olurlarsa. (...) denilir.

 

İbn Abbas der ki: Kummel denilen şey. buğdayın güvelenmesi demektir.

 

İbn Zeyd ise, bunlardan kasıt piredir demektedir. el-Hasen, kummel, küçük ve siyah bir haşerat çeşididir, demektedir. Ebu Ubeyde, kummel kene demektir diye açıklamıştır.

 

Gönderilen bu haşerat onların canlı hayvanlarını ve ekinlerini yeyip bitirdi. üzerlerinde çiçek hastalığı gibi derilerine yapışıp kaldı, onları uyu tmadı, onlara rahat vermedi.

Habib b. Ebi Sabit der ki: Ayette geçen kummelden kasıt, siyah hamam böcekleridir. Dilcilere göre ise kummel, bir çeşit kene demektir.

 

Ebu'l-Hasen el-A'rabi el-Adev! der ki: Kummel, kene türünden küçük bir takım haşerattır. Ancak, keneden de küçüktürler. Bunun da tekili; (...) şeklinde gelir.

 

en-Nehhas der ki: Bu açıklama, tefsir alimlerinin söylediklerine ters düşmemektedir. Çünkü bütün bu çeşitlerin azab olmak üzere üzerlerine gönderilmiş olmaları da mümkündür ve bütün bunların ortak özelliği de onlara eziyet vermekten ibarettir.

 

Kimi müfessirlerin naklettiğine göre o günlerde Mısır'ın başkenti olan "Aynşems"de bir kum tepesi vardı. Hz. Musa asasıyla ona vurdu ve hepsi bit oldu. Kummel'in (bit anlamına gelen) kaml ile aynı şey olduğu da söylenmiştir. Bunu da Ata el-Horasan! ifade etmiştir.

 

el-Hasen ise bu kelimeyi "kaf" harfini üstün, "mim" harfini de sakin olarak; (...): Bir'' diye okumuştur.

 

Bu sefer yine yalvarıp yakardılar, bu azap da üzerlerinden kaldırılınca yine iman etmediler. Arkasından Yüce Allah üzerlerine kurbağaları gönderdi.

 

(...): Kurbağalar kelimesi (...) kelimesinin çoğuludur. Bu da suda yaşayan ve bilinen bir hayvandır.

 

Kurbağanın Öldürülmesinin Yasaklanışı:

 

Kurbağanın öldürülmesine dair yasak varid olmuştur. Bunu, Ebu Davud ve İbn Mace sahih senedleriyle rivayet etmiştir. Ebu Davud bu hadisi Ahmed b. Hanbel'den, o, Abdurrezzak'tan ... diye rivayet etmiştir.

 

İbn Mace ise, Muhammed b. Yahya en-Neysaburi ez-Zühli'den, o, Ebu Hureyre'den şöylece rivayet etmektedir: Ebu Hureyre dedi ki: Rasulullah (s.a.v.), göçeğen kuşunun, kurbağanın, karıncanın ve hüdhüd kuşunun öldürülmesini yasaklamıştır.

 

Nesa! de Abdurrahman b. Osman'dan rivayet ettiğine göre bir tabib Peygamber (s.a.v.)'ın huzurunda kurbağanın ilaçta kullanılacağından söz etmiş, Peygamber (s.a.v.), kurbağayı öldürmesini yasaklamıştır.

 

Ebu Muhammed Abdulhak, bu hadisin sahih olduğunu ifade etmiştir. Ebu Hureyre'den de dedi ki: Göçeğen kuşu, oruç tutan ilk kuştur. İbrahim (a.s) da Şam bölgesinden Harem'e Beytullah'ı bina etmek üzere

 

çıktığında onunla birlikte hızlıca esen rüzgar (es-Sekine) ile göçeğen kuşu vardı. Göçeğen kuşu, onun gideceği yere yol göstericiliğini yapıyordu. Sekine denilen hızlı esen rüzgar ise Beytin yerini, miktarını ona işaret ediyordu. Hz. İbrahim Beytin yapılacağı yere varınca, sekine Beytin yapılacağı yere kondu ve: Ey İbrahim, benim bıraktığım gölge miktarınca sen binanı yap. O bakımdan Peygamber (s.a.v.) göçeğen kuşunun öldürülmesini yasakladı. Çünkü o, Hz. İbrahim'e Beytin yerini göstermişdi. Kurbağa ise, Hz. İbrahim'in ateşi üzerine su döküyordu. Firavun'a musallat olunca, kurbağa bütün yerleri kapladı. Tandıra geldiği vakit içinde alevli yanan ateş olduğu halde -yüce Allah'a itaat olmak üzere- kendisini ona attı. O bakımdan Yüce Allah onun sesini tesbih kılmıştır.

 

Denildiğine göre, bütün hayvanlar arasında en çok tesbih eden varlık odur.

 

Abdullah b, Amr da şöyle demiştir: Kurbağayı öldürmeyiniz, Çünkü sizin o işittiğiniz sesleri bir tesbihtir.

 

Rivayete göre, Kıptilerin yatakları, kapları, yiyecekleri ve içecekleri hep kurbağa ile dolmuştu, Onlardan herhangi bir kimsenin sakalı üzerine kurbağalar otururdu. Konuşmaya başladı mı, kurbağa ağzının içine atlardı. Hz. Musa'ya şikayet ederek: Tevbe edeceğiz dediler. Allah da onların üzerlerindeki bu azabı giderince, yine küfürlerine geri döndüler. Bu sefer Yüce Allah üzerlerine kan gönderdi. Nil, üzerlerine kan halinde aktı. İsrailoğullarından bir kimse ondan su aldığı halde, Kıpti su yerine kan alıyordu. İsrailoğullarına mensup birisi, Kıpti'nin ağzına su döktü mü hemen kana dönüşürdü. Kıpti ise, İsrailoğullarına mensup kişinin ağzına kan döktüğü halde o da tatlı su oluveriyordu.

 

"Ayrı ayrı ayetler olmak üzere" yani, apaçık ve besbelli mucizeler olarak.

 

Bu açıklama Mücahid'den nakledilmiştir. ez-Zeccac der ki: "Ayrı ayrı ayetler olmak üzere" hal olarak nasbedilmiştir.

 

Rivayet olunduğuna göre her iki mucize arasında sekiz gün vardı. Kırk gün olduğu, bir ay olduğu da söylenmiştir. Bundan dolayı; "Ayrı ayrı" denilmiştir.

 

"Fakat yine büyüklük tasladılar." Yüce Allah'a iman etmeyi kibirlerine yedirmediler, bir düşüklük kabul ettiler.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A’raf 134-136

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR