ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ENFAL

68

 

لَّوْلاَ كِتَابٌ مِّنَ اللّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

 

68. Eğer Allah'ın geçmiş bir yazısı olmasaydı, aldığınıza karşılık herhalde size büyük bir azap dokunacaktı.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

 

1- Allah'ın Geçmiş Yazısı:

2- Kişinin Kanaati ile Allah'ın Hükmü:

 

1- Allah'ın Geçmiş Yazısı:

 

"Eğer Allah'ın" herhangi bir kavmi, kendilerine sakınacakları şeyleri açıklamadıkça azap etmeyeceği hususuna dair "geçmiş bir yazısı olmasaydı ... "

 

Bu buyrukta sözü geçen "Allah'ın geçmiş yazısı" hakkında insanlar farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunların en sahih olanı, ganimetlerin helal kılınacağına dair geçmiş hüküm, şeklindeki görüştür. Çünkü ganimetler bizden öncekilere haram kılınmıştı. Bedir gününde ise, savaşa katılanlar ganimet toplamakta acele davrandılar. Bunun üzerine Yüce Allah da: "Eğer Allah'ın" ganimetleri helal kılmaya dair "geçmiş bir yazısı olmasaydı ... " buyruğunu indirdi.

 

Ebu Davud et-Tayalisi, Müsnedınde şu rivayeti kaydetmektedir: Bize, Sellam, el-A'meş'ten anlattı, o, Ebu Salih'ten, o, Ebu Hureyre'den dedi ki: Bedir gününde (savaşa katılan) insanlar ganimet elde etmekte ellerini çabuk tuttular ve ganimeti ele geçirdiler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz ganimetler sizden başka başıkara hiçbir kimseye (insana) helal değildi." (Sizden önce) bir peygamber ve ashabı her hangi bir ganimet ele geçirecek olurlarsa, onu bir araya toplarlar ve semadan bir ateş iner, onu yakardı. Bunun üzerine Yüce Allah (bu ümmete): "Eğer Allah'ın geçmiş bir yazısı olmasaydı" buyruğundan itibaren iki ayetin sonuna kadar olan bölümünü indirdi. Bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiş olup hasen, sahih bir hadistir demiştir.

 

Mücahid ve el-Hasen de bu şekilde açıklamışlardır. Yine onlardan gelen rivayette Mücahid ve el-Hasen ile Said b. Cübeyr de şöyle demiştir: Burada sözü geçen "geçmiş yazı", Yüce Allah'ın, Bedir'e katılanların geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamış olmasıdır.

 

Bir başka kesim de şöyle demektedir: "Geçmiş yazı"dan kasıt, şanı Yüce Allah'ın, muayyen olarak bu günahlarını affetmesidir. Ancak bunun genel kapsamlı olması daha sahihtir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) Bedir'e katılanlar hakkında söylediği: "Yüce Allah'ın Bedir ehline muttali olarak: Dilediğinizi yapınız. Ben size bağışladım demediğini ne biliyorsun?" buyruğu bunu gerektirmektedir. Bu hadisi de Müslim rivayet etmiştir.

 

"Geçmiş yazı"nın, Yüce Allah'ın, Muhammed (s.a.v.) aralarında bulunduğu sürece onlara azab etmeyeceği hükmü olduğu da söylendiği gibi bunun, kasti olarak işlemedikçe bir kimsenin bilmeksizin işlediği bir günah dolayısıyla ona azab etmemesi olduğu da söylenmiştir. Bir diğer kesim de şöyle demektedir: Geçmiş yazıdan kasıt, Yüce Allah'ın, büyük günahlardan sakınılması suretiyle küçük günahları sileceğine dair hükmüdür.

 

Taberi de bütün bu hususların ayetin lafzının kapsamı içerisinde olup lafzın bunların hepsini kapsadığı görüşünü benimsemiş ve herhangi bir hususun bu buyrukta kastedildiğini tayin etme yoluna gitmemiştir.

 

2- Kişinin Kanaati ile Allah'ın Hükmü:

 

İbnü'l-Arabi der ki: Bu ayet-i kerimede şuna delil vardır: Eğer bu, Yüce Allah'ın ilminde kendisi için helal olan bir şeyin haram olduğuna inanıp o işi yapacak olursa, ondan dolayı bir ceza sözkonusu değildir. Mesela oruçlu bir kimse, bugün benim sefere çıkacağım gündür. O halde şimdiden orucumu açayım. Yahut da kadın, bugün ben ay hali olacağım, şimdiden oruç açayım deyip bu şekilde oruçlarını açacak olurlarsa ve gerçekten de oruç açmayı gerekli kılan yolculuk ve ay hali vukua gelirse, Maliki mezhebinde meşhur olan görüşe göre bundan dolayı keffaret gerekir. Şafii de bu görüştedir. Ebu Hanife ise buna keffaret yoktur, der. Mezhebimizdeki diğer rivayet de budur.

 

Birinci rivayetin açıklaması şöyledir: Oruç açmayı mübah kılan hususun ortaya çıkması, çiğnenmesi haram olan bir hususun cezasına mazeret teşkil etmez. Tıpkı bir kimsenin önce bir kadın ile zina etmesi, sonra da o kadını nikahlaması gibidir. İkinci rivayet de şöyle açıklanır: O günün (oruç tutmanın bozulması şeklindeki) hurumiyeti Yüce Allah nezdinde sözkonusu değildir. Dolayısıyla bu (zahiri) hurumiyetin çiğnenmesi, Yüce Allah'ın ilminde öyle bir hurumiyetinin olmaması haline rastgelmiştir. Bu da bir kimse; bu senin hanımındır denilerek, kendisi kendi hanımı olduğuna inanmamakla birlikte bu kadın ile ilişki kuracak olursa, onun gerçekten onun hanımı olduğunu anlaması haline benzer. Daha sahih olan görüş de budur.

 

Birinci gerekçe ise, böyle bir hüküm vermeyi gerektirmez. Çünkü şanı Yüce Allah'ın ilmi ile bizim ilmimiz o hususun haramlığı hakkında uyum halindedir. Diğer meselede ise, bizim ilmimiz ile Allah'ın ilmi farklı farklıdır. O bakımdan hükme esas Yüce Allah'ın ilmidir. Nitekim: "Eğer Allah'ın geçmiş bir yazısı olmasaydı, aldığınıza karşılık herhalde size büyük bir azap dokunacaktı" diye buyurmaktadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Enfal 69

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR