ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

YUSUF

101

رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِماً وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

 

101. "Rabbim! Sen bana mülk verdin ve bana sözlerin te'vilinden öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da ahirette de benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlere kat!"

 

Yüce Allah'ın: "RabbimI Sen bana mülk verdin ve bana sözlerin te'vilinden öğrettin" buyruğu ile ilgili olarak Katade der ki: Yusuf (a.s) dışında peygamber olsun, olmasın hiçbir kimse ölümü temenni etmiş değildir. Hz. Yusuf'un üzerindeki nimetler kemal derecesine ulaşıp da dağınıklıkları bir araya getirilip toplanınca aziz ve celil Rabbi ile kavuşmaya özlem duydu.

 

Bir diğer açıklamaya göre Hz. Yusuf ölümü temenni etmiş değildir. Sadece müslüman olarak vefat etmeyi temenni etmiştir, yani ecelim geldiği vakit müslüman olarak canımı al, demek istemiştir. Cumhur'un kabul ettiği görüş de budur.

 

Sehl b. Abdullah et-Tüsterı der ki: Ancak üç türlü kimse ölümü temenni eder: Ölümden sonrasını bilmeyen bir kimse, Yüce Allah'ın hakkındaki takdirlerinden kaçmak isteyen bir kimse yahut Yüce Allah'a kavuşmayı seven ve bu kavuşmayı özleyen kimse.

 

Sahih hadiste Enes (r.a)dan şöyle dediği sabit olmuştur: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Sizden herhangi bir kimse başına inen bir musibetten dolayı asla ölümü temenni etmesin. Eğer mutlaka ölümü temenni edecekse, o vakit:

 

"Allah'ım, hayat benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat, eğer ölüm benim için daha hayırlı ise o takdirde de canımı al!" desin." Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

 

Yine Müslim'de, Ebu Hureyre'den şöyle dediği kaydedilmektedir: Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Sizden herhangi bir kimse ölüm kendisine gelmeden önce ölümü temenni etmesin ve gelsin diye dua etmesin. Çünkü sizden herhangi bir kişi öldümü ameli artık kesilir, mü'min olan kimsenin ömrü ise hayırdan başka bir şeyini arttırmaz. ''

 

Bu husus böylece sabit olduğuna göre, Hz. Yusuf ölümü ve dünyadan gitmeyi temenni etti ve amelinin de kesilmesini istedi, nasıl denilebilir? Böyle bir şey söylemek uzak bir ihtimaldir. Ancak; böyle bir temennide bulunmak onun şeriatında caiz idi, denilebilir

Bununla birlikte fitnelerin ortaya çıkıp galib ve baskın gelmeleri esnasında dinin kaybedilmesi korkusu dolayısıyla - "et-Tezkire'' adlı kitabımızda da açıkladığımız gibi- ölümün temenni edilmesi caizdir.

 

Hz. Yusuf'un duası olarak nakledilen "bana mülk verdin" anlamındaki buyrukta; (...) teb'ız (yani mülkten bir parça)yı ifade etmek içindir. Aynı şekilde "ve bana sözlerin te'vilinden öğrettin" buyruğundaki; (...) da teb'ız içindir. Çünkü Mısır'ın mülkü bütün mülkü ifade etmiyordu. Sözlerin ve rüyaların te'vili ve yorumlanması bilgisi de bütün bilgileri ifade etmiyordu. Burada bu edatın cins için kullanıldığı da söylenmiştir. Yüce Allah'ın:

"Şu halde pisliğin ta kendisi olan putlardan uzak durun.'' (el-Hac, 30) buyruğunda olduğu gibi. Bunun te'kid için getirildiği de söylenmiştir Rabbim Sen bana mülk de verdin, sözlerin te'vilini de öğrettin, demek olur.

 

'Ey gökleri ve yeri yaratan" buyruğu nidanın sıfatı olarak (yaratan anlamındaki fatır kelimesi) nasb ile gelmiştir ki, burada münada "Rabbim" kelimesidir ve bu da muzaf bir nidadır. İfadenin takdiri ise "Ey Rabbim" şeklindedir.

 

"Ey gökleri ... " buyruğunun ikinci bir nida olması da mümkündür. (...) Fatır'' yaratan demektir. Şanı Yüce Allah bütün varlıkların fatır'ı (yaratanı)dır. Yani önceden belirlenmiş bir örnek ve bir başka varlıktan yaratması, söz konusu olmaksızın kayıtsız ve şartsız olarak bütün varlıkları yaratan, başlatan, meydana getiren ve icad eden demektir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önce el-Bakara Suresi'nde Yüce Allah'ın: "Göklerin ve yerin yaratıcısı O'dur.'' (117. ayet, 1. başlıkta) buyruğunda yeteri kadar geçmiş bulunmaktadır. Ayrıca (...) Kitabu'l Esna fi Şerhi Esmai'llahi'l-Hüsna'' adlı eserimizde daha da geniş açıklamalarda bulunduk.

 

"Dünyada da, ahirette de benim velimsin." Yani dünyada olsun, ahirette olsun benim yardımcım ve benim işlerimin gerçek sahibi Sen'sin.

 

"Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlere kat." Bununla üç atası Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Ya'kub'u kastetmektedir.

 

Şanı Yüce Allah, Mısır'da onun canını tertemiz ve pak olarak aldı. Nil'de mermerden bir sanduka içerisinde defnedildi. Çünkü Hz. Yusuf vefat ettiğinde herkes -ondan bereket umduklarından dolayı- kendi mahallesinde defnedilmesini istemişti. Bu maksatla bir araya gelip toplandılar, hatta birbirleriyle çarpışmak bile istediler. Bu sefer Mısır'da suyun ayrılma yerinde Nil'de defnetme görüşüne sahip oldular. Böylelikle su onun üzerinden geçecek sonra da bütün Mısır'a dağılmış olacaktı. Bu durumda da hepsi birbirine eşit olacaklardı. Bu görüşü benimseyip uyguladılar. Hz. Musa, İsrailoğulları ile birlikte çıktığında, onu da Nil'den çıkartarak tabutunu dörtyüz yıl sonra Beytu'l-Makdis'e nakletti. Orada, "ve beni salihlere kat" duası dolayısıyla ataları ile birlikte onu da defnettiler.

 

Hz. Yusuf vefat ettiğinde yüzyedi yaşında idi.

 

el-Hasen'den nakledildiğine göre; Hz. Yusuf yedi yaşında iken kuyuya atıldı. Köleliği, hapiste kaldığı süre ve hükümdarlığı da seksen yıl sürdü. Daha sonra akrabaları ile bir araya geldi ve bundan sonra da yirmiüç yıl daha yaşadı. Çocukları İfraim, Menşa ve -İbn Lehia'nın görüşüne göre- Hz. Eyyub'un hanımı olan Rahmet adında çocukları vardı.

 

ez-Zührı der ki: Hz. Yusuf'un oğlu Efraim'in Nun adında bir oğlu olmuştu. Nun'un da Yuşa adında bir oğlu olmuştu. İşte Nun oğlu Yuşa budur ve Hz. Musa ile birlikteki delikanlı ve onun işlerini gören kişi oydu. Şanı Yüce Allah Yuşa'a, Musa (a.s) döneminde peygamberlik vermişti. Hz. Musa'dan sonra da peygamber idi. Eriha'yı fetheden ve orada bulunan zorbaları öldüren odur. Daha önce Maide Suresi'nde (26. ayetin tefsirinde) geçtiği üzere güneşin batışı, isteği üzere durdurulmuş idi. Hz. Yusuf'un oğlu Menşa'nın Musa adında bir oğlu olmuştu ki, bu da İmran oğlu Musa'dan önce idi.

 

Ancak Tevrat'a inananlar, bir şeyler öğrenmek üzere alim kişinin arkasına düşen ve sonunda yetişen kişinin bu Musa olduğunu iddia ederler. Sözü geçen alim kişi ise gemiyi delen, çocuğu öldüren ve duvarı inşa eden kişidir. Menşa'nın oğlu Musa da onunla beraber idi ve bu beraberlikleri nihayet belli bir yere kadar devam etti. İbn Abbas ise bunu kabul etmezdi. Gerçek ise İbn Abbas'ın dediğidir, Kur'an-ı Kerım'de olan da budur. Diğer taraftan Hz. Yusuf ile İmran oğlu Hz. Musa arasında bir çok ümmetler ve nesiller geçmiştir. Hz. Şuayb da onlar arasında geçen peygamberlerden birisidir. Allah'ın salat ve selamı hepsine olsun.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Yusuf 102-104

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR