ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

HİCR

22

وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ

 

22. Biz, rüzgarları aşılayıcılar olarak gönderdik. Gökten de bir su indirip onunla sizleri suladık. Bunları siz biriktiremezsiniz.

 

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

 

1- ''Aşılayıcı Rüzgarlar'':

2- Çeşitli Mahsul ve Mallarda ''Aşı"nın Mahiyeti:

3- Aşılı Hurma Ağaçlarının Satılması:

4- Yalnız Ağaçları Satın Alanın Meyveyi Satın Alma Durumu:

5- Aşılı ve Aşılayıcı Hayvanların Satılması: .

 

1- ''Aşılayıcı Rüzgarlar'':

 

Yüce Allah'ın: "Biz rüzgarları ... gönderdik" buyruğunda; "Rüzgarlar" kelimesi genel olarak çoğul okunmuştur. Hamza ise bu kelimeyi tekil okumuştur. Çünkü; "Rüzgar" kelimesi lafız itibariyle tekil olsa dahi, anlam itibariyle çoğuldur. Nitekim: rüzgar her bir yandan esti, denilince bu demektir. Ayrıca; "Düzlük (Arapça karşılığı çoğul kipindedir) yer ve eski (Arapça karşılığı çoğul kipindedir) elbise" denilmesi de buna benzer. Aynı şekilde Araplar bu şekilde kullanılmaya elverişli olan bütün kelimelerde bu uygulamaya giderler.

 

Genelin kıraatının izahı şu şekildedir: Şanı Yüce Allah, rüzgarları çoğul olan "aşılayıcılar" kelimesi ile nitelendirmiştir. "Aşılayıcılar" kelimesi ise taşıyıcılar anlamındadır. Çünkü rüzgarlar su, toprak, bulut, hayır ve fayda taşırlar. el-Ezheri der ki: Rüzgarın aşılayıcı olarak nitelendirilmesi bulutları taşımasından dolayıdır. Yani rüzgarlar bulutları yerden kaldırırlar, etrafa yayarlar. Sonra da ondan yağmurun inmesine sebep olurlar. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: ''Nihayet bunlar (rüzgarlar) ağır yüklü bulutları kaldırınca ... (el-A'raf, 57) Yine dişi develer karınlarında yavru taşıyıp gebe kaldıkları takdirde; "Gebe deve" ve; "Gebe develer" denilir.

 

"Aşılayıcılar" ifadesinin aslında; "Aşılayıcı (rüzgar)" anlamında olduğu söylenmiştir ki, asıl şekli de budur. Ancak rüzgarın aşılayabilmesi bizatihi aşılayıcı olması halinde mümkündür. O bakımdan rüzgarlar adeta hayırlı bir aşılama yapmış gibidirler. Bu, aşılama özelliğine sahip diye de açıklanmıştır ki, bütün bu açıklamalar doğrudur. Yani bu rüzgarlardan kimisi ağaçları aşılar. Bu da Arapların kendisinden hoşnut kalınan hayat ve yaşantı anlamında, (...) tabirini, yine kendisinde uykunun sözkonusu olduğu gece anlamında, (...) tabirlerini kullanmalarına benzer. Rüzgarlardan bazısı da bulutlarla gelir.

 

Mesela, "kaf" harfi esreli olarak; "Dişi deve gebe kaldı" denilir. Mastarı da; (...) şekillerinde gelir. Bu şekilde gebe kalan dişi deveye de; "Aşılanmış (anlamında)" denilir. "Erkek deve onu ilkah etti, aşıladı" tabiri ise erkek deve ona suyunu bıraktı ve o da bu suyu taşıdı, anlamında olur. Bu durumda rüzgarların bulutlara karşı durumu, erkek devenin dişi develere karşı durumu gibidir.

 

el-Cevheri der ki: rüzgarlar için; "Aşılayıcılar" tabiri kullanılır. Bunun yerine; (...) aynı anlamda kullanılmaz. Bu nadir kullanılan şekillerdendir.

 

el-Mehdevi, Ebu Ubeyde'den bu iki şeklin aynı anlamda kullanıldığını nakletmektedir. Buna göre o, ikinci şeklin; (...) ile (...) ın çoğulu olduğu ve bundan sonra bu kelimedeki fazla harflerin hazfedildiği kanaatindedir.

 

Bir diğer açıklamaya göre birinci şekil (...) ile (...) kelimelerinin çoğulu olup, neseb elde etmek üzere aşılamada bulunan anlamındadır. Bununla birlikte; (...) kelimesinin "gebe" anlamında olması da mümkündür. Araplar güneyden esen rüzgara hem aşılayıcı hem de taşıyıcı (hamil) derler. Kuzeyden esen rüzgara ise hem haib (hiçbir şey taşımayan) hem de akim (kısır) derler.

 

Ubeyd bin Umeyr der ki: Yüce Allah müjdeleyici rüzgarı gönderir ve bu rüzgar yeri adeta süpürür. Ondan sonra kaldırıcı rüzgarları gönderir. Bunlar da bulutları kaldırır. Daha sonra birbirine kaynaştırıcı rüzgarları gönderir ve bu rüzgarlar da bulutları birbirine kavuşturup kaynaştırır. Ondan sonra da aşılayıcı rüzgarları gönderir. Bunlar da ağaçları aşılarlar.

 

Bir diğer açıklamaya göre, aşılayıcı rüzgar nem taşıyıp bunu bulutlara püskürten rüzgarlardır. İşte bu nem bulutlarda toplanıp bir araya geldi mi yağmur olur.

Ebu Hureyre (r.a.) da dedi ki: Ben Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Güney rüzgarı cennettendir ve Yüce Allah'ın kitabında sözünü ettiği aşılayıcı rüzgarlar bunlardır; bu rüzgarlarda insanlar için menfaatler vardır." Yine Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "Ne kadar güney rüzgarı eserse mutlaka Allah onun vasıtası ile bir pınar suyu fışkırtır. ''

 

Ebu Bekir b. Ayyaş der ki: Dört yönden esen rüzgar bulutta yapacaklarını yapmadıkça hiç bir buluttan tek bir damla dahi yağmur yağmaz. Saba rüzgarı onu kaldırıp yükseltir. Batıdan esen rüzgar onu aşılar, güneyden esen rüzgar onun yağmurunu yağdırır. Kuzeyden esen rüzgar ise onu dağıtır.

 

2- Çeşitli Mahsul ve Mallarda ''Aşı"nın Mahiyeti:

 

İbn Vehb, İbnu'l-Kasım, Eşheb ve İbn Abdilhakem Malik'ten -lafız Eşheb'in olmak üzere- şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Yüce Allah: "Biz rüzgarları aşılayıcılar olarak gönderdik" diye buyurmaktadır. Bana göre buğdayın aşılanması, tanesinin belirginleşmesi ve başağının görünmesi demektir. Dış kabuğu içerisinde kuruyan mahsuller hakkında bir şey bilmiyorum. Ancak bunların taneleri birbirinden eğer bu şekliyle kuruyacak olursa tanenin dış kabuğundan çıkartılması dolayısıyla herhangi bir şekilde bozulmaması söz konusu oluncaya kadar tanelerinden ayrılır. Ağacın bütününün aşılanması ise önce mahsul vermesi, sonra da düşenlerin düşüp, dalda kalanların da kalmasıdır. Ve bu, ağacın çiçek açması ile olmaz.

 

İbn Arabi der ki: Malik bu açıklamada ağacın aşılanmasını, gebe kalmışa benzetmeyi esas almıştır. Çocuk eğer yaratılıp ona ruh üflenecek olursa tıpkı mahsulün tanesine ayrılması ve başak haline gelmesi gibi olur. Çünkü burada her türlü hamilelik hakkında ortak olarak kullanılacak bir isim olan aşı (likah) kullanılmıştır. O bakımdan hadis-i şerifteki: "Peygamber (s.a.v.) kıvamına gelmedikçe tanenin satılmasını yasaklamıştır" hadisi de bu anlamda varid olmuştur.

 

İbn Abdi'l-Berr der ki: İlim ehline göre hurma ağacı hakkında aşılamak (ibar), telkih (aşılamak) demektir. Bu da erkek hurma ağacının tomurcuğunun alınıp dişi hurma ağacının tomurcuklarının arasına sokulması ile olur. Bu, diğer mahsüllerde ise incir ve buna benzer meyvelerin gözle görülür ve görününce farkedilebilir hale gelinceye kadar başgöstermesi demektir. Malik ve arkadaşlarına göre bu şekilde erkek organ ile aşılanan ağaçlarda muteber olan bu aşılamadır. Bu türlü aşılanmayanlarda muteber olan ise, çiçek açma döneminden sonra ağaçta kalanın kalıp dökülenin de dökülmesi halidir. Ekinde bunun sınırı ise yerden bitip yeşermesidir. Bu açıklamayı İmam Malik yapmıştır. Yine ondan aşılanmasının tanelerinin ayrılabilmesi demek olduğu da rivayet edilmiştir. İlim adamları şu hususta ihtilaf etmemişlerdir. Bir bahçede bulunan tomurcuklanmış dişi hurma ağaçlarının aşılanması sonraya bırakılıp aynı durumda olan başkaları aşılanacak olursa, onun da hükmü aşılanmış olan ağaçların hükmü gibidir. Çünkü o ağaçların aşılanma zamanı gelmiş ve artık taneler içerisinde görünmez halde iken sonraları mahsulü görünür bir hale gelmiştir. Şayet bahçenin bir bölümü aşılanmış ise aşılanmamış olan da onlara tabi olur. Nitekim bahçedeki ağaçların meyvelerinin artık olgunlaşacağı ortaya çıkacak olursa, diğer bölümünün de satılmasının caiz olup bu şekilde olgunlaşacağı anlaşılanlara tabi kabul edilir.

 

3- Aşılı Hurma Ağaçlarının Satılması:

 

Bütün hadis imamları İbn Ömer'den şöyle dediğini rivayet ederler: Rasulullah (s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Kim aşılandıktan sonra bir hurma ağacı satacak olursa; o hurma ağacının meyvesi -satın alan şart koşmadıkçaonu satana aittir. Her kim bir köle satacak olursa o kölenin malı -satın alan onu şart koşmadıkça- satana aittir. ''

 

İlim adamlarımız derler ki: Aşılanmış hurmanın satışta şart koşulmadıkça asıllarla (ağaçlarla) birlikte satılmayış sebebi şundan dolayıdır: Çünkü hurma meyve olarak bu durumda mevcuttur ve çoğunlukla da onun düşeceğinden emin olunur ve bunun bir zararı olmaz. Aşılanmamış bir hurma ağacı ise böyle değildir. Zira onun mahsülünün düşeceğinden emin olunamaz ve o bakımdan böyle bir şeyin varlığı da muhakkak değildir. Bundan dolayı satıcının böyle bir şeyi (mahsülünü toplamayı) şart koşması da, istisna etmesi de caiz değildir. Çünkü böyle bir haldeki ağacın meyvesi cenin gibidir. Malik'in mezhebinde meşhur olan görüş budur. Bunun istisna edilmesinin caiz olduğu da söylenmiştir. Bu da Şafii'nin görüşüdür.

 

4- Yalnız Ağaçları Satın Alanın Meyveyi Satın Alma Durumu:

 

Şayet ağaçlar satın alınıp da mahsul satana kalırsa, ağaçları satın alanın mahsulü -Malik'in meşhur olan görüşüne göre- olgunlaşmadan önce satın alması da caiz olur. Malik bu durumda -akitte müstakil olarak sözkonusu edilmiş olsa dahi- meyvenin asla (ağaca) tabi olarak hüküm taşıdığı görüşündedir. Yine ondan gelen bir rivayete göre; bundan sonra böyle bir satış caiz olmaz. Şafii, Ebu Hanife, es-Sevri, Zahiri alimler ile hadis ilmiyle uğraşan fukaha da böyle demişlerdir. Meyvenin olgunlaştığı ortaya çıkmadan önce satılmasını yasaklayan hadislerden daha kuvvetli anlaşılan görüş budur.

 

5- Aşılı ve Aşılayıcı Hayvanların Satılması:

 

Bu bahis ile ilgili hususlardan birisi de aşılayıcı develer (el-melakih)in satılmasıdır. Melakih, erkek develer demektir. Tekili, "Mulkih" gelir. Yine "elmelakih", karnında yavrusu bulunan dişi deve demektir. Bunun tekili de "Mulkaha"dır. "el-Melakih" ise, dişi develerin karınlarındaki ceninler demek olup bunun tekili ise "melküha" diye gelir. Bu da arapların; "İlkah olundu" ifadelerinden alınmadır. Tıpkı "Sıtma oldu" lafzından "mahmüm:

Sıtma olmuş" kelimesinin, "Delirdi" kelimesinden de "mecnün: deli" kelimesinin gelmesi gibi.

 

İşte bu konuda Hz. Peygamberin yasak bildiren hükmü gelmiştir. Peygamber (s.a.v.)'dan, dişi hayvanların karınlarında bulunanları satmak demek olan "el-mecr" i yasakladığı rivayet edildiği gibi medamin ve melakih'in satılmasını da yasaklamıştır.

 

Ebu Ubeyd der ki: Medamin, döl yataklarında bulunan ceninler demektir. Melakih ise, erkeklerin sulblerinde bulunan demektir. Bu, Said b. el-Müseyyeb'in ve diğerlerinin de görüşüdür. Bunun aksi de söylenmiş ve şöyle denilmiştir: Medamin, erkek develerin sırtlarında bulunanlar, Melakih ise dişi develerin döllerinde bulunanlardır. Bu da İbn Habib ve diğerlerinin görüşüdür. Durum ne olursa olsun, müslüman alimler, bu satışların caiz olmadığını icma ile kabul etmişlerdir. el-Müzeni de İbn Hişam'dan bir şahid (tanık beyit) getirerek, "melakih"in, döl yataklarındaki ceninler olduğunu ifade eden bir bedeviye ait şu beyiti zikretmektedir: "Benim en büyük temennim, döl yataklarında bulunan melakih'tir Bir süre sonra o döl yataklarında bulunanlar yavrular."

 

el-Cevheri de buna dair tanık olarak şairin şu beyitlerini zikretmektedir: "Bizler salınmış develeri kovalamayı İnlemekten ve dilencilik etmekten daha hayırlı bulduk Hem de bu sene için ve gelecek sene için Yapılan henüz hamile kalmamış, oldukça yaşlı devenin karnında aşılanmış deve va'dinden de."

 

Yüce Allah'ın: "Gökten de bir su indirip onunla sizleri suladık" buyruğu, buluttan yağmur indirdik, demektir. Bir kimsenin üstünde bulunup da onu gölgelendiren her şeye "sema; gök" adı verilir. "Gökten" ifadesinin, gök tarafından anlamında olduğu da söylenmiştir. İşte Biz, indirdiğimiz bu yağmuru, hem sizin su içme ihtiyacınızı karşılamak için, hem davarlarınızın, hem de topraklarınızın sulanması için yarattık.

 

(...) ile, (...) in aynı anlamda (suladı) olduğu söylendiği gibi, farklı olduğu da söylenmiştir. Buna dair açıklamalarımız, daha önceden (el-Bakara, 60. ayet, 1. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Bunları siz biriktiremezsiniz." Yani, bunun hazineleri sizin yanınızda değildir. Bu suyu depolayan ve dilediğimiz vakit indiren, dilediğimiz vakitte de tutan Biziz. Yüce Allah'ın: "Ve gökten tertemiz bir su indirdik"(el-Furkan, 48) buyruğu ile: "Gökten belli bir miktarda su indirdik ve o suyuyer de durdurduk. Gerçekten Bizim onu gidermeye de gücümüz yeter" (el-Mu'minun, 18) buyrukları da buna benzemektedir.

 

Süfyan der ki: Siz, yağmurun yağmasını önleyemezsiniz, anlamındadır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Hicr 23

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR