ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

ENBİYA

101

/

103

إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا الْحُسْنَى أُوْلَئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ {101}

لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنفُسُهُمْ خَالِدُونَ {102}

 

 لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ

{103}

 

101. Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan uzaklaştırılmışlardır.

102. Onlar ateşin sesini dahi işitmezler. Canlarının arzu ettiği şeyler arasında ebedidirler.

103. En büyük korku onları üzmez. Melekler onları karşılayıp: "İşte bu, vaad olunduğunuz gündür" derler.

 

"Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik" cennet "takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan" cehennem ateşinden "uzaklaştırılmışlardır." İfade (cehenneme girmeyip onlardan) istisna edilenler hakkındadır. Bundan dolayı kimi ilim adamı buradaki; "Şüphesiz" edatı "Ancak", anlamındadır der. Kur'an-ı Kerim'de de bu kabilden başka bir yer yoktur.

 

Muhammed b. Hatıb dedi ki: Ben Ali b. Ebi Talib (r.a.)'ı şu: "Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar ... " ayetini okurken dinledim. Dedi ki: Ben Peygamber (s.a.v.)ı: "Muhakkak Osman onlardandır" derken dinledim.

 

"Onlar ateşin sesini" ve alevinin hareketini "dahi işitmezler." "Ses" anlamını verdiğimiz "el-hasis" ile "el-his" hareket demektir.

 

İbn Cüreyc, Ata'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ebu Raşid el-Haruri, İbn Abbas'a: "Onlar ateşin sesini dahi işitmezler" deyince, İbn Abbas: Sen deli misin? dedi. Yüce Allah'ın: "Şüphe yok ki aranızda oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. "(Meryem, 71); "Ve onları ateşe sürüklemiş olacaktır." (Hud, 98); "Suçluları ise susamışlar olarak cehenneme süreriz" (Meryem, 86) buyrukları nerede kaldı? Geçmişlerin yaptıkları dualardan biri de: Allah'ım, esenlikle beni ateşten çıkar ve umduğu mu elde etmiş olarak cennete girdir, demekti.

 

Ebu Osman en-Nehdı dedi ki: Sırat'ın üzerinde cehennemlikleri sokacak yılanlar vardır. Bunlar "has has" derler.

 

Şöyle de açıklanmıştır: Cennetlikler, cennete girecekleri vakit cehennemliklerin sesini duymayacaklardır. Bundan önce ise duyacaklar. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Canlarının arzu ettiği şeyler arasında ebedidirler." Yani onlar canların çektiği, gözlerin zevk aldığı şeyler arasında ebediyyen kalacaklardır. Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Orada canlarınız neyi arzu ediyorsa) orada neyi istiyorsanız sizin için hepsi vardır. "(Fussilet, 31)

 

"En büyük korku onları üzmez." Ebu Ca'fer ve İbn Muhaysın "Onları üzmez" buyruğunu "ya" harfini ötreli, "ze" harfini de esreli olarak okumuşlardır. Diğerleri ise "ya" harfini üstün ve "ze" harfini ötreli okumuşlardır. el-Yezidi dedi ki: Kureyşlilerin kullanımı birinci şekildir, ikinci şekil ise Temimlilerin şivesidir. Her ikisi ile de okunmuştur.

 

"En büyük korku" İbn Abbas'tan nakledildiğine göre; kıyamet günü ve öldükten sonra dirilişin dehşetli halleridir. el-Hasen dedi ki: O, kulların cehennem ateşine götürülmesi emri verileceği vakittir. İbn Cüreyc, Said b. Cübeyr ve ed-Dahhak ise; o ateş cehennemliklerin üzerine kapatılıp ölüm cennet ile cehennem arasında boğazlanacağı vakittir, demişlerdir.

Zünnun el-Mısri dedi ki: Bu, her türlü bağın koparılması ve ayrılığın gerçekleşmesidir.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde üç kişi vardır ki; bunlar en değerli miskten bir tepenin üzerinde olacaklardır. "O en büyük korku" da kendilerini üzmeyecektir: Allah için bir topluluğa imamlık yapan ve arkasından namaz kılanların da bu imamlığına razı oldukları kişi, bir kavme ecrini Allah'tan bekleyerek ezan okuyan kişi, bir de dünyada köle olmakla imtihan olunduğu halde, bu hali kendisini Rabbine itaatten alıkoymayan kişidir.''

 

Ebu Seleme b. Abdurrahman dedi ki: Kölesini dövmekte olan bir adamın yanından geçtim. Köle bana işaret etti. Ben efendisiyle konuştum ve nihayet onu affetti. Ebu Said el-Hudri ile karşılaştım ve ona bunu haber verdim. Bana: Ey kardeşimin oğlu dedi: "Her kim sıkıntı ve keder içerisinde olan birisinin imdadına yetişirse Allah onu o en büyük korku ve dehşet gününde, cehennem ateşinden azad eder." Ben bunu Rasulullah (s.a.v.)'den dinledim.

 

"Melekler onları karşılayıp" yani melekler cennet kapılarında onları tebrik ederek karşılarlar ve onlara: "İşte bu vaad olunduğunuz gündür" derler. Kabirden çıkacakları vakit rahmet melekleri onları karşılar, diye de açıklanmıştır. İbn Abbas'tan nakledildiğine göre: "İşte bu, vaad olunduğunuz gündür" buyruğu; onlara ... derler demek olup; bu ifadeler hazfedilmiştir.

 

"İşte bu" kendisinde lütuf ve ihsana mazhar olduğumuz "vaad olunduğunuz gündür."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Enbiya 104

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR