ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

LUKMAN

34

{33} إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَداً وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

 

34. Saatin ilmi muhakkak Allah'ın nezdindedir. Yağmuru O indirir, rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir nefis de hangi yerde öleceğini bilmez. Muhakkak Allah herşeyi bilendir, herşeyden haberdardır.

 

el-Ferra'nın iddiasına göre bunun anlamı nefydir. Yüce Allah'tan başka hiçbir kimse bunları bilmez demektir. Ebu Ca'fer en-Nehhas ise şöyle demektedir: Bunda nefy ve icab (olumluluk) anlamının bulunması Rasülullah (s.a.v.)'ın bu hususta verdiği bilgi iledir. Zira o Yüce Allah'ın: "Ğaybın anahtarları O'nun yanındadır. O'ndan başkası bunları bilmez. "(el-En'am, 59) buyruğu hakkında "burada sözü edilenler (Lukman Süresi'nin bu ayetinde geçen) bu hususlardır" diye buyurmuştur. 

 

Derim ki: Biz el-En'am Süresi'nde (59. ayetin tefsirinde) bu hususta İbn Ömer'in yoluyla gelen ve Buharı'nin kaydettiği hadisi zikretmiş bulunuyoruz. Cibril hadisinde de Cebrail'in: "Bana kıyametten haber ver" demesi üzerine, Rasülullah (s.a.v.) şu cevabı vermiştir: "Kendisine hakkında soru sorulan kişi, soru sorandan daha bilgili değildir. Bunlar Yüce Allah'tan başka hiçbir kimsenin bilmediği beş husustur: Saatin ilmi muhakkak Allah'ın indindedir. Yağmuru O indirir, rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilemez." deyince, Cebrail: Doğru söyledin, diye cevap vermiştir. Ebü Davud et-Tayalisı'nin lafzı ile hadis bu şekildedir. 

 

Abdullah b. Mes'ud da şöyle demiştir: Beş husus müstesna sizin peygamberinize herbir şey verilmiştir. (Bu beş husus): "Saatin ilmi muhakkak Allah'ın indindedir" buyruğu ile başlayıp ayetin sonuna kadar dile getirilen hususlardır.

 

İbn Abbas dedi ki: Bu beş hususu Yüce Allah'tan başka hiçbir kimse bilemez. Bunları ne mukarreb bir melek ne de mürsel bir nebi bilebilir. Her kim bunların herhangi birisini bildiği iddiasında bulunacak olursa, Kur'an-ı Kerım'i inkar etmiş olur. Çünkü o Kur'an-ı Kerim'e muhalefet eder. Diğer taraftan peygamberler Yüce Allah'ın kendilerine bildirmesi sonucunda gayba dair bir çok şey bilebilirler. Bundan kasıt, kahinlerin müneccimlerin, yıldızların doğup batması ile yağmur yağdırılmasını isteyenlerin iddialarını çürütmek, asılsızlıklarını ortaya koymaktır. Bununla birlikte uzun tecrübelerin sonucu olarak annesinin karnındaki yavrunun erkek mi dişi mi olduğu ve daha başka hususlar bilinebilir. Nitekim bu türden açıklamalar daha önceden elEn'am Suresi'nde (59. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

Bazan tecrübenin dışına çıkılır ve alışılagelenden farklı sonuçlar ortaya çıkar. Buna göre geriye nihai ilim, sadece Yüce Allah'a ait demektir.

 

Rivayet edildiğine göre; bir yahudi yıldızlara göre hesap yapardı. İbn Abbas'a: Arzu ettiğin takdirde sana oğlunun yıldızı ile ilgili haber vereyim, o on gün sonra ölecektir. Sen ise gözlerin kör olmadan ölmeyeceksin, ben de bir sene dolmadan öleceğim. Bunun üzerine İbn Abbas ona: Ey yahudi! Nerede öleceksin? diye sorunca, yahudi: Bilemiyorum diye cevab vermiştir. Bunun üzerine İbn Abbas: Yüce Allah doğru söylemiştir: "Hiçbir nefis de hangi yerde öleceğini bilmez" buyruğunu okudu. İbn Abbas geri döndüğünde oğlunun sıtmaya yakalanmış olduğunu gördü ve on gün sonra vefat etti. Yahudi de sene dolmadan önce öldü, İbn Abbas ta ama olarak vefat etti.

 

Bu hadisin ravisi Ali b. el-Huseyn dedi ki: Bu, anlatılanların en hayret verici olanıdır.

Mukatil de şöyle demiştir: Bu ayet-i kerime adı el-Varis b. Amr b. Harise olan, çölde yaşayan bir kişi hakkında nazil olmuştur. Bu Peygamber (s.a.v.)'ın yanına gelerek şöyle dedi: Benim hanımım hamiledir, ne doğuracağını bana haber ver. Yaşadığımız yerler kuraktır, ne zaman yağmur yağacağını bana bildir. Ne zaman doğduğumu biliyorum, fakat ne zaman öleceğimi sen bana söyle. Bugün neler yaptığımı biliyorum fakat yarın ne yapacağımı bana sen bildir. Bir de kıyametin ne zaman kopacağını bana bildir. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirmiştir. Bu rivayeti el-Kuşeyri ve el-Maverdi zikretmişlerdir.

 

Ebu'l-Melih, Ebu Azze el-Huzli'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Yüce Allah bir kulun bir yerde ruhunu kabzetmeyi murad ettiği takdirde, o kimseye orada bir ihtiyaç takdir eder. O da oraya gitmekten başka bir yol bulamaz. Daha sonra Rasülullah (s.a.v.): "Saatin ilmi muhakkak Allah'ın indindedir ... Hiçbir nefis de hangi yerde öleceğini bilmez." buyruğunu okudu. Bunu da el-Maverdi zikretmiş olup, İbn Mace de bunu, İbn Mes'ud yoluyla bu manada zikretmiş bulunmaktadır. et-Tezkire adlı eserimizde tamamiyle kaydetmiş bulunuyoruz.

 

"İndirir" anlamındaki buyruğu kıraat alimleri genel olarak şeddeli olarak; (...) diye okumuşlardır. İbn Kesir, Ebu Amr, Hamza ve el-Kisai ise şeddesiz okumuşlardır.

Ubeyy b. Kab: "Hangi yerde" anlamındaki buyruğu (...) diye okurken diğerleri (...) diye okumuşlardır. el-Ferra dedi ki: Burada "yer"in müennes olması ile yetinilmiş, ayrıca; (...)'in müennes getirilmesine gerek görülmemiştir. "Yer (arz)" ile mekan kastedildiğinden müzekker gelmiştir, diye de söylenmiştir. Nitekim şair şöyle demiştir: "Hiçbir bulut onun gibi yağmur yağdırmadı, Hiçbir yer de onun gibi bitki bitirmedi."

 

el-Ahfeş de dedi ki: "Yolum bir cariyeye, hem nasıl cariyeye uğradı" anlamında: hem; (...) denilebilir, hem de; (...) denilebilir.

 

Sibeveyh ise; "Hangi" kelimesinin müennes getirilmesini Arapların: "Onların hepsi" şeklindeki kullanımlarında "hepsi" anlamındaki kelimeyi müennes kullanmalarına benzetmiştir.

 

"Muhakkak Allah herşeyi bilendir. Herşeyden haberdardır" buyruğundaki: "Herşeyden haberdardır" buyruğu "herşeyi bilendir" buyruğunun sıfatıdır yahut ta (mealde olduğu gibi) haberden sonra gelen ikinci bir haberdir. Doğrusunu en iyi bilen Yüce Allah'tır.

 

LUKMAN SüRESİ'NİN SONU

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

32-SECDE سورة السجدة

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR