ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

AHZAB

23

/

24

 

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً {23}

 لِيَجْزِيَ اللَّهُ الصَّادِقِينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِقِينَ إِن شَاء أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُوراً رَّحِيماً {24}

 

23. Mü'minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir.

24. Çünkü Allah, doğru olanları, doğrulukları sebebiyle mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse azablandıracak veya tevbelerini kabul edecek. Muhakkak Allah çok bağışlayandır, çokça rahmet edendir.

 

"Mü'minlerden ... yiğitler vardır" buyruğunda "yiğitler" anlamındaki (...) lafzı mübteda olarak merfu gelmiştir. Nekrenin mübteda gelmesinin uygunluğu daha sonra gelen; "Sebat gösteren ... ler"in sıfat konumunda oluşundan dolayıdır.

 

"Onlardan kimisi adağını yerine getirdi" buyruğundaki: "Kimisi" mübteda olarak ref' konumundadır. "Kimisi de beklemektedir" anlamındaki buyrukta da böyledir. Haber ise mecrur olan lafızlardır.

 

"Adak ve ahid" demektir. Bu kökten olmak üzere; "Adadım, adarım" denilir. Şair de şöyle demektedir: "Kelb (kabilesi) insanlara karşı adakta bulunacak (veya söz verecek) olursa, Şerefli ve lütufkar (kimseler)in tacına onlar daha layıktır."

 

Bir başka şair şöyle demektedir: "Şeref üzerimize adağını yerine getirerek gelip bizi bulmuştur."

 

Bir diğeri de şöyle demektedir: "Yerine getirilecek bir ahid (veya adak) mı? Yoksa sapıklık ve batıl mı?"

 

Buhari, Müslim ve Tirmizi'nin rivayetlerine göre Enes şöyle demiştir: Amcam Enes b. en-Nadr -ki bana onun adı verilmiştir- Bedir'e Resulullah (s.a.v.) ile birlikte katılmamıştı. Bu ona çok ağır gelmişti, bundan dolayı şöyle demişti: Resulullah (s.a.v.)'ın ilk hazır bulunduğu gazada ben (nasıl oldu da) bulunamadım. Allah'a yemin ederim, eğer bundan sonra Allah, Resulullah ile birlikte bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir. (Enes) dedi ki: Başka şey söylemekten de çekindi. Resulullah (s.a.v.) ile birlikte ertesi sene Uhud'da bulundu. Sa'd b. Malik ile karşılaştı. Ona: Ey Ebu Amr nereye? O da: Cennet kokusu ne hoş? Ben bunu Uhud taraflarından alıyorum, dedi ve öldürülünceye kadar çarpıştı. Vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. Halam en-Nadr kızı er-Rubayyi': Ben kardeşimi ancak parmak uçlarından tanıyabildim dedi. Ve bu(nun üzerine) "Mü'minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir" ayeti nazil oldu. Tirmizi'nin lafzı ile hadis böyledir. Tirmizi dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir.

 

Aişe (r.anha) da Yüce Allah'ın: "Mü'minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır." buyruğu hakkında şunları söylemiştir: Bunlardan biri de Talha b. Ubeydullah'tır. O Resulullah (s.a.v.) ile beraber eli isabet alıncaya kadar sebat gösterdi. Peygamber (s.a.v.) da: "Talha'nın cennete girmesi vacib oldu diye buyurdu."

 

Tirmizi de, Talha'dan gelen rivayete göre Resulullah (s.a.v.)'ın ashabı bilgisiz bir bedeviye şöyle dediler: Sen ona: "Adağını yerine getiren"lere dair soru sor. Çünkü ona soru sormaya cesaret edemiyor, ona saygı gösteriyor, ondan çekiniyorlardı. Bedevi Arab ona sordu, o da kendisinden yüz çevirdi. Bir daha ona bu hususta soru sordu, yine ondan yüz çevirdi. Daha sonra üzerinde yeşil elbiseler bulunduğu halde mescidin kapısından göründü. Peygamber (s.a.v.) şÖyle buyurdu: "Adağını yerine getirenler" hakkında soru soran kimdir" Bedevi Arap: Bendim, ey Allah'ın Rasulü deyince, şöyle buyurdu: "İşte bu, verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren kimselerdendir." Tirmizi dedi ki: Bu hasen, garib bir hadistir. Biz bunu ancak Yunus b. Bukeyr rivayetiyle biliyoruz. ''

 

Beyhaki'nin naklettiğine göre Ebu Hureyre şunu rivayet etmektedir: Resülollan (s.a.v.) Uhud'dan döndüğünde Mus'ab b. Umeyr'in yolda öldürülmüş olduğunu gördü. Onun başı ucunda durdu ve ona dua etti, sonra da şu: "Mü'minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır ... " ayetini sonuna kadar okudu. Daha sonra Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şehadet ederim ki, bunlar Allah nezdinde kıyamet gününde şehidlerdir. Onların yanına gidiniz, onları ziyaret ediniz. Nefsim elinde olana yemin olsun ki, kıyamet gününe kadar bir kimse onlara selam verecek olursa, mutlaka onun selamını alırlar. ''

 

-Mealde "adak" anlamı verilen-: (...)'ın "ölüm" anlamında olduğu da söylenmiştir. Allah'a verdiği söz üzere ölmüştür, demektir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. "Zaman ve süre" anlamına da gelir. Mesela, bir kişi öldüğü takdirde: "Filan kişi zamanını doldurdu" denilir. Şair Zu'r-Rimme de şöyle demektedir: "Hevber atların karşılaştığı sırada ecelini doldurduktan sonra Harislilerin kaçtıkları o akşamda ... "

 

Bu lafız aynı anlamda ihtiyaç ve gayret anlamına da gelir. Mesela: "Benim onların yanında görülecek bir ihtiyacım yok" denir. Fakat ayet-i kerımede kastedilen anlam bu değildir.

Burada bu lafızdan kasıt, ilkin belirttiğimiz gibi adaktır. Onlardan kimisi öldürülünceye kadar vermiş olduğu sözü, adağını yerine getirmek için bütün gayretini ortaya koymuştur. Hamza, Sa'd b. Muaz, Enes b. en-Nadr ve diğerleri gibi. Kimisi de şehid olmayı beklemektedir ve verdikleri sözlerini, adaklarını değiştirmemiştir.

 

İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre o buyruğu: "Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir, kimisi de değişiklik yapmıştır." diye okumuştur. Ebu Bekir el-Enbari de şöyle demektedir: Bu rivayet ilim ehlince merduttur, çünkü icmaa muhaliftir. Diğer taraftan bu ifadede mü'minler yerilmektedir ve Yüce Allah'ın methettiği doğru sözlülük ve ahde bağlılıkla şereflendirdiği yiğitler yerilmektedir. Onlardan verdiği sözü değiştiren bir kimsenin varlığı bilinmediği gibi, o topluluk arasında sözünü değiştiren de yoktur. Allah hepsinden razı olsun.

 

"Çünkü Allah doğru olanları, doğrulukları sebebiyle mükafatlandıracak." Yani Yüce Allah'ın cihadı emretmesinin sebebi ahirette doğru olanları doğrulukları sebebiyle mükafatlandırmak içindir.

 

"Münafıkları da" ahirette "dilerse azablandıracak." Eğer onları tevbe etmeye muvaffak kılmazsa, onları azablandırmak isterse azablandıracak, eğer onları azablandırmayı dilemezse, ölümden önce onlara tevbe etmeyi nasib kılacak. "Muhakkak Allah çok bağışlayandır, çokça rahmet edendir."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Ahzab 25

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR