ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

AHZAB

30

/

31

 

يَا نِسَاء النَّبِيِّ مَن يَأْتِ مِنكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِ وَكَانَ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيراً {30}

وَمَن يَقْنُتْ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحاً نُّؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقاً كَرِيماً {31}

 

30. Ey peygamber hanımları! Sizden kim apaçık bir hayasızlıkta bulunursa, ona azabı iki kat arttırılır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.

31. Sizden kim Allah'a ve Rasulüne itaat eder ve salih amel işlerse, Biz de ona ecrini iki defa veririz. Hem Biz ona kerim bir rızık da hazırlamışızdır.

 

"Ey peygamber hanımları! Sizden kim apaçık bir hayasızlıkta bulunursa ... " buyruğuna dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız;

 

1- Peygamber Hanımlarının Bazı Özellikleri:

2- Mükafat ve Cezanın Mü'minlerin Anneleri Hakkında Katlandırılması ile "iki Kat Tabiri"nin Yorumlanması:

3- Ayetlerdeki Bazı Lafizlara Dair Açıklamalar:

 

1- Peygamber Hanımlarının Bazı Özellikleri:

 

İlim adamları derler ki: Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları, Allah Rasulünü tercih edince Yüce Allah, onların bu davranışlarını mükafatlandırmak ve onlara ikramda bulunmak üzere şöyle buyurdu: "Bundan sonra kadınlar ve bunların birini başka zevcelerle değiştirmen ... sana helal olmaz." (el-Ahzab, 52) Onların başkalarından ayrı bir hükme tabi olduklarını belirterek de şöyle buyurmaktadır: "Sizin Allah'ın Resulüne eziyet vermeniz de ondan sonra zevcelerini nikahlamanız da ebediyyen olacak bir şey değildir. "(el-Ahzab, 53)

 

Diğer taraftan onların itaatlerinin mükafatını da, günahlarının cezasını da başkaları hakkında sözkonusu'DIana göre katlandırmış bulunmaktadır: "Ey Peygamber hanımları! Sizden kim apaçık bir hayasızlıkta bulunursa, ona azabı iki kat arttırılır." Bu buyrukla Yüce Allah, Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları arasından hayasızlık işleyecek kimselerin -ki Yüce Allah, İfk hadisesinde de geçtiği üzere (bk. en-Nur, 11-22. ayetlerin tefsiri) Rasülullah (s.a.v.)'ı korumuş bulunmaktadır- azabının iki kat katlanacağını haber vermektedir. Buna sebeb ise konumlarının üstünlüğü, derecelerinin yüksekliği ve diğer bütün hanımların önünde oluşlarından dolayıdır.

 

Daha önce birkaç yerde de geçtiği üzere şeriat şunu açıklamıştır: Haram olan şeyler ağırlaştıkça ve bu haramlar çiğnenecek olursa, cezalar da kat kat arttınlır. İşte köleye nisbetle hür kimsenin, bekara nisbetle evli kimsenin haddinin (uygulanacak cezasının) katlandırılmasının sebebi budur.

 

Bir diğer açıklama da şöyle yapılmıştır: Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları vahyin iniş yerinde, Yüce Allah'ın emir ve yasaklarının geldiği evlerde bulunmaları dolayısıyla verilen emir onlar için daha güçlü ve konumları sebebiyle başkalarının bu emre bağlı kalmaları gereğinden daha ileri derecede bağlı kalmaları sözkonusudur. Böylelikle hem mükafat, hem de azab (ceza) onlar için katlandırılmıştır.

 

Bir başka açıklama da şöyledir: Onların işleyecekleri suçun Resulullah (s.a.v.)'a da eziyet vermesi sebebiyle, zararının daha büyük oluşudur. Dolayısıyla Resulullah (s.a.v.)'a eziyet vermek hususunda suçun büyüklüğü oranında ceza da büyümüş olmaktadır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah'a ve Resulüne eziyet edenlere muhakkak Allah onlara dünya ve ahirette lanet etmiş ... dir. "(el-Ahzab, 57)  Bu görüşü de el-Kiya et-Taberi tercih etmiştir.

 

2- Mükafat ve Cezanın Mü'minlerin Anneleri Hakkında Katlandırılması ile "iki Kat Tabiri"nin Yorumlanması:

 

Bazıları şöyle demiştir: Mü'minlerin annelerinden birisinin zina ettıgı varsayılacak olursa -ki Yüce Allah onları böyle bir işten korumuştur- konumunun büyüklüğü dolayısıyla ona iki had uygulanırdı. Tıpkı cariyeye nisbetle hür olan kadının haddinin arttırılması gibi. Bu ayet-i kerımede "azab" had manasınadır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Mü'minlerden bir topluluk da azablarına tanık olsunlar. "(en-Nur, 2)

 

Buna göre "iki kat"ın anlamı iki misli yahut iki defa olur. Ebu Ubeyde dedi ki: Bir şeyin katı (dı'fı) üçe tamamlanıncaya kadar (ona) iki şey katmaktır. Ebu Amr da -et-Taberı'nin ondan naklettiğine göre- böyle demiştir. Yani ona iki misli daha azap katlanır ve böylelikle bu üç tane azab olur. Ancak et-Taberı bu görüşün zayıf olduğunu kabul etmiştir. Diğer taraftan lafız itibariyle böyle bir ihtimal olmakla birlikte bu doğru değildir. Çünkü ecrin iki defa verilecek olması bu görüşün tutarsız olduğunu ortaya koymaktadır. Zira hayasızlıkta azab (ceza) itaatteki mükafatın karşılığındadır. Bu açıklamayı da İbn Atiyye yapmıştır.

en-Nehhas da şöyle demektedir: Ebu Amr: (...) ile (...) arasında fark gözetmiş ve bunların birincisi "pek çok katlar" hakkında, diğeri ise "iki kat" hakkında kullanılır, demiş ve bundan dolayı da bunu ikinci şekilde okumuştur.

 

Ebu Ubeyde de şöyle demektedir: "Ona azabı iki kat arttırılır." Yani ona üç kat azab verilir, demektir. en-Nehhas şöyle demektedir:

 

Ebu Amr ile Ebu Ubeyde'nin getirdikleri bu ayırımı dilbilginleri arasından bildiğim hiçbir kimse gözetmemiştir. Ayrıca her ikisinin de anlamı birdir, yani azab iki kata kadar çıkartılır. Mesela bir kimseye: Eğer bana bir dirhem verecek olursan, ben de sana bunun iki dı'fını (katını) veririm, demesi halinde, bunun iki mislini veririm, demektir ki, bu da iki dirhem veririm, anlamına gelir. Ayrıca buna Yüce Allah'ın: "Biz de ona ecrini iki defa veririz" buyruğu delil teşkil etmektedir, azab da ecirden daha fazla olmaz. Bir başka yerde de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onlara azabtan iki kat ver. "(el-Ahzab, 68) Azabın iki mislini ver, demektir.

 

Ma'mer'in, Katade'den rivayetine göre Yüce Allah'ın: "Ona azabı iki kat arttırılır." buyruğu hakkında şöyle demiştir: Maksat dünya azabı ile ahiret azabıdır.

 

el-Kuşeyri Ebu Nasr der ki: Zahir olan (iki kat) ile iki mislini kastetmiş olduğudur. Çünkü (daha sonra): "Biz de ona ecrini iki defa veririz" diye buyurmaktadır. Vasiyetlerde ise durum şöyledir: Eğer bir kimseye oğlunun payının iki katını vasiyet edecek olursa, bu o kimseye oğlunun payının üç katı verileceği anlamına gelir. Çünkü vasiyetler insanlar arasındaki örfe göre cereyan eder. Yüce Allah'ın kelamının açıklanması ise Arapların dil kullanımlarına göre yapılır. Arapça'da "dı'f" ise onun misli ve fazlası demektir. Sadece iki misline münhasır değildir. Mesela: Bu, bunun dı'fıdır denilecek olursa, onun mislidir, demektir. Bu onun iki dı'fıdır, onun iki mislidir, anlamındadır. Buna göre Arapça'da "dı'f" belli bir sınır sözkonusu olmaksızın fazla oluştur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "işte onların amellerine karşılık mükafatları kat kat (...) arttırılır. "(Sebe, 37) Bu buyrukta ise ne bir misli, ne de iki misli arttıracağını kastetmemiştir. Bütün bunlar el-Ezherı'nin açıklamasıdır.

 

Onlardan herhangi birisine zina iftirasında bulunan şahsa uygulanacak ceza ile ilgili görüş ayrılıkları da daha önce en-Nur Süresi'nde (4-5. ayet, 12. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Yüce Allah'a hamdolsun.

 

3- Ayetlerdeki Bazı Lafizlara Dair Açıklamalar:

 

Ebu Rafi' dedi ki: Ömer (r.a) sabah namazında çoğu kere Yusuf Süresi ile el-Ahzab Süresi'ni okurdu. "Ey peygamber hanımları" buyruğuna geldi mi de sesini yükseltirdi. Ona niye böyle yaptığı sorulunca: "Onlara kendilerine verilmiş olan ahdi hatırlatıyorum" diye cevab vermişti.

 

Cumhur: "Kim ... bulunursa" buyruğunu "ya" ile okudukları gibi, "Kim ... itaat eder"i de böylece okumuşlardır ki bu: "Kim" lafzına binaen böyle okunmuştur.

 

"Kunut" itaat etmek demektir ki buna dair açıklamalar daha önceden (elBakara, 116. ayet, 5. başlık ile 238. ayet, 5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Yakub ise, manaya binaen bu lafızlardaki "ye" harflerini "te" ile okumuştur.

 

Bir kesimin söylediğine göre; "fahişe: hayasızlık" eğer belirtili olarak gelirse, bu zina ile livata anlamındadır. Eğer belirtisiz gelirse, diğer günahlar demek olur. Sıfat olarak geldiği takdirde kocanın haklarına riayet etmemek ve onunla kötü geçinmek demek olur.

 

Bir kesim de şöyle demektedir: Yüce Allah'ın: "Apaçık bir hayasızlık" buyruğu bütün masiyetleri kapsamına alır. "el-Fahişe" nasıl gelirse yine böyledir.

 

İbn Kesir; "Apaçık" kelimesini "ya" harfini üstün olarak okumuştur. Nafi' ve Ebu Amr ise esreli okumuşlardır.

 

"İki kat arttırılır" anlamındaki buyruğu bir kesim fiili Yüce Allah'a isnad etmek suretiyle (arttırır anlamında) "ayn" harfini esreli olmak üzere; (...) diye okumuşlardır. Ebu Amr ise Harice'nin rivayetine göre; "İki kat arttırırız" şeklinde "nun" harfini esreli olarak, "azab" kelimesini de nasb ile okumuştur. Bu da İbn Muhaysın'ın kıraatidir. Bu fiilin kipi tek kişi tarafından yapılan ve mutavaa diye bilinen "mufaale" veznindedir. Nitekim bu vezinde olmakla birlikte tek kişiden yapıldığını ifade eden; "Ayakkabıyı çekiçle dövdüm, hırsızı cezalandırdım" fiilleri de böyledir.

 

Nafi', Hamza ve el-Kisai ise; "İki kat arttırılır" diye "ya" ve "ayn" harfini üstün ile okumuşlardır. Buna karşılık "azab" kelimesini de ötreli okumuşlardır. el-Hasen, İbn Kesir ve İsa'nın kıraati de budur.

 

Ayrıca İbn Kesir ile İbn Amir: "İki kat arttırırız" diye "nun" ile şeddeli ve esreli "ayn" ile okumuşlar "azab"ı da nasb ile okumuşlardır.

 

Mukatil dedi ki: Burada azabın iki kat arttırılması, ancak ahirette olacaktır. Çünkü mükafatın iki defa verilmesi de ahirettedir. Bu güzel bir açıklamadır, çünkü Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları haddi gerektirici herhangi bir hayasızlık işlemezler (işlememişlerdir).

 

Nitekim İbn Abbas da şöyle demiştir: Hiçbir peygamber hanımı asla zina etmiş değildir. Sadece iman ve itaat hususunda kocalarına ihanet edenleri olmuştur.

 

Bazı müfessirler de şöyle demektedir: Kendilerine iki kat verilmekle tehdit olundukları azab, dünya ile ahiret azabıdır. İki defa mükafat da böyledir.

 

İbn Atiyye ise şöyle demektedir: Ancak bu, zayıf bir görüştür. Şu kadar var ki Peygamber (s.a.v.)'ın hanımlarına uygulanacak dünyevi cezaların, ahiretin azabını -diğer insanlarda olduğu gibi- kaldırmayacağını sözkonusu olması hali müstesnadır. Dünyadaki cezaların ahiret azabını kaldıracağı ise Ubade b. es-Samit yoluyla rivayet edilen hadisin bir gereğidir.

Şu kadar var ki Peygamber (s.a.v.)'ın hanımları hakkında bunun böyle olacağına dair bir rivayet gelmediği gibi, bu hususta hükmün böyle olduğu da bellenmiş değildir.

Tefsir alimleri ayet-i kerimede sözü edilen "kerim rızık"ın cennet olduğunu söylemişlerdir. Bunu da en-Nehhas zikretmiştir.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Ahzab 32

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR