YASİN 80 / 83 |
الَّذِي
جَعَلَ
لَكُم مِّنَ
الشَّجَرِ
الْأَخْضَرِ
نَاراً
فَإِذَا
أَنتُم مِّنْهُ
تُوقِدُونَ {80} أَوَلَيْسَ
الَّذِي
خَلَقَ
السَّمَاوَاتِ
وَالْأَرْضَ بِقَادِرٍ
عَلَى أَنْ
يَخْلُقَ
مِثْلَهُم بَلَى
وَهُوَ
الْخَلَّاقُ
الْعَلِيمُ {81} إِنَّمَا
أَمْرُهُ
إِذَا
أَرَادَ
شَيْئاً أَنْ
يَقُولَ
لَهُ كُنْ
فَيَكُونُ {82} فَسُبْحَانَ
الَّذِي
بِيَدِهِ
مَلَكُوتُ كُلِّ
شَيْءٍ
وَإِلَيْهِ
تُرْجَعُونَ
{83} |
80. O,
sizin için yeşil ağaçtan ateş çıkarandır. Hemen ondan ateş yakıyorsunuz.
81.
Göklerle yeri yaratan onlar gibisini yaratmaya kadir değil midir? Evet. Ve O,
biricik yaratandır. Herşeyi en iyi bilendir.
82. O, bir
şeyi diledi mi ona emri sadece "Ol" demesidir. O da oluverir.
83.
Herşeyin egemenlik ve tasarrufu elinde bulunanın şanı ne yücedir! O,
münezzehtir, yalnız O'na döndürüleceksiniz.
"O, sizin için
yeşil ağaçtan ateş çıkarandır" buyruğu ile Yüce Allah, birliğine dikkat
çekmekte, ölüleri diriltmeye kemal derecesinde kadir olduğunu göstermektedir.
Bu da onların gördükleri ıslak, nemli odundan kuru ve yakıcı olan ateşi
yaratması şeklinde, tanık oldukları bir husustur. Çünkü kafir şöyle demişti:
Nutfe hayat tabiatı dolayısıyla nemli ve sıcaktır. Bundan hayat ortaya
çıkmaktadır. Kemik ise ölüm tabiatı dolayısı ile kuru ve soğuktur. Ondan nasıl
hayat ortaya çıkar. Bunun üzerine Yüce Allah: "O, sizin için yeşil ağaçtan
ateş çıkarandır" buyruğunu indirmiştir. Yani yeşil ağaç sudandır. Su da
ateşin zıddı olan rutubetli ve soğuktur. Zıt iki şey de birarada bulunmaz.
Ancak Yüce Allah, bundan (yeşil ağaçtan) ateşi çıkartmıştır. O halde O, zıddı
kendi zıddından çıkartmaya kadir olandır. O, herşeye gücü yetendir.
Ayet-i kerime ile
kastedilen Arapların çakmaktaşı durumunda olan merh ve afar diye bilinen
ağaçlardır. Arapların şu sözü de bunu ifade etmektedir:
"Her ağaçta ateş
vardır, fakat bilhassa merh ve afarda bu fazlasıyla vardır." Afar üstteki
çakmak taşıdır, merh ise alttaki taştır. Misvak gibi iki dal alınır. Bunlardan
su damlar. Biri, öteki üzerine sürtülür ve bunlardan ateş çıkar. Yüce Allah:
"yeşil ağaçtan" diye buyururken "ağaç" çoğul olduğu halde:
"Yeşil" diye buyurup (...) diye buyurmaması, lafız itibariyle tekil
olmasının gözönünde bulundurulması dolayısıyladır. Bununla birlikte Araplar
arasında: "Yeşil ağaç" diyenler de vardır .
Nitekim Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır: "Siz elbette zakkum ağacından yiyeceksiniz ve o ağaçlardan
karınları(nızı) dolduracaksınız." (el-Vakıa, 52-53)
Daha sonra Yüce Allah,
delil getirerek şöyle buyurmaktadır: "Göklerle yeri yaratan onlar gibisini
yaratmaya kadir değil midir?" Bu buyruktaki ''onlar'' daın kasıt, öldükten
sonra dirilişi inkar edenlerin benzeridir. Sellam Ebu'l-Münzir ile Yakub
el-Hadrami; "Kadir (gücü yeten)" lafzını fiil olarak; "Güç
yetirir" diye okumuştur.
"Evet" yani
göklerle yerin yaratılması, onların yaratılışından daha büyüktür.
Gökleri ve yeri yaratan
onları öldükten sonra diriltmeye de güç yetirendir.
"Ve o, biricik
yaratandır. Herşeyi en iyi bilendir." el-Hasen -bu hususta kendisinden
gelen farklı rivayetler bulunmakla birlikte-; "Yaratan" lafzını (...)
diye de okumuştur.
"O, bir'şeyi diledi
mi ona emri sadece "Ol" demesidir. O da oluverir." el-Kisai
"O da oluverir" buyruğunu; (...) şeklinde nasb ile;
"Demesi" ile atf ile okumuştur. Yani O, bir şeyi yaratmayı diledi mi
herhangi bir yorgunluğa ya da herhangi bir işleme gerek duymaz. Bu anlamdaki
açıklamalar daha önceden bir kaç yerde geçmiş bulunmaktadır.
"Herşeyin:
egemenlik ve tasarrufu elinde bulunanın şanı ne yücedir!" buyruğu ile Yüce
Rabbimiz kendisini acizlikten ve ortağı bulunmaktan tenzih etmektedir.
(Egemenlik ve tasarruf
anlamı verilen) melekut ile meleküta lafızları Arap dilinde mülk (mutlak olarak
malik olmak, sahib olmak) anlamındadır. Araplar "Ceberuta, rahamutadan
hayırlıdır" derler.
Said b. Katade der ki:
"Herşeyin melekutu (egemenlik ve tasarrufu)" herşeyin anahtarları
demektir.
Talha b. Musarrif,
İbrahim et-Teymi ve el-A'meş: (...) diye okumuştur.
Bu da
"melekut" ile aynı anlamdadır. Ancak bu okuyuş mushafa muhaliftir.
"Yalnız O'na
döndürüleceksiniz." Ölümünüzden sonra O'na döndürülecek ve O'nun huzuruna
gideceksiniz. Genel olarak okuyuş: "Döındürüleceksiniz" şeklinde muhatab
olmak üzere "te" iledir. es-Sülemı, Zirr b. Hubeyş ve Abdullah (b.
Mesud)'un arkadaşları: (...): Dönecekler" diye haber olmak üzere
"ye" ile okumuşlardır.
YASİN SüRESİNİN SONU
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN