ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

DUHAN

37

/

39

 

أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ أَهْلَكْنَاهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا مُجْرِمِينَ {37} وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبِينَ {38}

مَا خَلَقْنَاهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ {39}

 

37. Bunlar mı hayırlıdır? Yoksa Tubba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları bile helak ettik. Çünkü onlar günahkar idiler.

38. Biz göklerle yeri ve ikisinin arasında olanları oynayalım diye yaratmadık.

39. Biz onları ancak hak ile yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.

 

"Bunlar mı hayırlıdır? Yoksa Tubba' kavmi ... mi?" sorusu inkar için sorulmuş bir sorudur. Yani onlar bu sözlerinden ötürü azabı hak ediyorlar, Zira bunlar Tubba' kavminden ve helak edilmiş ümmetlerden daha hayırlı değildirler. Biz onları helak ettiğimiz gibi, bunlar da aynı durumdadır.

 

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Acaba bunların mı nimeti daha çok, malları daha fazladır, yoksa Tubba' kavminin mi?

 

Bir başka açıklamaya göre de: Acaba bunlar mı daha güçlü, daha çetin, daha çok korunabilen kimselerdir, yoksa Tubba' kavmi mi?

 

"Tubba'" ile kastedilen tek bir şahıs değildir. Bununla bütün Yemen hükümdarları kastedilir, Onlar hükümdarlarına "Tubba'" adını verirlerdi, Buna göre Tubba' müslümanların halifesi, İranIıların Kisrası, Bizanslıların Kayseri gibi krallarına verilen bir lakabtı.

 

Ebu Ubeyde dedi ki: Bunların herbirisine Tubba' denilmesinin sebebi, herbirilerinin kendisinden önce gelene tabi olmasından dolayıdır.

 

el-Cevheri der ki: Tubbalar Yemen krallarıdır. Tubba' aynı zamanda gölge demektir. Şair şöyle demiştir: "Suya topluluklar ve topluluklar gelir, Tıpkı kekliğin gölgenin tam öğle vaktinde kısaldığı vakit suya gelişi gibi."

 

Tubba' aynı zamanda bir çeşit kuşun adıdır.

 

es-Süheyli dedi ki: Yemen, Şihr ve Hadramevt'in hükümdarlığını yapan herkese Tubba' adı verilir. Eğer sadece Yemen'in hükümdarı ise o kimseye Tubba' denilmez. Bunu da el-Mesudi söylemiştir.

 

Tubba' lardan bazıları Hemal Zu Seded'in oğlu el-Haris er-Raiş, Ebrehe Zu'l-Menar Amr Zu'l-Ez'ar, Semerkand'ın kendisine nisbet edildiği Şemr b. Malik, Berberileri, Kenan diyarından Afrikaya sürükleyen Afrikis b. Kays. Afrika bu sonuncunun adını almıştır.

Ayetlerden anlaşıldığına göre Yüce Allah, bunlardan sadece birisini kastetmiştir. Araplar bu kişiyi bu isimle diğerlerinden daha çok tanıyorlardı. Bundan dolayı Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ben Tubba'nın Ianete uğramış birisi olup olmadığını bilmiyorum.'' Yine ondan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Tubba'ya sövmeyiniz, çünkü o mümin bir kimse idi.''

 

İşte bu Tubba'ın muayyen bir kişi olduğunu göstermektedir. Bu da -doğrusunu en iyi bilen Allah'tır- önceleri oraya hücum etmek isterken, daha sonra Beytullah'a örtü giydiren Ebu Kereb'dir. Medine'ye hücum edip orayı harab etmek istemişken daha sonra adı Ahmed olan bir peygamberin hicret edeceği yer olduğu kendisine haber verilince, bu işten vazgeçmişti. Ayrıca bir şiir söylemiş ve bunu Medinelilere emanet bırakmıştı. Onlar da Peygamber (s.a.v.) hicret edinceye kadar biri diğerinden miras alıyordu ve sonra bunu peygambere teslim ettiler. Denildiğine göre bu mektub ile şiir Ebu Eyyub Halid b. Zeyd (el-Ensari)nin yanında idi. Burada şu beyitler yer almaktadır: "Ahmed hakkında şahidlik ederim ki o, Bütün canlıları yaratan Allah'tan bir rasuldür. ömrüm uzatılırsa, o hayata geleceği vakte kadar, Ben onun yardımcısı ve amcası oğlu olurdum."

 

ez-Zeccac, İbn Ebi'd-Dünya, ez-Zemahşeri ve başkalarının naklettiklerine göre İslam geldikten sonra Sana'da -Himyer taraflarında da söylenir ona ait bir kabir kazılmış orada cesetleri bozulmamış iki kadın bulunmuş, Başlarının yanında da gümüşten bir levha üzerinde, altından: "Bu Hubba ve Lemis'in kabridir" diye yazılı imiş, Yine rivayete göre ''Hubba ve Tumazer" bir diğer rivayete göre ise; "Bu Radva'nın kabri ile Hubba'nın kabridir. Bunlar Tubba'ın kızlarıdır. Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik ederek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayarak öldüler. Kendilerinden önceki salihler de bu inanç üzere öldüler."

 

Derim ki: İbn İshak ve başkasının rivayetine göre Tubba'ın yazdığı mektubta şunlar da varmış: "İmdi ben sana ve sana indirilen kitaba iman ettim, Ben senin dinin ve sünnetin ıizereyim, Senin ve herşeyin Rabbine iman ettim, Rabbinden gelen İslam'ın bütün şeriatine de iman ettim, Eğer sana yetişecek olursam ne güzel. Şayet yetişmeyecek olursam. bana şefaat et ve kıyamet gününde beni unutma, Ben senin ümmetinin ilklerindenim, Sen gelmeden önce sana bey'at ettim. Ben senin ve baban İbrahim (a.s)'ın dini üzereyim," Daha sonra mektubunu mühürleyip, onun üzerine de: "önünde de, sonunda da emir Allah'ındır" (er-Rum, 4) diye nakşetti, Mektubunun üzerine adres olarak da şunu yazdı: "Allah'ın nebisi ve rasulü, peygamberlerin sonuncusu, alemlerin Rabbinin elçisi, Abdullah oğlu Muhammed'e birinci Tubba'dan,"

 

Buna dair haberin geri kalan bölümlerini ve başını Farabi -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- ye ait "el-Aşru Beyyinati'n-Nebeviyye" şerhi olarak yazdığı "el-Lumau'l-Lu'luiyye" adlı eserimizde zikretmiş bulunuyoruz,

 

Tubba'ın öldüğü günden, Peygamber (s.a.v.)'ın peygamber olarak gönderildiği güne kadar geçen süre eksiksiz ve fazlasız olarak tam bin yıldır.

 

Tubba'ın peygamber mi, yoksa kral mı olduğu hususunda farklı görüşler vardır. İbn Abbas: Tubba' bir peygamber idi, derken, Ka'b da şöyle demiştir: Tubba' krallardan bir kral idi, kavmi kehanet yapan kimselerdi, Onlarla beraber ehl-i kitaptan da bir kesim vardı. Her iki kesime biner kurban sunmalarını emretti, Onlar da bunu yerine getirdiler, kitap ehlinin kurbanı kabul edilince İslam'a girdi.

 

Aişe (r.anha) dedi ki: Tubba'a sövmeyiniz, çünkü o salih bir kişi idi.

 

Katade'nin naklettiğine göre de Tubba'. Himyerlilerden bir kişi idi. O askerleriyle birlikte Hire üzerinden Semerkand'a gelip orayı yıkmıştı. Bunu el-Maverdi nakletmektedir.

es-Sa'lebi'nin, Katade'den naklettiğine göre sözü edilen Tubba', Himyerli Tubba'dır. O askerleriyle Hire'yi boydan boya geçinceye kadar yol almış, Semerkand'ı inşa etmiş birçok kimseyi öldürmüş ve ülkeler yıkmıştır.

 

el-Kelbi dedi ki: Tubba' denilen şahıs, Ebu Kerib Es'ad b. Melkikerib'dir.

Ona Tubba' adının verilmesi kendisinden öncekilere tabi oluşundan dolayıdır.

Said b. Cübeyr dedi ki: Tubba', Beytullah'ı Yemen'in çizgili kumaşları)'la giydiren ilk kişidir.

 

Yine Ka'b dedi ki: Allah onun kavmini yerdiği halde kendisini yermemiştir. Onları Kureyş'e örnek olarak göstermesi, yurtlarının kendilerine yakın oluşu ve kendi düşüncelerinde onları büyük kabul etmelerinden dolayıdır. Yüce Allah onları ve kendilerinden öncekileri günahkar oldukları için helak ettiğine göre, güçsüz ve sayıca az olmakla birlikte günah işleyen kimselerin helak edilmeleri öncelikle sözkonusudur. Yemenliler bu ayet-i kerime ile iftihar etmişlerdir. Çünkü Yüce Allah Tubba' kavminin Kureyşlilerden hayırlı olduğunu belirtmiştir.

 

Onların birincilerine Tubba' adının verilmesi güneşin doğduğu yeri takib ederek, askerleriyle birlikte doğuya doğru yolculuk etmiş olmasıdır, diye de söylenmiştir.

 

"Ve onlardan öncekiler mi? Biz onları bile helak ettik" buyruğundaki: "... ler" lafzı "Tubba' kavmi"ne atıf olduğu için ref' konumundadır. "Biz onları bile helak ettik" lafzı da bu ism-i mevsulün sılasıdır. Bu durumda "onlardan öncekiler" ona taalluk etmektedir. Bununla birlikte "onlardan öncekiler" anlamındaki lafzın: '' ... ler''in sılası olması da mümkündür. Bu durumda zarfda ism-i mevsule ait zamir bulunur.

 

Durum böyle olduğu takdirde "onları bile helak ettik" anlamındaki buyruk hakkında iki şekilden birisi sözkonusu olur. Ya onunla birlikte: "... dir" takdir edilir (onları helak etmişizdir, demek olur). Bu durumda hal konumunda olur; yahutta mevsufun hazfedildiği kabul edilir. Sanki: (Onlar) kendilerini helak ettiğimiz bir kavim idi denilmiş gibi olur. ifadenin takdiri de şöyledir: Sözü edilen bu kimselerin helakine Biz muktedir olduğumuza göre, müşrikleri de helak etmeye gücümüzün yettiğini ibret alarak düşünemez misiniz'

''Ve onlardan öncekiler" buyruğunun mübteda, haberinin de: "Biz onları bile helak ettik" buyruğunun olması da mümkündür.

 

" ... ler"in "Tubba''ya atıf ile cer konumunda olması da ınümkündür.

 

Şöyle buyurulmuş gibi olur: Kendilerinden önce helak edilmiş Tubba' kavmi mi .. , Yine bu lafzın "Biz onları bile helak ettik" buyruğunun delalet ettiği bir fiil takdiri ile nasb konumunda olması da mümkündür. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

"Biz göklerle yeri ve ikisinin arasında olanları oynayalım diye yaratmadık." Gafiller olarak yaratmadık, Bu açıklamayı Mukatil yapmıştır. Oyalanalım diye de açıklanmıştır ki, bu da el-Kelbi'nin görüşüdür.

 

"Biz onları ancak hak ile yarattık." Mukatil'e göre hak olan emrimizle yarattık, demektir. Ancak hak için yarattık, diye de açıklanmıştır ki bu açıklamayı el-Kelbi ve el-Hasen yapmıştır. Ancak hakkı ikame etmek, Allah'ın tevhidi ve O'na itaatin gereği gibi, onu üstün kılmak için yarattık, diye de açıklanmıştır, Bu anlamdaki açıklamalar daha önceden el-Enbiya Süresi'nde (16-18, ayetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Fakat onların" insanların "çoğu" bunu "bilmezler."

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Duhan 40

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR