ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

KAF

6

/

11

أَفَلَمْ يَنظُرُوا إِلَى السَّمَاء فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا

وَمَا لَهَا مِن فُرُوجٍ {6} وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ

وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ {7} تَبْصِرَةً وَذِكْرَى لِكُلِّ عَبْدٍ

مُّنِيبٍ {8} وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً مُّبَارَكاً فَأَنبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ

وَحَبَّ الْحَصِيدِ {9} وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَّهَا طَلْعٌ نَّضِيدٌ {10}

رِزْقاً لِّلْعِبَادِ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَّيْتاً كَذَلِكَ الْخُرُوجُ {11}

 

6. Peki onlar, üstlerindeki göğe, onu nasıl bina edip süslediğimize bakmadılar mı ki? Hem onun hiçbir yarığı da yok.

7. Yeri de yayıp döşedik. Ona sabit dağlar bıraktık ve orada göze hoş gelen her çiftten bitkiler bitirdik.

8. Dönen her kul için basiretini açması, ibretle tefekkür etmesi için (bunları yarattık.)

9. Ve Biz gökten bereketli bir su indirdik. Onunla bahçeler ve biçilen taneler bitirdik.

10. Ve tomurcukları üstüste binmiş, büyük ve yüksek hurma ağaçları da;

11. Kullara rızık olmak üzere. Ve Biz onunla ölmüş bir ülkeyi dirilttik. İşte çıkış da böyle olacaktır.

 

"Peki onlar, üstlerindeki göğe, onu nasıl bina edip" direksiz olarak yükseltip yıldızlarla "süslediğimize" ibret ve tefekkür ile; var etmeye muktedir olanın yeniden yaratmaya kadir olduğunu anlamak suretiyle "bakmadılar mı ki? Hem onun hiçbir yarığı da yok" buyruğundaki: "Yarıklar" lafzı, (...)'in çoğuludur. İmruu'l-Kays'ın şu mısraı da bu kabildendir: "Onun (atın kuyruğu) ile arka tarafından avretini örter."

 

el-Kisai de şöyle açıklamıştır: Onda herhangi bir uyumsuzluk, farklılık ve söküklük (yarık ve çatlaklık) bulunmamaktadır.

 

"Yeri de yayıp döşedik. Ona sabit dağlar bıraktık" buyruğuna dair açıklamalar daha önceden er-Rad Süresi'nde (3. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Ve orada göze hoş gelen" görenlerin içini açan güzel "her çiftten" her türden "bitkiler bitirdik." Buna dair açıklamalar da daha önceden el-Hac Süresi'nde (5. ayet, 12. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Dönen" yani Yüce Allah'ın kudreti üzerinde düşünüp O'na yönelen "her kul için basiretini açması, ibretle tefekkür etmesi için yarattık." buyruğundaki: "Basiretini açması" buyruğu, Biz bunu kudretimizin mükemmelliğini kendisi ile gösterelim diye basireti açacak bir özellikte yarattık, demektir.

 

Ebu Hatim dedi ki: Bu lafız mastar (mef'ul-i mutlak) olarak nasbedilmiştir. "Biz bunu kudretimize dikkat çeken ve basireti açan bir özellikte yarattık" demektir.

"ibretle tefekkür etmesi için" anlamındaki lafız da ona atfedilmiştir. "Ve Biz gökten" buluttan "bereketli" bereketi pek çok "bir su indirdik.

 

Onunla bahçeler ve biçilen taneler bitirdik" buyruğunda ifade; biçilen bitkilerin tanelerini bitirdik, takdirindedir. Bu da biçilen herbir şeyi kapsar. Basralıların görüşü budur, Küfeliler ise şöyle demişlerdir: Bu bir şeyin kendi kendisine izafe edilmesi kabilindendir. "Cami mescid" denilmesi rebiu'l-evvel, hakku'l-yakin, hablu'l-verid ve benzeri lafızlara benzer. Bu açıklamayı da elFerra yapmıştır. Asıl ifade (...): Biçilen tane" takdirinde olup, (birinci kelimeden) "elif" ve "lam" hazfedildikten sonra, nitelenen (tane) kelimesi sıfata (biçilen)e izafe edilmiştir.

 

ed-Dahhak dedi ki: "Biçilen tane" buğday ve arpa demektir. Biçilerek saklanabilen ve gıda olarak kullanılan herbir taneye (tahıla) böyle denildiği de söylenmiştir.

 

"Ve tomurcukları üstüste binmiş büyük ve yüksek hurma ağaçları da" buyruğundaki: "Büyük ve yüksek hurma ağaçları" tabiri hal olarak nasb konumunda olup, (biçilen taneler) anlamındaki lafza atfedilmiştir. "Büyük ve yüksek ... " lafzı da haldir. Bu da uzun (hurma ağaçları) demektir. Bu açıklamayı Mücahid ve İkrime yapmıştır. Katade ve Abdullah b. Şeddad ise: Bu dosdoğru ve dümdüz bir şekilde uzayıp gitmesi anlamındadır. Said b. Cübeyr de: Düzgün bir şekilde ... diye açıklamıştır. el-Hasen ve yine İkrime ile el-Ferra da: Ağır yükler (salkımlar) taşıyan ağaçlar diye açıklamışlardır. Nitekim koyun yavruladığı vakit (...) denilir. Şair de şöyle demiştir: "Kurran (denilen yer) de biz o evi yüksek haliyle bıraktığımızda Ki orada ağır yüklü ve uzun hurma ağaçları vardı."

 

Ancak birinci anlamı ile dilde daha çok kullanılır ve daha meşhurdur. Nitekim: " (...): Hurma ağacı uzayıp gitti" denilir. Şair de şöyle demiştir: "Bizim şarabımız vardır, fakat bu üzüm bağından yapılmış şarab değildir. O şarab uzun hurma ağaçlarının meyvelerindendir. Bunlar semaya doğru uzayıp gitmiş ağaçlardır. Onları toplamak isteyenlerin elleri meyvelerine erişemez."

 

(...) "Filan kişi arkadaşlarına üstün geldi, onların üstüne çıktı" denilir. "Yavrulamadan önce devenin memesine süt geldi" denilir. Bu haldeki dişi deveye: (...) denilir, çoğulu da: ''Memelerine süt gelmiş develer" demektir. Kutbe b. Malik dedi ki: Ben Peygamber (s.a.v.)'i (bu kelimeyi) "sad" harfi ile (...) diye okurken dinledim demiştir, bunu da es-Sa'lebi zikretmektedir.

 

Derim ki: Müslim'in, Sahih'inde yer alan Kutbe b. Malik'ten gelen rivayete göre o şöyle demiştir: Ben namaz kıldım, Rasülullah (s.a.v.) da bize namaz kıldırdığında; ''Kaf Çok şerefli Kuran a yemin ederim ki''buyruğunu "ve tomurcukları üstüste binmiş büyük ve yüksek hurma ağaçları da" buyruğuna gelinceye kadar okudu. Ben onun söylediğini -söylediğinin ne anlama geldiğini bilmeksizin- tekrarlamaya koyuldum.

 

Şu kadar var ki (sin harfinden sonraki) "kaf" dolayısı ile "sin" harfini "sad"a değişmek caiz değildir.

 

"Ve tomurcukları üstüste binmiş" buyruğundaki; "Hurma ağacının verdiği ilk meyve" demektir. "Hurma ağacının ilk meyvesi çıktı, baş gösterdi" denilir. "Hurma ağacı ilk meyvesini gösterdi" demektir. Bu meyvesinin kabuğunu çatlamadan önceki halini ifade eder.

 

"üst üste binmiş" lafzı ise biri diğerinin üstüne muntazam bir şekilde binmiş, istif olmuş demektir.

 

Buhari'de de şöyle denilmektedir: "Kapçığı içinde kalmak şartı ile meyve tomurcuğuna denilir. Bu da birbiri üstüne binmiş, istif olmuş demektir. Artık kapçığından çıktıktan sonra ona bu isim verilmez.

 

"Kullara rızık olmak üzere ... " Yani Biz onlara bunu rızık olarak verdik yahut Biz onu rızık olarak bitirdik, anlamındadır. Çünkü bitirmek, rızık vermek anlamındadır. Yahut bu mef'ulün leh olmak üzere nasb ile gelmiştir. Yani onlara rızık olsun diye Biz bunları bitirdik, yetiştirdik. Rızık ise kendisinden yararlanılmak üzere hazırlanmış olan şeydir. Buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 3. ayet, 22. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

 

"Ve Biz onunla ölmüş bir ülkeyi dirilttik. İşte" kabirlerden "çıkış da böyle olacaktır." Yani Yüce Allah bu ölü araziyi, toprağı dirilttiği gibi sizi de aynı şekilde ölümünüzden sonra diriltecektir. Buna göre buradaki "kef (böyle)" mübteda olarak ref' mahallindedir. Bu anlamdaki açıklamalar daha önceden bir kaç yerde (el-Bakara, 17. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

 

Yüce Allah'ın: "Ölmüş" diye buyurmuş olması kastedilenin yer oluşundan dolayıdır. Şayet (...) diye buyurulmuş olsaydı, bu da uygun düşerdi.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Kaf 12-15

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR