MUTAFFİFİN 7 / 13 |
كَلَّا
إِنَّ
كِتَابَ
الفُجَّارِ
لَفِي سِجِّينٍ
{7} وَمَا
أَدْرَاكَ
مَا
سِجِّينٌ {8}
كِتَابٌ مَّرْقُومٌ
{9} وَيْلٌ
يَوْمَئِذٍ
لِّلْمُكَذِّبِينَ
{10} الَّذِينَ
يُكَذِّبُونَ
بِيَوْمِ
الدِّينِ {11} وَمَا
يُكَذِّبُ بِهِ
إِلَّا
كُلُّ
مُعْتَدٍ
أَثِيمٍ {12}
إِذَا
تُتْلَى
عَلَيْهِ
آيَاتُنَا
قَالَ أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
{13} |
7.
Sakının (bu işten)! Çünkü günahkarların kitabı muhakkak ki Siccindedir.
8.
"Siccin"in ne olduğunu sana ne bildirdi?
9. O
yazılmış bir kitaptır.
10.
Yalanlayanların o gün vay haline!
11. Onlar
ki, o din gününü yalan sayarlar.
12.
Halbuki onu, haddi aşan ve çok günahkar olan bir kimseden başkası yalanlamaz.
13. Ona
karşı ayetlerimiz okunduğunda: "Evvelkilerin efsaneleridir" derdi.
"Sakının (bu işten)!
Çünkü günahkarların kitabı muhakkak ki Siccindedir." buyruğu ile ilgili
olarak Arapçada otorite kimselerden bir kesim şöyle demiştir: Buradaki:
''Sakının!" bir red (bu işten vazgeçme emri) ve bir uyarıdır. Yani onların
izlemekte oldukları ölçü ve tartıyı eksik yapmaları yahutta ahireti
yalanlamaları hak değildir. (Bu tutum ve kanaatleri yanlıştır.) O bakımdan bu
işten vazgeçsinler. O halde bu, bir red (vazgeçme emri) ve bir azardır. Daha
sonra, yeni bir cümle olarak: "Çünkü günahkarların kitabı" diye
buyurmaktadır.
el-Hasen dedi ki:
"Sakının!" (anlamı verilen) lafzı; ''gerçek şu ki.'' demektir. Bazı
kimseler, İbn Abbas'tan "sakının" buyruğunu: Siz tasdik etmiyor
musunuzi diye açıkladığını rivayet etmişlerdir. Bu açıklamaya göre vakıf; ..
(...): Alemlerin Rabbi huzurunda" (6. ayet) buyruğu üzerinde yapılır.
Mukatil'in Tefsir'inde:
Günahkarların amelleri diye açıklanmıştır. Birtakım kimselerin rivayetine göre
de, İbn Abbas şöyle demiştir: Günahkarların ruhları ve amelleri "muhakkak
ki Siccindedir."
İbn Ebi Necih,
Mücahid'den şöyle dediğini rivayet eder: "Siccin" yedinci arzın
altında bir kayadır. Bu kaya ters çevrilip, günahkarların kitabı onun altına
bırakılır. Buna yakın bir açıklama İbn Abbas, Katade, Said b. Cübeyr, Mukatil
ve Ka'b'dan rivayet edilmiştir. Ka'b dedi ki: iblisin yanağı altında (bulunan)
o taşın altında kafirlerin ruhları bulunmaktadır. Yine Ka'b'dan şöyle dediği
rivayet edilmiştir: Siccin, yedinci arzın altında siyah bir kayadır. Onun
üzerinde herbir şeytanın ismi yazılıdır, kafirlerin canları orada bırakılır.
Said B. Cübeyr dedi ki:
Siccin, İblisin yanağının altıdır. Yahya B. Sellam dedi ki: Yerin altında siyah
bir taş olup, orada kafirlerin ruhları yazılır.
Ata el-Horasanı de şöyle
demiştir: Bu en alttaki yedinci arzdır. Orada İblis ve onun zürriyeti vardır.
İbn Abbas'tan da şöyle
dediği nakledilmiştir: Kafirin ölümü yaklaştığında Allah'ın elçileri de onun
yanına gelirler. Allah'ın ona olan buğzu ve kendilerinin de ona duydukları buğz
dolayısıyla ölüm anı gelmeden önce canını daha erken de almazlar, sonraya da
bırakamazlar, ölüm anı geldiği vakit canını alırlar ve azab meleklerine onu
götürürler. Allah'ın dilediği kadarıyla ona kötü şeyler gösterirler. Sonra onu
yedinci arza indirirler. Bu da Siccindir ve İblisin saltanatının uzandığı son
yerdir. Onun kitabını orada tesbit ederler,
Ka'b el-Ahbar'dan bu
ayet-i kerime hakkında şöyle dediği rivayet edilmiştir: Günahkar kimsenin ruhu
kabzedildikten sonra semaya çıkartılır. Sema onu kabul etmek istemez, sonra
ruhu yere indirilir, yer de onu kabul etmek istemez, Ruhu yedi arza girer ve
nihayet ruhu Siccine kadar götürülür. Orası da iblisin yanağıdır. İblisin
yanağının altından Siccinden onun için bir sahife Çıkar, bu sahifeye bir yazı yazılır
ve yine İblisin yanağı altına bırakılır.
el-Hasen dedi ki: Siccin
yedinci arzdadır.
Bir açıklamaya göre bu,
Yüce Allah'ın verdiği bir misal ve Allah'ın, kendilerine faydalı olacağını
zannettikleri amellerini reddedeceğine dair bir işarettir.
Mücahid dedi ki: Anlam
şudur: Onların amelleri yedinci arzın altında olup, amellerinden hiçbir şey
yukarıya yükselmez (kabul edilmez.) Yine (Mücahid) dedi ki: Siccin yedinci
arzda bir kayadır.
Ebu Hureyre'nin
rivayetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Siccin cehennemde
üstü açık olan bir kuyudur." el-Felak hakkında da: "O üstü örtülü bir
kuyudur" demiştir.
Enes dedi ki: Siccin en
alt arzda bir yerdir. Yine Enes dedi ki: Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Siccin yedinci arzın en aşağısıdır, ''
İkrime dedi ki: Siccin
hüsran ve sapıklık demektir. Arapların değeri düşen kimseye: ''Onun ayağı
aşağılık bir yere kaydı" demelerine benzer.
Ebu Ubeyde, el-Ahfeş ve
ez-Zeccac da şöyle demişlerdir: "Muhakkak ki Siccindedir." Bir
hapiste ve çok büyük bir darlık ve sıkıntı içerisindedir, demektir. Bu
"Hapsetmek"den "fi'il" vezninde bir kelimedir. Tıpkı ''Çok
fasık" ve ''Çokça içki içen" demeye benzer. İbn Mukbil şöyle
demiştir: "Ve kahramanların birbirlerine tavsiye ettiği şekilde,
Miğferlere oldukça şiddetli darbeler indiren arkadaşlar."
Yani onların kitabı
(amel defterleri) bir hapistedir. Bu, onların konumlarının oldukça değersiz
olduğuna bir delil olarak zikredilmiştir. Yahutta ondan yüz çevirmek ve uzak
durmak, azarlamak ve hakir düşürmek mertebesindedir.
Lafzın aslının
"Siccil" olup "lam"ın yerine "nun" kullanıldığı
da söylenmiştir. Bu da daha önce geçmiş bulunmaktadır.
Zeyd b. Eslem dedi ki:
Siccin en aşağı arzdadır. Siccin ise dünya semasındadır.
el-Kuşeyri dedi ki:
Siccin aşağılarda bir yerdir. Oraya bunların kitabı (amel defterleri) gömülür
ve ortaya çıkmaz. Aksine hapsedilen kimse gibi o yerde kalmaya devam eder. Bu
onların amellerinin kötülüğüne ve Allah'ın amellerini hakir kıldığına bir
delildir. İşte bundan dolayı iyi kimselerin kitabı hakkında: "Mukarreb
olanlar onu müşahede ederler" (21. ayet) diye buyurmaktadır.
"Siccinin ne
olduğunu sana ne bildirdi?" Yani ey Muhammed! Bu, senin de, senin kavminin
de daha önce bildiğiniz şeylerden değildi.
Daha sonra bunu açıklayarak
şöyle buyurmaktadır: "O yazılmış bir kitaptır." Yani elbise ve
kumaşın üzerindeki desen gibi yazılmıştır, asla unutulmaz ve silinmez. Katade
dedi ki: "Yazılmış" demektir. ''Aralarına hiç kimse ilave edilmez ve
onlardan kimse eksiltilmez" (demektir).
ed-Dahhak dedi ki:
"Yazılmış"; Himyerlilerin lehçesinde mühürlenmiş, sona erdirilmiş
demektir. (...)'in asıl anlamı "yazmak"tır. Şair şöyle demiştir:
"Benden uzak oluşunuza rağmen size suyun üzerinde yazı yazacağım, Eğer
suyun üzerinde yazı yazan birisi varsa."
Yüce Allah'ın:
''Siccin'in ne olduğunu sana ne bildirdi" buyruğunda "Siccin"
lafzının Arapça olmayan bir kelime olduğuna delalet eden bir husus yoktur.
Tıpkı: "Karia! Nedir o karia? Karia'nın ne olduğunu sana ne
bildirdi?" (Karia, 1-3) buyruğunda "Karia"nın Arapça olmadığına
dair bir delil bulunmadığı gibi. Bilakis bu buyruk "Siccin"in
durumunun azametine dikkat çekmek içindir. Yüce Allah'a hamdolsun ki, daha
önceden kitabımızın Mukaddime'sinde "Kur'an-ı Kerım'de Arap Dilinden Başka
Kelime Var mıdır? buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır.
"Yalanlayanların o
gün vay haline!" Kıyamet gününde, yalanlayanlar için çok çetin haller ve
azab vardır, demektir. Daha sonra Yüce Allah, durumlarını açıklayarak şöyle
buyurmaktadır: "Onlar ki, o din gününü" hesab, amellerin karşılığının
verileceği (ceza) ve kulların arasında hüküm verileceği günü "yalan
sayarlar. Halbuki onu haddi aşan ve çok günahkar olan bir kimseden başkası
yalanlamaz." Günahkar ve haktan sapan insanlarla olan ilişkilerinde onlara
ve kendisine haksızlık yapan, Allah'ın emrini terketmek hususunda da çok
günahkar olan kimseden "başkası yalanlamaz."
Burada sözü edilen
kimsenin el-Velid b. el-Muğire, Ebu Cehil ve benzerleri olduğu söylenmiştir.
Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ona karşı ayetlerimiz okunduğunda:
'Evvelkilerin efsaneleridir' derdi.
"Okunduğunda"
anlamındaki (...) lafzı, genel olarak iki "te" ile okunmuştur. Ebu
Hayve, Ebu Simak, Eşheb el-Ukayli ve es-Sülemi ise (birinci "te"
yerine) "ye" ile, (...) diye okumuşlardır (anlam değişmez).
"Evvelkilerin
efsaneleri"; onların yazıp, allayıp pulladıkları sözleri ve batılları
demektir. ''Efsaneler"in tekili (...) ile (...) şeklinde gelir. Daha önce
geçmiş bulunmaktadır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN