ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

A’LA

6

/

8

 

سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى {6}

 إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى {7} وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى {8}

 

6. Sana (Kur'an'ı) okutacağız ve unutmayacaksın.

7. Allah'ın dilediği müstesna. Şüphe yok ki O, açık olanı da bilir, gizli kalanı da.

8. Biz sana, o en kolay olanı gerçekleştirme başarısını vereceğiz.

 

Ey Muhammed "sana" Kur'an'ı "okutacağız", onu sana öğreteceğız "ve unutmayacaksın." Onu iyiden iyiye ezberleyecek ve belleyeceksin, Bu açıklamayı İbn Vehb, Malik'ten rivayet etmiştir.

 

Bu, Yüce Allah'tan bir müjdedir. Ona apaçık bir ayet (bir mucize) verdiğini müjdelemektedir. Bu müjdede Cebrail'in, Peygambere okuduğu vahyi kendisi okuması, yazması olmayan bir ümmi olmakla birlikte- ezberleyeceğine ve onu asla unutmayacağına dairdir.

 

İbn Ebi Necih'in rivayetine göre Mücahid şöyle demiştir: Unuturum korkusuyla Peygamber zaman zaman gelen vahiyleri hatırlamaya çalışırdı. Ona: Senin böyle bir külfete katlanmana gerek yok, denildi.

 

Mücahid ve el-Kelbi dedi ki: Peygamber (s.a.v.)'a vahiy nazil oldu mu Cebrail ayeti bitirir bitirmez Peygamber, unuturum korkusuyla hemen ayetin başını tekrarlamaya koyulurdu. Bunun üzerine: "Sana okutacağız" ve bundan sonra da hiçbir şeyi "unutmayacaksın"; bu hususta senin kendini külfete sokmana gerek yok, buyrukları nazil oldu.

 

Bu açıklamaya göre, bu buyruktan sonra gelen istisnanın mahiyeti el-ferra'nın dediği şekilde şöyledir: Allah'ın dilediği müstesna ve esasen O, senin herhangi bir şeyi unutmanı dilememiştir. Bu yönüyle Yüce Allah'ın: "Gökler ve yer ayakta durduğu müddetçe orada ebediyyen kalıcıdırlar. Rabbinin dilediği kadarı müstesna." (Hud, 108) buyruğunu

andırmaktadır ki, O, böyle bir şeyi dilemeyecektir, demektir. Nitekim konuşma esnasında şöyle denilir: İstediğin herşeyi -benim istediğim müstesna ve sana vermeyi istemediklerim dışında- mutlaka herşeyi vereceğim, demekle birlikte; insanın içinde ona herhangi bir şeyi vermemek gibi bir niyet taşımaması haline benzer. İşte yeminler de buna göre değerlendirilir. Yeminlerde, yemin edenin niyeti, bütün hakkında olmakla birlikte istisna yapılır (inşaallah denilir.)

 

Ebu Salih'in, İbn Abbas'tan rivayetine göre bu ayet-i kerimenin nuzulünden sonra Peygamber vefat edinceye kadar "Allah'ın dilediği müstesna," hiçbir şey unutmadı.

Said'in rivayetine göre, Katade şöyle demiştir: Resulullah "Allah'ın dilediği müstesna" hiçbir şeyi unutmazdı.

 

Bu görüşlere göre; şöyle denilmiştir: Allah'ın unutmasını dilediği şey müstesna. Şu kadar var ki; bu ayetin inişinden sonra, hiçbir şey de unutmamıştır.

 

Bir diğer açıklamaya göre, Allah'ın unutmasını dilemesi müstesna, bundan sonra unuttuğunu yine hatırlar. O halde Peygamber unutmuştur, fakat unuttuğunu hatırlamıştır. O, tam anlamıyla külli bir şekilde unutmuş değildir. Rivayet olunduğuna göre namazda Kur'an okurken bir ayet-i kerimeyi okumamış Ubeyy bu ayetin nesh olduğunu sanmış. Ona durumu sorunca: "Onu unuttum" diye cevab vermiştir.

 

Burada buyruğun unutmayı sözkonusu ettiği de söylenmiştir. Yani Yüce Allah'ın, sana unutturmayı diledikleri müstesnadır. İşte neshin anlamı budur. Yüce Allah'ın neshetmesini dilediği şeyler müstesna demektir, diye açıklanmıştır. İstisna da bir çeşit neshtir.

Bir diğer açıklamaya göre nisyan (unutmak), terketmek anlamındadır. Yani Yüce Allah, onun gereğince amel etmemekten seni koruyacaktır. Neshettiği için kendilerini terketmeni Allah'ın diledikleri müstesnadır. Bu açıklama amel hususunda bir neshtir. Birincisi ise kıraatte bir neshtir.

 

el-Ferğani dedi ki: Cüneyd'in meclisine oldukça engin bilgi sahibi kimseler gelir giderdi. Nahivci İbn Keysan da onun yanına gelirdi. Heybetli birisi idi. Bir gün: Ey Ebu'l-Kasım Yüce Allah'ın: "Sana okutacağız ve unutmayacaksın" buyruğu hakkında ne dersin, diye sormuş. Cüneyd sanki bu hususta ona uzun zamandan beri soru sorulmuşcasına çabucak: Gereğince amel etmeyi unutmayacaksın, diye cevap verdi. Bunun üzerine İbn Keysan: Allah o ağza bir kötülük göstermesin. Senin gibi birisinin görüşü gerçekten kabul edilmeye değer, diye cevab verdi.

 

" ... mayacak. .. " nefy içindir, nehy için değildir. Bunun nehy için olduğu ve sondaki "ye"nin (nehy için olması halinde yazılmaması gerekmekle birlikte) ayet sonlarının böyle oluşundan dolayı yazıldığı da söylenmiştir. Bu durumda anlam şöyle olur: Onu okumaktan ve tekrarlamaktan yana gaflete düşme! O takdirde onu unutursun. maslahat dolayısıyla tilavetinin kaldırılması süretiyle, sana unutturmayı Allah'ın diledikleri müstesna.

Ancak birinci görüş, tercih edilen görüştür. Çünkü nehyden istisna yapılırsa bu ancak bilinen ve belirli bir süre için yapılır. Aynı şekilde sondaki "ye" harfi bütün mushaflarda yazıldığı gibi, kıraatte de bu şekildedir.

 

Allah'ın, indirmesini ertelemeyi dilediği kısmı müstesna, anlamında olduğu söylendiği gibi; anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Allah, o merayı kupkuru ve simsiyah hale getirdi. Bundan Allah'ın Ademoğullarının ve davarların elde etmelerini dilediği kısım müstesnadır. O, böyle olmaz.

 

"Şüphe yok ki O, açık olanı" açığa vurulan söz ve ameli "da bilir, gizli kalanı" gizlenen şeyleri "de bilir."

 

İbn Abbas'tan kalbinde ve içinde olanları da bilir, diye açıkladığı nakledilmiştir. Muhammed b. Hatim dedi ki: O, açıktan verilen sadakayı da, gizli saklı olarak verilen sadakayı da bilir.

 

"Açık olan", senin Kur'an'dan ezberlediğin bölümlerdir. "Gizli olan" ise senin kalbinde olup (ezberlediğin) bölümlerden nesholunanlardır, diye de açıklanmıştır.

 

"Biz sana, o en kolayolanı gerçekleştirme başarısını vereceğiz." buyruğu daha önce geçen "sana okutacağız" buyruğuna atfedilmiştir, "Şüphe yok ki O, açık olanı da bilir, gizli kalanı da" buyruğu ise ara cümlesidir. "En kolayolan", en kolayolan yol, demek olup, hayır işleri yapmak demektir.

 

İbn Abbas şöyle demiştir: Biz, sana hayır işlemeyi kolaylaştıracağız,

 

İbn Mesud da "en kolayolan"; cennet demektir. Biz sana en kolayolan şeriate uyma başarısını vereceğiz. Bu da müsamahakar ve kolayolan Hanifliktir, diye de açıklanmıştır. Bu anlamdaki açıklamayı ed-Dahhak yapmıştır.

 

Sen onu iyice belleyip gereğince amel edinceye kadar, vahyi sana kolaylaştıracağız, diye de açıklanmıştır.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

A’la 9

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR